YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere,

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

 

DOSYA NO​​   : 2023/310 E., 2023/494 K.

SUNAN        ​​: Adnan OKTAR

MÜDAFİ​​       : Av. Mert YETİŞİR

KONU          : Dosyadaki eziyet suçlamalarının müvekkilin hem inancı hem savunduğu idealler hem de yaşam şekli ile taban tabana zıt olması itibarıyla asılsız olduğunu ortaya koyan dilekçemizin sunumudur.

 

AÇIKLAMALAR     :

Huzurdaki dosyada bazı müştekiler eziyet iddiasını ortaya atarak müvekkili zorla tutma ve taciz gibi hiçbir delili ve aslı olmayan iddialarla suçlamışlardır.

Oysa ki; müvekkil Adnan Oktar, bağnaz zihniyetteki kişilerin kadınlara duydukları nefret ve öfkeyle mücadele etmiş ve onların kadınlara şiddet uygulanabileceğine dair asılsız iddialarını Kuran'dan getirdiği delillerle ortadan kaldırmıştır. Çeşitli bağnaz toplulukların düşmanca tutumları ve yaptıkları tehditlere rağmen bu konudaki fikri mücadelesinden vazgeçmemiştir.

Müvekkilin bağnaz zihniyete karşı yürüttüğü fikri mücadelede en çok üzerinde durduğu konu "Kuran'da kadınların dövülmesi emri var" iddiasına karşı oluşudur. Müvekkilin bu konudaki açıklamaları şöyledir:

  • PEK ÇOK İSLAMİ KAYNAKTA, MÜVEKKİLİN SAVUNDUĞUNUN AKSİNE KADININ DÖVÜLMESİNE RUHSAT VERİLMİŞTİR

Türkiye’nin de bir parçası olduğu İslam coğrafyasında bazı kişiler, kendilerince erkeğin kadın üzerindeki üstünlüğü ve kadının dövülmesi konularına Kuran'dan delil getirmeye çalışmakta ve bunun için şu ayeti dayanak göstermektedir:

“..Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın...” (Nisa Suresi, 34)

Pek çok İslam alimi, Allah’ın bu ayetle erkeğin eşini dövmesine izin verdiğini savunur. Kadının dövülmesini ön gören bu görüşün geçmişi oldukça eski tarihlere kadar gider, üstelik sadece ülkemizde değil İslam coğrafyasının hemen her yerinde dile getirilir. Kadının dövülebileceğine dair görüşü Kuran meallerinde, tefsirlerde, hadislerde, ilmihallerde ve hocaların vaazlarında görmek mümkündür.

İslam fıkhına göre kadının dövülebileceğini iddia edenler bunu çoğunlukla hadislere ve Kuran’da yer alan Nisa Suresi 34. ayet için yapılan hatalı yorumları dayanak almışlardır.

Ülkemizde kadının dövülmesini dinen caiz bulan en önemli dini otorite DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’dır. Diyanetin yayınlamış olduğu Kuran mealinde Nisa Suresi 34. ayet “Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet DÖVÜN.” şeklinde çevrilmiştir. Mealin yeni baskısında ise “(Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) DÖVÜN.” denerek koşullu ve şeklen hafif dövmeyi öngören bir   çeviri yapılmıştır. ([1])

Diyanet’in internet sitesinde yayınlanan Aile ve Dini Rehberlik bölümünde, sıkça sorulan sorulara yanıt verildi. “Bir kocanın hanımını dövme yetkisi var mıdır?” sorusuna, Diyanet’in sitesinde kadının dövülmesi şu şekilde meşru görülmüştür:

Fıkıh kitaplarında dövmenin kadına zarar vermemesi, iz bırakmaması, yüze vurulmaması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak ayette zikredilen son seçenek istisnai bir uyarı ve tedbirdir. Böyle bir tedbirin fayda vermeyeceği, tam tersine zarar getireceği bilinen durumlarda kesinlikle bu seçeneğe başvurulmamalıdır.” ([2])

Nisa Suresi 34. ayetinde “kadınların dövülmesine cevaz verildiği “şeklinde yapılan tek çeviri (meal) Diyanet'in değildir. Tarih içinde yazılmış yerli ve yabancı pek çok mealde kadınların dövülmesine yer verilmiştir. Bu mealleri yapanlar ve mealde yer alan dövmeye dair ifadeler şunlardır:

Abdülbaki Gölpınarlı “dövün onları”, Abdullah Ahmet Akgül “darp edip uyarın”, Abdullah Parlıyan “ölçüyü kaçırmadan dövün”, Ahmet Tekin “kaba yerine (bir demet ot-çöple) vurun”, Ahmet Varol “dövün”, Ali Bulaç “bu da yetmezse hafifçe) vurun.” Ali Fikri Yavuz (Hafifçe) döğün, Bahaeddin Sağlam “Onları dövün”, Besim Atalay döğün,  Cemal Külünkoğlu dövün”, Diyanet Vakfı Meali “dövün, Elmalılı Hamdi Yazır “dövün”, Emrah Demiryent (...bir yerlerini kırmadan, yüzlerine vurmadan, hafifçe) dövün”, Hasan Basri Çantay “döğün”, Hayrat Neşriyat Meali “dövün”, İlyas Yorulmaz “onları dövün”, İsmail Hakkı Baltacıoğlu “Onları dövün”, İsmail Hakkı İzmirli “döğün”, Kadri Çelik “(iz bırakmayacak şekilde, suçlu oldukları hasebiyle) dövün.”, Mahmut Kısa “gerekirse onları hafifçe dövebilirsiniz”, Mehmet Türk “dövün”,  Muhammed Esed “dövün”, Muhammed Esed “dövün”, Mustafa İslamoğlu “darp edin”, Orhan Kuntman “döğün”, Osman Fırat “onları dövün”, Ömer Nasuhi Bilmen “onları dövünüz”, Suat Yıldırım “onları hafifçe dövün”, Süleyman Ateş “onları dövün”, Süleyman Tevfik “el ile) urınız”, Şaban Piriş “onları dövün”, Ümit Şimşek “Hafifçe dövebilirsiniz”, Bunyadov-Memmedeliyev “dövün”, ([3])

Görüldüğü gibi hemen bütün mealciler, ayette üçüncü tedbir olarak geçen "vedribûhunne" fiilini "onları dövün" şeklinde tercüme etmişlerdir. Kimileri, kendilerine göre bazı ön şartlar getirip, vurgulu parantez içi yan cümlecikler ile şartlar, şekiller eklemişlerdir, kimileri de direk "onları dövün" diye anlamlandırmaktadırlar. Oysa önemli olan ve üzerinde durulması gereken kadına atılacak dayağın şartı veya şekli değil, bizatihi kendisi olmalıdır.

Yakın zamanda aksini söyleyen çok az sayıda kaynak mevcutsa da İslami literatürde kadının dövülmesi çoğunlukla meşru görülmüş hatta Diyanetin son mealinde olduğu gibi dövmenin ne surette olması gerektiği bile belirtilmiştir.

Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Hüseyin Çelik’in akademik bir dergide dini kaynaklara dayandırarak hazırladığı “Kadınların Dövülmesi Meselesi” başlıklı makalesi bunlardan birisidir.

Müfessirlerin geneline göre kadın dik başlılığına ve kocasına itaat etmemeye devam eder ve diğer yöntemler de çare olmazsa dövme yöntemine başvurulabilir. Ama buradaki dövme, çocuklara dini öğretmekte olduğu gibi sembolik bir dövme olup, kadını zelil etmeden, terbiye amaçlı, yaralayıcı, kemikleri kırıcı, vücutta iz bırakıcı ve helak edici olmadan, yüzler hariç tutularak mendil, misvak vb. şeylerle aşırı gitmeden yapılmalıdır.  Bazı müfessirler buradaki dövme emrinin mubahlık ifade ettiğini ve dövmenin toplumun örf ve adetleri ile alakalı olduğunu söylemişlerdir. Eğer bir toplumun örfünde dövme ayıp karşılanmayıp normal karşılanıyor ve toplumun örfünde de var ise o toplumda uygulanabilir. Ayetin hükmü de böylesi toplumlar içindir. ([4])

Kadının dövülmesini öngören bu anlatımda; İbn Atıyye, Kurtubî, Suyûtî, İbn Aşûr, Taberi, İbn Ebî Zemenîn, Zemahşeri, İbn Atıyye, Beyzavî, Ebu’s-Suûd, eş-Şerbînî, Şa’ravî, Seâlebi, eş-Şerbînî, İbn Atıyye ve Razî, el-Merağî gibi İslam alimlerinin eserlerinin referans olarak verilmesi kadının dövülmesinin dinen genel kabul gördüğünün göstermektedir.

Sözkonusu makalede Nisa suresi 34. ayette geçen “darabe” fiilinin “seyahate çıkarmak” gibi anlamı olduğu açıklandığı halde fiile “dövme” anlamının verilmesinin daha doğru olduğunun belirtilmesi kadınların dövülmesinin kabulündeki ısrarı şöyle ortaya koymaktadır:

Ayet-i kerimedeki ﺿ ﺮ ﺏ “darabe” fiilinden maksadın, müfessirlerin de genelinin tercih ettiği mana olan “dövmek, vurmak” olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışındaki “örnek vermek, seyahate çıkarmak” gibi anlamların bu ayetle örtüşmediğini görebilmekteyiz. Her ne kadar darabe fiili farklı manalar içermiş olsa da bu ayetin konusu olan “darabe”den maksadın vurma anlamında olması daha isabetli durmaktadır. ([5])

Benzer şekilde İslamcı bir yazar "Kadınları nasıl dövmeli?" başlıklı yazısında   İslam alimlerinden İbni Abbas'ın "Kadınları misvakla" dövün şeklindeki açıklamasını örnek göstermiştir.

Kimi İslam alimleri de dövme sırasında misvak yerine mendil kullanmayı önermiştir. ([6]) İslam aleminde İbnül Ferra lakabı ile bilinen Begavi de tefsirinde “başkaldıran eşe onu incitmeyecek şekilde misvak büyüklüğünde bir cisimle kadının kaba yerlerine hafifçe vurur” şeklinde beyanda bulunmuştur. ([7])

Ayeti “doğrudan kocası karısını dövebilir” şeklinde yorumlamaktan kaçınan bazı kaynaklar ara yol arayışına girmişler ve “kadını dövmeyi hukuki bir amirlik bunu yapabilir” gibi bir sonuca varmışlardır. Bir kaynakta bu görüşe şöyle yer verilmiştir.

Çağdaş tefsircilerden İbn Âşûr'a göre Atâ, âyet ve hadislerin farklı durumlara göre farklı hükümler getirdiğini anlamış, öğüt ve küsmenin kocaya, tecavüzün şiddetine göre sopa vb. müeyyide uygulamanın ise KISMEN KOCAYA, genel olarak da YÖNETİM ve YARGIYA (ulü'l-emre) ait bulunduğu sonucuna varmıştır.

Koca iyi niyetle (ıslah etmek ve aileyi korumak maksadıyla) ve sınır aşmadan, kadına zarar vermeden -nâşize olan eşine- birkaç sopa vurursa buna izin verilecektir; sınır aşılır, bu izin kötüye kullanılırsa ülü'l-emr kocaların eşlerini sopalamasını kesin olarak yasaklayabilecektir. ([8])

Geleneksel İslam’ı savunan ve kadının dövülmesine hükmeden alimler dayağın şekli, şiddeti ve kullanılacak araçların yanında hangi koşullarda kadının dövülebileceğini de tartışmışlardır. Bunlara göre kadını dövmek fuhuş haricinde kocasını istemezlik durumunda, itaatsizlik yaptığında dövmek meşrudur:

Fuhuş sebebiyle değil de yalnızca kocasına baş kaldırdığı, aile hukukunu çiğnediği, uzun zaman sevdiği ve kabullendiği kocasını istemez olduğu için karının, kocası tarafından -belli ölçüler içinde- dövülebileceği… ([9])

Görünüş itibariyle kadını dövmeye karşı gibi duran pek çok İslam alimi kadına atılan tokatları “yeri geldiğinde” meşru görmekte hatta bunları onlara bir lütuf olarak sunmakta bir sakınca görmemektedir. Ünlü din alimi ve müfessir İslam alimi Elmalılı bir eserinde şöyle demektedir:

“Burada kadın döğülür mü diye bir hatıra varid olabilir. Evet, döğülmez fakat bu ifadede kadın demek nâşize, âsıye karı demek olmadığı da unutulmamak lâzım gelir. Sırasına göre insanca olmak üzere birkaç tokat, hissi isyan ile sukuta doğru giden hırçın bir karıya kadınlık şeref-ü terbiyesini bahşetmek için güzel bir ders olabilir.” ([10])

Seyyid Kutup Nisa suresindeki iki yöntemin işe yaramaması durumunda erkeğin eşini dövmesi yoluna gidebileceğini söyleyen İslam alimlerindendir. Kutup iki yöntem uygulanmasına rağmen, bu anormalliğin çözüme kavuşmadığı durumlarda kadının dövülmesinin tek çare olarak görmesini şu sözleri ile açıklamaktadır:

“Bir takım anormallik türlerine dair, yaşanan realitenin verileri ve psikolojik gözlemler şunu ifade etmektedir ki, bu türden belirli psikolojik bozuklukların giderilmesi ve bu tür davranış sahiplerinin düzeltilip, normale döndürülmesinde en uygun yöntem (dayak) budur!” ([11])

Kutup kaba kuvvet görmedikçe, erkeğin pazu gücünü hissetmedikçe, kocasına ‘koca’ değeri vermeyen kadınların da bulunduğunu söyleyerek, hassas bir kurum olan ailenin, güvenle ve huzurla ayakta kalabilmesi için kadının dövülmesine ihtiyaç duyulabileceğini de iddia etmiştir. ([12])

Kadının ne koşullarda, ne şekilde dövüleceğini tarif eden İslami kaynakların ana referansı peygamberimize mal edilen sözlerdir. Bunlardan en önemlilerinden birisinin veda hutbesinde söylendiği iddia edilmiştir. Peygamberimizin vedâ hutbesinde “…Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Allah’ın kelimesiyle onlarla ‘karı-koca olmak’ size helal oldu. Sizin onlar üzerindeki hakkınız yataklarınızı kirletmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri evlerinize almamalarıdır. (Zina olmaksızın) sevmediğiniz kişileri evinize alırlarsa onları hafifçe dövebilirsiniz” buyurduğu iddia edilmiştir. Müslim’den aktarılan bu hadisin içeriği farklı biçimlerde nakledilmişse de tamamında dövme ruhsatı erkeğin memnuniyetinin ve isteklerinin karşılanmaması şartına bağlanmıştır. Rivayeti aktaran akademisyenin “bu hadiste kastedilen, zina olmaksızın, evlerine gelen nâmahrem kişilerle kadınların konuşmalarıdır. Ayrıca hadiste “hoşlanmadığınız kişileri evlerinize almanız” ifadesi zinadan kinâye değildir. Zira Câhiliye döneminde kadınlar, mahremi olmayan erkeklerle RAHATÇA KONUŞURLARDI ([13]) açıklaması dövme ruhsatının genişliğini yansıtmaktadır. Buna göre eve bir şey getiren erkek kargocuyla, postacıyla konuşan veya bir tamirciyi eve alan eşin dövülmesine ruhsat verilmektedir.

Kadının kocasına itaatsizlik ettiği veya yapmakla evlilik gereği yükümlü olduklarını söyledikleri; yemek ve temizlik yapma, evden izinsiz çıkmama, kocasının cinsel talebini her koşulda kabul etme, temizlik yapma gibi ödevleri yerine getirmediğinde dövülmesini tavsiye eden hocaların hiçbiri, aynı görevlerini aksatan kocaların dövülmesi konusunda tek kelime etmemektedirler.

Esas olarak kadını, kocasının her isteğini her ihtiyacını yerine getirmekle sorumlu tutmanın ardında yatan sakat zihniyet aşağıda birkaçına yer verilen ve Kuran ahlakına uygun olmayan bir kısım hadislere dayandırılmaktadır:

"Kulun kula secde etmesi caiz olsaydı kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim.",

"Bir koca karısını yatağına çağırır da -karısı gelmezse- sabaha kadar ona melekler lanet eder.",

"Kadın evinize, istemediğiniz bir kimseyi sokarsa onu yola getirmek üzere -başka çare kalmadığında- hafifçe dövebilirsiniz."

Günümüzde kadınların kocalarına itaat etmemeleri durumunda şiddet görmelerinin hatta öldürülmelerinin en temel nedeni "kadının kocasına mutlak itâatı" konusunun dinin gereği olarak sunulmasıdır. Kadının dövülmesini savunanların bunu “kocaya isyan etme, huysuzluk yapma veya itaatkar olmama” durumuna bağlamaları çıkarımları kadınları ezme, zorla kendine bağlama isteğinin bir yansıması olarak düşünülebilir.

Dövme fiili, bazı erkekler tarafından kadına karşı kullanılan sözde İslam dayanaklı bir koz halini almıştır. Kadın ruhuna uygun bir çözüm sunan Kuran ahlakı dikkate alınmaksızın artık doğrudan kadını dövme yoluna gidilmektedir.  Kadını eksik yaratılışlı, insan ile hayvana arası bir yaratık gibi gören ve her an erkeğine ihanet edecek potansiyel bir tehdit unsuru kabul eden anlayış, belki de kocadan kaynaklanan sorunları görmezden gelerek sadece kadını suçlu ilân etmekte ve dövmek suretiyle erkeğin istediğini yapmaya zorlanmaktadır.

Kuran’da yeri olmayan yöntemi benimseyen erkekler, İslam’a zarar vermenin yanında karılarına zulmetmekte onları esirler, hatta köleler haline getirmekte kendilerini hak sahibi sanmışlardır. Yemek tuzlu oldu diye, kadın yatağa veya çalışmak üzere tarlaya gelmedi diye onu azarlamış, hatta dövmüşler, bu selahiyeti de İslam'dan aldıklarını söylemişlerdir.

Sonuç olarak erkeğin kadın dövmenin dinde yeri olduğunu savunması bağnazların kadınlara bozuk bakış açısının bir ürünüdür.  Bağnazların kadına bakışına göre kadınların imanları ve akılları güya eksiktir.  O yüzden de kadının yarım görülmesi, yönetilmesi ve yönlendirilmesi gerekir.  Bağnazlara göre kadınlar buna rıza göstermedikleri takdirde dövülmeleri gereklidir.

Kadınların Dövülmesi Gerektiğini Savunan Günümüz Hocalarının Bazı Beyanları

Pek çok cemaat lideri ve ilahiyatçı, İslam adına televizyon programlarında, camilerde ve sosyal medyada verdikleri demeçlerde kadının dövülmesi konusunu bir yorum değil sanki farzmış gibi anlatmaktadır. Aşağıda kadınların dövülmesi tasvip edenlerin kamuoyuna yansıyan demeçlerin aşağıda bilgilerinize sunulmuştur:

İzleyici (Telefon Bağlantısı): Altı yıldır eşimden sürekli şiddet görüyorum. Annemlere gidip geliyorum.

MUSTAFA KARATAŞ: Annenlere niye gidiyorsun? Oyun oynuyorsunuz. Evcilik oynuyorlar.

İzleyici (Telefon Bağlantısı): İlk yılda, evlendiğim zaman altı aylık bebeğimi ŞİDDETTEN KAYBETTİM.

MUSTAFA KARATAŞ: Öbür dünyaya gitmeden size bu dünyada ceza vermek lazım. Niye annenin evine gidiyorsun ikide bir, ne işin var? Annende de suç var. Ben olsam annenin yerinde “bir daha geleceksen gelme git. Kocanın yeri senin evin orası.” Eskiden bir söz vardı, neydi o? Kol kırılır yen içinde kalır. Annene babana da söyle “Bana gelince sahip çıkma” de. “Kov beni” de. “Hadi kızım evine git” desin. Olmaz. Bazı şeylere katlanacağız.

  • ALPASLAN KUYTUL: Kadınları dövün, sırtına falan vurun. İslam’ın kadına şiddete bakışı nedir? Dövün diyor işte. Boşanmaktan iyidir, son bir şans. Kademe kademe. Hz. Ömer dövmüş mesela. Zaten ondan da beklenirdi yani. Bazı kadınlar gerçekten de öyle bir tepki göstermedikçe (dövülmedikçe) anlayamıyor olabilir. Hafiften şöyle. Artık çok sinirlendim yani. Şöyle vurması mesela sırtına falan mesela. Çok sinirleniyorum, yeter artık boşanacağız manasında.
  • NURETTİN YILDIZ Deşarj olmak için kadını döverek rahatlayın. Kadın dayak yediği için sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor.

Mesela bir erkeğe ‘kadını dövebilirsin’ diyor, deşarj olmak için vurdurtturuyor Allah Teala. Çünkü eğer erkeğe burasına kadar geldikten sonra ‘dokunma bu kadına’ dersen, başka yolla erkek rahatlar. Kadınların Allah erkeklere ‘dövün, rahatlayın’ diye müsaade etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor kumadan rahatsız oluyorlarsa. Evin içinde bu işleri halletmesi lazım. İster döver, ister kırar, evin içinde bu işi halledecek.

  • MEHMET EMİN AKIN: Bizde adettir kadına vururuz BİZDE ADETTİR YA VURURUZ işte ELİMİZ ALIŞMIŞTIR YA VURMAYINCA OLMUYOR. Dedi ki beni mahkemeye verdiler hakim beni iki ay evden uzaklaştırdı. İslam’da adam kadınına bir şey derse KADININA VURURSA hakim niye vurdun diye sorma hakkına sahip değildir. Rasulullah (sav) söylüyor bunu. Kadınına niçin vurdu diye hesap sorulamaz.
  • BİLAL DEMİR: Kocasının kadını dövme yetkisi vardır. KADINI 3 YERDE DÖVMEK CAİZDİR. (1) Namaz kılmıyorsa ve bir fetvaya göre namaz kılmayan Kadını kocasının dövme yetkisi vardır. (2) Döşeğine gelmediğinden ötürü hele bu zamanda sitem edilecek zaman değildir. Açık konuşalım şeriatta ayıp yoktur. Şimdi kocası dışarıda çok manzaralar görüyor, çok pislikler görüyor eve gelmiş bir de kadın sitem ediyor olmaz, zaten cezası da ağır olmaz kocasının da dövme yetkisi vardır. (3) İzinsiz (dışarı) çıktığından ötürü de dövme yetkisi vardır.
  • CÜBBELİ AHMET HOCA: Kadınlar kocalarına özellikle Ramazanda iyi davranmazlarsa dayak yerler. İslamiyet sana diyor ki kocana iyi davran Niye iyi davranırsan o da sana iyi davranır. Herifi raydan atlatma, SOPAYI YİYECEKSİN kolay bir şey değil, hele bir de Ramazanda, adam bir de oruçlu geldi eve 7'de iftara kalmış 1 saat, bir de sigara içen biriyse zaten kafa duman olmuş. Bu adama şimdi kadın bir hareket çekerse bu ne yapar ya. Benden size tavsiye Ramazanda iyi davranmazlarsa SIKINTI ÇIKAR BAK adam oruçlu çünkü ona göre dikkat edin.
  • ŞEYH ABDULLAH YOLCU: Kendisi aldı yorganını gitti başka odaya, ya da gitti babasının evine O ZAMAN KADINI DÖVECEKSİN. KADINI DÖVECEKSİN, ÇOCUĞU DA DÖVMEK CAİZDİR. Kadın var dövmek değil sopa kırsan belinde işlemez. Böyle bir tane vurursun ona neresine sırtına bacağına bozulmayan yerlere vuracaksın, böyle bir yerine vuracaksın eline vuracaksın ÇOCUĞA DA KADINA DA ayağına vuracaksın sırtına vuracaksın böyle

 

  • MÜVEKKİL ADNAN OKTAR KADINLARIN DÖVÜLMESİNE ve EZİYET GÖRMESİNE KARŞIDIR

Müvekkil Adnan Oktar eserlerinde, katıldığı televizyon programlarında kadının dövülmesi veya eziyet edilmesini savunanlara itiraz ederek şiddetle karşı çıkmıştır. Bu itirazının nedeni kişisel bir görüşe değil Kuran’a dayanmaktadır.

2014 yılında ilk baskısı yapılan Karanlık Tehlike: Bağnazlık isimli kitabında müvekkil, kadına yönelik şiddet eyleminin Kuran'a tamamen aykırı olduğunu Kuran'dan deliller ile anlatmıştır. Müvekkil bu kitapta ayrıca, kadını koruyucu ve üstün tutan tüm hususları Kuran'dan delillerle anlatmış ve radikal/bağnaz zihniyetin gerçek İslam'a olan aykırılığını gözler önüne sermiştir. Müvekkil Karanlık Tehlike: Bağnazlık isimli kitabında Nisa suresindeki 34. ayetiyle ilgili olarak şöyle demektedir:

Darabe kelimesi Arapçada belki de en zengin anlama sahip kelimedir. Darabe, "Dövmek" anlamına geldiği gibi, "Parayı darp etmek, parayı basmak" anlamlarına da gelir. "Greve gitmek" yine darb kelimesidir. Bunu Türkçede örneğin "çalmak" kelimesiyle kıyaslayabiliriz. Birisi bize "kapı çalınıyor" dediğinde, bir hırsızın kapıyı söküp götürdüğünü anlamayız genellikle. Bu, bir misafiri-mizin kapıyı açmamızı beklediği anlamına gelir. Dolayısıyla çok anlamlı kelimelerin kullanımında, kullanış biçimi, cümlenin anlamı ve akıl ve sağduyu ile kelimenin gerçek ifade ettiği şekli değerlendirmek gerekmektedir.

Darabe kelimesinin en yaygın olarak kullanılan anlamlarından biri ise seyahat etmek ve dışarı çıkmaktır. Nitekim Kuran'da seyahat etmek, sefere çıkmak, bir yerden bir süreliğine ayrılmak manasına gelen ayetlerde "darabe" fiili kullanılmıştır. Örneğin;

"Yeryüzünde sefere çıktığınızda, kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur..." (Nisa Suresi, 101)

"Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan." (Taha Suresi, 77)

(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler... (Bakara Suresi, 273)

Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken... (Al-i İmran Suresi, 156)

Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa çıktığınızda)... (Nisa Suresi, 101)

Yukarıdaki ayetlerdeki darabe kelimesi kuşkusuz ki hiçbir şekilde dövmek anlamında kullanılamaz. Burada konumuz olan Nisa Suresi'nin 34. ayeti için de aynı şey geçerlidir. Darabe kelimesini bu ayete göre değerlendirdiğimizde kelimenin üç farklı anlamı üzerinde durmamız gerekir:

1- Onları evden çıkarın, 2- Onları bulundukları yerin dışına gitmek zorunda bırakın, 3- Onları dövün.

Darabe kelimesinin Nisa Suresi 34. ayetindeki kullanımını anlamak için ayetin başındaki ifadeye "Nüşuzundan (korktuğunuz kadınlara" ifadesine dönmek gerekiyor. Nüşuz kelimesi pek çok mealde "şirretlik ve itaatsizlik" olarak tercüme edilmiştir.

Sözde kadını aşağılama zihniyetini hemen her fırsatta kadınlarla ilgili ayetlere bir şekilde dahil etmek isteyen bir kısım mealciler, bağnaz zihniyetin şart koştuğu "Erkeğe itaat" zihniyetini ya parantez içinde ya da yönlendirici çevirilerle bir şekilde vermeye çalışmışlardır. Oysa nüşuz kelimesi, "Bir kadının kendi kocası dışında bir kişiyle, flörtten başlayarak gayrimeşru cinsel ilişkiye kadar uzanan sadakatsizliği" anlamına gelir. Dolayısıyla ayetin devamında eşine sadakatsizlik yapan bir kadına karşı kocanın nasıl davranması gerektiği tarif edilmektedir.

Erkek, önce kadına bu sadakatsizliği yapmaması için öğüt vermeye çağırılmaktadır. Bunun fayda etmediği durumda kocasının yatağını ayırması öğütlenmektedir. Fakat kadın buna rağmen gayri meşru ilişkiye devam eder ve işi zinaya kadar götürürse bu durumda alınacak EN İYİ ÖNLEM OLAN KADINI EVDEN UZAKLAŞTIRMANIN DENENMESİ BİR YOL OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR.

KADININ ÖZENLE KORUNDUĞU KURAN'DA, KADININ DÖVÜLMESİ GİBİ BİR UYGULAMANIN YER ALMAYACAĞI KUŞKUSUZ Kİ AÇIKTIR. Mantıken değerlendirdiğimizde ise, tüm uyarılara rağmen eşini aldatan bir kadını dövmek, zaten sadakati kalmamış bir kadını öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacak, çözümden ziyade yeni zorluklar açacaktır. Fakat uzaklaştırma bir çözüm yoludur. Kadın, uzak kaldığı bu süre içinde daha mantıklı düşünebilir, alınan bu tavır karşısında pişman olabilir, olaylara daha sağlıklı bakabilir. Nitekim hatalarından vazgeçmeleri durumunda, eşinin onun aleyhinde bir yol aramaması da ayette belirtilmiş bir güzelliktir. ([14])

Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere müvekkile göre; Kuran'da kadının dövülmesine dair bir hüküm yoktur ve Peygamberimiz (sav) döneminde de kadınlara karşı asla şiddet uygulanmamıştır.

Katıldığı televizyon programlarında da kadın dövmenin haram olduğu anlatan müvekkil, bunun İslam’da olduğunu söylemenin İslam’a iftira olduğunu şöyle belirtmiştir:

KADIN DÖVMEK HARAMDIR. Kadını dövün demiyor Cenab-ı Allah. Diyor ki "Önce uyarın. Olmazsa yataklarınızı ayırın." Bunu kadın da yapabilir. "Yataklarını ayırdığı halde yine olmuyorsa evden uzaklaştırın." Mesela annesinin evine götürün, yahut babasının evine götürün. "Yine olmuyorsa hakem oluşturun; iki taraftan hakem insanlar getirin. Sizi bir araya getirip konuştur-sunlar, aranızı bulmaya çalışsınlar. Yine olmuyorsa boşanırsınız." diyor Allah. DÖVME DİYE BİRŞEY YOK.

İslam'ı karmakarışık yapmışlar. Başörtüsü diye bir şey yok, kadın dövme diye bir şey yok. Kuran'da böyle bir şey bulamazsın, yok. İslam'a iftira var, Kuran'a iftira var. Şeytan oyun oynuyor. İslam'ı çökertmek için oyun oynuyor. Allah'ın tek dinini, hak dini ortadan kaldırmaya uğraşıyor şeytan. Buna müsaade etmeyeceğiz. ([15])

 

Müvekkil Adnan Oktar’ın, Kadınların Şefkat ve Sevgi ile Muamele Görmesini İstediği Bazı Beyanları

Müvekkil Adnan Oktar İslam adına gerçekleştirilen her türlü şiddeti ve vahşeti reddederek Kuran'ın sevgi, ittifak ve barış esasına dayandığını 40 yıldır anlatmakta ve dünyanın sevgi esası üzerine yaratıldığını dile getirmektedir, Bu görüşünü içeren yayınlar yapan, makaleler yazan, kitaplar çıkaran müvekkilin kadınlara eziyet ederek anlattıklarına ters bir yaşam tarzını tercih ettiğini iddia etmenin yanlışlığı ortadadır. Çünkü “kadınların dövülebileceği” iddiası, müvekkilin hem inancı hem savunduğu idealler hem de yaşam şekli ile taban tabana zıttır.

Müvekkilin kadınların şefkat ve sevgi ile muamele görmesini istediği bazı beyanları şöyledir:

  • ADNAN OKTAR: Genç kızların üzerinde inanılmaz baskı oluyor. Ailesinde baskı görüyor, evlenmeye mecbur bırakılıyor orada baskı görüyor. Öyle çirkin bir sistem var ki dayak yese dahi sesini çıkarmaması gerektiğini söylüyorlar. Kadına layık görülen bu hayat çok korkunç. ([16])
  • ADNAN OKTAR: Mesela 2006 yılında yapılan araştırmaya göre Türkiye’de her 26 dakikada bir aile içi şiddet olayı yaşandı diyor. Rezalet. Çocuk istismarı, KADIN İSTİSMARI, taciz ve aile içi tecavüz ve şiddet, ensest gibi olaylar yasal mercilere en az taşınanlar arasında. Bakın rezalete bakın. …. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre, aile içinde fiziksel şiddetin boyutları oldukça büyük. Araştırmalara göre Türkiye’de kadınların %57’si fiziksel, %47’si cinsel şiddete maruz kalıyor. %8’i ise tecavüze uğruyor. Aile içinde. Bu tam bir rezalet. Tam bir kepazelik, buna karşı aklı başında, MAKUL BİR ÖRF GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR. MAKUL BİR GELENEK GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR. ([17])
  • ADNAN OKTAR: Bu dediğim çok önemli. Böyle şeylerde hanım kardeşlerimiz böyle psikopatların eline düşerlerse mutlaka hem savcılığa hem polise ama böyle aklı başında, mümin, muttaki insanlara da haber versinler. Mesela bak bizim hiç haberimiz yok. Böyle bir şeyde bu kadınlar yalnız kalıyorlar. Böyle bir şeyde adliyeye götürüp getirmesinde mahallenin delikanlıları yardımcı olsunlar, değil mi? Mahalledeki genç kızlar yardımcı olsunlar. Gerekirse bir süre gözetlenebilir, yani gözlemlenebilir, değil mi? Çevresinde, mesela evinde misafir kalabilirler. Mesela bir kız kardeşiyle bir delikanlı o evde kalabilir. İllaki bir psikopatlık yapar. İllaki yapacaktır. Safha safha oluyor, birdenbire değil. Seyrediyorlar kardeşim. Bak daha önce de söyledim. ETRAFINDAKİLERİ UYARSINLAR. MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZE HABER VERSİNLER. MİLLİYETÇİ, MÜSLÜMAN, BİZİM MİLLETİMİZ ÇOK YAMANDIR. AMA KİMSENİN HABERİ OLMUYOR. ([18])
  • …kadınlar ciddi şekilde şiddete maruz kalıyor. En güzel evler bir anda kadın için hapishaneye dönüşebiliyor ya da en güzel ortamlar kadın için kabus olabiliyor.

Sorunun çözümü için zihinlerde kadını yarım varlık olarak gören yanlış, bağnaz ve fanatik fikirlerin değişmesinin gerektiği açıktır. Kadın Allah’ın bu dünyadaki en güzel tecellisidir ve çok özel bir varlıktır. Çarpık ideolojiler tarafından empoze edilmeye çalışılan çarpık zihniyetin aksine kadının merhamette, şefkatte, sevgide, sadakatte, vefada, kibarlıkta, temizlikte, titizlikte, detay düşünmede, kalitede, güzellikte ve daha birçok konuda erkekten daha üstün olduğu anlatılmalı, ayrıca kadınların, nazik ve nazenin oldukları, hoş ve çok zeki oldukları hatırlatılmalıdır. ([19])

  • Taliban’ın bu İslam ahlakına aykırı olan uygulamaları ağırlıklı olarak kadınları hedef aldı: Kadınların temel hak ve özgürlükleri çok büyük ölçüde kısıtlandı; ağır yasaklara uymayanlar kaba dayaktan acımasız işkencelere kadar çeşitli şekillerde cezalandırıldı.

… huzur, barış, refah ve istikrar içinde, adalet, özgürlük ve sevginin tam anlamıyla yaşandığı, kaliteli, kültürlü ve modern bir Afganistan tesis etmek Allah’ın izniyle mümkündür. Söz konusu güzelliklerin önündeki ana engel bağnazlıktır. İslam’ın özüne tamamen zıt, radikal bir ideoloji olan bağnazlığın ortadan kaldırılması kurtuluş için bir zorunluluktur. (Müvekkil Adnan Oktar'ın Opinion Maker'da yayınlanan “Afghanistan, only One Solution, Left” başlıklı makalesinden)

  • …Dünyanın en güzel varlığı olan kadınları haşa aklı yarım, cehennemlik, potansiyel suç ve günah unsuru, dayak yemesi gereken, ne denirse tersi yapılması gereken garip bir varlık gibi tanıtmışlar ve hatta kadınların dahi bunu kabul etmesine sebep olmuşlar. OYSA KURAN’DA BÖYLE BIR BAKIŞ AÇISI YOK. Tam tersine Allah kadınların bir çiçek gibi korunmasından ve ihtimam görmeleri gerektiğinden bahsediyor. ([20])
  • Allah korkusuna ve Allah sevgisine dayanan, Kuran'a uygun bir merhamet olmadığında, geriye insanları kötülük yapmaktan alıkoyacak hiçbir sebep kalmaz. Merhamet duygusunun tam anlamıyla yaşanmadığı bir toplumda kadının dayak yemesinin, çocukların ezilmesinin, fakirlik korkusuyla öldürülmelerinin, sokağa terk edilmelerinin, hırsızlık için yol kesen, evlere girerek ev sahiplerini öldüren insanların çoğalmasının ve daha bunun gibi birçok olayın önünde hiçbir engel kalmamış olur. ([21])
  • Mesela diyor ki adam “dayak atmayınca” diyor “bir acayip oluyor elimiz alıştı” diyor şak şak elini vuruyor. “Dayak atmayı biz severiz” diyor. Onlar da kakır kakır gülüyorlar. “Hz. Ömer bayağı döverdi karısını” diyor. Alenen doğru söylemiyor. Ömer (ra), Peygamberimiz (sav), sahabeleri hiçbiri karısını döven bir kişi yok. Doğru değil. Peygamberimiz (sav) şiddetle kaçınmıştır böyle bir şeyden. Peygamberimiz (sav) diyor ki İbni Hacer El Askalani’nin El İsabe kitabında “Hanımına iyilikle söyle eğer kendisinde yetenek varsa yapacaktır. Yoksa eşini sakın dövme” diyor. Ee nereden çıkarttınız bu dövme işini? Ayette yok, hadiste yok. ([22])
  • …geçenlerde polis, kadın sarhoş herhalde. Niye dövüyorsun kardeşim? Gir koluna al kenara. Eline almış odunu habire kadına vuruyor. Yani oradan çıkmasını istiyor. Hayvan mı kovalıyorsun sen? Sarhoş, aklı başında değil. Kim bilir kim içirdi ona ayrıca? Kim onu o hale getirdi. Zavallı kadıncağızı. Koluna girin iki polissiniz, koskoca adamsın. Al kenara bir kenara al ambulans çağır hastaneye kaldır. Alkol almış, perişan olmuş bir kadını sopayla dövmenin alemi ne? İnanılır gibi değil. Geçenlerde de yine öyle polisin bir olayı olmuştu. Polisin içine sızmış böyle tipler var. Gereğini emniyet genel müdürlüğü yapıyordur, İçişleri Bakanlığı yapıyordur. Bu zulüm başka bir şey değil zulüm yani çok ayıp, çok çirkin. ([23])
  • Baksana diyor ki; “Allah dayak cezasını bahşederek kadını onurlandırmıştır” diyor.” Allah kadına nimet olarak vermiştir sopa yemeyi” diyor. Seni de sopayla dövseler, sana da “nimet” dense ister misin sen? Niye uyduruyorsun? Nerede var sopa? Her şeyi kadınların aleyhine yorumlamışlar. Halbuki “kadınla anlaşamıyorsanız onu evden uzaklaştırın” diyor Allah. “Sopa atın” demiyor. Yani “önce nasihat edin, sonra yataklarınızı ayırın, sonra da evden ayırın” diyor. Mesela annesinin evine gönder veyahut babasının evine, amcasının evine bir yere gönderin. “Bir süre görüşmeyin” diyor Allah. “Sopa atın” demiyor. Allah kulunu “dövün” der mi? Durduk yere kadın dövülür mü? Mahvedersin sen. Ağzını, burnunu kırıyor, öldürüyor yani. Hamile kadın çocuğunu düşürüyor. Adam diyor ki; hamile kadın çocuğunu düşürdüğünü gördüğü halde, kadını ağır yaraladığı halde “Kocanın evinden sakın ayrılma. Dövmesi gayet normal” diyor. Peki, seni karın dövse ağlayarak karakola gidersin hıçkırıklarla, karısı dövse. ([24])

 

  • MİLYONLARIN SAVUNDUĞU YANLIŞ ZİHNİYETE İLMİ BİR SAVAŞ AÇARAK HER ZAMAN KADINLARI KORUYAN MÜVEKKİL HAKKINDA YAPILAN EZİYET SUÇLAMASI ASILSIZDIR

Huzurdaki dava Sayın Dairenize daha önce ibraz edildiği üzere bir kumpas davasıdır. Bu kumpas davasında yöneltilen suçlamaları haklı çıkarmak kastıyla zorlama ve baskı ile bir kısım müştekiler, müvekkil hakkında eziyet gördükleri iddiasında bulunmuşlar ve bu şekilde zorla tutulma ve taciz gibi hiçbir delile dayanmayan iddiaların destekleneceğini sanmışlardır. Ancak tüm bu iddialar asılsızdır çünkü;

  • Dosyada adı geçenler kişilerin bizzat kendileri bu iddiaları yalanlamıştır.
  • Bugüne kadar binlerce kişi müvekkilin arkadaş grubuna dahil olmuş, ancak sonra canı istediğinde ayrılarak kendi istekleri doğrultusunda bir hayat yaşamışlardır. Eğer zorla tutulma ve eziyet olsaydı bunun gerçekleşmesi açıktır ki imkansız olurdu.
  • Müvekkile yönelik iddialar aradan uzun yıllar geçtikten sonra bir düğmeye basılmış gibi bir anda dile getirilmiştir. İddialar doğru olsa idi müştekilerin polis operasyonundan önce de sık sık dile getirilmiş olması gerekirdi. Sözde eziyetlerden bahseden birkaç kişinin iddia ettikleri eylemlere rağmen neden hala müvekkille görüşmeyi tercih ettiği meçhuldür. Bu konuda adı geçen kişilerden (veya başkalarından) daha önce bir şikayet söz konusu olmamıştır.
  • Zorla tutulma ve eziyet konuları ilk defa, huzurdaki kumpas davasının başlangıcında, bir kısım kişilerin gerekçesiz olarak emniyete çağırılıp "ya şikayetçi ol ya da şüpheli olursun" şeklinde tehdit edildiklerinde gündeme gelmiştir.
  • Söz konusu suçlamalar, şablon ve öğretilmiş ifadelerle dava dosyasında yer almıştır. Tüm bunlar, söz konusu isnadın doğru olmadığını ortaya koymaktadır.

Bu konuda dikkate alınması gereken önemli husus da şudur: Müvekkilin inanç ve yaşam anlayışı, bazı kadınların eziyet gördükleri iddialarıyla taban tabana zıttır. Müvekkilin yukarıda verilen ve eski tarihlere kadar giden görüşleri bunu açıkça göstermektedir. Müvekkilin çevresinde bulunan kişiler de inanç şeklini ve sevgi anlayışını duruşmalarda teyit etmişlerdir.

Yargılamalar yapılırken mahkeme salonda bulunan herkes müvekkil ve arkadaşlarının birbirine sevgisi ve yakınlığına şahit olmuştur. Uğradıkları haksızlıklara ve ithamlara karşın bu sevgi ve yakınlığın devam etmesi dosyadaki kişilerin birlikteliğinin iddia edildiği gibi zorlamaya veya eziyete değil gönül birlikteliğine dayandığını anlamak için yeterlidir.

Ayrıca müvekkil Adnan Oktar, sevgi ve gönül birliğine dayalı bir toplulukta zorla bir kişiyi tutmanın, hem savunduğu inanca ters düştüğünü hem de sadece nefret ve ihanet ürettiğini duruşmalarda çok defa belirtmiştir

Müvekkile göre gönül birlikteliği esasına dayanan böyle bir topluluk içinde nefret dolu, kin ve ihanet hisleriyle hareket eden kişilerin varlığı hem tehlikelidir hem de böyle kişileri zorla tutmanın hiçbir faydası da yoktur. Nitekim müvekkil böyle bir şeye tevessül etmemiştir.

Ömrü boyunca her fırsatta kadınları korumak, onların daha fazla sevgi, anlayış görmesi için çabalayan ve hatta milyonların savunduğu yanlış zihniyete cesurca ilmi bir savaş açan MÜVEKKİL HAKKINDA KADINLARA YÖNELIK EZİYET SUÇLAMASINDA BULUNMAK, MADDİ GERÇEKLERLE UYUŞMAMAKTADIR. Söz konusu iddiaların delilsiz olması, iddiaları dile getirenlerin kişilik yapıları ve şikayetçi hale getirilme şekilleri de dikkate alındığında, huzurdaki davanın bir kumpasın soncu olduğunu açıkça göstermektedir. 

 

SONUÇ        :  

Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 05.03.2024

Adnan Oktar

Müdafi  

Av. Mert Yetişir

 

([1]) https://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=4&ayet=34

([2]) Deniz Ayhan, Diyanet: Kadını yüzüne vurmadan dövebilirsin, Sözcü Gazetesi, 20 Ocak 2024 https://www.sozcu.com.tr/diyanet-kadini-yuzune-vurmadan-dovebilirsin-p16702

([3]) https://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=4&ayet=34

([4]) Prof. Dr. Hüseyin Çelik, Kadınların Dövülmesi Meselesi, İslami İlimler Araştırmaları Dergisi 11. Sayı Haziran 2022, s. 16, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2240062

([5]) Çelik, Kadınların Dövülmesi Meselesi, s. 17

([6]) Sabah azetesi, “Türkiye Bunları Konuşuyor”, 21 Mart 2002 https://arsiv.sabah.com.tr/2002/03/21/g03.html

([7]) Begavî, Muhyissünne Ebû Muhammed el-Hüseyin b. Mesʽud. Tefsîr. Thk. Hâlid Abdurrahman. Beyrut: Dâru’l-maʽrife, 1: 423

([8]) https://sorularlaislamiyet.com/kadin-konusunda-en-cok-merak-edilenler

([9]) İbn Âşûr, V / 43-44

([10]) Yazır, Elmalılı M. Hamdi. Hak Dini Kur’an Dili, 10 Cilt. İstanbul: Eser Neşriyat, 1979, 2/1351. 

([11]) Kutup, Seyyid. Kadın ve Aile. çev. Halit Yılmaz. İstanbul: İhtar Yayıncılık, 1994. s. 139-141. 

([12]) Kutup, Kadın ve Aile, 139-141. 

([13]) Prof. Dr. İbrahim Kutluay, Kadına Şiddeti Meşrûlaştırdığına Delil Olarak Kullanılan Bazı Âyet ve Hadislerin Değerlendirilmesi, Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 18/2 s.454
http://marife.org/tr/download/article-file/623824

([14]) Adnan Oktar, Karanlık Tehlike Bağnazlık, Araştırma Yayıncılık, 8. Baskı Temmuz 2017, s.345-348

([15]) Müvekkil Adnan Oktar'ın 7 Ocak 2017 tarihli A9 TV’de katıldığı program

([16]) A9 TV; 11 Mayıs 2018

([17]) Destan TV, 08 Mart 2009

([18]) 25 Aralık 2010, Kocaeli TV ve Aba TV

([19]) Müvekkil Adnan Oktar’ın Aiila Dergisi ve Urdu Times'da “women should be cherised and loved” başlığıyla yayınlanan makalesinden

([20]) Müvekkil Adnan Oktar'ın ​​Hindistan’ın günlük gazetesi The Rahnuma Daily’de yayınlanan röportajından

([21]) Müvekkil Adnan Oktar’ın Müminlerin Merhameti isimli kitabından bir bölüm

[22] Müvekkil Adnan Oktar’ın A9 TV’deki Canlı Sohbetler programından, 15 Mart 2018; 19:00

[23] Müvekkil Adnan Oktar’ın A9 TV’deki Sohbetler programından, 7 Ekim 2017; 10:00

([24]) Müvekkil Adnan Oktar’ın A9 TV’deki Sohbetler programından, 17 Temmuz 2017; 22:00







Daha yeni Daha eski