YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2024/365 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Müvekkil Adnan Oktar’ın temel hak ve özgürlükleri kısıtlayarak yasakları yaygınlaştıran baskıcı ülkelerin ekonomilerinin olumsuz etkilendiği ve refah seviyelerinin düştüğünü açıkladığı dilekçesinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Bugün demokrasi sadece siyasal bir yönetim biçimi olarak görülmemektedir. Hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, adalet, toplumsal barış gibi unsurlar ile birlikte bir bütün olarak ele alınmaktadır. Demokrasinin bütünleyici faktörleri olarak nitelendirilen bu kavramlar artık pek çok siyasetçi, akademisyen ve ekonomist tarafından ülkelerin refah seviyeleri ve kalkınmaları ile ilişkilendirilmektedir. Bu ilişki bazen tek yönlü kurulsa da iki yönlü olduğunu gösterir veriler de mevcuttur.
Sivil özgürlükler ve politik haklar ile ekonomik özgürlükler arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Ekonomik yönden özgür olan ülkelerde, politik hakların ve sivil özgürlükler teşvik edilirken, politik haklar ve sivil özgürlükler yönünden özgür olan ülkeler de zaman içerisinde ekonomik özgürlüklerin sağlanmasında önemli gelişmeler kaydetmektedir. ([1])
Demokrasinin ve Özgürlüklerin Güçlü Olduğu Ülkelerin Ekonomileri de Güçlü Olur
Emeritüs profesör ünvanına sahip olan ünlü ekonomistlerden Thomas Gale Moore özgürlükler ile ekonomi arasında karşılıklı olarak çift yönlü bir ilişki kurmaktadır. Moore’a göre Ekonomik özgürlükler sonucunda, ekonomik büyüme ve gelişmede artışlar ve hayat standardında yükselmeler sağlanmaktadır. Özgürlük büyümeyi sağlarken, büyüme özgürlüğü geliştirmekte ve özgürlük beraberinde daha fazla büyümeyi getirmektedir. ([2])
Yön ilişkisi nasıl kurulursa kurulsun politik haklar ve sivil özgürlükler alanında daha iyi olan ülkelerin ekonomik özgürlük düzeylerinin de yüksek olduğu açık bir gerçektir. Bu gerçek bir akademik yayında “Demokrasinin temel unsurlarından olan politik hakların, sadece sivil özgürlüklerin temin edilmesinden ziyade, iktisadi güvenliği geliştirmeye yardımcı olarak, ekonomik özgürlüklerin sağlanmasında da önemli katkısı bulunmaktadır.” ([3]) denilerek dile getirilmektedir. Sosyalizmi terk eden ülkeler içerisinde en başarılı ekonomik performans gösterenlerin, en demokratik olanlar olması bu tespiti doğrulamaktadır.
Ekonomi ve finans uzmanı Rukmani Gounder ve filozof Vilophanh Xayavong Yeni Zelanda’da yaptıkları bir çalışmada demokrasinin kökleşmesinin bir ülkedeki politik düzen ve kurumsal yapıların ekonomik gelişmeye katkısı artırdığı gibi, demokrasinin bir sonucu olarak, ekonomik özgürlüğün de kaynak tahsisi, üretim ve verimlilik açısından ekonomik gelişmeye katkısı bulunduğunu tespit etmişlerdir. ([4])
Bir başka çalışmada, demokratik rejimlerde, yenilik ve teknik değişimlerin otokratik rejimlere kıyasla daha hızlı ve daha iyi gerçekleştiğini ifade edilmiştir. Bunun nedeni ise, politik hakların ve sivil özgürlüklerin oluşturduğu resmî yapıların, bilgi yayılımında ve bilginin elde edilmesinde daha az sınırlamalarda bulunmasını ve böylelikle daha kaliteli yatırımların yapıldığı ortamın oluşması olarak açıklanmıştır. ([5])
Demokrasi ve hukuk devleti tam olarak işler halde olması ifade özgürlüğü ile çok partili seçim imkanı sağlayarak, insan haklarını ön planda tutulmasını ve kuvvetler ayrımı gibi özgürlükçü değerlerin güçlenmesini teşvik eder. Bunlar da politik güçlerin değişmesinde şeffaf kurallar oluşturup gayri meşruluğu önler. Ülkedeki özgürlük iklimi, serbest bilgi akışı, istikrarlı bir yatırım ortamı sağlayıp ulusal enerji ve kaynakların ülkeye mobilizasyonunu hızlandırarak da ekonomik büyüme ve gelişmeyi artırmaktadır. Özgürlükten istifade eden basın organları vasıtası ile doğal afetler veya kıtlık gibi toplumsal felaketleri önlemede ve haber almada daha etkin olmayı da sağlar.
Bir akademik çalışmada Demokrasi ile ekonomik gelişme arasındaki ilişki hakkında şu tespitler yapılmıştır:
Sosyal faaliyeti suistimali engelleyecek hesap verme mekanizmasını iyi işletebilmesi, toplumsal çatışmaları önleyip siyasi istikrar sağlaması, uzun dönemli ekonomik performansı özendirici sosyal altyapı ile fiziki sermayeyi geliştirmesi, gündelik hayatı belirli bir yapıya kavuşturarak belirsizliği önlemesi, fiziksel ve beşeri sermaye birikimi ile teknolojik gelişme için ön ayak olması, AR-GE faaliyetleri yönelterek verimliliği artırması ve teknolojik, ilerlemenin sağlanması, yeni fikirlere açık bir kültür oluşturarak başka ülkelerde geliştirilen teknolojik gelişmelerin kolayca benimsemesi, makroekonomik istikrarı sağlamada, piyasaları denetlemede, sosyal güvenliğin oluşmasında ve sosyal ve politik sorunları çözmedeki etkinliği, müteşebbisleri sermaye biriktirme yolunda motive etmesi, sermaye birikiminin artması uzun vadeli ekonomik büyümeye yol açacaktır.([6])
Aksi duruma bakıldığında yani az gelişmiş ülkelerin siyasi özellikleri incelendiğinde, genellikle gelişmiş batı demokrasilerinden farklı olarak, siyasi gücün nispeten küçük bir kesimde (geleneksel prensler ve şeyhler, yüksek rütbeli askeri amirler, kıdemli idareciler, genel cemiyet yöneticileri, toprak ağaları, büyük iş adamları vs.) bulunduğu görülür ([7]). Ayrıca çoğulcu demokrasiyi benimseyen büyük bir kesime karşın bir kesimin az gelişmiş ülkede farklı siyasi mekanizmalar aramakta olduğu, kimi zaman anayasa dahil, yazılı hukuk kurallarına uymadıkları sık görülen bir durumdur. ([8])
Demokratik sistemin geçerli olduğu ve hukukun tam işlediği yönetimlerde, iyi yönetemeyen idarecilerin, seçimler vasıtasıyla değiştirilmesi mümkün olmasına karşın, otokratik sistemlerin geçerli olduğu yönetimlerde iyi yönetemeyen idarecilerin değiştirilmesi ya mümkün olmaz ya da çok zor olur. Otokratik yönetimlerde iç güvenlik ve savunma harcamalarını çok yüksek tutması neticesinde, verimli yatırım alanlarına aktarılabilecek kaynaklar, verimsiz kullanılmaktadır ([9]).
Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetleri benzeri otokrasilerde rekabet yanlısı iktisat politikalar devreye sokulamamakta bu da verimliliğin düşük olmasına yol açmaktadır. Bu yönetimlerde kamu zengin ve güçlü iken halkın yönetimdeki etkisi zayıf ve yoksuldur. Hukuk ve demokrasi tam işlemediği için de bu durumu değiştirecek adımları atmak imkânsız hale gelmektedir. Bu tarz ülkelerde otokratik yöneticilerin ekonominin genel performansını en üst düzeye çıkarmaya yönelik bir ilgileri bulunmamakta ([10]) bu nedenle ülkelerin olumsuz ekonomik görünümleri de sabit kalmaktadır.
Bu ülkelerde kişilerin yönetime katılması da son derece kısıtlıdır. Oysa yönetime katılım kolaylaştıkça yaşanacak özgürlüklerin yaygın olmasının neticesi olarak ortaya çıkacak bu da demokrasi ve huzurlu bir yaşamı besleyecektir. Beşkaya ve Manan’ın belirttiği üzere, demokrasilerde kişiler ile toplumun devlet yönetimine katılımı ve yönetimi desteklemesi önemli olduğu için, demokrasilerde kişilerin mülkiyet hakları güvence altına alınmakta, eğitim düzeyi yükseltilmekte, bireylerin daha huzurlu bir yaşam sürmeleri sağlanmakta ve kişilerin yaşam standartları yükseltilmektedir. Böylelikle bir toplumda hak ve özgürlükler temin edilerek üretimde verimlilik artışlara sağlanmakta ve ekonomideki yatırım stokunda artış gözlenmektedir. ([11])
Alman Kalkınma Politikası Enstitüsü (DIE) Başkanı olan siyaset bilimci Jörg Faust, 1975-2000 dönemi açısından 81 gelişmekte olan ülke ve OECD ülkeleri için yaptığı ampirik çalışmasında, demokrasinin toplam iktisadi üretkenliği pozitif yönde etkilediği sonucuna ulaşmıştır. ([12])
Demokratik kurumlar, bir dizi kanallar vasıtasıyla ekonomik büyümeyi etkiler. Demokrasinin ekonomik büyümeyi etkilediği kanallar; politik istikrar, yönetim kalitesi, yönetimin (kamunun) genişliği, beşeri sermaye birikimi, gelir eşitsizliği ticari açlık ve fiziki sermaye birikimidir.([13]) Demokrasi ve hukuk devletinin sağlıklı olduğu ülkelerde bu kanallar ekonomik gelişimi güçlendirecek yönde çalışmaktadır.
Ekonomik büyüme için mülkiyet hakkı ve hukukun üstünlüğünün olması gereklidir. Çünkü beşerî ve fiziki sermaye tasarrufunun yapılması ancak bu faktörlerin olması durumunda geçerli olacaktır. ([14]) İnsanların mallarına birikimlerine el konulduğu bir ülkede dışarıdan sermaye girişi yavaşlayacak ve yeni yatırımlar yapılmayacaktır. Soruşturmalar ve tutuklamalar yaygınlaştığında ise aydınlar ve beyaz yakalılar ülke dışına göç yollarını arayacak sonuçta otoriterleşme nedeniyle beşerî ve fiziki sermaye kıtlığı ülke ekonomisini kötüleştirecektir.
Birçok bilim insanına göre, özgürlükçü demokrasiler neticesinde oluşan ifade ve örgütlenme özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, çok partililik ve seçimler, insan haklarının korunması ve güçler ayrımı gibi unsurlar neticesinde, iktisadi gelişmeye yönelik kurumsal koşul ve süreçlerin meydana gelmesi söz konusudur. ([15]) Böylece demokrasi ekonomik büyümeyi direkt etkilemese dahi, ekonomik büyümenin sağlanması için kurumsal bir zemin hazırlanmaktadır.
Tarihte demokrasi ile ekonomik büyüme ilişkisini gösteren pek çok örnek mevcuttur. Bunların en eskilerinden birisi Atina ile Sparta’dır. Atina ekonomisinin Sparta ekonomisinden daha güçlü olması, Atina’nın esnek bir demokrasiye sahip olmasına bağlıdır. ([16]) Tarihi diğer bir örnek Güney Kore için verilebilir. Güney Kore’nin düşük kişi başına gelirden, ABD’deki kişi başına gelir seviyenin dörtte biri kadar gelir artışı sağlaması ile askeri tek partili diktatörlükten nispeten, iyi işleyen bir seçim demokrasisine kavuşması hemen hemen aynı zaman aralığına rastlamaktadır. ([17])
Demokratik ülkelerde kamunun aydınlatılması ile yolsuzluğu demokratik olmayan ülkelere göre daha düşük olması arasında da güçlü bir ilişki vardır. Bu ilişki şeffaflığın demokrasiyi tamamlayıcı etkisi olması nedeniyle mevcuttur. Demokrasi şeffaflığı beraberinde getirirse, diğer koşullar sabitken, demokratik sistemin geçerli olduğu piyasaların, tam rekabet piyasasına yaklaşacağını söylemek mümkündür.
Siyaset bilimci Jörg Faust’un belirttiği üzere, otokratik yönetimler egemenliğe katılımı sağlayan rekabet yanlısı düzenlemeleri dışlayarak, büyük bir çoğunluk pahasına, küçük bir grubun rant sağlamasına neden olmaktadır. ([18]) Demokrasi ve hukukun üstünlüğü bu tip ihlallerin önüne geçilmesini ve yönetimin kontrol edilebilmesini daha kolay bir hale getirmektedir. Bunun nedeni ise politikacıların düzenli aralıklarla kontrollere tabi tutulmasının yanında, muhalefet partilerinin alternatif olarak sunulmasıdır. ([19])
Özet olarak; iktisatçılar, ekonomik büyüme ile demokratik kurumlar arasında yakın ilişki olduğunu, demokratikleşmenin ekonomik büyüme ve GSYH artışı sağladığını, demokrasilerde ekonomik büyüme oranının otoriter rejimlerden daha yüksek olacağını, uzun vadede daha yüksek oranlarda kalıcı hale geldiğini; medeni hak ve özgürlüklerin en önemli demokratik faktör olduğunu ve AB’ye katılan Doğu Avrupa ülkelerinin ve Güney Kore’nin demokrasi sayesinde ekonomik gelişme kaydettiklerini ortaya koymuşlardır.
Demokrasilerin olmazsa olmazı hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlüklerdir. Dolayısıyla bunlar ile ekonomi arasında da bir ilişki vardır. Çünkü; Hukukun üstünlüğü ile temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması kişilerin girişimciliğini artırırken ülkeye ve sisteme güveni güçlendirecek, hesapverirlik nedeniyle kamu adına karar alanların sorumluluk bilincinin yükselecek, ekonominin gereklerine uygun sağlıklı kararları zamanında alınacak, yöneticiler kendilerine tanınan yetkileri amaca uygun olarak kullanarak ve suiistimallerden çekineceklerdir.
Türkiye’nin Görünümü
Türkiye’nin ekonomik durumu ile bütünleyici faktörler arasındaki bağlantıyı görmeyi sağlayacak ilk kriter BM tarafından kullanılan insani gelişim endeksidir. Kısaca İGE olarak isimlendirilen insani gelişim endeksi ülkelerin gelişmişlik seviyesini belirlemek için kullanılan en önemli kriterlerdendir. İGE Dünyadaki ülkeler için yaşam uzunluğu, okur yazar oranı, eğitim ve yaşam düzeyi doğrultusunda hazırlanan bir ölçümdür.
Gelişmiş ülkelerin çoğunun IGE puanı 0,8 veya üzerindedir ve bu da onları çok yüksek insani gelişme kademesine yerleştirir. Bu ülkeler; istikrarlı hükümetlere, yaygın ve karşılanabilir eğitim ve sağlık hizmetlerine, yüksek yaşam beklentisi ve yaşam kalitesine ve büyüyen, güçlü ekonomilere sahiptir. Bunun aksine, dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin IGE puanları 0.55’in altında olan ülkeler; istikrarsız hükümetler, yaygın yoksulluk, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği ve yetersiz eğitimle karşı karşıyadır. Ayrıca bu ülkeler, düşük gelir ve düşük yaşam beklentisi ile yüksek doğum oranlarına sahiptir.
Tablo: İnsani gelişim Endeksine göre ülkeler
İnsani Gelişim Endeksi En DÜŞÜK 10 Ülke | İnsani Gelişim Endeksi En YÜKSEK 10 Ülke | ||
Güney Sudan | 0.385 | İsviçre | 0.962 |
Çad | 0.394 | Norveç | 0.961 |
Nijer | 0.400 | İzlanda | 0.959 |
Orta Afrika Cum. | 0.404 | Hong Kong | 0.952 |
Burundi | 0.426 | Avustralya | 0.951 |
Mali | 0.428 | Danimarka | 0.948 |
Mozambik | 0.446 | İsveç | 0.947 |
Burkina Faso | 0.449 | İrlanda | 0.945 |
Yemen | 0.455 | Almanya | 0.942 |
Gine | 0.465 | Hollanda | 0.941 |
Tablonun solunda yer alan IGE’si düşük ülkelerin tamamı demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler konusunda diğer ülkelere kıyasla çok geridedirler. Bu ülkelerin bir diğer ortak özellikleri ise kadına şiddetin yaygın olmasıdır. IGE’si yüksek ülkeler ise demokratik temsil, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler alanlarında dünyanın en önde gelen ülkeleridir. Bu ülkelerde kadına şiddet yok denecek kadar az olup, toplumun her alanında görev alabilmekte, kıyafet ve yaşam tarzlarında bir kısıtlama gözlenmemektedir.
“İnsani gelişim endeksi” dikkate alındığında Türkiye’nin uzun süre bu kriterde olumlu bir gelişme gösterdiği göze çarpmaktadır. Ancak 30 yıl boyunca gösterilen yükseliş 2018 yılında duraksamış ve aşağı doğru bir seyir izlemeye başlamıştır.
2018’in bir dönüm noktasıdır. Ancak bunun nedenleri hakkında söylenebilecek şey çoktur. Döviz krizi, pandeminin etkisi ile beraber uluslararası platformlarda sıkça dile getirilen demokrasinin kalitesinin düşmesi, hukuka olan güvenin azalması, ülkede değişen sistemin de etkisi olabilir.
Nitekim Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün 2023 yılı için hukukun üstünlüğü, haklar, temsil ve katılım gibi dört ana kategoride demokratik değerleri analiz eden bir rapor hazırlamıştır. Rapora göre Türkiye Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada yer almıştır. Yani Avrupa’da Rusya’nın gerisindedir. Türkiye raporda Avrupa’da “demokratik olmayan” Azerbaycan, Belarus, ve Rusya ile birlikte demokratik olmayan ülkeler arasında gösterilmiştir. ([20])
Tablo: Avrupa’da Demokrasinin Durumu (2022)
Ülkelerin Kategorilere göre sıralamadaki yerleri | ||||
Ülke | Hukukun üstünlüğü | Temel haklar | Temsil | Katılım |
Danimarka | 1 | 1 | 2 | 1 |
Norveç | 2 | 5 | 7 | 5 |
Almanya | 3 | 2 | 6 | 10 |
Finlandiya | 6 | 7 | 8 | 2 |
İsveç | 5 | 8 | 1 | 13 |
İsviçre | 4 | 3 | 21 | 16 |
Belçika | 13 | 4 | 15 | 11 |
İrlanda | 11 | 12 | 25 | 3 |
Lüksemburg | 8 | 6 | 28 | 14 |
Türkiye | 148 | 129 | 112 | 139 |
İngiltere merkezli araştırma ve analiz şirketi Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından yapılan değerlendirmede ([21]) Türkiye, Demokrasi Endeksi'nde 2022 yılında 167 ülke arasında 103'üncü sırada yer almıştır. 10 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Norveç, 9,81 ile listenin zirvesinde bulunuyor. Afganistan 0,32 puanla sonuncu olduğu sıralamada Türkiye'nin ortalama puanı 2012'deki 5,76 seviyesinden 2022'de 1,41 puan düşerek 4,35'e gerilediği görülmektedir.
Ülkeler, 'tam demokrasi', 'kusurlu demokrasi', 'hibrit (karışık/melez) rejim' ve 'otoriter rejim' olarak dört kategoriye bölündüğü endekste Türkiye’ye hibrit rejimler kategorisinde yer verilerek otoriterleşmenin giderek arttığı açıklaması yapılmıştır. Listede Benin, Nijerya, Fildişi Sahili, Pakistan ve Moritanya Türkiye’yi takip eden ülkeler olarak verilmiştir.
Türkiye’de ekonominin durumunu demokrasi faktörleri ile açıklamaya yardımcı olacak bir diğer öğe ülkedeki mahpus sayısı ile ilgilidir.
Türkiye Avrupa’da hapishanelerdeki mahpus sayısının ve oranının en yüksek olduğu ülkedir. Türkiye’de 100 bin kişiden 356’sı hapishanelerde bulunuyor. Bu oran Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise 106. Buna göre Türkiye’de hapishanelerdeki mahpus oranı AB’nin 3,4 katı. Türkiye aynı zamanda Avrupa'da cezaevlerinin en kalabalık olduğu ülke. Avrupa’da mahpus oranı Türkiye’ye en yakın ülkeler Macaristan ve Polonya. Her iki ülke de yakın zamana tam demokrasiden hızla uzaklaşmakla suçlanıyordu. Avrupa’da Finlandiya 51 kişi ile Finlandiya ve 100 binde 39 kişi ile İzlanda’ya ait. Her ülkenin hem demokrasi indeksleri hem de refah seviyeleri de üst sıralardadır. Resmi veriler Türkiye’de hapishanelerde bulunan hükümlü ve tutuklu sayısının son yedi yılda rekor seviyede arttığını göstermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu ve Adalet Bakanlığı verilerine göre 2011 yılında ceza infaz kurumlarındaki mahpus sayısı 128 bin iken bu sayı 2022 sonunda 341 bine yükselmiştir. ([22])
Yukarıdaki tablodan da anlaşıldığı gibi Türkiye’nin uğradığı 1980 darbesi sonucunda demokratik yönetimin çökmesi ile 1975’li yıllarda Freedom House Endeksi tarafından yayınlanan Politik Haklara sahip olma derecesi 2 ve Sivil Özgürlük derecesi 3 olarak belirlenmiştir. Yine Politiy Demokrasi endeksi 9 ile cumhuriyet tarihi boyunca ilk ve halihazırda da son defa dünyada özgür ülkeler arasına girmiştir. Bu yıllarda Türkiye’nin ekonomik büyüme hızı %8, enflasyon oranı %10.1, kişi başı GSYİH’si 1184$ ve GSYİH’si 36797.5$ iken 1980 darbesi ile Türkiye’nin ekonomik gelişmesi düşüşe uğramış ve büyüme oranı %8’den %-2.8’e gerilemiş yine enflasyon oranı %10.1’den %107.2’ye yükselmiştir. Demokrasi endeksleri ile politik ve sivil özgürlükleri de düşmüştür.
1960, 1971, 1980 dönemi askerî yönetimin başa geçmesiyle birlikte, elde edilen verilerden yola çıkılarak şu sonuca ulaşılabilir: Türkiye’de yaşanan demokratikleşme sürecinde dönemler itibariyle yaşanan darbe deneyimleri ekonomik göstergelerin mevcut düzeyinin altına inmesi ile ekonomik göstergelerin başta enflasyon ve kişi başına düşen gelir düzeyi olmak üzere etkilemiştir. Ayrıca demokrasi endeksi göstergeleri bakımından da gerilemeye yol açmıştır.
Bu somut veriler dikkate alındığında Türkiye hakkında ortaya çıkan gerçek şöyledir. Türkiye 20 yıl kadar önce iyi bir ivme yakalamış demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü alanlarında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bu dönemde Türk ekonomisinde de büyüme, kişi başına düşen gelirin artması enflasyonun düşmesi gibi olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Ancak bir müddet sonra iyi giden göstergeler durağanlaşarak kötüye gidiş başlamıştır. Bu noktada ekonomik kötüye gidişe demokrasinin ve hukuk devletinin zayıfladığını gösteren verilerin eşlik etmesi son derece anlamlıdır.
Araştırmalardan elde edilen sonuçlar doğrultusunda, Türkiye’de ve Dünya’da demokratikleşme sürecini tamamlamış ülkelerin demokrasi öncesi ve sonrası ekonomik göstergeleri kıyaslandığında da görüldüğü gibi demokratikleşme sürecini tamamladıktan sonra bu ülkelerin ekonomisi büyümüştür. Ayrıca insanî gelişmişlik düzeyleri de artarak gelişmişlik seviyeleri yükselmiştir
Buradan sonuç olarak hukuk devleti olma, temel hak ve özgürlüklerin korunması, adaletin tesis edilmesi, toplumsal barışın korunması gibi demokrasinin tamamlayıcı faktörlerini yeniden güçlendirmeden sadece iktisadi tedbirler ile refah artırma ve yüksek kalkınmayı sağlama mümkün görünmemektedir. Pek mümkün görünmese de demokrasinin tanımlayıcı faktörler ihmal edilerek ülkede refah ve kalkınma sağlansa bile bununla Türk toplumu bununla mutlu olacak mıdır?
Diğer yandan zengin ama demokratik yönden özürlü, temel hak ve özgürlükleri sağlamada yetersiz bir ülkenin uluslararası toplumda özellikle batı demokrasilerinin gözünde bir özgül ağırlığı olmayacaktır.
Türkiye vatandaşlarını mutlu etmek ve güçlü bir devlet olmak istiyorsa her iki kulvarda da başarılı olmak zorundadır. Dünya mutluluk endeksinde ilk on ülkenin aynı zamanda demokrasileri en güçlü ülkeler olması Türkiye için iyi bir örnektir.
Mutluluk endeksinde son sıralarda yer alan Afganistan, Ruanda Botswana, Lesotho, Malawi gibi ülkelerde demokrasinin, özürlüğün olmaması ve temel hak ve özgürlüklerin son derece kısıtlı olduğu fakir ülkelerden oluşması bizim için de önemli bir mesaj niteliğindedir.
Bir önceki raporda 104'üncü sırada yer alan Türkiye sekiz basamak gerileyerek 146 ülke içinde 112'nci sırada yer alması ülkemizin sadece ekonomik iyileşmeye değil, demokrasi ve temel özgürlüklerin güçlendirmesine de çok ihtiyacı olduğunu göstermektedir. ([23])
Baskı ve Zulme Dayalı Sistemlerin Getirdiği Mutsuzluk
Ülkeleri ekonomik yönden etkileyen “hukuk devleti olma, temel hak ve özgürlükler, sevgi, anlayış ve merhamet” gibi tamamlayıcı faktörlerin sonuçlarını ülkelerin zenginliği, refahları ve kalkınma oranları etkilese de bunların aslında insanların memnuniyeti ve mutlulukları ile bir bütün teşkil ettiği göz önüne alınmalıdır. Sözgelimi Çin’de ya da Sovyetler Birliği ekonomilerinde otoriter yönetimler kısa sürede büyük bir ekonomik gelişme ve kalkınma sağlamışlardır. Ne var ki buna karşın Sovyetler’deki ve Çin’deki insanların memnuniyet ve mutluluk oranlarında artış olduğunu söylemek mümkün değildir.
Brunei Sultanlığı veya Körfez ülkelerinin vatandaşları zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının etkisi ile yüksek bir gelir seviyesine sahiptirler. Buna karşın bu ülke vatandaşlarının yönetimler hakkında söz söyleme hakları oldukça kısıtlıdır. Kadınların erkeklerle Avrupa ülkelerindeki gibi eşit haklara sahip olduğu da söylenemez. Bu ülkeler sanat ve bilimde de batıdakiler ile rekabet edemeyecek kadar geridir.
Bu nedenle ülke vatandaşlarının durumlarının salt maddi değerlere endekslenmediği “insani kalkınma” olarak nitelenen yeni bir ölçü kullanılır olmuştur. Buna göre insani kalkınma için katılım, şeffaflık, ayrım yapmama, yetki verme, insan hakları ile bağlantı gibi kriterler ([24]) konmuş ise de bunların da vatandaşların memnuniyeti ve mutluluğunu sağlamada yeterli kabul etmek mümkün değildir.
Bu durumda GSYH ya da ihracat rakamlarını artırmak, yüksek büyüme oranları tutturmak veya düşük enflasyonu sağmak ülke vatandaşlarının memnuniyetini sağlamaya veya mutluluklarını arttırmak ile eş anlamlı olmadığını söylemek mümkündür.
Özünde sevgiyi, şefkati ve merhameti ve adaleti gözetmeyen yönetimlerin ellerinde hangi kaynaklar olursa olsun, hangi ekonomik programı uygularlarsa uygulasınlar ülkelerindeki insanların huzur ve yaşam kaliteleri artmamaktadır.
Allah yeryüzünde insanlar arasında adalet özgürlük, anlayış ve sevginin hakim olduğu yerlerde bereket, mutluluk ve huzurun hakim olduğu bir düzen kurmuştur. Kuran ayetlerine bakıldığında orada ekonomik modeller veya kalkınma programları görülmez. Buna karşın Allah insanlardan adil olmalarını, yalan yere şahitlik yapmamalarını, baskıcı olmamalarını, inançlara özgürlük tanımalarını, zayıflara destek olmalarını istemektedir.
Kuran'daki İslam; demokrasidir, özgürlüktür, sevgidir, huzurdur, adalettir. Kuran'daki İslam, "Allah, barış yurduna çağırır" (Yunus Suresi, 25) ayeti gereği BARIŞI GETİRİR; "onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir" (Al-i İmran Suresi, 134) ayeti gereği ÖFKEYİ DURDURUR, BAĞIŞLAMAYI ÜSTÜN GÖRÜR. Kuran'daki İslam, "Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin" (Ğaşiye Suresi, 21-22) ayetlerinde olduğu gibi DEMOKRASİDİR. Kuran'daki İslam'da KADIN, narindir, kıymetlidir, üstün tutulur, bir ÇİÇEĞE benzetilir. (Al-i İmran Suresi, 37) Kuran; bilimi, estetiği, sanatı (Hz. Süleyman'ın sarayı – Neml Suresi, 44), güzelliği anlatır. Kuran, yaratılmış tüm varlıkları sevmeyi anlatır.
Kuran’da Allah’ın bu istek ve tavsiyelerine uymayan kavimlerin durumu da ibret olarak aktarılmaktadır. Firavun’un kavmi, Nuh ve Lut kavmi, Ad, Semud, Sebe, Eyke ve Tubba kavimleri bunlardan bazılarıdır. Hemen tamamı zengin olan ve bu kavimler zamanlarının dünyanın önde gelen güçlerindendir. Ne var ki onların bu özellikleri insanlar üzerinde baskıcı olmaları nedeniyle yeryüzünden silinip gitmelerine engel olmamıştır.
Bu akıbetlerin ışığında günümüz dünyasına bakılacak olursa gelişmelerin pek çok Müslüman ülkede benzer şekilde yaşanmaktadır. Sözgelimi Afganistan’da herkes yönetimin koyduğu çok sayıda yasağa uymaya zorlanmaktadır. Ülke içinde bu yasaklara uymayanlar şiddetle cezalandırılırken, ülke dışında benzer yasakların olmadığı ABD ve Avrupa ülkeleri dinsiz olarak görülür. Buna karşın Afgan yönetimi dinsiz gördüğü bu ülkelerden maddi yardım istemekten de kaçınmaz. Çünkü ülkeye işsizlik ve yoksulluğun hakim olduğu için ekonomik olarak bunlara muhtaçtırlar.
Başka bir boyutuyla benzer bir durumu Mısır’da da görmek mümkündür. Dini taassubun oldukça güçlü olduğu bu ülkede Mısır halkı açık giyinemez, özgürce dans edip eğlenemezken gelir getireceği düşüncesi ile karşı durulan giyim tarzına sahip batılı turistlerin ülkeye gelmeleri devlet eli ile teşvik edilir. Mısır hükümeti ve halkı her yıl ABD’den gelecek yardımı bekler.
Dini bağnazlığın yanında ideolojik bağnazlığın hüküm sürdüğü ülkeler de ekonomik yetersizlikler yaygındır. Geçmişte Maoizmin tüm şiddeti ile uygulandığı dönemde Çin’de açlık yüzünden büyük kitlesel göçler yaşanmıştır. Küba ve Kuzey Kore ise bu konuda günümüzün en bilindik örneklerindendir. Ülkede uygulanan yasaklar ve zulüm ile tanına Kuzey Kore halkına refah getirmenin ötesinde insanların açlıktan ölmemesi için çaba sarf etmektedir.
İşte bu nedenledir ki, Kuran'daki İslam'ın, ölüm, nefret, öfke, yasaklama, sevgisizlik, adaletsizlik, merhametsizlik ile bağdaşması İMKANSIZDIR. Kin dolu, güzellik, estetik, sanat ve bilim gibi tüm nimetlerden uzak, kadını aşağılayıp yok etmek isteyen, sadece insana değil tüm varlıklara sevgisiz, şefkat değil öfke tohumu eken, barış değil savaş isteyen zihniyetin korunduğu bir ülkede demokrasinin temel hak ve özgürlüklerin tahrip olmaması imkansızdır. İslam olarak lanse edilen zihniyet gerçekte İslam'a hakaret etmekte, ülkelerin refahlarına ve özgürlüklerine zarar vermektedir. En önemlisi de insanları güzel dinimizden uzaklaştırmaktadır.
Tüm bu örnekler göstermektedir ki; devletler kamusal alana yasakçı-baskıcı bir sistemi hakim etmek yerine merhamet, sevgi, adalet ve özgürlüğü esas aldıklarında bolluk ve refaha kavuşmak daha hızlı mümkün olmaktadır. Aksi durumlarda ülkeye bereketsizlik hakim olmakta, baskıcı dönem öncesi edinilen kazanımlar bile hızla yitirilmektedir.
SONUÇ:
Baskılar ve yasakçılık devam ettiği, devlet kademelerinde merhametsizlik kol gezdiği süre boyunca ülkelerin ekonomilerinde olumlu gelişmeler ve refah artışı hayata geçmemektedir. Benzer durumu özellikle darbe dönemlerinde ülkemizde de gözlemlemek mümkündür.
Bu nedenle müvekkil, Devletimizin “vatandaşlarına karşı adil, müşfik, şefkatli ve merhametli olduğu için’’ vatandaşına asla bir tuzak ya da kumpas kurulmasına müsaade etmeyeceğine, masum insanların göz göre göre suçsuz yere yıllarca hapis yatmalarına asla rıza göstermeyeceğine inanmaktadır.
Müvekkilin binlerce yıllık yüksek seciyeli bir geleneğin tezahürü olan Türk Devleti’nin, ne şart ve ortam altında olursa olsun, vatandaşına yönelik gayri ahlaki uygulamalara asla izin vermeyeceğine, ülkemiz genelinde şefkatli, adil ve özgürlükçü bir yaklaşım sergileyeceğine bu vesile ile ülkemizin içinde bulunduğu krizden -Allah’ın dilemesiyle- kısa sürede çıkacağına inancı tamdır. Bu sebeple sayın heyetten dosyadaki kumpasa ve hukuksuzlukları tespit edip son vermesini ve müvekkilin atılı suçlamalardan beraatini saygılarımızla arz ve talep ederiz. 27.02.2024
Adnan OKTAR Müdafii
Av. Mert YETİŞİR
[1] POP-Silaghi, Monica & Cosmin Silaghi, Gheorghe (2004), “Does Economic Freedom Lead toward Prosperity”, Conference of Young Researchers, Hungary
[2] MOORE, Thomas Gale (2001), “Freedom and Economic Growth”, s. 19 http://www.stanford.edu/~moore/Chapter6.pdf (03.04.2011)
[3] İbrahim Cevizli, “Demokrasi ve Ekonomik Gelişme İlişkisi”, Adnan Menderes Üni. Sos. Bil. Ens. İktisat Yük. Lis. Tezi, Aydın 2013, s. 73
[4] GOUNDER, Rukmani ve XAYAVONG, Vilaphonh (2005:3), “Conditional Distribution of Growth in Sub-Saharan Africa: A Quantile Regression Approach”, Department of Applied and International Economics Discussion Paper, No: 0509, Massey University, New Zealand
[5] BHAGWATI, J.N. (2002), “Democracy and Development: Cruel Dilemma or Symbiotic Relationship?”, Review of Development Economics, 6(2), s.151-162
[6] İbrahim Cevizli, “Demokrasi ve Ekonomik Gelişme İlişkisi”, Adnan Menderes Üni. Sos. Bil. Ens. İktisat Yük. Lis. Tezi, Aydın 2013
[7] Berber, M. (2011). İktisadi Büyüme ve Kalkınma. Trabzon: Derya Kitabevi. s. 225
[8] Han, E. ve Kaya, A. A. (2012). Kalkınma Ekonomisi Teori ve Politika, Ankara: Nobel Akademi Yayıncılık, s. 36
[9] Şanlısoy, S. (2010). “Politik İstikrarsızlık-Ekonomik Süreç Politikaları Etkileşimi”, Sosyoekonomi Dergisi, 13(13): s. 195-196
[10] Przeworski, A. ve Limongi, F. (1993). “Political Regimes and Economic Growth”, Journal of Economic Perspectives, 7(3): s. 51
[11] Beşkaya, A. ve Manan, Ö. (2008). “Demokrasi ile Ekonomik Büyüme-Kalkınma Arasındaki İlişki ve Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Dergisi, 10(1-2): s. 2
[12] Faust, J. (2006). “Die Dividende der Demokratie: Politische Herrschaft und gesamtwirtschaftliche Produktivität”, Politische Vierteljahresschrift. Heft 1, s.62-83. s. 62
[13] Tavares, J. ve Wacziarg, R. (2001). “How Democracy Affects Growth”, European Economic Review, 45: 2001, s. 1341-1348
[14] Sunde, U. (2006). Wirtschaftliche Entwicklung Und Demokratie Ist Demokratie Ein Wohlstandsmotor Oder Ein Wohlstandsprodukt?”, s. 6 http://www.iza.org/de/webcontent/publications/papers/viewAbstract?dp_id=2244 (Erişim Tarihi: 24.10.2016
[15] Adejumobi, S. (2000). Between Democracy and Development In Afrıca: What Are The Missing Links?, s. 4-5 http://documents.worldbank.org/curated/en/143061468741593788/820140748_2004041400400401/additional/28762.pdf (Erişim Tarihi: 24.10.2016).
[16] Minier, J. (2001). “Political Institutions and Economic Growth”, Knowledge, Technology & Policy, 13(4): 85.
[17] Friedman, B. M. (2014). “Kapitalismus, Wirtschaftswachstum und Demokratie”, In: von Müller C., Zinth CP. (eds) Managementperspektiven für die Zivilgesellschaft des 21. Jahrhunderts. Springer Gabler, Wiesbaden, s.8
[18] Faust, J. (2006). “Die Dividende der Demokratie: Politische Herrschaft und gesamtwirtschaftliche Produktivität”, Politische Vierteljahresschrift. Heft 1, s.62-83. s. 67
[19] Tavares, J. ve Wacziarg, R. (2001). “How Democracy Affects Growth”, European Economic Review, 45: 2001, s. 1344
[20] Euronewa, “Türkiye demokratik değerler raporunda sınıfta kaldı: Hukukun üstünlüğünde dünyada 148. sırada”, 09/11/2023 https://tr.euronews.com/2023/11/09/turkiye-demokratik-degerler-raporunda-sinifta-kaldi-hukukun-ustunlugunde-dunyada-148-sirad
[21] Economiist intelligence, “Democracy index 2022” The Economist Intelligence Unit Limited 2023 https://tr.euronews.com/2023/02/02/rapor-dunyada-24-tam-demokrasi-var-turkiye-yine-hibrit-rejim-kategorisinde-yer-aldi
[22] Euronews “Türkiye, Avrupa'da nüfusa göre cezaevlerindeki mahpus oranında ilk sırada”, 28/05/2023
[23] Euronews, Dünya Mutluluk Endeksi: İskandinav ülkeleri zirvede, Türkiye 8 basamak geriledi, 18/03/2022
[24] İsmail Yaylacı, “İnsan Hakları ve Kalkınma”, Bilim ve Sanat Vakfı, 30 Aralık 2005 https://www.bisav.org.tr/Bulten/8/79/insan_haklari_ve_kalkinma