YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA 

  

DOSYA NO : 2024/365 E.  

MÜDAFİ : Av. Mert Yetişir 

SANIK : Adnan Oktar 

KONU : Yargıtay içtihatlarına göre, sanığın lehine olan tanık beyanları hükme esas alınmasa bile, bu beyanlara hangi gerekçe ile itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmalıdır. Oysa İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaleme alınan gerekçeli kararda bu konuda tek bir satır dahi açıklama yer almamıştır. 

  

AÇIKLAMALAR 

Müvekkil Adnan Oktar İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen yargılama neticesinde başta TCK m.220/1 olmak üzere birçok haksız suç isnadından dolayı yargılanmış ve 11.01.2021 tarihli gerekçeli karar ile hakkında cezalara hükmedilmiştir.  

Bu ceza kararları İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin 15.03.2022 tarih ve 2021/696 E. 2022/258 K. sayılı kararıyla bozulmuş ve dosya yeniden yargılama yürütülmesi için yerel mahkemeye iade edilmiştir. 

06.09.2022 tarihinde başlayan yeniden yargılama, yerel mahkemenin 16.11.2022 tarih ve 2022/158 E. 2022/279 K. sayılı kararıyla tamamlanmış, yerel mahkeme BAM 1. CD'nin bozma ilamındaki hususlara aykırı hareket ederek CMK m.284’teki direnme yasağına rağmen bir kez daha binlerce yıl cezalara hükmetmiştir. 

Bunun üzerine verilen cezalar tarafımızca istinaf edilmiş, İstanbul BAM 1. CD’nin “olağan dışı” süratle neticelendirdiği inceleme neticesinde 2023/310 E. 2023/494 K. sayılı kararla müvekkile verilen bir kısım cezalar onanmıştır. Bu onama neticesinde tarafımızca temyiz kanun yoluna başvurulmuş olmakla, dosya hali hazırda temyiz incelemesi için Daireniz Başkanlığı’na tevdi edilmiştir.  

Dosya sanıklarının müdafilerince, yürütülen yargılamadaki usul ve esas bakımından hukuka aykırılıklar ve hükmedilen ceza kararlarına yönelik itirazlar çok detaylı olarak tarafınıza sunulmuştur. Bunlar arasındaki, müvekkil lehine olan tanık beyanlarının yerel mahkeme tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmaması, hatta duruşma salonunun kapısında hazır edilen savunma tanıklarının dahi dinlenmemesi konusunda daha detaylı bir açıklama yapmak gereği hasıl olmuştur. 

İşbu dilekçemize emsal olan ve bizzat sayın Daireniz tarafından kaleme alınmış olan 21.10.2020 tarih ve 2019/882 E, 2020/2459 K. sayılı kararda, CMK m.230/-b uyarınca sanığın lehine olan tanık beyanları hükme esas alınmasa bile, gerekçeli kararda bu beyanlara hangi gerekçe ile itibar edilmediğinin tartışılması gerektiğine hükmedilmiştir.  

Söz konusu kararda, sanık hakkındaki yegane delilin, kuşkuyla yaklaşılması gereken müşteki beyanları olduğu, buna karşılık sanığın lehine yorumlanabilecek tanık beyanları ve belgeler de bulunduğu ancak sanık lehine bu delillere niçin itibar edilmediğinin gerekçeli kararda açıklanmadığı belirtilmiştir.  

Yine aynı karara göre, içeriği muğlak belge ve sanık lehine olan tanık beyanlarının da gerçeğe aykırı olma ihtimali vardır ancak, bu ihtimal ortaya konulmadan veya itibar edilmeme nedenleri usulünce açıklanmadan, bu deliller dikkate alınmaksızın yalnızca aleyhe olanlara itibar edilip “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de ihlal edilerek, sanığın atılı suçları işlediğine dair her türlü kuşkudan uzak, yasal ve yeterli delillere ulaşılmayan sanık hakkında beraat kararları verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararları verilmesi bozmayı gerektirmiştir.  

Bu konuda başkaca pekçok emsal karar daha mevcuttur. Örneğin yine sayın Dairenize ait 2013/3921 E,  2013/6900 K. sayılı kararda yerel mahkemenin sanığın tanık dinletme taleplerinin haksız şekilde reddedildiği ve bildirilen tanıklar mahkemece dinlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Benzer yöndeki bazı başka kararlar şu şekildedir: 

Yargıtay 2. CD, 2011/6623 E,  2012/45295 K. 

Yargıtay 3. CD, 2012/7030 E,  2013/11517 K. 

Yargıtay 6. CD, 2021/11650 E,  2022/8987 K. 

Yargıtay 16. CD, 2018/4 E, 2018/1470 K. 

  

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1. maddesi cezai bir suç ile itham edilen herkesin kendini savunma ve bu bağlamda iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkını güvence altına almaktadır. Ancak yerel mahkeme HİÇBİR SAVUNMA TANIĞINI DİNLEMEYİ KABUL ETMEYEREK, hatta duruşma salonu kapısında hazır edilmiş tanıkları dahi dinlemeyip gerek yerleşik Yargıtay içtihatlarını gerekse AİHS 6/1 maddesini ihlal etmiştir. 

Örneğin Adnan Oktar müdafi Av. Sinem Mollahasanoğlu ve Hüsnü Erel Aksoy müdafi Av. Haluk Ilgın tanık dinletme taleplerini gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak sunmuşlar ve 02.11.2020 tarihli duruşmada bu tanıkları hazır bulundurmuşken, mahkeme heyetı̇ hazır bulunan bu tanıkları dinlemekten imtina etmiştir. 

Müvekkilin müdafileri tarafından dosyaya yazılı olarak sunulan ancak kabul edilmeyen tanık dinletme taleplerinin bir kısmı şöyledir: 

  1. 25.06.2019 tarihli dilekçe ile 339 savunma tanığının hazır edildiği ve istenilmesi halinde tanık olarak dinletilebileceği beyanı.  

  1. 28.09.2020 tarihli dilekçe ile suç isnatları hakkında birinci dereceden görgü ve bilgiye dayalı tanıklıklarına başvurmak üzere, Mithat Özdemir, Ömer Akkoyun, Suat Gün’ün tanık olarak çağrılıp dinlenmesi talebi. 

  1. 28.09.2020 tarihli başka bir dilekçede tanıklıklarına başvurmak üzere, Nevin Dağcı, Arzu Çöğür, Levent Çöğür, Selvinaz Çoban, Meryem İlme, Erol Albayrak, Ümran Geyve, Muharrem Geyve, Selçuk Yalçın’ın tanık olarak dinlenmesi talebi. 

  1. 24.09.2022 tarihli dilekçe ile dosyaya hukuki mütalaa da sunmuş olan Prof. Dr. İzzet Özgenç’in tanık olarak dinlenmesi talebi.  

  

Bunların dışında, diğer sanıkların da çok sayıda tanık dinletme talepleri yazılı olarak sunulmuş ancak bunların da istisnasız tek birisi dahi tanık olarak dinlenmemiştir. Bazı örnekler sunmamız gerekirse: 

  1. Sanık Merve Büyükbayrak’ın 16.09.2020 tarihli dilekçesi.  

  1. Sanık Ayşegül Hüma Babuna’nın 17.09.2020 tarihli dilekçesi.  

  1. Sanık Tarkan Yavaş’ın 23.09.2020 tarihli dilekçesi. 

  1. Sanık Fatma Ceyda Ertüzün’ün 01.10.2020 tarihli dilekçesi. 

  1. Sanık Burak Sanver’in 12.10.2020 tarihli dilekçesi. 

  1. Sanık Hüsnü Erel Aksoy’un 02.11.2020 tarihli dilekçesi. 

Sanıklar bu dilekçelerinde, dinlenmesini talep ettikleri tanıkların hangi suç isnadı hakkında ne gerekçelerle tanıklık yapacaklarını da detaylıca belirtmiş ve tanıklarına ait her türlü iletişim bilgisini de sunmuşlardır. Örneğin sanık Hüsnü Erel Aksoy’a yöneltilen suçlamalardan birisi, güya görev yaptığı devlet hastanesinde görev başındayken bir kısım katılanlara karşı nitelikli cinsel saldırı suçu işlediğidir. Sanık Hüsnü Erel Aksoy, katılanların iddia ettikleri tarihlerde hastanede görevli personelden tıbbi sekreter Sinem Şenocak’ın, sekreter Nurhan Akın’ın, ilgili klinik görevlisi Nurselin Saraç’ın ve doktor asistanı Dr. Saadet Gökkaya’nın tanık olarak çağırılmasını yazılı olarak talep etmiş, ancak mahkeme heyeti bu talebi karşılıksız bırakmıştır. Bunun üzerine sanık müdafi Av. Haluk Ilgın tarafından savunma tanıkları duruşma salonu kapısında hazır edilmiş olmasına rağmen yine de bu tanıklar içeri alınıp dinlenmemiştir.  

Tek başına bu örnek dahi, sanıkların savunma haklarının ihlal edildiğini göstermekle birlikte, konu hakkında başkaca örnekler de vermemiz mümkündür.  

  

DİNLENMESİNDEN İMTİNA EDİLMİŞ TANIKLARLA İLGİLİ ÖRNEKLER: 

ÖRNEK 1 

Katılan Serra Mohamed Valipour İsviçre’de yaşadığı dönemde irtibatta olduğu sosyal çalışmacılara “başımdan geçenleri dayım ve üvey babam biliyor” şeklinde beyanatta bulunmuştur. Ancak gerek üvey baba Sadık Taşdemir gerekse dayı, katılan Serra’nın bu iddiasını çok detaylı bir dilekçe ile yalanlamış, ayrıca katılan üvey kızının suç isnatlarındaki gerçek dışı durumları bizzat şahitliği vasıtasıyla izah etmek amacıyla mahkeme huzurunda tanıklık yapmak istediğini 16.08.2021 tarihli dilekçesiyle beyan etmiştir. Sadık Taşdemir 25.08.2021 tarihinde ikinci kere tanıklık dilekçesi sunmuştur.  

Katılan Serra’nın annesi ve aynı davada sözde cinsel istismar suçuna aracılık etmekten yargılanan sanık Dilek Çelikten 14.09.2022 tarihli dilekçesi ile, kızı Serra’nın suç isnatlarındaki gerçek dışı detayları bizzat görgüye dayalı olarak çürüteceklerini beyan eden abisi Mustafa ve Ahmet Çelikten’i, yengesi Aysel Çelikten’i, yeğenleri Hüsnücan, Mervenur, Sedanur ve Aydanur Çelikten’i, Serra’nın yakın arkadaşı Doğa Seçil Bahçeli’yi, yakın aile dostları Elif Mahinur Akıncı, Aylin Aktaş, Hanife Uzuner ve Seval Karlıdağ’ı tanık olarak hazır ettiğini beyan etmiştir. Sanık Dilek Çelikten 16.09.2022 tarihli celsede söz alarak aynı talebini tekrarlamıştır. Katılan Serra’nın yalan söylediğine gözleriyle görerek şahitlik edeceğini beyan eden üvey baba Sadık Taşdemir ve dayı Mustafa Çelikten, 04.10.2022 tarihli celsede duruşma salonu kapısında hazır edilmiştir. Tanık Sadık Taşdemir sırf bu vazifeyi ifa etmek için İsviçre’den gelmiştir. 

Tüm bu çabalara rağmen Sadık Taşdemir ve Mustafa Çelikten yine de tanık olarak dinlenmemiştir.  

  

ÖRNEK 2 

Katılan Dilara Aktunç ifadesinde müvekkile yönelik bir takım suç isnatlarında bulunmuş ve güya müvekkil sebebiyle çocukluk yıllarında büyük psikolojik problemler yaşadığını, bu nedenle psikolojik tedavi gördüğünü ve ilaçlar kullandığını iddia etmiştir. Ancak iddia ettiği yıllar boyunca yanında yaşadığı ailesinden dedesi İhsan Yalçın (yıllarca emniyetten sorumlu vali yardımcılığı ve belediye başkanlığı yapmıştır) torunu Dilara Aktunç’un anlatımlarındaki gerçek dışı detayları ortaya koymak üzere bizzat kendi görgüsüne dayalı tanıklık ifadesi vermek istediğini beyan eden 12.01.2022 tarihli dilekçe sunmuştur.  

Katılan Dilara Aktunç’un suç isnat ettiği yıllar boyunca yanında yaşadığı diğer bir aile büyüğü olan anneannesi Günay Yalçın (78 yaşına kadar doktorluk yapmıştır) da yine torunu Dilara Aktunç’un anlatımlarındaki gerçek dışı detayları ortaya koymak üzere bizzat kendi görgüsüne dayalı tanıklık ifadesi vermek istediğini beyan eden 03.02.2022 tarihli dilekçe sunmuştur.  

İhsan Yalçın ve Günay Yalçın, 10.10.2022 tarihli 2. celsenin 3. oturumunda tanık olarak duruşma salonu kapısında hazır edilmiştir. Bizzat görgüye dayalı şahitlikleri bulunan bu en yakın aile bireyleri dahi mahkeme heyeti tarafından tanık olarak dinlenmemiştir.  

  

ÖRNEK 3 

04.10.2022 tarihli oturumlar sırasında, davamızın müştekilerinden Zeliha Türkan Akyüzalp, sanıklara yaşatılan hukuksuzluklar ve bir kısım müştekilerin gerçeğe aykırı beyan verdikleri hakkında bizzat kendisinin şahit olduğu konuları aktarmak amacıyla duruşma salonu kapısında hazır edilmiştir. Müdafi Av. Elif Esra Kırımlı, tanığın kapıda beklediğini Mahkeme Başkanı’na iletmiş ve bu da SEGBİS kayıtlarına girmiştir. Buna rağmen Mahkeme Başkanı tanığı dinlemekten imtina etmiştir. 

  

ÖRNEK 4 

Sanık Oğuzhan Sevinç’in katılan Sidal Yetgin’e nitelikli cinsel saldırı suçu isnadı bakımından, sözde saldırının olduğu gece Sidal Yetgin bir arkadaşını telefonla arayarak kendisini gelip almasını istemiş, arkadaşı Yiğit Aktaş da yanında bir polis memuru tanıdığı ile birlikte arabayla gelip Sidal Yetgin’i almıştır. Sanık Oğuzhan Sevinç, arabada bulunan ve sözde cinsel saldırı anından sonra katılanı ilk gören kişi olan Murat isimli bu polis memurunun tanık olarak dinlenmesini 12.09.2022’de yazılı olarak talep etmiş, bu talep reddedilmiştir.  

Bununla birlikte, tensip zaptında bu iddia bakımından tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılan Miray Peynirci isimli kişinin dinlenmesinden hiçbir gerekçe gösterilmeden vazgeçilmiştir. Sanık Oğuzhan Sevinç’e katılan Sidal Yetgin’e nitelikli cinsel saldırı suçundan 30 yıl hapı̇s cezasına hükmedilmiş, müvekkil de TCK m.220/5 uygulamasıyla aynı cezayla cezalandırılmıştır. 

  

ÖRNEK 5 

Sanık Serkan Ak’ın katılan Beyzanur Çelebioğlu’na nitelikli cinsel saldırı suçu isnadı bakımından, katılan ifadesinde sözde saldırıdan sonra güya tam olarak giyinemeden evden yarı çıplak vaziyette kaçtığını beyan etmiştir. Sanık Serkan Ak 16/09/2022 tarihli 1. celsenin 3. oturumunda söz alarak iddia edilen olay mekanı olan Paşa Garden Sitesi giriş kapısı güvenlik görevlilerinin tanık olarak dinlenmesini talep etmiş, bu talebi reddedilmiştir. Sanık Serkan Ak’a katılan Beyzanur Çelebioğlu’na karşı nitelikli cinsel saldırı suçundan 30 YIL HAPİS CEZASINA hükmedilmiş, müvekkil de TCK m.220/5 uygulamasıyla aynıyla cezalandırılmıştır. 

  

ÖRNEK 6 

Müşteki Gönül Duyar’ın kızkardeşi Gülşah Duyar, İstanbul 30. ACM’ye hitaben kaleme 

aldığı 19.10.2022 tarihli dilekçesinde, ablası Gönül’ün sanıklara karşı kin ve husumetle hareket ettiğini, çok kolay yalan söyleyebilen ve iftira atabilen birisi olduğunu beyan etmiştir. Gülşah Duyar, ablası Gönül ile aynı evde yaşadıklarını ve birçok konuya bizzat görgü tanıklığı olduğunu açıklamıştır. “Gerçeklerin ortaya çıkması için bildiklerimi anlatmaya her zaman hazırım” diyerek TC kimlik numarasını, cep telefonu numarasını ve ikamet adresini bildirmiştir.  

Müşteki Gönül Duyar’ın cinsel suç isnadında bulunduğu sanıklardan Şeceattin Çelikler, 25.10.2022 tarihli 2. celsenin 4. oturumunda yaptığı savunması sırasında Gülşah Duyar’ın tanık olarak dinlenmesini talep etmiştir. Şeceattin Çelikler hakkında cinsel suç isnadında bulunan yegane müştekinin Gönül Duyar olduğu da dikkate alındığında, sanık açısından bu tanığın dinlenmesinin hayati öneme sahip olduğu açıktır. Ancak Mahkeme Heyeti bu talebi de hiçbir şekilde değerlendirmeye almamış, Şeceattin Çelikler’e katılan Gönül Duyar’a karşı zincirleme şekilde nitelikli cinsel saldırı suçundan 18 yıl 9 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Dolayısıyla müvekkil de aynı cezayla cezalandırılmıştır.  

Benzer şekilde, sanık Nihat Balaban’ın halen tutuklu kalmasının yegane sebebi, kendisine cinsel suç isnat eden tek kişi olan Gönül Duyar’dır. Dinlenecek savunma tanığının ve toplanacak delillerin gerek bu sanıklar, gerekse tüm sanıklar bakımından ne kadar önemli olduğu son derece açıktır. 

  

Sanıklar ve müdafileri, mahkeme huzurunda söz aldıklarında mahkeme heyetinin tüm savunma tanıklarını reddeden anlaşılmaz tavrı karşısındaki şaşkınlıklarını dile getirmişlerdir. Bunlardan birkaç örnek sunmamız gerekirse: 

11.10.2022 tarihli 2. celsenin 3. oturumu, bir kısım sanıklar müdafi Av. İbrahim Hacı Tokan:  

Gerçekten biz bu acelenin sebebini anlayamıyoruz çünkü bildiğimiz kadarıyla dosyada zamanaşımı ile ilgili problemimiz yok. Bütün talepler uzatmaya matuf diye tevsi tahkikat talepleri olsun, tanık dinletmeler olsun, geri çevrildiği için başkanım burada duruşma uzatmaktan herhangi bir menfaat söz konusu değil çünkü dediğim gibi zamanaşımı ile ilgili problemimiz yok, tutuklululuk süresi ile ilgili problemimiz yok, bunların dolmasına kısa zaman kalmış değil. Dolasıyla burada uzatmak sanıklar ve müdafiler açısından zaten anlamlı değil ki müvekkiller aynı zamanda tutuklular burada. Kaldı ki uzatmak istenmiş olsa bile en azından duruşma bir ay uzasa fakat savunma hakkına riayet edilerek savunma hakkı kısıtlanmadan bir duruşma yapılsa, yargılama yapılsa daha güzel olmaz mı? Daha makul olmaz mı?” 

  

05.10.2022 tarihli 2. celsenin 1-2-3-4. oturumu, sanık Aslı Efeoğlu:  

“Şimdi bizim tanık dinleme taleplerimiz, tevsi tahkikat taleplerimiz ya kabul edilmedi ya zaten sunsak bile reddedildi. Etkin pişmanları dinleme, onlara soru sorup yüzleşme taleplerimiz de yerini bulmadı hem geçen yargılamada hem bu yargılamada. Şimdi on beş dakika insanın kendini ifade etmesi için çok kısa, nasıl bir acele içindeyiz, neye yetişiyoruz onu anlamak da mümkün değil, hukuki bir geçerliliği olduğunu zannetmiyorum...” 

  

06.10.2022 tarihli 2. celsenin 1-2-3. oturumu, sanık Kamile Gülen Yeral:  

“Biz burada yaklaşık 200 kişiyiz.Yani birimizin mi tevsii tahkikat talebi hukuka uygun değil, birimizin ki mi? Ya bir tanesi ben olsam merak ederim yani. Bakıyoruz toptancı bir mantıkla bunu da reddediyorsunuz. Tanık getiriyoruz, ya ben merak ederim yani tanık olarak ne söyleyecek acaba, onu da reddediyorsunuz. Bu tabi bir keyfilik. Hukuk adına da çok ürkütücü.” 

  

11.10.2022 tarihli 2. celsenin 1-2-3-4. oturumu, sanık Ebru Altan:  

“Tamam ben o zaman şunu söyleyeyim. Tanıkları dinleseydiniz, tevsii tahkikat taleplerimize karşılık verseydiniz o zaman bu konuları ben burada savunmamın süresinden kısarak size açıklamak mecburiyetinde kalmazdım.” 

  

Yargıtay, dinlenilmesi talep edilen ve duruşmada hazır edilen tanıkların, 5271 sayılı CMK'nin 178. maddesi gereğince dinlenilmesi gerektiğini, bu hükme aykırı uygulamanın sanığın savunma hakkının kısıtlanması anlamına geleceğini ifade etmektedir: 

“Hukuk devleti, kişilere hukuki güven sağlayan, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı devlettir. Hak ve özgürlükler kullanılınca, yani yaşama geçince, anlam ve değer kazanırlar. Bu bağlamda savunma hakkı da şüpheliyi ve sanığı ilgilendirdiği kadar, bir gün şüpheli veya sanık konumuna düşebilecek olan toplumda yaşayan herhangi bir ferdi, dolayısıyla bütün toplumu ve yine adaleti sağlama yükümlülüğü bulunan Devleti de ilgilendirmektedir. Ceza muhakemesinin amacı, yargılama neticesi verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan hükmün doğru olmasını sağlamaktadır. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, yargı merciieri huzurunda kendisini savunma, müdafi yardımından yararlanma, susma, soru sorma, aleyhine olan işleme katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, kanun yoluna başvurma gibi hakları içermektedir. 

Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkanların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dahil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi halinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. (AiHM'nin Vidai/Belgium, 22.04.1992 tarihli ve 12351/86 Başvuru Numaralı kararı) 

Sanık ve müdafinin sözlü ve yazılı savunmalarında dile getirdikleri tanık dinletme taleplerinin reddi hâlinde; dosya kapsamıyla örtüşen, yeterli, makul, denetime elverişli ve objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek nitelikte gerekçe gösterilmelidir.” (YCGK, 2019/548 Esas, 2022/462 Karar numaralı ve 22.06.2022 T.) 

  

“Sanıklar müdafiin dinlenilmesini talep ettiği ve duruşmada hazır ettiği tanıkların, 5271 sayılı CMK'nin 178. maddesi gereğince dinlenilmesi gerektiği gözetilmeden sanıkların savunma hakkının kısıtlanması...” (Yargıtay 3. CD, 2017/11193 E, 2018/1501 K, 07.02.2018 T.) 

  

“...Sanık müdafiin 02.05.2016 tarihli celsede hazır ettiğini bildirdiği tanıklarının dinlenilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 178. maddesine aykırı davranılması...” (Yargıtay 14. CD, 2017/1941 E, 2017/3719 K, 06.07.2017 T.) 

  

“Sanığın savunma tanığı olarak bildirdiği ... ile ...'ın tanık olarak beyanları alınmaması suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 178. maddesine muhalefet edilerek savunma hakkının kısıtlanması...” (Yargıtay 3. CD, 2016/1870 E, 2016/15418 K, 05.09.2016 T.) 

  

“...sanık müdafii 13/04/2010 tarihli karar celsesinde daha önce mahkemeye dilekçe ile bildirilen tanıkları hazır ettiğini belirtmesine ve tanıkların duruşma salonu dışında hazır olmasına rağmen, mahkemenin bu tanıkları dinlemeyerek, CMK'nın 178. maddesine aykırı uygulama yaparak savunma hakkını kısıtlaması...” (Yargıtay 15. CD, 2012/ 20157 E, 2014/12633 K, 24.06.2014 T.) 

  

“Sanık müdafiinin 12.01.2007 havale tarihli dilekçesiyle dinletmek istediği tanıkların isimlerini bildirdiği 19.01.2007 tarihli oturumda da tanıkları hazır ettiği halde CMK. nun 177 ve 178. maddesi uyarınca hazır tanıkların dinlenilmesi gerektiğinin gözetilmemesi...” (Yargıtay 1. CD, 2007/8816 E, 2008/3763 K, 07.05.2008 T.) 

  

Yerel mahkemenin tarafsız ve hakkaniyetli bir yargılama yürütmediğinin bir başka göstergesi de, hiçbir savunma tanığını dinlemediği halde, tarafsızlığından şüphe duyulabilecek pek çok kişiyi sırf sanıklar aleyhine ifade vermiş olduklarından dolayı huzurda dinlemiş olmasıdır.  

Kural olarak tanık, olaydan etkilenmediği için tarafsız olduğu kabul edilir ve sanığın cezalandırılmasına yönelik irade taşımaz. Yani kural olarak taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Ancak yerel mahkemenin tanık olarak dinlediği kişilere baktığımızda, durumun bunun tam tersi olduğu kolaylıkla görülebilir. Örneğin; 

  1. Tanık Fulya Kandemir (Develioğlu) kendi beyanına göre 5 – 6 yıl boyunca sözde suç örgütü olarak yargılanan camiada bulunmuş birisidir. Davamızda sözde suç örgütü üyesi olarak yargılanan sanıklarla çektirdiği pek çok fotoğrafı bulunmaktadır. Nitekim, yıllar süren beraberlikleri neticesinde, aynı şirkette çalıştığı işvereni olan etkin pişman sanık Mehmet Murat Develioğlu ile tahliyesinden sonra evlilik yapmıştır.  

  1. Tanık Arzu Cevahir kendi beyanına göre 10 yıl boyunca sözde suç örgütü olarak kabul edilen camiada bulunmuş birisidir. 

  1. Tanık Hakan Fındıkoğlu kendi beyanına göre 12 yıl boyunca sözde suç örgütü olarak kabul edilen camiada bulunmuş birisidir. 

  1. Tanık Pervin Bıyıklıoğlu Özsoy 6 yıl boyunca sözde suç örgütü olarak kabul edilen camiada bulunmuşlardır.  

  1. Tanık Ufuk Özturgut kendi beyanına göre 11 yıl boyunca sözde suç örgütü olarak kabul edilen camiada bulunmuş birisidir. 

  

Tüm bunların yanı sıra mahkeme heyeti, hazırlık aşamasında ifadeleri alınmış ve iddianamede taraf olarak gösterilen 7 tanık ile tanık sıfatıyla dinlenmesini kendisinin resen talep ettiği 4 tanık olmak üzere toplam 11 tanığın dinlenmesinden keyfi olarak vazgeçmiştir.  

Bu kişilerle ilgili sorgu aşamasında ya da sonradan dosyaya yazılı olarak sunulanları da huzurda tartışmadan hüküm kurmuş ve kararına dayanak yapmıştır. Örneğin İbrahim Halil Aygüner, Ayhan Bedir, Fatma Arslan isimli kişiler resen tanık olarak ifadeye çağırılmıştır. Daha sonra heyetçe alınmış bir karar olmaksızın bu kişiler hakkında zorla getirme kararı çıkartılmış ancak gerekçesiz bir şekilde bu kişilerin dinlenmesi kararından rucü edilmiştir. Benzer şekilde gerekçesiz olarak Ayfer Ünlü isimli bir kişi resen tanık olarak çağırılmış, sonrasında yine gerekçesiz olarak bu karardan rücu edilmiştir. 

Mahkeme heyeti 25.02.2020 tarihli ara kararıyla etkin pişman sanıkların, 23.06.2020 tarihli ara kararıyla mağdur, müşteki ve tanıkların ifadelerinin CMK m.236 yollamasıyla CMK m.200/1 uyarınca sanıkların yokluğunda, sanıklar duruşmaya hiç getirilmeden alınmasına karar vermiştir. Buna karşı yapılan tüm itirazlara rağmen mahkeme heyeti anılan kararından dönmemiş ve tüm ifade işlemlerini sanıkların yokluklarında tamamlamıştır. Ayrıca yı̇ne yapılan tüm taleplere ve usulı̇ ı̇tı̇razlara rağmen bu ı̇fadelere daı̇r tutanaklar okunmamış, ı̇çerı̇ğı̇ anlatılmamış ve sanıklara bu konuda herhangı̇ bı̇r söz hakkı tanınmamıştır. Bu anlamda CMK m.200 açıkça ı̇hlal edı̇lmı̇ştı̇r. 

Mahkeme heyeti CMK m.236 yollamasıyla aldığı karar uyarınca ifadesini aldığı mağdurları tanık sıfatıyla dinlediğini kabul etmiştir. Ancak buna rağmen tanıkların dinlenmesine ilişkin hükümleri düzenleyen CMK m.52’ye aykırı davranmıştır. CMK m.236 yollamasıyla “tanık” olarak dinlenen bu kişileri ayrı ayrı dinlememiştir. Tüm mağdurlar aynı anda salonda bulunmuşlardır. Mahkeme heyeti ifade vermeyen tanıkları salondan çıkartmayarak açıkça usule aykırı bir yargılama yürütmüştür. 

  

SONUÇ OLARAK; 

Yerel mahkeme tarafından yürütülen yargılama boyunca (pek çok başka savunma hakkı ihlalinin yanı sıra) tanık dinleme bakımından müvekkilin ve diğer sanıkların adil yargılanma hakkı alenen ve tekraren ihlal edilmiş durumdadır.  

Gerek sayın Dairenizce hükmedilmiş olan, gerekse başka dairelerin içtihatlarına göre, sanığın lehine olan tanık beyanları hükme esas alınmasa bile, bu beyanlara hangi gerekçe ile itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmalıdır. Oysa yargılamayı yürüten yerel mahkeme tarafından kaleme alınan gerekçeli kararda bu konuda tek bir satır dahi açıklama yer almamaktadır. 

Kaldı ki YEREL MAHKEME, BIRAKALIM TANIK BEYANLARINI DİNLEYEREK HÜKME ESAS ALMAMAYI, NE YAZILI OLARAK DİNLENMESİ TALEP EDİLEN TANIKLARI, NE DE MAHKEME KAPISINDA HAZIR EDİLEN TANIKLARI HİÇBİR ŞEKİLDE DİNLEMEMİŞTİR. Bu şekilde yürütlen yargılamanın hukuki bir yargılama olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği aşikardır. 

Tüm bu gerekçelerle (ve teymiz taleplerimizde mevcut diğer tüm gerekçelerle) mevcut ceza kararlarının bozulmasını, dosyanın hukuki ve hakkaniyetli bir yargılama yapılması amacıyla yerel mahkemeye iade edilmesini, müvekkil ve diğer sanıkların derhal tahliyelerini saygılarımızla arz ve talep ederiz. 

Av. Mert Yetişir 

  

Daha yeni Daha eski