MÜVEKKİL ADNAN OKTAR,  ÇOK SEVDİĞİ ÜSTADININ “VATANIM” DEDİĞİ VE AHİR ZAMANDA RİSALE-İ NUR’A DEĞER VEREN BAZI KİMSELERİN ZİYARET EDECEKLERİNİ SÖYLEDİĞİ VAN’A SEVK EDİLMİŞTİR 

Müvekkil Adnan Oktar 1980’li yıllardan itibaren, kendisinin ve arkadaşlarının Kuran’da bildirilen saf İslam’ı anlatmalarından ve yaşamalarından rahatsızlık duyan, arasındaki sevgi ve kardeşliği kıskanan, çekişmeden, nefretten ve düşmanlıktan başka şey bilmeyen odakların saldırılarına maruz kalmıştır. Günümüzdeki Adnan Oktar Davası ise, bu tür saldırıların ne boyutta adaletsizliklere yol açtığının en somut delili olarak tarihe geçmiştir. Nitekim bir örnek gerekirse, müvekkil 2018 yılından bu yana hukuka aykırı gerekçelerle, sırf eziyet vermek amacıyla cezaevinden cezaevine nakledilmektedir.  

Ancak müvekkil bilinmesini istemektedir ki, kendisi bu nakil işlemlerinden hiçbir rahatsızlık duymamakta, hatta her yeni nakildeki hikmetleri ve hayırları gördükçe Allah’ın tayin ettiği kaderindeki kusursuzluğa ve güzelliklere daha da yakın şahit olmaktadır. Dolayısıyla kendisine eziyet çektirmek isteyen çevreler istemeden de olsa imanının, mutluluğunun ve şevkinin git gide artmasına vesile olmaktadırlar. 

Müvekkilin Üstadı, eserlerinden çok faydalandığı büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de hayatının büyük bölümü baskı ve zulüm altında, sürgün ve hapislerde geçmiş mübarek bir şahıstır. Burada belirtmemiz gerekir ki, Bediüzzaman Said Nursi açısından, müvekkilin son olarak nakledildiği Van şehri büyük bir öneme sahiptir. Nitekim “vatanım” dediği, uzun yıllar kaldığı, kendi kurduğu Horhor Medresesi’nde birçok talebe yetiştirdiği Van şehriyle alakalı olarak “Münazarat” isimli eserinde dikkat çekici bir anlatımda bulunmuştur: 

“… Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden (görünmeyeni görecek şekilde seyreden) Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed‘ler ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” (doğru söyledin) deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muâsırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezartaşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve HORHOR TOPRAĞININ KAPICISI OLAN KALENİN BAŞINA TAKINIZ. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. MEZARIMIZDAN “NE MUTLU SİZE!” SADÂSINI İŞİTECEKSİNİZ. Hatta misafirlerimizin gölgeleri bile mezartaşımızdan bu sadayı işitecektir. Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları [düşünceler] kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini (doğru gerçekler) hayal tevehhüm (kuruntu) etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mesâili [meseleler] hakikat olarak sizde tahakkuk (gerçekleşme) edecektir.” 

Bu alıntıda görüldüğü üzere, kendi döneminde eserlerinin değeri çoğunluk tarafından anlaşılmamış olan Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur’u rehber edinmiş bazı kişilerin ahir zamanda, bir bahar vaktinde Van Kalesi’nde bulunan Horhor Medresesi’ni ziyaret edeceklerinden ve o sırada yaşanacak bazı olaylardan bahsetmektedir.  

Eserinde anlattıkları diğer hususlar gibi bu olayın da bir hayal değil ahir zamanın ilerleyen döneminde yaşanacak bir gerçek olduğunu belirtmektedir. Anlatılanlar üzerinde düşünüldüğünde dikkati çeken bir husus, müvekkilin nakledildiği Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ile söz konusu Horhor Medresesi’nin aynı bölgede, yani Van’ın Tuşba ilçesinde yer almalarıdır.  

Bediüzzaman Said Nursi, anlatımlarından anlaşıldığı kadarıyla söz konusu ziyareti gerçekleştirecek olanları mümin birer kardeşi olarak görmekte, onları gösterdikleri sadakatlerinden ve hizmetlerinden dolayı daha yaşanacaklar gerçekleşmeden müjdelemektedir.  

İşte müvekkil Adnan Oktar kaderin akışında Van’a nakledilmesini çok sevdiği üstadı Bediüzzaman Said Nursi’nin ve birçok talebesinin vatanına, “Münazarat” isimli eserdeki anlatıma da örnek teşkil edecek bir ziyaret olarak görmektedir.  

Müvekkil çok sevdiği kardeşlerinin yanında olmaktan dolayı son derece mutlu olduğunun bilinmesini istemektedir.   

Bilginize saygılarımızla bilvekale sunarız. 03.03.2024 

Adnan Oktar Vekili 

Av. Mert Yetişir 

 

Daha yeni Daha eski