YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2024/365 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Müvekkil ve arkadaşlarının bazı gelenekçi İslam mensupları gibi Kuran’da emredilen infak emrinden kaçmak için yollar aramadığını, çıkar elde etmeyi değil Hz. peygamber zamanında yaşanan sosyal dayanışma ve iş birliğinin tüm Müslümanlar arasında yeniden yaşanmasını istediklerine dair müvekkilin fikirlerinin sunumudur
AÇIKLAMALAR :
Huzurdaki dosyada müvekkil ve arkadaşlarının güya çıkar elde etmek üzere bir araya geldiği iddia edilmiş hatta birbirlerine maddi-manevi destek olmaları, sıkıntı içinde olan din kardeşlerinin yardımına koşup ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapmış oldukları bu erdemli, ahlaklı, güzel davranışlar adeta bir suç örgütü vasfıymış gibi yansıtılmıştır.
Müvekkilin 2017 yılında dünya çapında milyonu geçen sayıda kitabı yayınevleri tarafından basım maliyetleri karşılanacak şekilde satılmış olması bile bunu anlamak için yeterlidir. Müvekkil kitaplarının ücretsiz olarak dağıtılmasına ve internet üzerinden tamamının karşılıksız indirilmesine imkan tanıyarak “çıkar elde etmek için örgüt yönetmek” gibi bir suça asla tevessül etmeyeceğinin bir göstergesidir.
Eğer huzurdaki dosyada çıkar elde etmek için kurulan bir örgüt olsaydı kara para aklama, vergi kaçırma, kaçakçılık ya da gasp gibi gayrikanuni yollardan elde edilen paraların kayıtları ile ilgili çok sayıda delil, bulgu olması gerekirdi. Fakat iddianamelerde yargılanan kişilerin İslam, vatan, millet için konferanslar düzenlemeleri, kitaplar dağıtmaları, sergiler düzenlemeleri vb. gibi hayır işleri için harcamaları dosyada suçmuş gibi yargılama konusu yapılmıştır. Yani ortada para alan, çıkar menfaat elde etme amacı güden değil hayır işleri için para harcayan kişiler vardır.
Müvekkil ve arkadaşları Hz. Muhammed (sav)’e ve sahabeye olan sevgilerini her fırsatta dile getirmişlerdir. Müvekkil ve arkadaşlarının karşılık beklemeden harcama yapmalarının nedeni çıkar edinmek değil Hz. Muhammed (sav)’în ve sahabelerin güzel ahlakını kendilerine örnek almalarıdır. 1400 yıldır Müslümanlar birbirlerine Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in Allah rızasını gözeterek yaptıkları kişisel harcamalarının yani infaklarının büyüklüğünü anlatmakta bundan övgü ve gıpta ile bahsetmektedirler. Ancak müvekkil ve arkadaşları benzer şekilde davranmak istediğinde “bu harcamaların kaynağı kanunsuz olmalı, kimse böyle harcama yapmaz, örgütün çıkar için gelir elde etme yöntemiu” denerek suç icat edilmeye çalışılmıştır.
Bu önyargılı yaklaşımın nedeni gerek toplumumuzda gerekse İslam coğrafyasında yer bulan samimiyetsiz yaklaşımdır. İslam dini, Müslümanlar arasında sosyal bir yardımlaşma ve dayanışma sisteminin kurulmasına ve bunun Müslümanların hayatları boyunca riayet etmeleri gereken bir sistem olmasına büyük önem vermektedir. Bu nedenle İslam’da sosyal dayanışmanın zeminini teşkil eden İNFAK İBADETİ FARZ KILINMIŞ, İnfak ibadetini engelleyen her türlü olumsuz davranış ise yasaklanmıştır.
İNFAK ETMEK, yani Allah yolunda harcamada bulunmak ve ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatmak, Kur’an ayetlerinde ve hadisi şeriflerde çokça üzerinde durulan, teşvik edilen, başta Hz. Muhammed (sav) olmak üzere, sahabenin ve salih müminlerin kendi hayatlarıyla bizzat örnek oldukları en önemli ibadetlerin başında gelmektedir.
İnfak konusuyla ilgili Kuran ayetlerinden bazıları şöyledir:
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve KENDİLERİNE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN İNFAK EDERLER. (Bakara Suresi, 3)
Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, SİZE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN İNFAK EDİN. (Bakara Suresi, 254)
Onlar ki, MALLARINI GECE, GÜNDÜZ; GİZLİ VE AÇIK İNFAK EDERLER. Artık bunların ecirleri Rableri katındadır, … (Bakara Suresi, 274)
… Ve SANA NEYİ İNFAK EDECEKLERİNİ SORARLAR. DE Kİ: "İHTİYAÇTAN ARTAKALANI." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz. (Bakara Suresi, 219)
SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN İNFAK EDİNCEYE KADAR ASLA İYİLİĞE EREMEZSİNİZ. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi, 92)
Onlar, BOLLUKTA DA DARLIKTA DA İNFAK EDENLER, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)
Ayetlerde inananlara, kendilerine ölüm gelmeden önce ihtiyaçlarından arta kalanı, güç ve imkanları doğrultusunda, özellikle sevip beğendiği şeylerden, gizli veya açık olarak, sadaka vermelerini emredilmektedir. İnfakın bollukta olduğu gibi darlıkta da yapılmasının ve ihtiyaç dışındaki şeyleri kapsaması bu ibadetin ne kadar kesin olduğunu ve yaygın bir biçimde yapılması gerektirdiğini göstermektedir. Müvekkil ve arkadaşlarının da yapmaya çalıştığı budur.
Buna karşın Müslümanların birçoğu Allah’ın bu kadar önemli olduğunu söylediği bu ibadeti günümüzde hiç yapmaz hale gelmiştir. Bu hallerini meşrulaştırmak için de samimiyetsizliklerini ortaya koyan gerekçeler üretmekten de çekinmemişlerdir. Allah ihtiyaçtan arta kalanı derken kişinin malının kırkta biri ile sınırlamışlardır ki bu miktarı bile infak eden Müslüman sayısı çok azdır. Kırkta bir haricinde de kısıtlamalara gidilmiştir. Mesela bir Müslümanın eşinin ziynet eşyalarının zekâta tabi olmadığını savunanlar bile olmuştur. (Mehmet Erkal, Zekât, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/zekat).
Bu konuda dikkat çekici bir diğer örnek de Ramazan ayının sonunda gücü yeten Müslümanın ödemekle yükümlü olduğu sadaka olan fitredir. Bir kısım İslam alimi bu sadakayı yersiz bulurken bir kısmı da asgari miktarda tutmaya çabalamıştır. Genel olarak fitre miktarının bir fakirin ekmek ve normal bir katıkla bir günlük yiyeceğini sağlayacak meblağ kadar olduğu kabul edilmiştir. Ülkemizde Diyanet her yıl ramazan için fitre miktarını ilan etmektedir. 2024 yılı ramazan ayı için fitre miktarı 130 lira gibi yetersiz olduğu açık olan bir meblağ ilan edilmiştir. Kurban kesme akrabalarla ve yoksullar dayanışma vesilesi olmaktan çıkıp ailece “kavurma yemek” ile özdeşleşmiştir.
Gelenekçi İslam anlayışına tabi Müslümanlar mal biriktirmeye düşkünlük gösterdikçe İslam alemi büyük bir zenginlik ve kaynak barındırmasına karşın yokluklar hızla artmıştır. Körfez ülkelerinde kuyumculukla ilgisi olmayan iş yerlerinde bile vitrinlerde külçe altınlar sergilenirken veya küçük bir ada ülkesinin Müslüman prensinin 7.000 tane son model arabası varken Sudan’da, Somali’de Yemen’de binlerce Müslüman bir lokma yiyeceğe muhtaç durumdadır.
Bugün namaz, oruç, hac gibi ibadetleri eksiksiz hatta fazlası ile yapmaya gönüllü olan ama din kardeşleri için para verme söz konusu olduğunda bundan şiddetle kaçınan bir model İslam aleminde yer edinmiştir. İşte Müslümanlar arasında açlık derecesine ulaşan yoksulluğun başlıca nedenlerinden birisi de Kuran ile asla bağdaşmayan bu samimiyetten uzak tutumdur.
Allah, ellerini sımsıkı tutarak cimrilik edenleri Kuran'da şiddetli bir şekilde uyarmış ve çok acıklı bir azapla tehdit etmiştir.
Mallarını biriktirip-yığarak Allah yolunda harcamayanların Cehenneme atılacaklarını ve biriktirdiklerinin ateşte kızdırılarak bunlarla vücutlarının dağlanacaklarını, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklarını haber vermiştir:
ALLAH'IN, BOL İHSANINDAN KENDİLERİNE VERDİĞİ ŞEYLERDE CİMRİLİK EDENLER, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Ali İmran Suresi, 180)
Oysa peygamberimiz döneminde ve sahabe hayatta iken özenle devam ettirilen infak ibadeti yoksulluğu bitirmiş ve örnek bir sosyal model oluşmuştur. Sadaka ve infak ibadetlerinin yerine getirmek suretiyle peygamber dönemindeki velayet sistemini yeniden canlandırmak mümkündür.
Hadislerde verilen bilgilere göre bu canlanma ahir zamanda Mehdiyet çağında olacak ve Müslümanlar arasında yeniden velayet sistemi tesis edilecektir. Bu olduğu zaman herkes herkesin akrabası olmuş olacak, sokaktaki bir çocuk herkesin çocuğu, sokaktaki yaşlı biri herkesin babası olmuş olacak. Velayet sisteminde bu kişilerin hepsine sahip çıkacaktır. Müslümanlar yalnız kendi akrabalarına veya öz kardeşlerine değil arkadaşlarına, yoldan geçerken rastladıkları yolda kalmışlara, hasta veya ihtiyaç içerisindeki insanlara merhamet göstererek tüm imkanlarını hemen seferber edeceklerdir.
Ahir zamanda Kuran ayetlerinin hükmü gereği, Müslümanlar arasında velayet sistemi esas alınacaktır. Bu sistemde her Müslüman bir diğerini koruyup kollayacak, kendini ona sahip çıkıp her türlü sıkıntı ve ihtiyacını karşılamakla yükümlü hissedecektir. Çünkü Kuran’da, Müslümanların aynı öz kardeşler gibi birlikte yaşamaları, yardımlaşmaları, gece gündüz birbirleriyle sürekli görüşmeleri, bağlantı halinde olmaları, Allah'ı anmaları, ibadet etmeleri emredilmektedir.
Velayet sistemi kanunen zorundan değil yalnızca Allah sevgisinden, Allah korkusundan ve Müslüman sevgisinden kaynaklanacaktır. Bu samimiyet büyük bir bolluk ve berekete vesile olacak Müslümanlar huzur ve refah içinde yaşayacaklardır.
ALTIN ÇAĞ OLARAK İSİMLENDİRİLEN MEHDİYET DEVRİNDE, VELAYET SİSTEMİNİN HAYATA GEÇMESİ İLE EKONOMİK KRİZLER VE AÇLIK TÜM DÜNYADA SON BULACAK BOLLUK, ZENGİNLİK, BEREKET YAŞANACAKTIR. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi döneminde gerçekleşecek olan bu bolluk ve zenginliği hadislerinde şöyle haber vermiştir:
Ümmetimden Hz. Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır. (1)
... Mal da o gün çok birikmiş olacaktır. (2)
İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir. (3)
O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir… (4)
... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir. (5)
İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak... Onun zamanında, insan birkaç avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir... (6)
... Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır... (7)
…O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı (bitkileri) çok fazla olacak… (8)
... Onun zamanında bütün sular tatlılaşacak, nehirler uzayacak, yeryüzü bitkilerini artıracak ve (içindeki) hazinelerini dışa çıkaracaktır. (9)
SONUÇ ve TALEP :
Güya suç unsuruymuş gibi gösterilmek istenen, müvekkil ve arkadaşları arasındaki maddi dayanışma ve yardımlaşma faaliyetleri, gerçekte Kuran'daki infak ibadetinin kapsamlı ve titiz uygulamalarından başka bir şey değildir.
Hal böyleyken bugün, darlık, sıkıntı ve ihtiyaç içindeki din kardeşlerine Kuran'ın emri gereği sahip çıkarak maddi destekte bulunan Müslümanların, bu en safi, en temiz ve en fedakarane davranışlarından ötürü suçlu görülmeleri son derece ürkütücü ve endişe verici bir durumdur.
Müvekkilin arkadaşlarının, Kuran'ın farz hükümlerini yerine getirmelerinden dolayı "suç örgütü" ya da "suç örgütü destekçisi" olarak nitelendirilmek -hukuksuz olmasının ötesinde- vicdanla, akılla, mantıkla dahi izahı mümkün olmayan bir durumdur. Tüm bu hayati hususları Sayın Dairenizin takdirine sunar, bilgilerinize arz ederiz. 13.03.2024
Adnan OKTAR MÜDAFİİ
Av. Mert YETİŞİR
(1) El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23
(2) Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508
(3) El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21
(4) Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 16
(5) Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340
(6) Kıyamet Alametleri, sf. 164/ El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
(7) Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508
(8) El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26
(9) En-Necmu’s-sakıb if Beyanı Enne’l Hz. Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib, Tercüme eden: Ömer Dönmez s. 43