YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2024/365. E
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Müvekkil Adnan Oktar’ın, Hz. Süleyman peygamberin üstün ahlakı ve sahip olduğu büyük nimetler ile insanlar için örnek teşkil ettiği ve Kuran’daki Hz Süleyman ile ilgili ayetlerin Ahir Zamanda yaşanacaklara işaretler içerdiğini anlatan düşüncelerinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
İnsanların bir kısmı Kuran-ı Kerim’in Allah’ın yalnızca bir dizi yasağı bildirdiği bir kitap olduğunu sanırlar. Bir kısmı da Kuran’ı geçmişte yaşananları anlatan bir tarih kitabı olarak görürler. Bu her iki bakış açısı da yanlıştır çünkü Kuran aslında her şeyden önce insanlara “Allah’ı tanıtan bir kılavuz” olmasının yanında, aynı zamanda da bir “ahlak, kişilik ve karakter inşası Kitabı”dır.
Bu inşa sürecinde peygamberler de insanlar için güzel örnekler barındıran kılavuzlar olmuşlardır. Çünkü ayetlerde elçilerin güzel ahlakları, samimi duaları, zorluklar karşısındaki sabırları ve ihlaslı çabaları tüm insanlara bir öğüt ve hatırlatma olarak tarif edilir. Ve Allah insanlara, bu kutlu elçilerin gösterdikleri yola uymalarını, onlara itaat etmelerini öğütler. Allah bu hidayet önderlerinin yolunda ilerleyen, sakınan ve davranışlarını düzeltenlerin, dünya ve ahiret hayatları boyunca bir korku ya da üzüntü yaşamayacaklarını müjdeler. Allah’ın insanlara örnek olarak Kuran’da haber verdiği bu önderlerden birisi de Hz. Süleyman’dır.
Hz. Süleyman, Hz. Nuh'un soyundan gelen, kendisine Allah Katından hidayet ve yüksek ilim verilen bir peygamberdir. Allah Hz. Süleyman (as)'a büyük bir saltanat, eşsiz bir zenginlik, cinler ve kuşlarla desteklenmiş çok güçlü ordular ve üstün ilimler lütfetmiştir. Yaşadığı topraklarda hayatı boyunca adaletle hükmetmiş, yüksek yöneticilik ve hakimlik vasfı ile farklı toplulukları hizmetinde toplamıştır. Ancak kainattaki tüm ilimlerin, mülkün ve hükmün gerçek sahibinin alemlerin Rabbi olan Allah olduğunu her zaman bilerek, her işinde Allah'a yönelmiş, O'na karşı olan boyun eğici ve teslimiyetli tavrını hayatı boyunca muhafaza etmiştir:
Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Sad Suresi, 30)
Üstün Bir Mimari ve Sanat Anlayışı
Hz. Süleyman ile ilgili Kuran ayetlerinin büyük bir bölümü Hz. Süleyman ile Sebe Melikesi arasında yaşanan olaylarla ilgilidir. Bu ayetlerde söz konusu iki ülkenin siyasi ve ekonomik ilişkileri hakkında önemli detaylar verilmiştir. Bu detaylardan birisi de Hz. Süleyman’ın, döneme hakim olan benzersiz mimari ve estetik anlayışıdır.
Buna işaret eden ilk ayet Sebe Melikesi’nin Hz. Süleyman’ın sarayına getirilen tahtına yapılan bazı müdahaleleri anlatır. Hz. Süleyman'ın emri üzerine yapılan eklemelerle taht daha da güzelleştirilip, zenginleştirilmiş olabilir. Bu yöntemle Hz. Süleyman'ın, kendi zenginliğinin çok daha üstün olduğunu ve hatta Sebe Melikesi'nin mal ve mülkünün üstünde bir hakimiyeti olduğunu ifade etmek istemiş olması muhtemeldir.
Ayette ayrıca Müslümanların her konuda olduğu gibi sanatta da mükemmeli aradıklarına işaret ediliyor olabilir. Sebe Melikesi'nin tahtı ne kadar güzel ve gösterişli olursa olsun, Hz. Süleyman'ın üstün sanat kabiliyeti karşısında bu tahtın zayıf kaldığına dikkat çekilmiş olabilir.
Burada Hz. Süleyman'ın üstün sanat kabiliyetinin detayları da karşımıza çıkmaktadır. Süleyman Peygamber, ‘sanat ile teknolojiyi’ en güzel şekilde kaynaştırmış ve bunlarla insanları aklına ve sanat gücüne hayran bırakmış olabilir.
Sebe Melikesi, Güneş'e tapan bir kavim içinde yaşıyordu. Ancak Hz. Süleyman'ın samimi ve etkileyici bir dille yazdığı mektubunu okuması ve ardından da Hz. Süleyman'ı ziyaret ederek, onun ihtişamlı hakimiyetine şahit olması, iman edip Müslüman olmasına vesile olmuştur:
Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." (Neml Suresi, 44)
Ayette Sebe Melikesi'nin Hz. Süleyman'ın sarayına girdiğinde zeminin derin bir suyla kaplı olduğunu zannettiği bildirilmektedir. Bu durumla ilgili çeşitli yorumlar yapılabilir:
Bu sarayın zemini için ayette kullanılan ‘saydam cam’ ifadesi ile, o dönemde kullanılmış farklı bir teknolojiye işaret ediliyor olabilir. Nitekim Sebe Melikesi, basacağı yerin zemin olduğunu fark edememiştir; bu da, Hz. Süleyman'ın köşkünün zemininin o dönemde bilinen zeminlerden daha farklı bir özelliğe sahip olduğu ihtimalini akla getirmektedir.
Saydam cam olarak ifade edilen bu zemin, ‘dev bir televizyon ekranı’ olabilir. Sarayın giriş zeminine dev bir ekran yerleştirilmiş olabilir. Bu ekrana su görüntüsü verilmiş, çeşitli ışık oyunlarıyla insanların yerin su ile kaplı olduğu izlenimini edinmeleri hedeflenmiş olabilir. Böylece Sebe Melike’si ekranın üstünde yürüdüğünde, su üstünde yürüdüğü hissine kapılmış olabilir. Hz. Süleyman’ın bu tavrı onun aslında güler yüzlü ve şakacı bir kişiliği olduğuna da işaret etmektedir. Genelde ihtişamlı bir güçlü bir devletin yöneticisi olmak insanlarda ciddi, asık suratlı bir yönetici ile özdeşleştirilse de, Hz. Süleyman Allah’a iman etmiş olması vesilesi ile ‘güçlü ama halim bir karakter’ sergilemiştir.
Ayrıca ayette daha farklı bir teknolojiye de işaret ediliyor olabilir. Günümüzde ‘simülatörlü gözlüklerle’ insanın kendisini, bulunduğu yerden daha farklı bir mekanda zannetmesi sağlanabilmektedir. Ayette geçen ifade de, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bu teknolojiye bir işaret olabilir.
Hz. Süleyman'ın da Sebe Melikesi geldiğinde böyle bir durum oluşacağını bildiği anlaşılmaktadır. Çünkü o, sahip olduğu teknolojinin çok üstün ve alışılmışın dışında olduğunun farkındadır.
Allah bu ayetleriyle, ahir zamanda gelişmiş teknoloji ile üretilecek dekorasyon malzemelerinde suyun yoğun olarak kullanılacağına dikkat çekmiş olabilir. Suyun estetik ve temiz görünümünün kullanıldığı bu ürünler, Hz. Süleyman dönemindeki ihtişama benzer güzellikler meydana getirebilirler.
Bu kıssada karşımıza çıkan Hz. Süleyman'ın yüksek sanat anlayışı Müslümanlar için çok güzel bir örnektir. Bu anlayış onun ‘Allah'a olan güçlü sevgisinin ve Allah'ın yaratışındaki harikuladeliklere olan hayranlığının’ bir ifade şeklidir.
İman eden sanatçılar tarih boyunca çok güzel eserler ortaya çıkarmışlardır. Allah'ın izniyle, ahir zamanda da Müslümanların sanat gücünde çok büyük bir artış yaşanacaktır. Allah'ın yaratışındaki güzelliklerden ilham alan ve O'na karşı büyük bir sevgi duyan sanatçılar eşsiz sanat eserleri meydana getirecek, resim, müzik ve mimari alanındaki bu güzel gelişmeler tüm dünyayı saracaktır. Bu büyük gelişmenin öncüsü ise Allah'ın izniyle ‘İslam dünyası’ olacaktır.
Allah'ın Hz. Süleyman'a verdiği nimetlerden birisi de ‘birtakım şeytan ve cinleri ona hizmetçi kılması’dır. Hz. Süleyman, emrine verilen cin ve şeytanları ordusunda, sanatsal çalışmalarında ve inşa faaliyetlerinde türlü görevler vererek kullanmıştır.
Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (Sebe Suresi 13)
Yukarıdaki ayetten sanat eserlerini Hz. Süleyman'ın talimat ve yönlendirmeleriyle, cin ve şeytanların yaptıkları anlaşılmaktadır. Hz. Süleyman'ın, bizzat kendi tarifleriyle çok ihtişamlı sanat eserleri yaptırması, onun çok güçlü bir estetik ve sanat anlayışına sahip olduğuna dikkat çekmektedir.
Hz. Süleyman Teknolojiyi Çok İyi Kullanmıştır
Hz. Süleyman kıssası ile ilgili ayetlerde onun döneminde ‘ulaşım alanındaki üstünlük’ dikkat çekmektedir. Allah, rüzgarı Hz. Süleyman’ın emrine vermiş ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağlamıştır:
“Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.” (Sad Suresi, 36)
Başka bir ayette yer alan “… sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)…” (Sebe Suresi, 12) ifadesi ile Hz. Süleyman’ın çeşitli ‘bölgeler arasında hızlı bir şekilde hareket ettiğine’ dikkat çekiliyor olabilir.
Hz. Süleyman, kendi döneminde, günümüzdeki uçak ve helikopter teknolojisine benzer bir teknolojiyi kullanıp, rüzgarla hareket eden vasıtalar meydana getirmiş ve bunlar aracılığıyla birbirine uzak mesafeleri kısa sürede almış olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Ayetlerde ‘Hüdhüd’ isimli bir kuşun Sebe gibi uzak bir ülkeden Hz. Süleyman’a istihbarat getirdiği anlatılmaktadır. Bu bilgi ışığında Hz. Süleyman’ın diğer ülkeler ve düşmanları hakkında istihbarat elde etmek için kuşlar üzerine teknolojik aletler yerleştirdiği ve bu yolla ulaştığı bilgileri, ülkesinin yönetiminde çeşitli şekillerde kullandığı da düşünülebilir.
Askeri Yönden Güçlü Ancak Kan Dökmüyor
Hz. Süleyman, eşi ve benzeri görülmemiş, çok güçlü bir orduya sahiptir. Bu ordu, cinlerden, kuşlardan ve insanlardan oluşmaktadır ve çok güçlü bir istihbarat ağıyla desteklenmektedir:
Süleyman’a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. (Neml Suresi, 17)
Ayette ‘Hz. Süleyman'ın tek bir ordusunun değil, ordularının olduğundan’ bahsedilmektedir. Bu çoğul kelime onun ‘ordusunun gücünün ve sayıca üstünlüğünün’ de bir ifadesidir.
Hz. Süleyman'ın ordusunun en dikkat çekici yönlerinden biri ise ‘disiplini’dir. Cinler, kuşlar ve insanlar gibi üç farklı topluluk aynı ordu içinde, büyük bir uyumla görev almakta, ordudaki düzende en ufak bir aksaklık yaşanmamaktadır.
Ordusunun cinler ve şeytanlarla desteklenmesi, Hz. Süleyman'a pek çok açıdan üstünlük sağlamıştır. Bu varlıklar insanların yapamadıkları pek çok şeyi kolaylıkla yapabilirler. "... Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir..." (Araf Suresi, 27) ayetiyle bildirildiği gibi, kendilerini göstermeden insanları görebilirler. Bu özellik, cinlere istihbarat konusunda çok büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı. Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini. (Sad Suresi, 36-38)
Ayette geçen "sağlam kementlerle birbirine bağlanmış" ifadesi, Hz. Süleyman'ın, hizmetine verilmiş olan ‘cin ve şeytanlar üzerinde çok büyük bir hakimiyeti olduğuna’ işaret etmektedir.
Bu bilgiler, Hz. Süleyman'ın hakimiyetinin sadece dindar ve teslim olmuş cinleri değil, inkarcıları da kapsadığını ortaya koymaktadır. Bu ayetten ‘Hz. Süleyman'ın şeytanları, şeytanın etkisi altındaki insanları ve dinsiz kimseleri zararsız hale getirdiği’ anlaşılmaktadır. Dahası onları İslam'a faydalı hale getirmiş, onlara çeşitli görevler vermiştir.
Allah bu ayette, İslam ahlakının yaşandığı bir ortamda şeytani mizaca sahip olan kötü niyetli insanların topluma zarar vermelerinin engellenmesi gerektiğine işaret ediyor olabilir. Bu kimseleri Allah yolundaki bir hizmette görevlendirmek ise hem olası zararları engelleyecek hem de İslam adına bir fayda oluşmasına vesile olacaktır.
Bu ayetle insanlara zulmeden, kötülük yapan, yeryüzünde fitne çıkaran şeytan karakterli kişilerin çok sıkı bir kontrol sistemi ile denetlenmeleri gerektiğine işaret ediliyor olabilir. Bu kişilerin halkın arasına karışarak insanlara zarar vermeleri engellenmelidir.
Allah bu ayetiyle Ahir Zamanda suçluların cezalandırılmasında uygulanacak olan yöntemlere de dikkat çekmiş olabilir. O dönemde suçluların topluma zarar vermeleri engellenecek, fakat aynı zamanda da bu kişiler, çeşitli hizmetlerde çalıştırılarak insanlara faydalı hale getirilecek olabilirler.
Ayette bildirilen "sağlam kementler" ifadesiyle, Allah, ahir zamanda kullanılan ‘elektronik pranga benzeri bir güvenlik sistemine’ dikkat çekiyor olabilir. Bu şekilde söz konusu kişilerin kaçmaları; ve hem kendilerine hem de çevrelerindeki insanlara zarar vermeleri engellenecektir.
Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu? Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım, ya da onu boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir." (Neml Suresi, 20-21)
Bu ayetler göstermektedir ki, Hz. Süleyman, ordusunu düzenli olarak teftiş ediyor, bir aksaklık olduğunda bunu hemen fark ediyor ve gereken önlemleri alıyordu. Disiplini bozacak hareketlerde bulunulmasına kesinlikle izin vermiyordu. Yine bu doğrultuda izinsiz ve habersiz olarak ortadan kaybolmanın çok önemli bir hata olduğu Hz. Süleyman'ın yukarıdaki ayette geçen sözlerinden anlaşılmaktadır.
"Sen onlara dön, Biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları oradan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız." (Neml Suresi, 37)
Hz. Süleyman, Sebe Melikesi'nden hediyeler getiren ulaklara yukarıdaki şekilde seslenmektedir. Bu sözlerde görüldüğü gibi, “hiçbir şekilde hediye kabul etmeyeceğini” belirtmiş, böylece Sebe Melikesi'nin kendisine teslim olması konusunda ne kadar kararlı olduğunu da göstermiştir.
Bu ayetten ayrıca, ‘Hz. Süleyman'ın ordusunun o dönemde hiçbir ülkenin ordusunun karşı koyamayacağı kadar üstün bir güçte olduğu’ da anlaşılmaktadır. Nitekim ilerleyen sayfalarda görüleceği gibi, Sebe yöneticileri bu haberi aldıklarında, teslim olmaktan başka bir çareleri olmadığını anlamışlardır. Bu da, onların Hz. Süleyman'ın ordusunun yenilmezliğini bildiklerinin bir göstergesidir.
Sebe Melikesi’nin Hz. Süleyman karşısındaki teslimiyetinden, Hz. Süleyman’ın çok güçlü ordusu olmasına karşın kan dökmediği, ordusunu güç göstergesi olarak düşmanları ikna etmek ve Allah’ın dinine dönmeleri için kullandığı anlaşılmaktadır.
Hz. Süleyman’daki Güçlü Hayvan Sevgisi
Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar." (Sad Suresi, 31-32)
Ayetlerden anlaşıldığı gibi Hz. Süleyman, duruşları ve koşuşlarındaki zarafet ve ustalıkları ile seyredenlere büyük haz veren bu hayvanları sevmek için özel bir vakit ayırmaktadır. Ve bu sırada onları böyle ihtişamla yaratan Allah'ı tesbih ederek yüceltmektedir. Bu örnek bir mümin tavrıdır: İmanlı bir kişi gördüğü güzellikler ve bu güzelliklerin ruhunda oluşturduğu derin etki karşısında Allah'ı zikreder. Bu, inananların Allah'a olan derin sevgilerinin sonucunda oluşan bir etkilenmedir.
Din ahlakının getirdiği güzelliklerden uzak olan insanların çoğu içine kapalı, etrafındaki olaylara ve varlıklara karşı duyarsız, umursamaz bir karakter geliştirirler. Oysa Hz. Süleyman'ın tavırlarında da açıkça görüldüğü gibi, Müslüman, etrafındaki güzelliklere karşı son derece duyarlı, güzellik, estetik ve sanattan zevk alan, ince düşünceli bir insandır. Allah'ın nimetlerinin farkındadır ve bunlardan zevk alıp şükretmeyi bilir.
"Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 33)
Hz. Süleyman içinde duyduğu sevgiyi hem sözle ifade etmekte hem de fiilen göstermektedir. Burada Hz. Süleyman'ın sevgisini ifade etme gücünü en açık şekilde görüyoruz. Genelde insanlar içlerinde duydukları sevgi, muhabbet hislerini her zaman doğru ve güzel şekilde ifade edemezler. Hatta çoğu zaman bundan çekinirler. İnsanın bir varlığa karşı duyduğu muhabbeti en içten şekilde gösterebilmesi Allah'ın Müslümanlara verdiği özel bir yetenektir.
Kuran'da Hz. Süleyman'ın atların yanı sıra başka hayvanlara da aynı sevgiyle yaklaştığına dair örnekler anlatılmaktadır. Bu hayvanlardan biri ‘karıncalar’dır. Hz. Süleyman'ın ordusu ile birlikte geldiğini gören bir dişi karınca, karınca topluluğuna “yuvalarına girmelerini, aksi takdirde Hz. Süleyman ve ordularının ‘farkında olmaksızın’ onlara zarar verebileceğini” söylemiştir. Dişi karıncanın konuşmasında "farkında olmadan" ifadesini kullanması, Süleyman Peygamberin bir savaş durumunda karıncalara dahi zarar vermeyecek kadar yüksek merhametine dikkat çekmiştir.
Hz. Süleyman'ın hayatına dair örneklerin anlatıldığı bu ayetlerde Müslümanlar için hayvan sevgisinin önemine de işaret edilmektedir. Çünkü iman eden bir insan Allah'ın yarattığı canlılardaki derin hikmetleri, yaratılış güzelliklerini daha iyi kavrayabilir. İşte Hz. Süleyman'da gördüğümüz hayvan sevgisi de, Allah'ın bu kusursuz yaratışına duyulan hayranlığın ifadelerinden biridir.
Cinleri Hizmet İçin Kullanması
Bir ayette, ordusu ile ‘Karınca Vadisi’ olarak isimlendirilen bir yere gelen Hz. Süleyman ile buradaki bir karınca hakkında şunlar anlatılır:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Neml Suresi, 18)
Bu ayet ile ilgili şu gibi yorumlar yapılabilir:
Dişi karınca, vadiye gelenlerin Hz. Süleyman'ın ordusu olduğunu anlamaktadır. Burada son derece ‘şuurlu bir tanıma’ vardır. Bu vadide bulunan karıncaların kendi aralarında konuşmaları, çevrelerinde olup biten olayların tam olarak şuurunda olmaları, farklı bir topluluk olabileceklerine işaret olabilir. Bu şuurlu davranış, ‘söz konusu canlıların cin olma ihtimalini’ akla getirmektedir. (En doğrusunu Allah bilir)
Ayrıca burada herhangi bir karıncadan bahsedilmemektedir. "Karınca vadisi" denen özel bir yere ve özel karıncalara dikkat çekilmektedir. Bu da söz konusu canlıların ‘cin olmaları ihtimalini’ daha da kuvvetlendirmektedir.
(Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
Hz. Süleyman kıssasında yer alan bir diğer canlı da ‘Hüdhüd isimli kuş’tur. Bu kuş ile ilgili ayetler şöyledir:
(Hüdhüd) Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim. Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden verilmiştir ve büyük bir tahtı var. Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar." (Neml Suresi, 22-24)
Ayetlerde görüldüğü gibi, Hüdhüd son derece şuurlu hareket eden bir varlıktır. Sebe Ülkesi'ne gitmiş, orada detaylı bir istihbarat faaliyetinde bulunmuş ve geri geldiğinde öğrendiği her şeyi son derece tutarlı yorumlarla Hz. Süleyman'a aktarmıştır:
(Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi. "Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?" (Neml Suresi, 27-28)
Hüdhüd'ün açıklamasının ardından Hz. Süleyman ona yeni bir görev vermiştir. Bunlar herhangi bir kuşun yapabileceği işler değildir. Burada karşımıza, ‘Hüdhüd'ün sıradan bir kuş değil, bir cin olma ihtimali’ çıkmaktadır.
İkinci ihtimal ise, ‘Hüdhüd'ün bir kuş olup, cinlerin yönlendirmesiyle hareket ediyor olması’dır.
Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?" (Neml Suresi, 20)
Ayette Hüdhüd için "kaçtı", "gitti" gibi ifadeler kullanılmamakta "kaybolanlardan olduğu" söylenmektedir. Burada ‘kaybolma’ kelimesi ile dikkat çekilen, ‘cinlerin, insanların kendilerini görebilecekleri boyuttan çıkıp, kendi boyutlarına geçmeleri ve bir anda "görünmez" hale gelmeleri’ olabilir.
Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar. "Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. (Sad Suresi, 31-33)
Ayetlerde söz edilen atların da Hüdhüd gibi "toz perdesinin arkasına saklanarak" gözden kaybolmaları dikkat çekicidir. Buradaki ‘perde arkasında saklanma’ da ‘atların cinlerden olup, insanların göremeyeceği cin alemine bir anda geçmelerine’ işaret olabilir.
Veya bunlar gerçekten at olup, cinler tarafından yönlendiriliyor da olabilirler. Ayette geçen "... Onları bana geri getirin..." ifadesi, bu atların başkaları tarafından Hz. Süleyman'a getirildiğini açıklamaktadır ki, bunlar da cinler olabilir.
Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı. (Sebe Suresi, 14)
Yine yukarıdaki ayette "ağaç kurdu" olarak geçen, Arapçası ise "dabbetü'l-arzi" olan canlının da bir cin olma ihtimali vardır. (En doğrusunu Allah bilir)
Andolsun, Biz Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü. (Sad Suresi, 34)
Hz. Süleyman'ın tahtı üzerine bir deneme olarak bırakılan cesedin de bir cin cesedi olma ihtimali vardır. Ceset taht üzerine bırakılmış, sonra da bir anda cinler alemine geri alınmış olabilir. Ayette geçen "... Sonra (eski durumuna) döndü." şeklindeki ifade, böyle bir olayın gerçekleştiğine işaret ediyor olabilir.
Tahtın üzerine bırakılanın bir insan cesedi olup, cinler tarafından bir anda geri alınıyor olması da mümkündür. Nitekim Süleyman kıssasında cinlerden bir İfrit'in, Sebe Melikesi'nin tahtını çok kısa bir sürede bir yerden bir yere getirtebileceği de ifade edilmektedir.
Hz. Süleyman’ın Üstün Ahlakında Tamahkarlık Yoktur
Sebe Melikesi, Hz. Süleyman’a teslim olmamak için bir yol aramış ve zaman kazanmak için Hz. Süleyman'a bir hediye gönderme yoluna gitmiştir:
"Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler." (Neml Suresi, 35)
Sebe Melikesi'nin hediye yollamaktaki hedefi, Hz. Süleyman'ın gerçek amacının ne olduğunu ve nasıl bir tepki vereceğini de öğrenmektir. Sebe Melikesi de Hz. Süleyman'ın mektup yollarken izlediği yöntemi denemekte, bir karara varmak için öncelikle karşısındakinin ne tepki göstereceğini öğrenmeyi beklemektedir.
Bu ayetle hediyenin, insanların tepkilerini ölçmek ve ruh hallerini tahlil etmek açısından önemli olduğuna dikkat çekilmiştir. Bir insan kendisine kararından vazgeçmesi maksadıyla gönderilen değerli bir hediyeyi kabul etmediğinde, bu tepki, onun samimiyetinin ve kararlılığının bir delili olarak görülebilir.
(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi. (Neml Suresi, 36)
Hz. Süleyman kendisine gönderilen hediyelerin, kararında bir değişikliğe yol açamayacağını, Allah'ın kendisine verdiklerinin onların hediyelerinden çok daha hayırlı olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bu da, onun yalnızca Allah'ın rızasına rağbet eden güzel ahlakının bir örneğidir.
Hz. Süleyman, Sebe Melikesi'nin gönderdiği elçileri, niyetlerini anladığını açığa vurarak ve onların isteklerini kabul etmeyeceğini kesin şekilde ifade ederek geri çevirmektedir. Böylece onların sevinip övünmeleri ve mallarıyla gururlanmaları engellenmektedir. Mallarıyla hiçbir şekilde üstünlük sağlayamayacaklarını anlayan Sebe kavmi için bu durum, psikolojik açıdan büyük bir yenilgi anlamındadır.
Hz. Süleyman'ın, “… Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi.” sözleriyle kendisine gönderilen hediyelere tamah etmeyip reddetmesi ve tüm mülkün tek sahibinin Allah olduğunu hatırlatması, üstün ahlakının bir delilidir. O dönemde örneği olmayan bu davranış, her Müslüman lider için çok önemli öğütler taşımaktadır.
Hz. Süleyman Kıssası Birçok Yönüyle Ahir Zamana Bakmaktadır
İnsanlar Allah'ın, birçok yönden insanlara üstün kıldığı Hz. Süleyman'ı Kuran'da tarif edilen özellikleriyle tanımalı, Rabbimiz’in bu seçkin kulunun örnek ahlakı üzerinde derin derin düşünmelidir. Hz. Süleyman'dan bahseden ayetler öğüt almak amacıyla incelendiğinde, her birinin günümüze de ışık tutan pek çok önemli öğüt ve dersler taşıdığı görülür.
Hz. Süleyman kıssası birçok yönüyle Ahir Zamana da bakmaktadır. Bilindiği gibi Ahir Zaman, kıyamete yakın bir vakitte Kuran ahlakının tüm dünya üzerinde hakim olacağı ve insanlar arasında yaygın olarak yaşanacağı bir dönemdir. Geçmiş dönemlerde yaşanan ahlaksızlıklar, baskılar, zulümler, adaletsizlikler ve dejenerasyon bu kutlu dönemde ortadan kalkacak, her türlü sıkıntının yerini bereket, bolluk, zenginlik, güzellik, barış ve huzur alacaktır. Teknolojide çok büyük gelişmeler yaşanacak ve bunlar tüm insanların hayrı ve rahatlığı için kullanılacaktır.
Peygamber Efendimiz (sav)’den nakledilen hadislerde Ahir Zamanın pek çok özelliği tarif edilmektedir. Bu dönemde Allah, Hadi (hidayet veren) sıfatını taşıyan bir şahsı (Hz. Mehdi’yi) vesile ederek inkarcı felsefe ve ideolojileri ortadan kaldıracak ve dünyanın dört bir yanında devam eden zulüm ve kargaşayı sona erdirecektir. Hz. Mehdi'nin en önemli görevi, dinin Peygamberimiz (sav) dönemindeki şekliyle yaşanmasını sağlamak, Kuran ahlakını insanlar arasında hakim kılmak, tüm dünyada huzuru ve barışı tesis etmektir. Peygamber Efendimiz (sav)'in aşağıdaki hadisinde ise, Hz. Mehdi'nin Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn ile ortak bir özelliğine dikkat çekilmektedir:
Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir.
(El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiy-il Muntazar, s. 29)
Bu hadiste, Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemlerinde yaşanan yeryüzü hakimiyetiyle, Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan Kuran ahlakının hakimiyetinin birbiriyle çok benzeyeceğine dikkat çekilmektedir. İşte bu nedenle Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemini anlatan ayetler, Ahir Zamana ve bu dönemde yaşanacak olan Altınçağ'a yönelik çok önemli işaretler de içerirler. Nitekim Ahir Zamanda bilim ve teknoloji alanında yaşanacak olan gelişmeler, ekonomik ve sosyal hayattaki ilerlemeler, Hz. Süleyman kıssasındaki pek çok açıklamayla çok büyük benzerlikler taşımaktadır.
Hz. Mehdi ve Hz. Süleyman’ın Özel İlimlere Sahip Olmaları:
Hz. Mehdi de Hz. Süleyman gibi çok özel ilimlere sahip olacaktır. Taşköprülüzade Ahmet Efendi, Mevzuatu'l Ulum isimli eserinde (11/246) Hz. Mehdi'nin ‘cifr ilmine vakıf olacağını’ kaydetmiştir. Bir diğer hadiste ise Hz. Mehdi hakkında şu bilgi verilmektedir:
O kimsenin bilemediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine Mehdi denilmiştir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 77)
Peygamberimiz (sav) ayrıca Hz. Mehdi'nin de tıpkı Hz. Süleyman gibi hayvanların dilini bileceğini ve yine Hz. Süleyman gibi insanların yanı sıra cinler üzerinde de hakimiyeti olacağını bildirmiştir:
O (Mehdi), doğrulanmış, kuş ve bütün hayvanların dillerini bilen biridir. Onun için adaleti, bütün insanlar ve cinlerce cari olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 188)
Hayvan Sevgisine Önem Vermeleri:
Kuran'da Hz. Süleyman'ın hayvanlara olan şefkatli ve sevgi dolu tutumu ile ilgili bazı bilgiler de verilmektedir.
Hz. Mehdi döneminde de hayvanlara olan sevgi teşvik edilecektir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bu dönemde, her türlü hayvanın rahatlıkla izlenebileceği ve sevilebileceği ortamlar oluşturulacağı haber verilmektedir. Bu konudaki hadislerden bazıları şöyledir:
... kişi, koyun ve hayvanlarına haydi gidin otlayın diyecek, onlar gidecekler, ekinin ortasından geçtikleri halde bir başak bile ağızlarına almayacak, yılan ve akrebler kimseye eza etmeyecekler, yırtıcı hayvanlar kapıların önünde duracak da kimseye zararları dokunmayacak... (Kıyamet Alametleri, s. 245)
Yılanlar çocuklarla, inekler aslanlarla geçinebilecek... (El Kavlu'l Muhtasar, s. 64)
Yukarıdaki hadislerde görüldüğü gibi Mehdi devri ile Süleyman dönemi arasındaki bir diğer dikkat çeken benzerlik de, hayvanlar üzerindeki hakimiyettir. Hz. Süleyman kuşlar başta olmak üzere çeşitli canlılar üzerinde nasıl hakimiyet kurduysa, Mehdiyet döneminde de hayvanlar üzerinde, yırtıcı hayvanların dahi insanlara zarar vermesi engellenebilecek şekilde bir hakimiyet olacaktır.
Barış Yanlısı Olmaları ve Diplomasi Yolunu Tercih Etmeleri:
Hz. Süleyman'ın komşu ülkelerle olan ilişkilerinde anlayışlı, affedici ve barış yanlısı bir tutum içinde olduğu ayetlerden anlaşılmaktadır. O, sorunları diplomasi yoluyla çözmeyi tercih etmekte ve demokratik yöntemler izlemekteydi. Hz. Süleyman yaşadığı dönemde çok üstün bir kültür oluşturmuş ve hakimiyetini de diplomasiyle, sanatla ve kültürle sağlamıştır. Çok güçlü, karşı konulamaz ordulara sahip olmasına rağmen, askeri gücünü kullanmamıştır. Hz. Mehdi (as) da bu yöntemleri izleyecek, hep sevgiyle ve şefkatle hareket edecektir.
Hz. Mehdi devrinden insanların burnu dahi kanamayacaktır. Bu barış dönemi hadislerde şu şekilde belirtilir:
Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)
Mehdi, Peygamberin yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 163)
Hadislerde de belirtildiği gibi Mehdi tüm dünyaya İslam ahlakını, barış yoluyla hakim edecek, savaş ve şiddetten kaçınacaktır. Mehdi'nin izleyeceği yol tüm dünya çapında büyük bir kültürel atılım ile insanların İslam ahlakına yöneltilmesi olacaktır. O dönemde Allah'ın izniyle aşağıdaki ayetler tecelli edecektir:
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Din Ahlakına Davet Konusunda Kararlı Olmaları ve Hızlı Davranmaları:
Hz. Süleyman aldığı akılcı ve seri kararlar ile tüm müminler için çok önemli bir örnektir. Sebe Ülkesi'ni iman etmeye davet etmek için yazdığı mektup onun tebliğ gücünü gösterirken, ilim sahibi bir kişinin aracılığıyla Sebe Melikesi'nin tahtını getirtmesi, hızlı karar alma konusuna verdiği önemi de ortaya koymaktadır. Hz. Mehdi de bu yönüyle Hz. Süleyman’a çok büyük benzerlik gösterecektir.
Mehdiyet döneminde insanlar akın akın İslam'a yönelecek, bunun için çok geniş kapsamlı ve seri ilmi çalışmalarda bulunulacaktır. Toplumlar birbiri ardına İslam ahlakını benimseyecek, inkarcı ideolojiler hızlı ve kalıcı fikri çalışmalarla dünya üzerinden kalkacak; her türlü zulüm sistemi tarihin karanlıklarına gömülecektir. Bu konu ile ilgili olarak büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi şunları bildirmektedir:
Allah ona (Mehdi'ye) o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini (ilmi olarak) ortadan kaldıracak, dini ikame edecek, İslam’ı ihya edecek, önemsenemez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, ölümünden sonra onu diriltecek... Asrında cahil, cimri ve korkak olan bir adam hemen alim, cömert ve cesur olacak... Dini, Resulullah (sav)'ın zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek... (Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186)
İmar İşlerine Büyük Önem Verilmesi:
Hz. Süleyman'ın imar çalışmalarına verdiği önem de Kuran ayetlerinde detaylı olarak bildirilmektedir. O, emri altında çalışan bina ustası cinleri ve şeytanları kullanarak kaleler, heykeller, çanaklar ve kazanlar yaptırmıştır. Onun görkemli sarayını her gören insan, -başta Sebe Melikesi olmak üzere- hayran kalmıştır.
Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde, Hz. Mehdi’nin de imar işlerine çok büyük önem vereceğine dikkat çekilmektedir. Mehdiyet devrinde şehirlerde huzur ve barışın tesis edilmesinin yanı sıra, tüm dünyada üstün bir medeniyet de götürülecektir. Bu hadislerden biri şu şekildedir:
Mehdi Konstantiniyye ve diğer beldelerin imarına çalışır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 40)
Zenginliği ve İhtişamı, Allah'ın Rızası ve İslam'ın Menfaati İçin Kullanmaları:
Hz. Süleyman sahip olduğu zenginlikleri Allah'ın dinini anlatmak ve İslam ahlakını dünya üzerinde yaymak için en güzel şekilde kullanmıştır. Fethettiği ülkelerde yaşayan insanları öncelikle Allah'a iman etmeye ve teslim olmaya davet etmiştir. Sebe Ülkesi'ne gönderdiği İslam'a davet mektubu bu konuda çok önemli bir delildir. Hz. Süleyman Allah'ın nimetiyle sağlam bir iktidara sahipti. Ve bu büyük gücü, yeryüzünde bozgunculuğu engellemek için kullanmıştır.
Hz. Mehdi döneminde de insanlar çok büyük bir zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Hz. Mehdi yeryüzünün tüm zenginliğini Allah'ın dinini, Kuran ahlakını yeryüzüne hakim kılmak için kullanacak, manen fethettiği ülkelerde güzel ahlakı ve barışı esas alacaktır. Onun eşi ve benzeri olmayan uygulamaları insanların İslam ahlakına karşı kalplerinin yumuşamasına vesile olacak ve İslam ahlakı çok kısa bir sürede tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu konudaki hadislerden bazıları şu şekildedir:
Ümmetim arasında Mehdi çıkacak, Allah onu insanları zengin kılmak için gönderecektir. Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)
... Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden herkes ondan bereket kazanacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)
Kuran’daki Süleyman kıssasındaki ayetlerde yer alan tüm anlatımlar, iman edenlerin dünya üzerinde gelişen olayları daha geniş bir perspektiften değerlendirmelerine vesile olan, ufuklarını açan, çok hikmetli açıklamalardır. Bu açıklamaların bir amacı da tüm insanları Ahir Zamanın bu müjdesi üzerinde düşünmeye ve bunun şevk ve heyecanını birbirleriyle paylaşmaya teşvik etmektir.
SONUÇ:
Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar müdafi
Av. Mert Yetişir