ABD'de kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, pedofili ve fuhuş ağı oluşturmak iddiasıyla yargılanırken hapishanede ölü bulunan Amerikalı milyarder Jeffrey Epstein davasına ilişkin mahkeme tutanaklarının geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşılmasının ardından, ülkemizdeki çeşitli televizyon kanalları ve Youtube üzerinden yayın yapan bazı kanallarda müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında hem yersiz ve yakışıksız zorlama benzetmeler hem de hakaret içeren gerçek dışı itham ve iddialarda bulunulmuştur.  

Yayınlarda geçen gerçek dışı bu itham ve iddialar ile yersiz ve yakışıksız zorlama benzetmelere ilişkin müvekkil Adnan Oktar’ın cevapları şöyledir: 

Benzerlik Uydurma Çaresizliği 

Müvekkil Adnan Oktar’a yönelik ideolojik husumet besleyen bir kısım medya, Adnan Bey ve arkadaşlarının yargılandıkları kumpas davasının hukuken bomboş olması sebebiyle, söyleyecek bir söz ya da kamuoyuna sunabilecek aleyhte bir delil bulamadıklarından ZORAKİ BENZERLİKLER UYDURMA ÇARESİZLİĞİNE düşmüşlerdir.    

Son dönemde basında sıkça rastladığımız “Adnan Oktar’ın İsveç Şubesi”, “Adnan Oktar’ın Fransa Şubesi” ya da “Epstein’in Türkiye’deki çocukları” vb. haber başlıkları, vatandaşlarımızı yanıltıp aldatmak ve kamuoyunda aleyhte algı oluşturmak amacıyla özel olarak hazırlanıp kurgulanmış haberlerdir.  Ancak bu tip kurgulama haberleri hazırlayanların gözden kaçırdıkları ve aleyhte algı oluşturmaya çalışırken KENDİLERİNİ AÇMAZA SÜRÜKLEDİKLERİ pek çok nokta bulunmaktadır.  

Konuya ilişkin çarpıcı birkaç örnek verirsek; 

Benzerlik uydurmaya çalıştıkları kişi veya yapılara düzenlenen polis operasyonlarında, İÇLER ACISI KOŞULLARDA ZORLA TUTULAN, CİNSEL SALDIRI MAĞDURU ÇOK SAYIDA KADINA ve SUÇ UNSURUNA RASTLANDIĞI hemen göze çarpmaktadır.  

Ancak müvekkil ve arkadaşlarının 200’ün üzerindeki ev ve işyeri adresine yüzlerce polis memurunun katılımıyla, eş zamanlı ve ansızın, bir gece yarısı gerçekleştirilen operasyonlarda ise, ZORLA TUTULUP ALIKONULAN veya İSTİSMARA UĞRAMIŞ HİÇBİR KIZ YA DA KADINA RASTLANMAMIŞTIR. 

Ayrıca, operasyon kapsamında evlerin altı üstüne getirilip duvarlarının yıkılmasına, bahçelerine iş makinaları ile girilip kazılmadık yer bırakılmamasına rağmen, TEK BİR ŞANTAJ KASEDİNE ya da KAYNAĞI BELİRSİZ BİR PARAYA veya GİZLİ SAKLI HERHANGİ BİR SUÇ YA DA SUÇ UNSURUNA DA RASTLANMAMIŞTIR. 

  

Yine benzerlik uydurmaya çalıştıkları kişi veya yapılara ilişkin açılan davalarda kendi hür iradeleriyle mahkemeye başvurup şikayetçi olan kadın veya kızlar bulunmaktayken, müvekkil ve arkadaşlarının yargılanmakta oldukları davada TEK BİR DOĞAL ŞİKAYETÇİ DAHİ BULUNMAMAKTADIR.  

Müvekkil ve arkadaşlarının dosyasındaki (sözde) şikayetçi kadınların tamamı, o dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü’nde görevli bazı polis memurları tarafından aranarakHaklarında yurt dışına çıkış yasağı getirildiği, emniyete gelip şikayetçi olmazlarsa kendilerinin de tutuklanacağıyla” KORKUTULUP TEHDİT EDİLEREK ZORLA ŞİKAYETÇİ YAPILMIŞLARDIR.  

Dilan Polat Davası Savcısı Gökalp Kökçü ile Eski Savcı Zekeriya Öz Bağlantısı İddiası 

Öncelikle müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının, Dilan Polat Davası’nın eski savcısı olan Gökalp Kökçü ile hiçbir dönemde, hiçbir bağlantı ya da ilişkisi olmamıştır. Konu sadece geçmişte bir dönem müvekkilin avukatlığını da yapmış olan İrem Turgut isimli bir kadın avukatın, Adnan Oktar’ın vekilliği görevinden azledilmesinden yıllar sonra bir Cumhuriyet Savcısı ile evlilik yapmış olmasından ibarettir.  

Yani Av. İrem Turgut, Adnan Oktar’ın vekili olduğu dönemde bekardır ve kendisinin sonradan evlenmiş olduğu savcı Gökalp Kökçü de, ne geçmişte ne de günümüzde müvekkil ya da arkadaşlarıyla bağlantılı herhangi bir davada görev almamıştır. 

Müvekkil ve arkadaşlarının eski savcı (Fetöcü) Zekeriya Öz ile ilişkisi olduğu iddialarının tamamı ise: 

Müvekkilin arkadaşlarından Noyan Orcan ile Tarkan Yavaş’ın, henüz daha FETÖ’nün bilinmediği yıllarda -hatta Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın kendi zırhlı aracını bizzat emrine tahsis ettiği- dönemin Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’den, bir randevu talep etmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.  

Bahse konu randevunun amacı ise: 

O dönem hayatın olağan akışına aykırı olacak sıklıkta, art arda çok sayıda  hukuksuz uygulama ile bir dizi kumpas girişimine maruz kalan müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının, -HENÜZ DAHA FETÖ’NÜN VARLIĞI BİLİNMEDİĞİNDEN- bu hukuksuz girişimlere iddia edilen ERGENEKON SUÇ ÖRGÜTÜNÜN MÜSEBBİP OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNEREK konuyla ilgili yetkili cumhuriyet savcısına bilgi vermek istemelerinden kaynaklanmaktadır. 

O dönem Ergenekon soruşturmasını yürüten kişi İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz olduğu için de, kendisinden randevu alarak maruz kaldıkları hukuksuzlukları dile getirmişlerdir. 

Ancak zaman içerisinde FETÖ Terör örgütünün deşifre olmasıyla birlikte tıpkı Zekeriya Öz’ün de FETÖ mensubu olduğunun sonradan anlaşılması gibi, müvekkil ve arkadaşlarının o dönemde maruz bırakıldıkları hukuksuz uygulamalar ile kumpas girişimlerinin tamamının, BİZZAT FETÖ MENSUBU POLİS MEMURLARI TARAFINDAN ORGANİZE EDİLDİĞİ ORTAYA ÇIKMIŞTIR.  

Bahse konu Fetöcü kumpas girişimlerinin en dikkat çekici olanlarından bazıları örnek verirsek; 

ÖRNEK 1 / FİKRET SEÇEN KUMPASI 

15/11/2006 tarihinde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında isimsiz bir ihbarın geldiğine dair tutanak oluşturulmuştur.  

Ardından bu sahte ihbara dayanarak dönemin Şube Müdürü Mutlu Ekizoğlu (FETÖ/PDY davası firari sanığı), Başkomiser Seyfi Erdoğan (FETÖ/şike davası tutuklu sanığı), Teknik Takip Amiri Mustafa Kılıçaslan (FETÖ/şike davası tutuklu sanığı), Komiser Ahmet Davulcu (FETÖ/PDY davası firari sanığı) tarafından sahte tutanaklar, yalancı tanıklar ve uydurma senaryolardan oluşan bir kumpas dosyası hazırlanarak dönemin Cumhuriyet Savcısı (bugünün Ergenekon soruşturmalarının beyni ve FETÖ firarisi olarak aranan ismi) FİKRET SEÇEN’in önüne getirilmiştir.  

Fetöcü savcı Fikret Seçen tarafından müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında başlatılan bu soruşturma, örgüt suçlamasıyla Üsküdar 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nde bir davaya dönüşmüştür. Ancak, soruşturmanın açılmasına dayanak olarak gösterilen ve güya müvekkil tarafından zorla alıkonulduğunu ileri süren bir kız çocuğunun emniyete gönderdiği iddia olunan isimsiz ihbar mektubu, Istanbul Emniyet Müdürlügü Kriminal Polis Labaratuvarları incelemesine alınmıştır. Polis laboratuvarında yapılan kriminal incelemenin ardından hazırlanan 30/12/2008 gün ve sayılı Expertiz raporunda ise, sözüm ona bir kız çocuğunun feryadı şekline kaleme alınan mektubun aslen bir erkek elinden çıktığı ve zarf üzerindeki genetik bulguların erkek bir şahsa ait olduğu belirlenmiştir. 

Üsküdar 4.Asliye Ceza Mahkemesi’nde (Anadolu 24.Asliye Ceza Mah.) 2012/815 E. Sayılı dosya üzerinden örgüt suçlamasıyla müvekkil ve arkadaşları hakkında görülen dava da, bizzat Fetöcü polis memurları tarafından oluşturulan KANITLARIN SAHTE OLDUĞUNUN ORTAYA ÇIKMASIYLA düşmüştür. 

Özetle son dönemde medyada yer alan haberlerde geçen, müvekkil ve arkadaşları hakkında geçmişte açılmış Üsküdar davasının güya fetöcü hakimler tarafından düşürüldüğü iddiası açık bir iftiradır. Davanın düşmesinin gerçek sebebi ise dava konusu sahte ihbar mektubunun BİZZAT FETÖCÜ POLİS MEMURLARI TARAFINDAN HAZIRLANDIĞININ MAHKEME TARAFINDAN ANLAŞILMIŞ OLMASIDIR.    

ÖRNEK 2 / YAKUP SAYGILI KUMPASI 

2012 senesinde -FETÖ’nün baş tetikçilerinden olduğu sonradan anlaşılan- polis müdürü Yakup Saygılı, 14/07/2012 tarihinde VPN kullanarak bizzat kendisinin üretmiş olduğu sahte bir ihbar mektubu üzerinden, müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bir kumpas girişiminde bulunmuştur. Kendi oluşturduğu sahte ihbar mektubunda müvekkil Adnan Oktar’ı güya tarihi eser kaçakçısı olmakla itham etmiş ve bu sahte ihbara dayanarak mahkemeden gözaltı ve arama kararı çıkartmak istemiştir.  

Ancak o tarihte Kadıköy 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görev yapan namuslu bir yargıcın, Yakup Saygılı’nın kirli kumpasını fark ederek arama ve gözaltı talebini reddetmesiyle bu karanlık kumpas amacına ulaşamamıştır. Kumpası planlayan Yakup Saygılı hakkında yapılan şikayet sonucunda ise, Emniyet Genel Müdürlüğü 10/07/2014 tarih ve 2014/334 sayılı kararıyla Yakup Saygılı’ya 24 ay terfi durdurma cezası vermiştir.  

17/25 Aralık darbe girişiminin ardından yürütülen soruşturma sürecinde  FETÖ’nün baş tetikçilerinden olduğu anlaşılan Yakup Saygılı, yapılan yargılamanın ardından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.  

Kamuoyunun bilgilerine sunarız. Saygılarımızla… 

  

Adnan Oktar Vekili 

Av. Mert Yetişir 

Daha yeni Daha eski