YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere, 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE 

DOSYA NO : 2024/365 E. 

SUNAN : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR 

KONU : Müvekkil Adnan Oktar'ın, beynimizde oluşturulan görüntüler bütününü izlediğimiz ve buna dayanarak yaşanılan imtihanın olumsuz bir etkisinin üzerlerinde bulunmasının imkansız olduğunu anlatan dilekçesinin sunumudur.  

  

AÇIKLAMALAR: 

Müvekkil Adnan Oktar, yargılamanın çeşitli aşamalarında, yargılama süreci boyunca gerçekleşen kapsamlı haksızlık ve hukuksuzlukları nasıl değerlendirdiğini izah etmeyi önemli görmektedir. Bu amaçla maddenin aslı konusunun ve algılar dünyasında yaşadığımız gerçeğinin, zaman zaman çeşitli örneklerle üzerinde durarak, yaşadığı olaylara bakış açısını izah etmek istemektedir. Konuyla ilgili müvekkilin görüşleri aşağıda Sayın Dairenizin takdirine sunulmaktadır: 

 

  

İmtihan Eden, Yargılayan, Hüküm Veren Yalnızca Allah'tır 

Allah, tüm kainatı beynimizin mercimek büyüklüğündeki görme alanına sığan görüntüler, sesler, renkler olarak yaratmıştır. İçinde yaşadığımızı, etrafımızı sardığını zannettiğimiz dış dünyanın tümü, aslında beynimizin içindeki bu minicik noktada yaratılır. Onun dışına çıkmamız İMKANSIZDIR; onun ötesinde bir şeyi görmemiz İMKANSIZDIR. Oradaki görüntüleri aşarak başka bir görüntü dünyasına ulaşmamız İMKANSIZDIR. Gözlerimizin veya bedenimizin dışında var olduğunu düşündüğümüz dünyaya TEK BİR AN İÇİN DAHİ ULAŞAMADIK; ULAŞAMAYIZ.  

İnsanlar kabul etseler de etmeseler de, yukarıda anlattığımız durum, BİLİMSEL BİR GERÇEKTİR. Herkes, kendi beyninin içindeki dünyada fikrini kabul ettirmeye çalışmakta, orada insanlar hakkında hüküm kurmakta, orada karar vermekte, orada üzülmekte, orada sevinmektedir. Kimse, gördüğü görüntüyü bir başkasının aynı şekilde görüp görmediğini asla bilemez. Çünkü orada yaratılan insanlar da sadece kendi görüntüsü içinde var edilmiştir. BEYNİNİN İÇİNDEDİRLER.  

Dışarıdan bağımsız bir algılar dünyasında yaşadığımız gerçeğini uzun yıllardır gerek kitaplarımla gerekse konuk olduğum canlı yayınlarda sürekli olarak anlatmaktayım. Bilimin açıkça ispatladığı bu gerçeği gayet iyi bilerek, bunu özümsemiş olarak yıllarımı geçirdim; yaşadığım tüm olayları bu bakış açısıyla değerlendirdim. Maddenin aslı konusunda anlatımlarımın tümünü KENDİM YAŞAYARAK anlattım.  

Dolayısıyla, ben de, arkadaşlarım da, huzuruna çıktığımız mahkemelerin, hakkımızda hüküm veren hakimlerin, muhatap olduğumuz cezaevi görüntülerinin BEYNİMİZDE YARATILAN GÖRÜNTÜLER BÜTÜNÜ olduğunu çok iyi bilerek imtihan oluyoruz. Sadece bunlar değil, tüm kainat, dünya liderleri, devlet başkanları, devletler, meclis binaları, hakimler, savcılar, yargılamalar, kısacası bu dünyada var olduğunu düşündüğümüz her şey, BEYNİMİZDEKİ MERCİMEK BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ZERREDE OLUŞTURULAN görüntüler bütüne ait. Bunlar, tüm bunları gerçek dünyada var zanneden herkesin aslında sadece beyninde oluşturulan 3 boyutlu görüntülerden ibaret. Daha da önemlisi, bu görüntülerin tümü ALLAH'IN KONTROLÜNDE. Görüntünün hiçbir detayı, ALLAH'IN HAKİMİYETİNDEN ASLA ÇIKAMAZ, ALLAH'IN YARATTIĞI ŞEKLİN DIŞINDA DAVRANAMAZ, BAŞKA BİR ŞEKLE BÜRÜNEMEZ.  

Dolayısıyla, dışarıda hiçbir şey OLMADIĞI gibi, görüntümüzde var olan hiçbir şey de kendi iradesiyle hareket edemez. HER İRADE, ALLAH'IN İRADESİDİR. Her irade, Allah'ın istediğini, O'nun emrettiğini yapar. Allah bu gerçeği, "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." (Kıyamet Suresi, 30) ayeti ile açıkça bildirmiştir.  

İnsan Allah dostu olduğunda, kendisi için Allah'ın yarattığı görüntüden dolayı hiçbir zaman telaş duymaz. Çünkü o görüntü, en yüce Dostu tarafından yaratılmaktadır. Allah, Kendisini dost bilenlere kıymet verir. Bu nedenle de onların zarar görecekleri olaylar yaratmaz. Onlar için sadece imtihana dair görüntüler gösterir; bunları da imtihanın kanununa uygun olarak sükûnet içinde Müslümanlara tattırır.  

Müslümanlar da yaratılanın Allah'a ait olduğundan emin olarak yaşarlar. En Yüce Dost'un gösterdiği bu görüntülerin kendilerine zarar vermeyeceğini çok iyi bilirler. Bir EĞİTİM, bir GÜZELLİK, bir GÜÇLENİŞ için özel olarak var edildiğinden emindirler. Onların üzerindeki sakinlik ve teslimiyetin kaynağı işte bu ruh halleridir. Böylesine bir teslimiyet, ancak Allah'ın mutlak hakimiyetine hakkıyla inanan kişilerin sahip olabileceği bir özelliktir.  

Bizler, bu inanca sahip kişileriz. Yaşadığımız imtihana da bakış açımız bu şekildedir.  

Bizler, ALLAH'IN HAKİMİYETİNDEKİ yargıçlar tarafından yargılandık. Hakkımızdaki tüm kararları, hükümleri ALLAH VERDİ. Bizimle mücadele eden herkes, ALLAH'IN KONTROLÜNDEYDİ. Hakkaniyetle davrananlar da; haksızlık yapan, tuzak kuran, tuzakları alkışlayanlar da Allah'ın emrinden farklı bir şey yapamadılar. Her şeyin ötesinde bizler, tüm bunları, beynimizde var edilen görüntüler bütünü olarak izledik. Halen de izlemeye devam ediyoruz.  

Bizlere tuzak kuranlar, kendi planlarının başarılı olduğunu, güçlü ve galip olduklarını düşündüler muhtemelen. Oysa bizler, onlara bunu yapma iznini verenin Allah olduğunu hep biliyorduk. Bunun bir sebebi ve hikmeti olduğunu da biliyorduk. Biz, böyle bir imtihanın parçası olmak zorundaydık; çünkü Müslüman, dünya hayatını böyle büyük imtihanlarla birlikte yaşar. Allah ayetinde bunu haber vermiştir: 

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214) 

Bunlar, Kuran'da haber verilmiş gerçekler olduğundan, başımıza geldiğinde asla şaşkınlığa düşmedik. "Beklediğimiz buydu" dedik. Karşımıza şikayetçi olarak çıkarılan kişilerin, bize tuzak kuranların, hakkımızda karar verenlerin, bu imtihan süresince muhatap olduğumuz her kişinin ve her olayın, ALLAH'IN KONTROLÜNDE OLDUĞUNU ve Allah'ın yarattığı bir görüntünün içinde ÖZEL OLARAK VAR EDİLDİKLERİNİ daima bilerek hareket ettik.  

Bu anlayışımız şu anda, ilk günkünden daha da güçlenmiş ve sağlamlaşmış şekilde devam etmektedir. Hali hazırda yaşanan sayısız haksızlığa karşı sabrımız, güçlü dirayetimiz, imtihanı tevekkülle ve güzellikle karşılamamız, bunun sonucu olarak da dinçlik, dirilik, mutluluk kazanmamız bunun sonuçlarıdır. İmtihanın ne kadar sürdüğü veya süreceği önemli değildir. Dünyadaki imtihanımız sürdükçe biz aynı bakış açısında olmaya devam edeceğiz. Çünkü yaşanan hiçbir şey, ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar uzun sürerse sürsün, her şeyin beynimizde yaratıldığı ve her şeyin sadece Allah'ın kontrolünde olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. 

Ne imanımız, ne moral motivasyonumuz, ne dirayetimiz, ne neşemiz ne de gücümüz, haksız tutuklamalarla, sürgünlerle, kısıtlamalarla susturulacak, durdurulacak veya yok edilecek değildir. BU İMKANSIZDIR. ALLAH'IN MUTLAK VARLIĞI BİZİM İÇİN YETERLİ BİR MOTİVASYONDUR. Beynimizdeki görüntüleri izliyorken, beynimizdeki sesleri duyuyorken SADECE ALLAH İLE BİRLİKTEYİZ. Dolayısıyla, o görüntülerde neler gördüğümüzün bir önemi yoktur. Önemli olan, sadece algılar dünyasında yaşadığımızı bilmek ve imtihan için yaratılmış bu sanal dünyanın her aşamasında ALLAH'I RAZI EDEBİLMEKTİR.  

Yaşadığımız imtihan sürecine bakış açımızın bu şekilde değerlendirilmesi, bizler için önem teşkil etmektedir.  

  

Sonuç  

Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.18.01.2024 

Adnan Oktar müdafi,  

Av. Mert Yetişir 

 

 

Daha yeni Daha eski