YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere, 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE 

DOSYA NO : 2024/365 E. 

SUNAN : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR 

KONU : Müvekkilin, mason diploması alması ve masonlarla görüşmeleri ile ilgili kendisine yönelik yapılan suçlama ve eleştirilerin temelsiz olduğuna dair açıklamaların yer aldığı dilekçemizin sunumudur. 

  

AÇIKLAMALAR: 

Müvekkil Adnan Oktar, kendisine yöneltilen, mason diploması aldığı ve masonlarla işbirliği içinde olduğu yönündeki suçlama ve isnatların asılsız olduğunu ve buradaki yöntemin bir tebliğ metodu olduğunun görülmesi gerektiğini bir dilekçe ile açıklamıştır. Müvekkilin bu konudaki açıklamalarını Sayın Dairenizin takdirine sunuyoruz.  

 

  

Tebliği Hakkıyla Yapmak İçin  
Firavunun Sarayına Gitmek Gerekir 

Peygamberler, Allah tarafından bir tebliğci olarak görevlendirildiklerinde, tebliği yakın çevrelerine ulaştırmakla yetinmediler. Onlar, kavmin önde gelenlerine ulaştılar. Dinden uzak olan kesimleri hedeflediler. Kendi dönemlerinde -HAŞA- ilahlık iddiasında olan, üstünlük taslayan, halkına zulüm ve korku ile yaklaşan kişilerin karşısına çıktılar. Kendilerine yöneltilen ölüm tehditlerine rağmen, tebliğlerini onların ortamlarına giderek yaptılar.  

Hz. Musa (as), Firavun'un sarayına gitti. Bu, Hz. Musa (as)'a, Allah'ın emriydi: 

"Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor." (Taha Suresi, 24) 

Hz. İbrahim (as), Nemrud'un sarayına gitti. Onların inşa ettikleri putlara kadar ulaştı, onları yerle bir etti. Onların sahte dinlerini tam olarak kalesinden vurdu. Onlara, putların hiçbir gücü olmadığını göstererek Allah'ı tanıttı. Ateşe atılma tehdidine rağmen tebliğini, onların ortamlarında yaptı.  

Sevgili Peygamberimiz (SAV) tebliğ yapmak için Ukaz panayırına gitti. Ukaz panayırı, çeşitli ticari faaliyetlerin yanı sıra, toplumsal ve kültürel çalışmaların, eğlence ve yarışmaların gerçekleştiği bir etkinlik alanıydı. Cahiliye dönemine ait tüm kültür ve anlayışların sergilendiği, cahiliye kadınlarının adetleri gereği yarı çıplak dolaştıkları, dans ettikleri, türlü eğlence ve şenlik ortamının yer aldığı bu panayırlara Peygamberimiz (SAV)'in ve sahabelerinin gidiş sebebi, burayı tebliğ için en uygun ortam olarak görmeleriydi. O insanlara, ancak onların ortamlarında ulaşılabilirdi. Ukaz panayırında dönemin en bilinen müşriklerine, ateşe hatta şeytana tapanlara, paganlara, Musevilere, Hristiyanlara, hatta o dönemde de sayıları çokça olan masonlara tebliğ yapılıyordu. Peygamberimiz (SAV) ve sahabeler, TEBLİĞDE ASLA AYIRIM YAPMIYORLARDI.  

Peygamberler, tebliğ için, Allah inancından en uzak ortamları, kişileri, kimi zaman özellikle kavmin büyüklenenlerini ve onların mekanlarını seçmişlerdir. Onları kendi huzurlarına çağırmamış, aksine onların bulundukları ortamlara kendileri gitmişlerdir. Peygamberler tebliğlerini, sadece kendilerini dinlemeye gelenlere veya ibadethanenin içindekilere yapmamışlardır. Camiye giden kişi zaten Müslümanlığı sevmiş, Allah'ın huzurunda alnını secdeye koymayı kabul etmiş kişidir. Tebliğde önemli olan, Allah'ı hiç tanımayan, İslam'ın güzelliklerini hiç bilmeyen veya İslam'ı bilen fakat kabul etmek istemeyen, Allah'a imanda zorlanan, inkar içinde olan kesimlere ulaşabilmektir. Allah'ın ayetlerini her kesimden insanın bilmeye hakkı vardır. Yaşam şekli ve yetiştiği çevre nedeniyle Allah'ın varlığından ve ayetlerinden uzak kalan ve yakınlaşmak için hiçbir yolu olmayan insanlara MÜSLÜMANLAR ULAŞMAYACAKSA BAŞKA KİM ULAŞACAKTIR?  

Bir kaynakta doğru tebliğ metodu şu şekilde tarif edilmiştir: 

"Tebliğ 'bir haberi veya bilgiyi duyurmak' demektir. Hz. Peygamber kendisine gelen her ayeti insanlara duyurmakla görevliydi. (Maide, 67; Rad, 40; Hud, 57) Bizim bugün üzerinde düşünmek istediğimiz şey ise Peygamberimiz’in bu tebliğ için seçtiği mekânlardır. Vahyin ilk günlerinden itibaren Peygamberimiz MÜŞRİKLERİ TOPLAYARAK (Ebû Kubeys tepesine çağırması, kendi evinde yemek davetleri vermesi, gelen her ayeti müşriklere okumak üzere birisini Kâbe’ye yollaması vs.) onlara hitap etmiş, ayrıca onları TOPLUCA OTURDUKLARI YERLERDE ziyaret etmişti. ÇARŞI, PAZAR, PANAYIR gibi insanların topluca bulunduğu her yeri tebliği için kullanmıştı. 

Biz tebliğ için nereye gidiyoruz? Camiye. Oysa camide yaptığımız tebliğ değildir. Olsa olsa vaaz ve irşattır. TEBLİĞ, ALLAH'IN SÖZLERİNİ CAMİYE HİÇ YOLU DÜŞMEYENE ULAŞTIRMAKTIR."[1] 

Allah'ın sözlerini, camiye hiç yolu düşmeyene ulaştırabilmek için, TEBLİĞİ BU KİŞİLERİN ORTAMINA GÖTÜRMEK GEREKİR.  

MASON DİPLOMASI ALARAK MASON LOCALARININ İÇİNE KADAR GİRMEMİZİN, ORADA BULUNAN MASONLARLA DOĞRUDAN BAĞLANTI KURMAMIZIN SEBEBİ İŞTE BUDUR. Masonluk, dünya çapında etkili bir yapılanma olduğundan ve tarih boyunca dinden uzak hatta dine karşıt topluluklar olarak tanındıklarından, onlara dini tanıtmak, onları İslam'ın güzellikleri ile tanıştırmak ve dindar hale getirmek gerekli ve önemlidir. Bunun da tek yolu onların mekanlarına, onların dünyalarına ulaşabilmek, içlerine aldıkları, güvendikleri birinin tebliğini dinlemelerini sağlamaktır. Hz. Musa (as) Firavun'a gitmeseydi, Hz. İbrahim (as) Nemrut'a gitmeseydi, yapacakları tebliğ hiçbir zaman onlara ulaşamayabilirdi. Tebliğin amacını ve yerini bulabilmesi için tebliği bu kişilerin kendi mekanlarına götürmek gerekir. 

Bizler Müslümanız. Tebliğde; o ateisttir, bu masondur, şu inkarcıdır diyerek ayırım yapamayız. Allah'ın güzeller güzeli dinini herkese iletmek, herkese ulaşmak gerekir. ÇÜNKÜ İSLAM, HERKESE TEBLİĞ EDİLMESİ GEREKEN BİR HAKİKATTİR; BİR NİMETTİR. Tebliğde kişi ayırımı yaparsak, sadece Müslümanları tercih edip olayın kolayını tercih edersek bu Kuran'a uygun olmaz.  

Sadece cami cemaatine vaazlar yapmak ve bunu tebliğ olarak görmek, takva alameti değildir. Bu Müslüman toplulukların gözüne girebilmek ve dindar görünebilmenin kolay yoludur. Tebliğ adına asıl yapılması gereken şey, ateistlere, dinsizlere, Hristiyanlara, Musevilere, deistlere, kısacası her kesimden insana ulaşmanın yollarını bulabilmek ve İslam'ın güzelliğini onlara tanıtabilecek bir azim ve yetenek içinde olmaktır. Ahirette Rabbimize hesap verirken, tebliğ görevimizi hakkıyla yerine getirdiğimizi ancak bu şekilde söyleyebiliriz.  

 

  

Sonuç: 

Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.26.02.2024 

Adnan Oktar müdafi,  

Avukat Mert Yetişir 

 

 

  

Daha yeni Daha eski