YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere, 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE 

DOSYA NO : 2024/365 E. 

SUNAN : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ : Av. Mert Yetişir  

KONU : Huzurdaki dosyada ateş etme suçlaması ile ilgili olarak bilimsel ve hukuki mütalaa hazırlamış olan Yargıtay 1. Ceza Dairesi eski Başkanı Sayın Mehmet Yalçın'ın mütalaasından bazı bölümlerin, yine aynı konuda huzurdaki dosya için bilimsel mütalaa hazırlamış olan Sayın Mustafa Mercan'ın değerlendirmeleriyle birlikte sunumudur.  

  

AÇIKLAMALAR: 

Huzurdaki dosyada sanık Mert Sucu'ya atfedilen ateş etme hadisesi, kovuşturmanın başladığı 2019 yılından beri dile getirdiğimiz gibi, KUMPASIN İMZASIDIR. Söz konusu hadise, olağanüstü amatörce oynanmış bir oyun, oyuna iştirak eden polis memurlarının ağız birliğine dahi varamadığı çok basit bir kurgudur. Bu düzenin her aşamasında kumpası uygulayanlar tarafından akıl almaz amatörlükte falsolar verilmiş, oynanan oyuna dair izler bırakılmış, bu sahte senaryo akıl almaz bir pervasızlıkla hayata geçirilmiştir. Muhtemelen kumpası organize edenler de, bu kumpasa iştirak edenler de oyunlarının ortaya çıkmayacağından veya çıksa bile bunun örtbas edileceğinden, yapılan bu aleni kumpasa rağmen sanıkların mutlaka ceza alacaklarından bir şekilde emindirler.  

Söz konusu kumpasçıların, ya sanıkların ve müdafilerin bu kumpas delillerini ortaya çıkaracaklarına bir türlü kanaatleri gelmemiştir ya da adaletin eninde sonunda mutlaka tecelli edeceğine dair inançları yoktur. İlkinde yanılmışlardır; ikincisinde de mutlaka yanılacaklardır. Adalet, mutlaka ama mutlaka tecelli eder.  

Şimdiye dek Mert Sucu olayı ile ilgili dava dosyasına sunmuş bulunduğumuz çok kapsamlı deliller, bilirkişi raporları, hukuki ve bilimsel mütalaalar ve kapsamlı bir kitapçık bulunmaktadır. Huzurdaki dava kapsamında dosyaya girmiş olan iki önemli hukuki ve bilimsel mütalaa bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Balistik İnceleme Uzmanı, Olay Yeri İnceleme Uzmanı ve Fiziki İncelemeler ve Kriminalistik Bilim Uzmanı Sayın Mustafa Mercan'ın hazırlamış olduğu 08.05.2022 tarihli bilimsel mütalaasıdır. İkincisi ise, Yargıtay 1. Ceza Dairesi eski başkanı Sayın Mehmet Yalçın tarafından hazırlanmış ve 12.10.2023 tarihinde dosyaya sunulmuş olan hukuki bilimsel mütalaadır. 

Dilekçemizde, Sayın Dairenize sunulmuş olan mütalaaların tüm detaylarına değinilmeyecektir. Üzerinde durmak istediğimiz iki önemli nokta vurgulanacaktır. Bunlardan birincisi, Sayın Mustafa Mercan'ın mütalaasında yer bulan, ateş etme hadisesinin şaibesi hususudur. İkincisi ise, Mert Sucu'nun ateş ettiğini kabul ettiğimiz takdirde, delillerin hangi açılardan kasıtlı bir ateş etme eylemini karşılamadığı ve bir kumpasa işaret ettiğidir.  

Sayın Mustafa Mercan'ın, 08.05.2022 tarihli bilimsel mütalaasında, ateş etme eyleminin gerçekleşip gerçekleşmediğini şaibeli kılan unsurları anlattığı kısım şu şekildedir: 

 

  

SN. MUSTAFA MERCAN MÜTALAASI: 

MERT SUCU TARAFINDAN SİLAHIN KULLANILIP KULLANILMADIĞI ŞAİBELİDİR 

Balistik İnceleme Uzmanı, Olay Yeri İnceleme Uzmanı ve Fiziki İncelemeler ve Kriminalistik Bilim Uzmanı Sayın Mustafa Mercan, bilimsel mütalaasında pek çok hayati konunun yanı sıra özellikle Mert Sucu'nun sağ elinde atış artığı izi BULUNMAMASI, ancak 256738 sicil nolu polis memuru Abdullah Karadaş'ın sol el iç, sol el dış, sağ el iç ve sağ el dış svab numuneleri üzerinde atış artıklarının BULUNMASININ önemi üzerinde durmuştur: 

3) El svabı analizlerinin değerlendirmesini yapar mısınız?  

Emniyet Genel Müdürlüğü İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarları Müdürlüğü tarafından tanzim edilmiş olan İST-KİM-18-35887 uzmanlık numaralı raporla el svab analizleri yapılmıştır. Bu rapora göre;  

Nitelikleri inceleme konusu bulgular kısmınca belirtilen numuneler üzerinde AAS (Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresi) cihazı ile yapılan analizler neticesinde:  

Mert SUCU isimli şahsın sol el iç ve sol el dış svab numuneleri üzerinde atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiş olup, SAĞ EL İÇ VE SAĞ DIŞ svab numuneleri ile mukayese flaster bant numunesi üzerinde atış artıklarına RASTLANILMAMIŞTIR.  

256728 sicil sayılı polis memurunun SOL EL İÇ, SOL EL DIŞ, SAĞ EL İÇ, SAĞ EL DIŞ svab numuneleri üzerinde ATIŞ ARTIKLARININ BULUNDUĞU tespit edilmiş olup…  

Somut Olayımızı Değerlendirdiğimizde;  

Sanık Mert Sucu’nun sağlak olduğu gerek kendi beyanları ile gerekse olay yeri inceleme raporu ile sabittir. Asıl kullandığı kuvvetli elinde atış artığı bulunmayıp diğer elinde atış artıklarının bulunması dikkat çekici bir durumdur. Konu bakımından kesin nitelikte bilimsel bir yorum yapmak eldeki verilerle mümkün olmasa da, bazı değerlendirmelerimi sıralayabilirim. Şöyle ki;  

Sanık Mert Sucu’nun SABAHIN ERKEN SAATLERİNDE, ANİDEN asıl etkin olan elini kullanmadan arka arkaya 10 el ateş etmiş olabileceğini düşünmek balistik biliminin verilerini zorlamaktadır. Ateşli silah kullanmak için asıl etkin olan el her zaman tercih edilir. Etkin olan elle yapılan atışlar diğer elle yapılan atışlara göre her zaman daha başarılı sonuç verir. Kişinin etkin olan elinin kullanmaması için etkin elinde bir yaralanma ya da sakatlık durumu gibi bir durumun olması beklenir. Resmi raporlarda Sucu’nun etkin olan sağ elinde herhangi bir yaralanma veya sakatlık hali belirtilmemiştir. Bu durumda hangi sebeple Sucu’nun etkin olan sağ elinde atış artıkları bulunmadığı araştırılmalıdır.  

Bir diğer detay, ateşli silahların çalışma prensipleri gereği fişeğin içinde fişeğin itici gücü olarak patlayan barut ve fişek çekirdeği silahı terk ettiği anda silahın sürgü mekanizmasının geriye hareket ederek bir sonraki fişeği yatağa almasından dolayı, her atışta silah geriye doğru bir tepme hareketi yapar. Bu hareketin nişan almayı zorlaştırdığı ve sabit bile olsa silahı hedefe doğru odaklamayı bozduğu bir gerçektir. Söz konusu hareketin nişanlamayı bozmasını en aza indirgemek için ATEŞLİ SİLAHLAR HER İKİ ELLE BİRLİKTE TUTULUR.  

Ateş eden silahı tutan ya da ateş etme anında o silaha çok yakın mesafede olan ellerde atış artıkları tespit edilir. Sanık Mert Sucu’nun, eğer iddia edildiği şekilde ardışık 10 atışı yaptı ise, silahı her iki eliyle kavramış olması beklenir. BU DURUMDA BİR ELİNDE ATIŞ ARTIĞI OLUP DİĞER ELİNDE ATIŞ ARTIĞI OLMAMASI ŞAŞIRTICIDIR.  

Gerek Emniyet Müdürlüğü ekipleri gerekse Jandarma Genel Komutanlığı, herhangi bir ateşli silah vakasından sonra yakalanan bir şüphelinin ellerini yıkamasına, temizlemesine izin verilmeyeceğini çok iyi bilir. Bu konu en temel eğitimlerde anlatılan önemli bir konudur. Hatta A.B.D. gibi olay yerinden elde edilen deiller konusuna çok titizlik gösteren batılı ülkelerde, olay yeri ekipleri el svab numunesi alıncaya dek şüphelinin (intihar vakalarında maktulün) ellerine naylon poşet geçirilir ve çevreyle teması sıfıra indirilir.  

Somut olayımızda, sanık Mert Sucu’nun yakalandıktan sonra ellerini yıkamasına, temizlemesine izin verildiğine dair bir tutanak bulunmamaktadır. Bu şartlar altında, Sucu’nun ellerinin olay anındaki şekliyle korunduğu kabul edilmelidir. O halde ne sebeple etkin olan sağ elinden atış artığı çıkmamıştır, bunun araştırılması gerekir.  

256728 sicil sayılı polis memurunun sol el iç, sol el dış, sağ el iç, sağ el dış svab numuneleri üzerinde atış artıklarının bulunduğu tespit edilmiştir.  

256728 sicilli özel harekat polisi, Mali Şube’de 2018’de verdiği ilk ifadede ateşli silah vakası içinde yer almadığını, ancak sanık Mert Sucu’nun teslim olmasından sonra müştemilat odasına girerek Sucu’yu etkisiz hale getirdiğini beyan etmiştir. Fakat 2020’de mahkemede verdiği ifadede bu beyanını değiştirmiş, müştemilat odasına girmediğini, teslim olma anında “çok dışarıda”, “uzakta” olduğunu, meslektaşlarının Sucu’yu alıp çıkardığını söylemiştir.  

Eğer 256728, sanık Mert Sucu’nun odasına girdiyse, ve Sucu’yu etkisiz hale getirirken ellerine atış artıkları Sucu’dan bulaştı ise, bu durumda yine açıklanamayan bir netice karşımıza çıkmaktadır: Bu şekilde bir temasla bulaşan atış artıkları, KİŞİNİN ELLERİNİN İÇ KISMINDA OLUR. Ancak 256728 sicilli polisin her iki elinin hem içinde hem de dış kısmında atış artıkları raporlanmıştır. Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı standartlarına göre bu durum, o ellerin ya ATEŞ EDEN SİLAHI TUTTUĞUNU, ya da ateş edilmesi anında SİLAHA ÇOK YAKINDA olduklarını göstermektedir.  

Sonuç olarak, 256728 sicili polis memurunun her iki elinden de hem içte hem dışta ATIŞ ARTIKLARININ TESPİT EDİLMİŞ OLMASI ve BU KONUNUN İLK DERECE YARGILAMASI SIRASINDA HUZURA GELEN POLİS MEMURUNA SORULMAMIŞ VE AYDINLATILMAMIŞ OLMASI ÇOK ÖNEMLİ BİR EKSİKLİKTİR.  

Sayın Mustafa Mercan, Mert Sucu'nun silahının üzerinde herhangi bir DNA izi BULUNMAMASI ve parmak izi İNCELEMESİ YAPILMAMASI hususunu ise şöyle değerlendirmiştir: 

5) Sanık Mert Sucu’ya ait silah üzerinde DNA bulunamamasını, parmak izi incelemesi yaptırılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesinin 07 Ocak 2019 tarih ve 91778600-101.02-20181052999/5844 nolu Adli Tıp Raporunda yapılan incelemede, Heckler&Koch marka USP COMPACT model, 27-079452 seri nolu yarı otomatik tabanca ve üzerine takılı şarjörü üzerinden alınan sürüntü örneklerinin DNA ÇALIŞMASINA CEVAP VERMEDİĞİ belirtilmektedir.  

Silahlar genellikle üzerindeki delillerin (parmak izi, DNA, atış artığı vb) kaybolmaması için, sürtünmeye izin vermeyen polis ve jandarma tarafından özel yaptırılmış sert koruyucu kartonlarda ambalajlanmakta ve taşınmaktadır. Oysa sanık Mert Sucu’nun tabancası Adli Tıp Kurumu’na incelenmek üzere gönderildiğinde "BEZ TORBA” içinde olduğu dosya muhteviyatından anlaşılmaktadır.  

Silah üzerinde HİÇ DNA ÇIKMAMASI son derece şaşırtıcıdır çünkü sonuçta silahın sahibi sanık Mert Sucu’dur. Olay anında silahı kullanıp kullanmamış olmasından bağımsız olarak, her gün bu silahla temas etmekte, beline takmakta veya belinden çıkarıp çekmecesine, dolabına vs. koymaktadır. Bu durumda SİLAHTA ONA AİT DNA’NIN BULUNMAMASI GARİPTİR. Öte yandan, olay anında 10 el ateş ettiği iddia edilmektedir. Bu durumda silahı sıkı sıkıya kavramış olması ve elinden bir miktar biyolojik izin (ter, doku, vs.) silaha aktarılmış olması gerekir. Buna rağmen silahta Sucu’ya ait DNA çıkmıyor olması, SİLAHIN OLAYDAN SONRA TEMİZLENDİĞİ şüphesini doğurmaktadır.  

Kolluk güçlerine ateş ettiği iddia edilen sanık Mert Sucu’nun söz konusu tabancayı kullandığına dair SİLAH İLE KİŞİ BAĞLANTISI kurulması gerekmektedir. Günümüz teknolojisinde bu bağlantı, SİLAH ÜZERİNDE PARMAK İZİ İNCELEMESİ ve DNA ANALİZİ ile yapılabilmektedir.  

SİLAH ÜZERİNDE PARMAK İZİ İNCELEMESİ YAPTIRILMAMASI BÜYÜK BİR İHMALDİR, ayrıca kullanılan silahtan alınan sürüntü örneklerinden DNA çıkmaması SİLAHIN SANIK MERT SUCU TARAFINDAN KULLANDIĞINA VEYA KULLANMADIĞINA AÇIKLIK GETİRMEMEKTEDİR.  

Görülebildiği gibi Sayın Mustafa Mercan, atış artığı analizlerinin verdiği sonuçların ve silahta DNA izi bulunmaması ve parmak izi incelemesi yapılmaması hususlarının, SİLAHIN MERT SUCU TARAFINDAN KULLANILDIĞINI ŞÜPHELİ HALE GETİRDİĞİNİ BELİRTMEKTEDİR.  

Bu, kuşkusuz huzurdaki davada ateş etme suçlamasının en can alıcı noktasıdır. Eldeki maddi sonuçlardan ve analizlerden, aslında Mert Sucu'nun HİÇ ATEŞ ETMEMİŞ OLDUĞU SONUCU ÇIKMAKTADIR.  

Olay yeri görüntülerinin yargılamanın hiçbir aşamasında -İstinaf kararına rağmen- ISRARLA GETİRİLMEMİŞ OLMASI, 256728 sicil nolu polis memuru Abdullah Karadaş'a elindeki atış artığı izleri ile ilgili mahkeme hakimleri tarafından HİÇBİR SORU SORULMAMIŞ OLMASI, Abdullah Karadaş'a elindeki atış artığı izleri ile ilgili sanık Ulviye Didem Ürer'in soru sorması ancak bu sorunun cevabının MAHKEME BAŞKANI TARAFINDAN GEÇİŞTİRİLMESİ, Mert Sucu'nun silahında PARMAK İZİ ANALİZİ gibi hayati bir analizin HİÇ YAPILMAMIŞ OLMASI, Mert Sucu'nun silahından hiçbir DNA İZİNİN ÇIKMAMIŞ OLMASI, yani SİLAHIN TEMİZLENMİŞ OLMASI, Mert Sucu'nun silahının BEZ TORBA İLE TAŞINMIŞ OLMASI ve tabancanın bulunduğu delil torbasının önceden AÇILMASI ve DELİL ZİNCİRİNİN BOZULARAK DELİL GÜVENLİĞİNİN İHLAL EDİLMESİ unsurları bir arada değerlendirildiğinde, MERT SUCU'NUN ATEŞ ETMEDİĞİNİ GÖSTERİR DELİLLERİN KARARTILMAYA ÇALIŞILDIĞI GÖRÜNÜMÜ VARDIR. Bunu anlamanın en net yolu, hali hazırda emniyette bulunan 127 KAMERA GÖRÜNTÜSÜNÜN, DRONE, HELİKOPTER, MALİ ŞUBE ÇEKİMLERİNİN GETİRİLİP İZLENMESİDİR. Maddi gerçeğin ortaya çıkması için, 6 YILDIR SANIKLARIN VE MÜDAFİLERİN ISRARLARINA RAĞMEN GETİRİLMEYEN, ISRARLA BİZLERDEN SAKLANAN söz konusu kamera görüntülerinin Sayın Dairenizce incelenmesini ve dosyaya sunulmasını talep ediyoruz.  

SN. MEHMET YALÇIN MÜTALAASI: 

MERT SUCU'NUN ATEŞ ETTİĞİNİ FARZ ETTİĞİMİZDE DE DURUM ŞAİBELİDİR 

Huzurdaki dosyaya girmiş olan konu hakkındaki bir başka önemli hukuki belge ise, YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ ESKİ BAŞKANI SAYIN MEHMET YALÇIN tarafından hazırlanmış olan hukuki bilimsel mütalaadır. Sanık müdafi Hacı İbrahim Tokan tarafından müvekkili Ayşegül Hüma Babuna adına yapılan başvuru neticesinde hazırlanan ve dava dosyasına sunulan hukuki mütalaa, Mert Sucu tarafından ateş etme hadisesinin bir an için gerçekleştiğini farz ettiğimizde, dosyaya giren delil niteliğindeki unsurların analizinde ortada çok büyük ŞAİBELER VE TUTARSIZLIKLAR olduğunu, kasıtlı bir ateş etme eyleminden bahsetmenin mümkün olmadığını, devreye giren usulsüzlüklerin PLANLI BİR KUMPASA İŞARET ETTİĞİNİ tüm açıklığıyla ve delilleriyle ortaya koymaktadır.  

Sayın Mehmet Yalçın, 12.10.2023 tarihinde dosyaya sunulmuş olan bilimsel/hukuki mütalaasında, hem sanık hem de katılanlar bakımından mevcut durumu ve verilen ifadeleri kapsamlı incelemiş ve değerlendirme bölümünde şu kanaatlere varmıştır:  

  

İlkelerin Olaya Uygulanması 

  1. Sanık Mert, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15.03.2022 tarihli bozma kararında istikrarlı olarak değerlendirilen savunmalarında özetle; saat 05.30 sıralarında odasında uyuduğu sırada, dışarıdan gürültü ve bağırış sesleri duyduğunu, Adnan Oktar camiasına yönelik olarak PKK, IŞİD, EL KAİDE gibi silahlı terör örgütleri tarafından yapılan ve resmi kayıtlarda yer alan tehditler nedeniyle saldırı olduğunu düşündüğünü, paniğe kapıldığını, odanın buzlu cam kapısından dışarıyı görme ve hedef alma imkanının bulunmadığını, KİMSEYİ GÖRMEDİĞİNİ, gelenlerin polis olduğunu bilmediğini, kendisini korumak amacıyla, yatağının üzerinde hafif doğrulduğunu, yataktan kalkmadığını, başucunda bulunan taşıma ruhsatlı tabancasını aldığını, uyku sersemliği geçmemiş bir halde, kapının olduğu duvara, ölü noktaya doğru hedef gözetmeden rastgele ateş ettiğini, polislerin teslim ol uyarısı üzerine, atışa son verdiğini, şarjöründe mermi bulunan tabancayı attığını ve teslim olduğunu ifade etmiştir. 

  1. Sanığın, Dışarıdan Gürültü ve Bağırış Sesleri Duyduğuna İlişkin Savunması; 

  1. Katılan Abdullah'ın, 27.08.2020 tarihli duruşmada; olay sırasında müştemilatın dış kapısında arkadaşlarının beklediğini; giriş kapısının önünde, etrafında gözcü olan polisler bulunduğunu söylemesi, 

  1. Katılan Cihat'm, 27.08.2020 tarihli duruşmada; olay yerinde kendisi ve Cihat dışında 10-15 polis bulunduğunu söylemesi, 

  1. Olay yerinde bulunan ve operasyon için gelen çok sayıda polisin, gürültü ve bağırış sesleri çıkarmalarının, bu seslerin sanık tarafından duyulmasının hayatın olağan akışına aykırı olmaması, bu konuya ilişkin savunmanın aksinin ispatlanamaması, 

İle DOĞRULANMIŞTIR. 

  1. Sanığın, Gelenlerin Polis Olduğunu Bilmediğine İlişkin Savunması; 

  1. Sanığın, dört tarafı duvarla çevrili odasının hole açılan buzlu cam kapısından dışarısının görülmediğinin sanık tarafından ifade edilmesi, bu savunmanın aksinin ispatlanamaması, 

  1. Katılanlar Cihat ve Abdullah'ın, ateş edildiği sırada, oda kapısının arkasında bulunmadıklarının, katılanlar Abdullah ve Cihat'ın 27.08.2020 tarihli ifadelerinden anlaşılması, 

  1. Katılan Abdullah'ın, 27.08.2020 tarihli duruşmada; sanığın, "aç kapıyı polis" şeklindeki uyarıdan sonra, atışa son verdiğini, silahını bırakarak teslim olduğunu söylemesi; teslim olan sanığın, polislerin neden ateş ettin şeklindeki sorusuna, "uykum çok ağırdı, idrak edemedim, polis olduğunuzu anlasam sıkmazdım" dediğini ifade etmesi,  

İle DOĞRULANMIŞTIR. 

  1. Sanığın, Yatağının Üzerinde Hafif Doğrularak Ateş Ettiğine İlişkin Savunması; olay yeri inceleme raporunda; olay yerinde kovan bulunduğu ifade edilmiş, ancak kovanların kaç adet olduğu belirtilmemiş ise de, daha sonra 6 adet kovanın yatağın başucunda bulunan komodin üzerinde, 2 adet kovanın yatağın üzerinde ve 2 adet kovanın ise yerde bulunduğunun ileri sürülmesi, kovanların ezici çoğunluğunun yatak ve komodin üzerinde bulunmasıyla DOĞRULANMIŞTIR. 

  1. Sanığın, Katılanlara Değil, Kapının Olduğu Duvara, Ölü Noktaya Doğru, Hedef Gözetmeden Rastgele Ateş Ettiğine İlişkin Savunması; 

  1. Olay yeri inceleme raporunda; odanın içerisinde sadece 5 adet mermi isabet yeri bulunduğunun belirtilmesi, 

  1. Sözü edilen isabet noktalarından birinin kapının arkasındaki duvar üzerinde, dördünün ise kapı pervazı üzerinde bulunması, 

  1. Bazı mermilerin, kapı pervazını kırarak duvara çarpıp içine penetre etmeden sekerek dışarı çıktığının tespit edilmesi, 

  1. Katılan Abdullah'ın 27.08.2020 tarihli duruşmada verdiği; 

  1. "Mermilerin geliş istikameti, kapının üst tarafı, pervaz tarafına, menteşe tarafına filan seken parçalar vardı, onları da gördük", 

  1. "Kapının pervaz, menteşe tarafından, o istikametten parçaların geldiğini... gördüm", 

  1. Kapının sağ üst köşesine ateş edildi,  
     
    Şeklindeki ifadeleri, 

  1. Katılan Cihat'ın, 27.08.2020 tarihli duruşmada; sanığın, etrafa (Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlamıyla, belli bir hedefe değil, çevreye) ateş ettiğini, başka bir anlatımla, kendisine ve katılan Abdullah'a ateş etmediğini söylemesi, 

  1. İlk Derece Mahkemesi kararında; sanığın şuurlu (bilinçli) bir şekilde yaptığı atışların kapının köşesine isabet ettiğinin belirtilmesi, 

İle DOĞRULANMIŞTIR. 

C- Değerlendirme 

İki oda bir holden ibaret olan müştemilatın etrafı dört duvarla çevrili odasında tek başına kalan, uyuduğu sırada dışarıdan gürültü (uyumsuz, düzensiz bir biçimde rahatsız edici ses) ve bağırış (bağırma sesi) duyması üzerine, yatağının üzerinde hafif doğrulan, ancak yatağından kalkmayan, odanın hole açılan buzlu cam kapısından dışarıyı görme imkanı bulunmayan, gelenlerin polis olduğunu bilmeyen, PKK, IŞİD ve EL KAİDE gibi silahlı terör örgütlerinden aldıkları tehditler nedenleriyle TOPLU SALDIRI OLDUĞUNU DÜŞÜNEN, ne kadar dikkatli ve özenli davranırsa davransın, somut olay itibariyle, GERÇEK BİR SALDIRI OLMADIĞINI ANLAYABİLECEĞİ YETERLİ BİR ZAMANA SAHİP OLMAYAN, savunmada gecikmesi halinde savunmanın imkansız ya da çok güç hale geleceğine inanan, yatağının başucunda bulunan ve tek savunma imkanı olan ruhsatlı tabancasını alan, uyku sersemliği geçmemiş bir halde, saldırıyı gidermek için, oda kapısının arkasındaki duvara doğru, hedef gözetmeden (kastının öldürme ya da yaralama olmadığını gösterecek ve varlığına inandığı saldırıyı durdurmaya yetecek şekilde) aralıksız rastgele 5 el ateş eden (bu atışlardan biri duvara, dördü kapı pervazına isabet etmiştir), polislerin teslim ol uyarısı üzerine, gelenlerin polis olduğunu anlayan, TABANCANIN ŞARJÖRÜNDE MERMİ VE İÇİNDE FİŞEK BASILI OLAN İKİ YEDEK ŞARJÖR BULUNDUĞU, ENGEL BİR NEDEN BULUNMADIĞI HALDE, ATIŞA SON VEREN, silahını atan ve teslim olan, polisin, "neden ateş ettin" şeklindeki sorusuna, "uykum çok ağırdı, idrak edemedim, polis olduğunuzu anlasam sıkmazdım" diyerek, olay sırasındaki psikolojik durumunu ifade eden, meşru savunmaya ilişkin koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz hataya düşen, meşru savunmada sınırı aşmayan sanık hakkında, TCK'nın 30/3. maddesi yollamasıyla aynı yasanın 25/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması ve CEZA VERİLMEMESİ GEREKTİĞİ anlaşılmaktadır. 

  

SUÇUN NİTELİĞİ YÖNÜNDEN 

  1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.05.2010 tarihli ve E. 2009/249, K. 2010/108 sayılı kararında; bir kişiyi korkutmak için silahın başka bir yöne yöneltilerek ateşlenmesi halinde, mermi sekmesi sonucu korkutulmak istenen kişi yaralanmış veya ölmüş ise, meydana gelen sonuçtan failin, taksiri dolayısıyla sorumlu tutulması gerektiği belirtilmektedir. 

  1. TCK'nın 44. maddesinin gerekçesinde; ateşlenen silahtan çıkan kurşun duvara çarpması nedeniyle sekerek bir kişinin ölümüne veya yaralanmasına neden olursa, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçu işlenmiş olur denilmektedir. 

  1. Sanık; saldırıya uğradığını düşündüğünü, kimseyi hedef almadığını, saldıranları korkutmak ve olay yerinden uzaklaştırmak, saldırıyı gidermek amacıyla, kapının olduğu duvara, ölü noktaya doğru ateş ettiğini savunmuştur. 

Bu savunma, katılan Abdullah tarafından 27.08.2020 tarihinde verilen, kapının sağ üst köşesine, pervaz tarafına ateş edildiğine ilişkin … ifadeler, katılan Cihat tarafından 27.08.2020 tarihinde verilen, sanığın, etrafa (belli bir hedefe değil, çevreye) ateş ettiğine ilişkin olan … ifadesi, olay yeri inceleme raporunda sözü edilen 5 adet kurşun isabeti yerinden birinin kapının arkasında duvar üzerinde, dördünün kapı pervazı üzerinde bulunması ile DOĞRULANMIŞTIR. 

  1. Yukarıdaki bölümlerde; sanığın, silahını katılanlar ABDULLAH VE CİHAT'A YÖNELTEREK ATEŞ ETMEDİĞİ, böyle bir imkanının da bulunmadığı açıklanmıştır. 

  1. İlk Derece Mahkemesi kararında; sanığın, şuurlu (bilinçli) bir şekilde yaptığı atışlardan çoğunun kapının köşesine isabet ettiği ifade edilmiş, böylece, sanığın, ÖLDÜRME VEYA YARALAMA KASTIYLA ATEŞ ETMEDİĞİ KABUL EDİLMİŞTİR. 

  1. Katılan Abdullah'ın çelik yeleğinde bulunduğu iddia edilen mermi çekirdeği gömlek parçasına ilişkin uzmanlık raporunda, çarpma, kopma ve sürtünmeden söz edilmektedir. Bu durum, mermi çekirdeği gömlek parçasının bulunduğu yere sekerek geldiğini, ABDULLAH'A DOĞRUDAN BİR İSABETTEN SÖZ EDİLEMEYECEĞİNİ göstermektedir. 

  1. Katılan Cihat'ın çelik yeleğine ve şarjör kılıfına isabet eden nesnelerin, bir mermi çekirdeği ya da mermi çekirdeği gömlek parçası olup olmadığı, dolayısıyla sanığın silahından çıkıp çıkmadığı tespit edilemediği gibi, doğrudan bir isabet mi, katılan Abdullah'ta olduğu gibi, sekme sonucu bir isabet mi olduğu da tespit edilememiştir. 

  1. Kuşkudan sanık yararlanır ilkesi, suçun niteliği belirlenirken de göz önüne alınmalıdır. 

Sayın Mehmet Yalçın, masumiyet karinesi bakımından olayın değerlendirmesini şu şekilde yapmıştır: 

(Mütalaada) yer verilen, masumiyet karinesine ilişkin olan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Kararları ışığında değerlendirilen somut olayda; sanık Mert'in, katılanlar Cihat ve Abdullah'a yönelik kastlarının öldürme ya da yaralama olduğunu gösteren, her türlü kuşkudan uzak, yasal, kesin ve yeterli kanıt BULUNMADIĞI, kuşkulu kalmış ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddiaların SANIK ALEYHİNE YORUMLANDIĞI, SANIK LEHİNE OLAN DELİLLER GÖZ ARDI EDİLDİĞİ, somut olgular yerine VARSAYIMLARLA HAREKET EDİLDİĞİ yukarıdaki bölümlerde yapılan açıklamalardan anlaşıldığı halde; nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından hüküm kurulmuş, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında olan ve Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan MASUMİYET KARİNESİNE AYKIRI HAREKET EDİLMİŞTİR. 

Yargıtay 1. Ceza Dairesi eski başkanı Sayın Mehmet Yalçın, gerekçeli karar hakkı yönünden değerlendirmesini ise şu şekilde yapmıştır: 

2- Gerekçeli Karar Hakkı Yönünden 

  1. Gerekçeli kararda; sanık Mert Sucu'nun, yapılan polis operasyonundan önceden haberdar olduğuna ilişkin YASAL VE YETERLİ BİR GEREKÇE GÖSTERİLMEMİŞTİR. 

  1. Gerekçeli kararda; sanık Mert'in, katılanlar Cihat ve Abdullah'ın hayati bölgelerini hedef alma olanağı bulunup bulunmadığı tartışılmamış, HAYATİ BÖLGELERİN HEDEF ALINARAK ATEŞ EDİLDİĞİNİN MAKUL VE İKNA EDİCİ GEREKÇESİ GÖSTERİLMEMİŞTİR. 

Katılan Abdullah'ın; 

  1. Ateş edildiği sırada, kendisinin ve Cihat'ın, odanın kapısının önünde bulunduklarından söz edilmeyen, teslim ol uyarısından sonra ateş edilmediğine ilişkin olan 22.07.2018 tarihli ifadesine, 

  1. Ateş edildiği sırada, kendisinin ve Cihat'ın, odanın kapısının önünde bulunmadıklarına, yapılan teslim ol uyarısından sonra ateş edilmediğine ilişkin olan 27.08.2020, tarihli ifadesine, 

  1. Kapının pervazına, menteşesine ve sağ üst köşesine ateş edildiğine, dolayısıyla kendisinin ve Cihat'ın hedef alınmadığına ilişkin olan ve yukarıda açıklanan 27.08.2020 tarihli ifadesine, 

SONUCA ETKİLİ OLDUKLARI HALDE, NEDEN İTİBAR EDİLMEDİĞİ GEREKÇELİ KARARDA MAKUL BİR GEREKÇEYLE AÇIKLANMAMIŞTIR. 

ç) Katılan Abdullah tarafından 22.07.2018 ve 27.08.2020 tarihlerinde verilen, hayati bölgelerin hedef alınıp alınmadığına ilişkin olan, yukarıda (II-Ç-3) bölümünde açıklanan ifadeler arasındaki ESASA ETKİLİ ÇELİŞKİLER gerekçeli kararda TARTIŞILMAMIŞTIR. 

  1. Katılan Cihat'ın; Sanık Mert'in, etrafa (belli bir hedefe değil, çevreye) ateş ettiğine, dolayısıyla katılanlar Abdullah ve Cihat'ın hedef alınmadığına ilişkin olan ifadesine (27.08.2020), sonuca etkili olduğu halde, İTİBAR EDİLMEMESİNİN MAKUL VE İKNA EDİCİ GEREKÇESİ AÇIKLANMAMIŞTIR. 

Katılan Cihat'ın; 

  1. Hayati bölgelerin hedef alınıp alınmadığına ilişkin olan, 17.07.2018, 27.08.2020 ve 08.09.2022 tarihli ifadeleri arasında bulunan ÇELİŞKİLER, 

  1. Polisler tarafından yapılan teslim ol uyarısına ilişkin olan, 17.07.2018, 27.08.2020 ve 08.09.2022 tarihli ifadeleri arasında bulunan ÇEŞKİLER, 

  1. Cihat'ın çelik yeleğine isabete ilişkin olan 17.07.2018 ve 27.08.2020 tarihli ifadeleri arasında bulunan ÇELİŞKİLER, 

  1.  Tabanca şarjörüne isabete ilişkin olan 17.07.2018, 27.07.2020 ve 08.09.2022 tarihli ifadeleri arasında bulunan ÇELİŞKİLER, 

SONUCA ETKİLİ OLDUKLARI HALDE, GEREKÇELİ KARARDA TARTIŞILMAMIŞTIR. 

  1. Katılanlar Cihat, Abdullah ve tanık Hasan Ay tarafından verilen ve Cihat'ın çelik yeleğine isabete ilişkin olan ifadeler arasında bulunan ve SONUCA ETKİLİ OLAN ÇELİŞKİLER, gerekçeli kararda TARTIŞILMAMIŞTIR. 

  1. Katılanlar Abdullah, Cihat ve tanık Hasan Ay tarafından verilen, atış sayısına ilişkin olan ifadeler arasında bulunan SONUCA ETKİLİ ÇELİŞKİLER gerekçeli kararda TARTIŞILMAMIŞTIR. 

ğ) Tanık Hasan Ay tarafından verilen, sonuca etkili olan, katılanlar Cihat ve Abdullah tarafından YALANLANAN İFADEYE İTİBAR EDİLMESİNİN NEDENLERİ gerekçeli kararda makul bir gerekçeyle AÇIKLANMAMIŞTIR. 

  1. Sanık tarafından 01.02.2019 tarihinde savcılıkta verilen, hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiği yukarıda açıklanan ifade, gerekçede ayrıca ve açıkça gösterilmemiş, CMK'nın 230/1-b maddesine AYKIRI HAREKET EDİLMİŞTİR. 

ı) İlk Derece Mahkemesi kararında; sanığın, şuurlu (bilinçli) olarak yaptığı atışların kapının köşesine isabet ettiği ifade edildiği, böylece, katılanlar Cihat ve Abdullah hedef alınmadığı kabul edildiği halde, kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından hüküm kurulmuş, GEREKÇE İLE UYGULAMA ARASINDA ÇELİŞKİ YARATILMIŞTIR. 

  1. Mustafa Mercan tarafından verilen 08.05.2022 tarihli ve Dr. Veysel Dinler tarafından verilen 02.10.2020 tarihli bilimsel mütalaalarda, sanık Mert'in, silahındaki tüm fişekleri tüketmediği ifade edildiği halde, SONUCA ETKİLİ OLAN, TEKNİK BİLGİLER İÇEREN bu BİLİMSEL MÜTALAALARA ve bu mütalaalarla uyumlu olan 11.07.2018 tarihli OLAY YERİ İNCELEME RAPORUNA NEDEN İTİBAR EDİLMEDİĞİ gerekçeli kararda mantıklı ve tutarlı bir GEREKÇEYLE AÇIKLANMAMIŞTIR. 

  1. 11.07.2018 tarihli olay yeri inceleme raporunda; sanık Mert'in kaldığı odanın içinde sadece 5 adet isabet noktası bulunduğu ifade edildiği, Mustafa Mercan tarafından verilen 08.05.2022 tarihli bilimsel mütalaada; kapının arkasındaki duvar üzerinde 1 adet, kapı pervazı üzerinde 4 adet mermi giriş deliği bulunduğu belirtildiği halde, sözü edilen ve SONUCA ETKİLİ OLAN OLAY YERİ İNCELEME RAPORU VE BİLİMSEL MÜTALAA, GEREKÇELİ KARARDA TARTIŞILMAMIŞTIR. 

  1. İST-KRM-18-31201 sayılı uzmanlık raporunda; katılan Cihat'ın şarjör kılıfına UZAK ATIŞ mesafesinden ateş edildiği ifade edilmiştir. 

  1. Mustafa Mercan tarafından düzenlenen 08.05.2022 tarihli bilimsel mütalaada ve Abdurrahman Kaya tarafından düzenlenmiş 27.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda; katılan Cihat'ın şarjör kılıfındaki isabetin UZAK ATIŞ SONUCU MEYDANA GELMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI açıklanmıştır. 

  1. Sözü edilen uzmanlık raporu ile sözü edilen ve teknik bilgiler içeren bilimsel mütalaa ve bilirkişi raporu arasında SONUCA ETKİLİ ÇELİŞKİ bulunduğu halde, BİLİMSEL MÜTALAAYA VE BİLİRKİŞİ RAPORUNA NEDEN İTİBAR EDİLMEDİĞİ gerekçeli kararda makul bir gerekçeyle AÇIKLANMAMIŞTIR. 

  1. ANK-KİM-07930 sayılı uzmanlık raporunda; katılan Cihat'ın çelik yeleğine YAKIN ATIŞ mesafesinden ateş edildiği ifade edilmiştir. 

  1. Bilirkişi Mustafa Mercan tarafından hazırlanan 08.05.2022 tarihli bilimsel mütalaa da; Cihat'ın çelik yeleğindeki isabetin, doğrudan bir isabet mi yoksa sekme sonucu bir isabet mi olup olmadığının BELLİ OLMADIĞI ifade edilmiştir. 

  1. Balistik Uzmanı Jan Christoffel De Klerk tarafından hazırlanan 01.07.2021 tarihli bilimsel mütalaada; katılan Cihat'ın çelik yeleğindeki isabetin DOĞRUDAN BİR İSABET OLMADIĞI belirtilmiştir. 

  1. Dr. Veysel Dinler tarafından hazırlanan 02.10.2020 tarihli bilimsel mütalaada; Cihat'ın çelik yeleğindeki isabetin YAKIN ATIŞ SONUCU MEYDANA GELEMEYECEĞİ ve çelik yelekteki isabeti meydana getiren merminin sanık MERT SUCU'NUN SİLAHINDAN ÇIKIP ÇIKMADIĞININ BELİRLENEMEDİĞİ açıklanmıştır. 

  1. Sözü edilen uzmanlık raporu ile sözü edilen bilimsel mütalaalar arasında sonuca etkili çelişkiler bulunduğu açıkça ortada olduğu halde, gerekçeli kararda, TEKNİK BİLGİLER İÇEREN BİLİMSEL MÜTALAALARA NEDEN İTİBAR EDİLMEDİĞİNE ilişkin mantıklı ve tutarbir açıklama YAPILMAMIŞTIR. 

  1. 11.07.2018 tarihli olay yeri inceleme raporunda; sanığın odasında içinde FİŞEK BASILI İKİ ADET YEDEK ŞARJÖR BULUNDUĞU ifade edildiği halde, sonuca etkili olan bu rapora itibar edilmemesinin nedenleri gerekçeli kararda AÇIKLANMAMIŞ, sanığın MERMİLERİ BİTTİĞİ İÇİN ATIŞA DEVAM EDEMEDİĞİ KABUL EDİLMİŞ ve bu kabule dayanarak hüküm kurulmuştur. 

  1. "Yedek şarjör videosu" olarak adlandırılan video ile ilgili yapılan açıklamalarda da ifade edildiği gibi, katılan Cihat'ın yedek şarjörüne mermi isabeti konusunda KUŞKULU BİR DURUM ortaya çıktığı ve sonuca etkili olduğu halde, gerekçeli kararda, sözü edilen video ile ilgili tartışma YAPILMAMIŞTIR. 

  1. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 15.03.2022 tarihli bozma kararında; katılan Cihat'ın çelik yeleğindeki isabetin yakın atış sonucu meydana geldiğinin katılanlar Cihat ve Abdullah tarafından ANLATILAN OLUŞA UYGUN DÜŞMEDİĞİ ifade edildiği halde, gerekçeli kararda, bu konuda bir tartışma ve değerlendirme YAPILMAMIŞTIR. 

ö) İlk Derece Mahkemesi Kararında; sanık Mert'in yaptığı atışların katılan Cihat'ın belindeki yedek şarjöre isabet ettiği ifade edildiği, bu kabul esas alınarak nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda, YEDEK ŞARJÖRLE İLGİLİ BİR TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞ, sadece, şarjöre atış geldiğini belirten kriminal raporların dosyada bulunduğu açıklanmıştır. 

  1. Katılan ABDULLAH'IN HER İKİ ELİNİN HEM İÇİNDE HEM DE DIŞINDA ATIŞ ATIKLARI BULUNDUĞU, bu durumun, sanık MERT'İN YAPTIĞI ATIŞLARIN SAYISINA İLİŞKİN KUŞKUYU ARTIRDIĞI açıklanmıştır. 

İlk Derece Mahkemesi, ATIŞ SAYISINI ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇLARINDAN KURDUĞU HÜKÜMLERE DAYANAK YAPTIĞI HALDE, SÖZÜ EDİLEN ATIŞ ARTIKLARI İLE İLGİLİ BİR TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRME YAPMAMIŞTIR. 

  1. Gerekçeli kararda, sanığın odasının ortasına yakın bir yerde bulunan ve sanık MERT'E AİT OLMADIĞI tespit edilen KAN LEKESİ ile ilgili olarak, bir açıklama YAPILMAMIŞTIR. 

  1. Gerekçeli kararda, olay yeri inceleme raporunun, incelemenin bitmesinden DÖRT BUÇUK SAAT GİBİ UZUN BİR SÜRE SONRA İMZALANMASI üzerinde durulmamıştır. 

ş) TABANCANIN İÇİNDE BULUNDUĞU TORBANIN DAHA ÖNCE AÇILDIĞINA, dolayısı ile DELİL ZİNCİRİNİN BOZULDUĞUNA ve delil güvenirliliğinin ihlal edildiğine ilişkin olan 02.10.2020 tarihli BİLİMSEL MÜTALAA HAKKINDA BİR AÇIKLAMAYA GEREKÇELİ KARARDA YER VERİLMEMİŞTİR. 

  1. Olay yerinde bulunan KOVANLARA ilişkin ve sonuca etkili olan, teknik bilgiler içeren 02.10.2020 tarihli bilimsel mütalaa gerekçeli kararda TARTIŞILIP DEĞERLENDİRİLMEMİŞTİR. 

  1. Bölge Adliye Mahkemesi l. Ceza Dairesi'nin bozma kararına karşın, OLAY YERİNİ GÖRDÜĞÜ İFADE EDİLEN KAMERA KAYITLARI GETİRTİLİP İNCELENMEMİŞ, BU KONUYA İLİŞKİN TALEPLER, DOSYAYA YENİLİK KATMAYACAĞI GİBİ, MAKUL VE İKNA EDİCİ OLMAYAN BİR GEREKÇE İLE REDDEDİLMİŞTİR. 

ü) Değerlendirme 

Açıklanan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları, yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ, ANAYASANIN 141 VE CMK'NIN 230. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN ŞEKİLDE YASAL VE YETERLİ GEREKÇEYİ İÇERMEDİĞİ, ANAYASA'NIN 36. MADDESİNDE GÜVENCE ALTINA ALINAN ADİL YARGILANMA HAKKI KAPSAMINDA OLAN GEREKÇELİ KARAR HAKKINA AYKIRI HAREKET EDİLDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. 

Sayın Mehmet Yalçın, 12.01.2024 tarihinde hazırlamış olduğu konuyla ilgili ikinci bilimsel mütalaasında ise, ilk derece mahkemesinin, Bölge Adliye Mahkemesine direnemeyeceğini dolayısıyla eksik soruşturma nedeniyle MERT SUCU OLAYININ ÖRTBAS EDİLMİŞ OLDUĞUNU açıklamıştır. Mütalaada yer alan bölümler şu şekildedir: 

İlk Derece Mahkemesi kararının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından eksik soruşturma nedeniyle bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına karşı direnmenin mümkün olmadığı (CMK m.284/1) , bozma kararında sözü edilen eksiklikler giderildikten sonra yeni bir karar verilebileceği, 25. 05. 2022 tarihli tensip kararı ile bozma kararına eylemli olarak uyulduğu, 06.09.2022 tarihli ara karar ile bozma kararına karşı EYLEMLİ OLARAK DİRENİLDİĞİ, böylece, CMK'nın ''Bölge Adliye Mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez.'' (284/1) şeklindeki maddesine AYKIRI HAREKET EDİLDİĞİ anlaşılmaktadır. 

Adil bir sonuca varılabilmesi için; 

1) Bölge Adliye Mahkemesinin 15.03.2022 tarihli bozma kararında ve İlk Derece Mahkemesinin 25.05. 2022 tarihli tensip kararında sözü edilen VİDEO VE KAMERA KAYITLARININ GETİRİLİP İNCELENMESİ, uzman bilirkişiye, sanığın ateş ettiği yeri, ateş edilme sırasında mağdurlar Cihat Onur Aykaç ile Abdullah Karadaş'ın bulundukları yerleri, mağdurlara kaç metreden ateş edildiğini, atış istikametini ve atış açısını gösterir KROKİ ÇİZDİRİLMESİ, 

2)Tanık Hasan Ay'ın hazırlık aşamasında ifade verip vermediğinin araştırılması, verilmiş bir ifadesi varsa getirtilip incelenmesi, 

GEREKTİĞİ DÜŞÜNÜLMEMİŞ VE EKSİK SORUŞTURMA SONUCU KARAR VERİLMİŞTİR. 

SONUÇ: 

Çok kıymetli hukukçuların ve bilirkişilerin rapor ve mütalaaları, Mert Sucu'ya atfedilen ateş etme hadisesi ile ilgili iddiaları HER BAKIMDAN ÇÜRÜTEN önemli deliller sunmaktadır. Eldeki tüm maddi deliller, MERT SUCU'NUN HİÇ ATEŞ ETMEDİĞİNE dair bir sonuç ortaya koyarken, Mert Sucu'nun "ateş ettiğini varsaydığımızda" dahi karşımıza çıkan tutarsızlıklar, müşteki ifadelerine yansıyan çelişkiler ve olay yeri inceleme ve ardından polis ve savcı tarafından özel olarak ihmal ve örtbas edilen unsurlar, Mert Sucu'ya ve onun üzerinden müvekkile yönelik bir kumpas hareketinin gerçekleştiğini net olarak ortaya koymaktadır. Keza, HALEN EMNİYETTE DURAN VİDEO KAYITLARININ GETİRİLMEMİŞ OLMASI, ISRARLA VE KARARLILIKLA GETİRİLMİYOR OLMASI, BU KUMPASIN AÇIK İMZASIDIR. Görüntüler izlendiğinde ortaya çıkacak gerçekleri görmek istemeyenler, bu sebeple görüntülerin gelmesini sürekli olarak engelleyenler, belli ki kumpasa dahil olanlardır. Bu kadar açık bir kumpas hadisesinin bu kadar göz göre göre örtbas ediliyor olması ise, oynanan oyununun kapsamının oldukça geniş olduğunu sergiler niteliktedir.  

Yukarıdaki unsurları Sayın Dairenizin takdirine sunar, bilgilerinize arz ederiz.24.04.2024 

Adnan Oktar müdafi,  

Av. Mert Yetişir 

 

Daha yeni Daha eski