YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere  

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ  
1. CEZA DAİRESİ’NE   
 
 

DOSYA NO       : 2024/365 E. 

SUNAN     : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ    : Av. Mert YETİŞİR 

KONU      : Müvekkil Adnan Oktar’ın; zekat vermenin ve infak etmenin İslam’da Allah’ın Kuran’da emrettiği önemli bir ibadet olduğuna ve arkadaşlarının ihtiyaç durumunda birbirleriyle maddi yardımlaşmalarının bir suç değil Allah’ın emrettiği bir ibadeti yerine getirmek olduğuna dair görüşlerinin sunumudur. 

  

AÇIKLAMALAR :  

Yardıma muhtaç bir kısım Müslümanlara sarf edilmek üzere Müslümanların malından verilen belli payı ifade eden zekat, Allah’ın Müslümanlar için farz kıldığı ibadetlerden birisidir. Namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerden farklı olarak ve doğrudan birilerine yardım etmek üzerine kurulu son derece önemli bir ibadettir. Kuran’da zekât kelimesinin otuz ayette geçmesi, önemine bir işaret olup bunların yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilmesi ne kadar önemli bir ibadet  olduğunu göstermektedir.  

  

Kuran’da Müslümanların Yardımlaşmaya Önem Vermeleri İstenmektedir 

Kuran’da Müslümanların egoist olmak yerine, hiçbir menfaat beklemeksizin yalnızca Allah rızası için insanlara iyilik yapmaları ve bu doğrultuda sosyal sorumluluklar üstlenen kişiler olmaları teşvik edilir. Bunu yapmanın bir yolu da aşağıdaki ayetlerde belirtildiği gibi, Müslümanların çevrelerindeki yetim, yoksul veya ihtiyaç içerisinde olan insanlara karşı duyarlı olmaları ve maddi imkanları ölçüsünde bu insanlara yardım elini uzatmalarıdır. Allah Kuran’da bu ahlakın yaşanmasının önemini hatırlatmış, öyle ki ‘yoksulu doyurmama’, dini yalanlayanların özelliği olarak tasvir edilmiştir: 

Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan, YOKSULU DOYURMAYI TEŞVİK ETMEYEN ODUR. (Maun Suresi, 1-3) 

"Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?" Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler. "YOKSULA YEDİRMEZDİK." (Müddesir Suresi, 42-44) 

Öyleyse, sakın yetimi üzüp-kahretme. İSTEYİP-DİLENENİ AZARLAYIP-ÇIKIŞMA. Rabbinin nimetini durmaksızın anlat. (Duhan Suresi, 9-11) 

Türkiye Diyanet Vakfı’nın hazırlamış olduğu İslam Ansiklopedisi’nde ise ‘zekatın önemi, kişisel olarak manevi arınmayı sağladığı ve toplumsal hayatta uygulanmasının çok önemli olduğu’ şöyle anlatılmaktadır: 

“Nitekim Kur’an’ın ifadesine göre zekât verme mümin, takvâ ve ihsan sahibi iyi kimselerin özelliğindendir. Zekâtın Allah katında ve sosyal hayattaki değerini bilen ve kurtuluşa ermek isteyen müminler zekâtlarını verirler ve dünyada safa sürmek için değil zekât verebilmek için çalışıp zengin olmak isterler (el-Mü’minûn 23/1-4). Allah’ın dostluğu da ancak O’na inanmakla, namaz kılıp zekât vermekle kazanılır. (el-Mâide 5/55; el-A‘râf 7/156). 

Zekâtın, sırf Allah’ın emri olduğu için ifası gereken ve samimi niyeti gerektiren ibadet yönünün yanı sıra, bireyde ve toplumda dinî ve ahlâkî değerleri yücelten, sosyal yapıyı güçlendiren, ekonomik hayata canlılık getiren birçok yararı vardır. Zekât, Kur’an’ın ifadesiyle fakirin hakkıdır, onu vermek “tathîr” ve “tezkiye”yi (et-Tevbe 9/103), kişinin maddî ve mânevî varlığını temizleme ve arıtmayı sağlar. Zengini cimrilik hastalığından, aşırı mal hırsından kurtarır; ona cömertlik ve kendi alın terinden bir pay verebilme, verilen nimete yine kendi cinsinden şükretme hasleti kazandırır. Toplumda sosyal dayanışmayı güçlendirir, devletin ulaşamadığı ihtiyaç sahiplerine uzanarak kardeşlik duygularını besler, fakiri onurunu incitmeden himayesine alır, sermayenin âtıl kalması yerine yatırıma yönelmesini sağlar.”  ([1]) 

 

Zekat Vermek ve İnfak Etmek Allah’ın Farz Kıldığı İbadetlerdir 

Kuran’da ‘Müslümanların kazançlarında, diğer Müslümanlara vermesi gereken bir pay olduğunun’ belirtildiği çok sayıda ayet mevcuttur. Bu ayetlerde zekat tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde açık ve net olarak belirtilmiştir. Zekat ile dikkat çeken bir diğer husus da, zekatın ‘namaz kılmak, hayır işlemek, köleleri özgürleştirmek, ahitlerine sadık olmak veya dosdoğru olmak’ gibi diğer Müslüman vasıfları ile birlikte anılmış olmasıdır. Bu da zekatın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir: 

Namazı dosdoğru kılın, ZEKÂTI VERİN ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin. (Bakara Suresi, 43) 

Namazı dosdoğru kılın, ZEKÂTI VERİN; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 110) 

…mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, ZEKÂTI VEREN ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177) 

İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve ZEKÂTI VERENLER; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 277) 

Kuran’da Müslümanların maddi yardımlaşmasını ifade eden tek kavram zekat değildir. İnfak ve sadaka da bir Müslümanın başka Müslümana destek olmasını ön gören ibadetlerdir. İslam Ansiklopedisi’ne göre infak, “Dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.” ([2])  

Etimolojik olarak kökeni ‘nafaka’ olan infak, hukukta daha çok ‘kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptığı harcamaları’ ifade etmesine karşın İslam’da asıl olan gönüllülüktür ve derin bir anlamı vardır. İslam Ansiklopedisi infak etmenin anlamını, “İslâmî telakkiye göre insanın sahip olduğu servetin asıl sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına infakta bulunmak gerekir” diyerek açıklamıştır. ([3])  

İNFAK ETMEK, yani Allah yolunda harcamada bulunmak ve ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatmak, Kur’an ayetlerinde ve hadisi şeriflerde çokça üzerinde durulan, teşvik edilen, başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere, sahabenin ve salih müminlerin kendi hayatlarıyla bizzat örnek oldukları en önemli ibadetlerin başında gelmektedir. Bu ibadet ile ilgili bazı ayetler şöyledir: 

Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve KENDİLERİNE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN İNFAK EDERLER. (Bakara Suresi, 3) 

Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, SİZE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN İNFAK EDİN. (Bakara Suresi, 254) 

Onlar ki, MALLARINI GECE, GÜNDÜZ; GİZLİ VE AÇIK İNFAK EDERLER. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır … (Bakara Suresi, 274) 

… Ve SANA NEYİ İNFAK EDECEKLERİNİ SORARLAR. DE Kİ: "İHTİYAÇTAN ARTAKALANI." Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz. (Bakara Suresi, 219) 

SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN İNFAK EDİNCEYE KADAR ASLA İYİLİĞE EREMEZSİNİZ. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi, 92) 

Onlar, BOLLUKTA DA, DARLIKTA DA İNFAK EDENLER, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134) 

KÜÇÜK, BÜYÜK İNFAK ETTİKLERİ HER NAFAKA ve (Allah yolunda) aştıkları her vadi, mutlaka Allah'ın yaptıklarının daha güzeliyle onlara karşılığını vermesi için, (bunlar) onlar adına yazılmıştır. (Tevbe Suresi, 121) 

SİZE NE OLUYOR Kİ ALLAH YOLUNDA İNFAK ETMİYORSUNUZ? OYSA GÖKLERİN VE YERİN MİRASI ALLAH'INDIR. (Hadid Suresi, 7) 

Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar geciktirsen, ben de böylece SADAKA VERSEM VE SALİHLERDEN OLSAM" DEMEZDEN ÖNCE, SİZE RIZIK OLARAK VERDİKLERİMİZDEN İNFAK EDİN. (Münafikun Suresi, 10) 

Ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah müminler arasında sosyal bir yardımlaşma ve dayanışma sisteminin kurulmasını ve bunun tek bir kereye mahsus değil, müminlerin hayatları boyunca riayet etmeleri gereken bir sistem olmasını istemektedir. Bu nedenle Yüce Rabbimiz, bu sosyal dayanışmanın zeminini teşkil eden İNFAK İBADETİNİ FARZ KILMIŞ, İNFAK İBADETİNİN NASIL OLACAĞINI TARİF ETMİŞ ve BU İBADETİ ENGELLEYEN HER TÜRLÜ OLUMSUZ DAVRANIŞI YASAKLAMIŞTIR. 

Peygamber Efendimiz (sav)’in ve sahabelerin hayatlarında, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, her durumda birbirine destek olma, infak etme gibi konularda Müslümanlar için sayısız güzel örnekler bulunmaktadır. 

Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şeriflerinde Müslümanlara hep, “birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamalarını, ayıp ve kusurlarını örtmelerini, mallarını, hayvanlarını, yiyeceklerini, kıyafetlerini yoksul kardeşleriyle paylaşmalarını öğütlemiş, müminlerin birbirlerinin velileri ve kardeşleri olduklarını ve birbirlerini koruyup kollamakla mükellef olduklarını” her vesileyle hatırlatmıştır. İnfak konusuyla ilgili hadis-i şeriflerden bazı örnekler şöyledir: 

“... MÜSLÜMAN KARDEŞİNİN İHTİYACINI GİDEREN kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman'dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” ([4]) 

"KİMİN YANINDA FAZLA HAYVAN VARSA, ONU HAYVANI OLMAYANA VERSİN. KİMİN DE FAZLA AZIĞI VARSA ONU AZIĞI OLMAYANA VERSİN." Resulullah, bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. ÖYLE Kİ, BİZDEN HİÇ KİMSENİN HERHANGİ BİR FAZLALIKTA HAKKI OLMADIĞI DÜŞÜNCESİNE VARDIK." ([5]). 

"BİR MÜMİN, AÇ BİR MÜMİNİ DOYURURSA, Allah da o kimseyi cennet meyveleriyle doyuracaktır. Yine, BİR MÜMİN, SUSUZ KALAN BİR MÜMİNE BİR ŞEYLER İÇİRİP SUSUZLUĞUNU GİDERİRSE, Allah kıyamette ona (misk ile mühürlenmiş lezzetli bir içecek olan) 'Rahîk-ı Mahtum'dan içirecektir. Yine, BİR MÜMİN, ELBİSEYE İHTİYACI OLAN BİR MÜMİNİ GİYDİRİRSE, Allah da ona cennetin yemyeşil elbiselerinden giydirecektir." ([6]) 

Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi, din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” ([7]) 

"Mümin, müminin aynasıdır ve MÜMİN, MÜMİNİN KARDEŞİDİR. ONUN GEÇİMİNİ MUHAFAZA EDER ve onu arkadan çepeçevre sarıp (tehlike ve zararlardan) korur." ([8]) 

Yalnızca kendi çıkarlarını gözeterek zengin olmaya çalışmak, bu amaçla mal biriktirip yığmak, cimrilik ederek egoist ve bencil davranışlarda bulunmak İslam’da çirkin görülen, Allah tarafından kınanan ve yasaklanan davranışlardandır. 

Allah, ellerini sımsıkı tutarak cimrilik edenleri Kuran'da şiddetli bir şekilde uyarmış ve çok acıklı bir azapla tehdit etmiştir. Mallarını biriktirip-yığarak Allah yolunda harcamayanların Cehenneme atılacaklarını ve biriktirdiklerinin ateşte kızdırılarak bunlarla vücutlarının dağlanacaklarını, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklarını haber vermiştir: 

ALLAH'IN, BOL İHSANINDAN KENDİLERİNE VERDİĞİ ŞEYLERDE CİMRİLİK EDENLER, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Ali İmran Suresi, 180) 

Altını ve gümüşü biriktirip de ALLAH YOLUNDA HARCAMAYANLAR... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak, 'İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır, yığıp-sakladıklarınızı tadın' (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35) 

… Ki O, MAL YIĞIP BİRİKTİREN VE ONU SAYDIKÇA SAYANDIR. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun O, HUTAME'YE ATILACAKTIR. Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. (Hümeze Suresi, 2-6) 

  

Kuran’a Göre Zekat Vermeye ve İnfak Etmeye Karşı Gelenler 

Kuran’a göre zekat vermek ve infak etmek ayırt edici bir özelliktir. Öyle ki; Allah ayetlerde malını Allah yolunda harcamaktan, infak etmekten çekinen, ellerini sımsıkı tutan ve cimrilik edenlerin ancak kafirler ve münafıklar olduklarını belirtmiştir:  

Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emreder (önerir)ler. Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kafirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 37) 

Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. (Tevbe Suresi, 67) 

Kuran’da münafıkların ve küfür ehlinin infak etmediği gibi, Allah’ın Müslümanlar arasında kökleşerek yayılmasını istediği bu önemli ibadeti ve  güzel ahlakı engellemeye çalıştıkları haber verilmiştir. 

Müminler arasındaki infak ve yardımlaşma sisteminden en çok rahatsız olup öfke duyanların; ve çeşitli yaygaralarla bu ibadeti engellemeye çalışanların ancak münafıklar olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir: 

Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak MÜNAFIKLAR kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7) 

Ayette bu kimselerin, Allah’ın Kuran’da bildirip farz kıldığı bu ibadetin yaşanmasını engelleyerek Müslümanların dağılıp ayrılmalarını sağlayabileceklerini düşündükleri de haber verilmiştir. Yine ayete göre, Allah'ın gücünü takdir edemedikleri için her zaman olduğu gibi bu fitnelerinde de sonuçta mutlaka başarısız olacaklarının, Müslümanlara hiçbir şekilde zarar veremeyeceklerinin şuurunda değildirler. 

 

İnsanların, Kuran'ın Farz Hükümlerini Yerine Getirmelerinden Dolayı "Suç Örgütü" ya da "Suç Örgütü Destekçisi" Olarak Nitelendirilmesi Büyük Bir Hukuksuzluktur 

Kuran’a göre Müslümanların aralarında yardımlaşmalarını ve dayanışmalarını düzenleyen sadaka, infak gibi uygulamalar, İslam dininde son derece büyük öneme sahip farz ibadetlerdendir. En başta Kuran ayetleri, hadis-i şerifler, Resulullah Efendimiz (sav) ve ashabının ve onlardan sonra gelen salih Müslümanların örnek yaşamları, bu farz ibadetin anlam ve önemini, İslam toplumu açısından hayati değerini en güzel biçimde gözler önüne sermektedir. 

Diğer yandan da Kuran’da Allah, ‘yardımın miktarı ve şekli’ konusunda ise herhangi bir sınırlama yapmamıştır. Bununla birlikte İslam’da herkes malını kullanmada özgür bırakılmıştır. Dinimize göre insanlar, diğer insanlar tarafından, mallarını nasıl kullandıkları hakkında sorgulanamazlar. Yetişkin ve aklı başında her birey imkanlarını dilediği şekilde kullanabilir.  

  1. İnsanların harcama yetkisine sahip oldukları tasarruflarını diledikleri gibi kullanma özgürlüğü YASALARCA TANINMIŞ BİR HAKTIR. Cinayet, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlar için kullanılmadığı sürece, parasını kullanıldığı yer yüzünden kimse suçlanamaz.  

  1. ‘SOSYAL YARDIMLAŞMA’ SUÇ OLMAYIP, DEVLETİMİZ TARAFINDAN ÖZENDİRİLİP BİZZAT UYGULANMAKTADIR. Pandemi zamanında ve deprem sonrasında resmi veya gayri resmi olarak yürütülen yardım faaliyetleri devlet kanallarında teşvik edilmiştir. Dahası her Ramazan’da ödenecek asgari fitre sadakası Diyanet İşleri tarafından ilan edilmektedir. 

  1. CAMİLERDE DİYANET GÖREVLİLERİNİN VAAZLARDA VE CUMA GÜNÜ HUTBELERDE Hz. Ebu Bekir’in, Hz. Ömer’in TÜM MAL VARLIKLARINI İNFAK ETMESİ CEMAATE ÖRNEK OLARAK ANLATILIRKEN, aynı şeyi yapanların örgüt üyeliği ile suçlanması BÜYÜK BİR ÇELİŞKİDİR. 

  1. YARDIMLAŞMAYI ESAS OLAN ONLARCA VAKIF VE DERNEK kurulmuş olup, bunların HİÇBİRİ ÖRGÜT MUAMELESİ GÖRMEMEKTEDİR. Kimse buralara destek olduğu için suçlanmamaktadır. 

  1. Dava dosyasında örgüt üyeliği ile suçlananların hiçbirinin gayri yasal yollardan para kazandıklarına dair TEK BİR DELİL MEVCUT DEĞİLDİR. Senelerdir birbirlerini tanıyan ve yakın arkadaş olan sanıkların, birbirine para göndermesinin SUÇ OLARAK SAYMAYI GEREKTİRECEK TEK BİR YASAL GEREKÇE MEVCUT DEĞİLDİR. 

  1. DİNİN EMRETTİĞİ VE DEVLET TARAFINDAN TEŞVİK EDİLEN İNFAK GİBİ BİR İBADETİ SUÇ OLARAK NİTELEMEK HUKUKİ DEĞİLDİR.  
     
    Hiçbir delile dayanmayan böyle saçma ve art niyetli iddialar dikkate alınarak bu ibadet suç olarak kabul edilmeye başlandığı takdirde, insani duygularla yapılan tüm güzel ve faydalı davranışlar ile tüm ibadetlerin suç eylemi olarak değerlendirilmesinin önü de açılmış olur.  
     
    Nasıl ki namaz bir ibadet ise ve suç değilse, bir köyde sürekli beraberce topluca namaz kılanlar bu ibadet nedeniyle suç örgütü olarak nitelenmiyorsa aynı durum infak edenler için de geçerlidir. 
     
    Adnan Oktar Davası’nda yargılanan ve Kuran’a sıkı sıkıya bağlı olan kişiler uzun yıllardır birbirleriyle dost olan insanlardır. Ortak dünya görüşüne ve benzer ideallere sahiptirler. Genç yaşlarından beridir görüşmeleri dolayısıyla sosyal ve iş hayatları da iç içe geçmiştir. Beraber şirketler kurmuşlar, aynı vakıfların çatısı altında buluşmuşlardır. Hayatlarını sürdürmek, sosyal faaliyetlerde bulunmak, çevrelerine ve yaşadıkları topluma faydalı işler yapabilmek için maddi gelire ihtiyaç duymalarından dolayı ticari faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bunun neticesinde de elbette ki hukuka uygun şekilde kazanç elde etmişlerdir.  
     
    Bu arkadaş grubu yıllardır sürdürdükleri dostlukları ve Allah’ın emirleri gereğince birbirlerini koruyup kollamış insanlardır. Birbirlerinin yaşadığı zorluklara seyirci kalmamışlar, maddi ve manevi olarak dostlarına hep destekçi olmuşlardır. Bu noktada belirtmeliyiz ki, söz konusu destekleri, bağlı oldukları İslam dininin bir gereği olan “infak” ibadetinin yerine getirilmesi şeklinde meşru bir eylem olarak değerlendirilmelidir. 
     
    Ancak nasıl değerlendirilse değerlendirilsin sonuç değişmemekte, sonuçta bu kişiler HELAL VE HUKUKA UYGUN YOLLARDAN KAZANDIKLARI MADDİ GELİRLERİNİ dostlarının rahatı için de harcamışlardır. Kimi zaman onlara borç vermişler, kimi zaman karşılıksız yardımda bulunmuşlardır. 
     
    NİTEKİM BU DURUM ÜLKEMİZDE YAŞAYAN TÜM DİĞER MÜSLÜMANLAR İÇİN DE GEÇERLİDİR. Ülkemizdeki inançlı tüm insanlar, Allah’ın kendilerine verdiği maddi imkanlarını, insani ve vicdani olarak gerek gördükleri her türlü yardımlaşma ve hayır işlerinde istedikleri gibi kullanmaktadırlar. Yakınlarına, arkadaşlarına, yetimlere, yolda kalmışlara istedikleri miktarlarda ve istedikleri şekilde infak ederek Allah’ın emrettiği bu önemli ibadetlerini yerine getirmektedirler.  
     
    Hal böyleyken bugün, darlık, sıkıntı ve ihtiyaç içindeki din kardeşlerine Kuran'ın emri gereği sahip çıkarak maddi destekte bulunan Müslümanların, bu en safi, en temiz ve en fedakarane davranışlarından ötürü suçlu muamelesi görmeleri son derece ürkütücü ve endişe verici bir durumdur. Bu masum tertemiz insanların, Kuran'ın farz hükümlerini yerine getirmelerinden dolayı "suç örgütü" ya da "suç örgütü destekçisi" olarak nitelendirilmesi NE KANUNLA NE HUKUKLA NE İSLAM'LA NE KURAN'LA NE AKILLA NE VİCDANLA NE İNSAFLA NE DE İNSANLIKLA BAĞDAŞMAYAN anormal, dehşet verici bir tutarsızlıktır.  
     
      
    SONUÇ  
     
    Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 
     
    Adnan Oktar müdafi,   
     
    Av. Mert Yetişir  

 

 

[1] İslam Ansiklopedisi, ”Zekat”, Türkiye Diyanet vakfı, Müellifi Mehmet Erkal  
https://islamansiklopedisi.org.tr/infak 

[2] İslam Ansiklopedisi, ”İnfak”, Türkiye Diyanet vakfı, Müellifi Mustafa Çağırıcı  
https://islamansiklopedisi.org.tr/infak 

[3] A.g.e 

[4] Buhari, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58 

[5] Müslim, Lukata 18, (1728); Ebü Dâvud, Zekât 32, 1663 

[6] Tirmizî, Kıyâme, 18 

[7] Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72; Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, Îmân 19, 33 

[8] Ebû Dâvûd, Edeb, 49 

  

Daha yeni Daha eski