YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere, 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE 

DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K. 

SUNAN : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR 

KONU : Müvekkil Adnan Oktar'ın, Müslümanların kurtuluşu için yegane çözümün, Kuran'daki İslam üzerinde birleşmek olduğunu ve geçmişten beri savunduğu Kuran Müslümanlığının, bunun çözümü olacağını açıkladığı dilekçesinin sunumudur.  

  

AÇIKLAMALAR: 

Müvekkil Adnan Oktar, Müslümanların kurtuluşu adına başlatılan hilafet söylemlerinin, nefret ve öfke saçan ve Kuran'daki İslam ile alakası olmayan bir zihniyet üzerine gerçekleştirme çabalarının sakıncalı olduğunu ve asıl kurtuluşun Kuran Müslümanlığı üzerine birlik olmakla sağlanacağını özellikle izah etmek istemektedir. Müvekkil, kendi hayat görüşünün dayandığı Kuran Müslümanlığının, Müslümanların kurtuluşu için tek çözüm olduğunu belirtmekte ve bunun için Müslümanların Kuran'da birleşmeleri gerektiğini savunmaktadır. Hayat görüşü üzerinden yargılanmış olan müvekkil, geçmişten beri Kuran'ın ışığında doğruları savunduğunu ve şu anda da Müslümanların Kuran ışığında hareket etmelerinin barış ve bereket getireceğini izah etmektedir. Müvekkilin tüm bu görüşlerine yer verdiği dilekçesini aşağıda takdirinize sunuyoruz: 

Müslümanların Kurtuluşu Ancak ve Ancak  
Kur'an'daki İslam Üzerine Birleşmeleriyle Mümkün Olur 

Yargılandığımız davada, savunduğumuz İslam inancıyla ilgili, iddianameyi hazırlayan savcıların ve sonrasında bizi yargılayan yerel mahkeme heyetlerinin, kendi hayat görüşlerine göre yorumladıkları ve bizi haksız buldukları detaylar bulunmaktadır. Oysa bizler, uzun yıllardır yaşamımızda ve gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerde, SADECE VE SADECE KURAN'IN ANLATTIĞI İSLAM'I TEMSİL ETTİK. KENDİ YORUMLARIMIZI DEĞİL AYETLERİ ANLATTIK. Geleneksel Ortodoks İslam anlayışının neden yanlış olduğunu ve nasıl ayetlerle çeliştiğini Kuran'dan deliller göstererek anlattık. O dönemlerde bu konuda bizi eleştirenler, Kuran'dan deliller getirmek yerine, hep demagoji ile karşılık verdiler. Çünkü, fikirlerini savunacakları gerçek, hak ve doğru İslami bir dayanak olmadığını, yaptıklarının Kuran ile çeliştiğini çok iyi biliyorlardı. "Ben yanlış yapmışım" demek yerine, anlattıkları sahte zihniyetin savunuculuğunu yapmaya devam ettiler.  

Geleneksel Ortodoks İslam anlayışını savunanların, anlattığımız Kuran Müslümanlığı karşısındaki fikri yenilgisini, aslında herkes açıkça görüyordu. Her kesimden gençlerin bizlere teveccüh ediyor olması, fikirlerimizden ve anlatımlarımızdan etkilenmesi, Allah inancına kendini uzak hissedenlerin dindarlaşmasına vesilesi olmamız, Allah'tan bizlere sunulmuş çok büyük nimetlerdi.  

İnsanlar fikirlerimize direnemediler; çünkü DOĞRU HER ZAMAN TEKTİR ve DOĞRUNUN ORTAYA ÇIKTIĞI YERDE, KİMSE ONA DİRENEMEZ. Kişi, menfaatleri veya alışkanlıklarına aykırı bulduğu için doğruyu dili ile inkar etse de, beynine söz geçiremez. Beyin ve vicdan, doğruyu hemen bilir ve tanır ve buna mutlaka teslim olur.  

İnsanlar üzerinde böylesine geniş etki gücümüzün olmasının tek sebebi, anlattıklarımızın ALLAH'IN DEĞİŞMEZ HAK KİTABI KURAN'A DAYANMASIDIR.  

Bizim İslam anlayışımıza yönelik olarak iddianamede de gerekçeli kararda da geçen ifadeler, dikkat edilirse bu gerçeği fark ediş ama bile bile reddediş zihniyeti üzerine kuruludur. Gerek dosya savcıları gerekse yerel mahkeme hakimleri, kendi İslam görüşlerine, daha doğrusu kendi doğrularına göre bir değerlendirme yapmışlar ancak onu da hiçbir aşamada doğru düzgün bir mantığa oturtamamışlardır. Sırf bu nedenle, kanunun asla konusu olmayan bu fikir, inanç ve hayat görüşü üzerine yargılama, davanın geneline hakim olmuştur. Duruşmalar esnasında dahi hayat görüşümüz üzerine sorgular gerçekleştirilmiş, hayat görüşümüz üzerine hüküm kurulmuştur. Davanın ana konusu olan "silahlı suç örgütü" yargılaması, 6 yıldır hiçbir aşamada yapılmamıştır.  

Bizler, İslam'ın mutlak kaynağı olan Kuran'dan yola çıkarak İslam'ın aydınlık yüzünün temsilcisi olmaya devam edeceğiz. Bizim, şu anda, ellerinde kılıçla, nefret saçarak, öfke kusarak, kadınları susturma, sanatı durdurma, ülkeyi demokrasiden uzaklaştırma vaatleriyle ortaya çıkan hilafet savunucularıyla AYNI FİKİRDE OLMAMIZ İMKANSIZDIR. Namaz kılmayanın öldürülmesini, saçını kapatmayan kadının fasık ilan edilmesini, kadının dövülmesini, sakal bırakmayan erkeklerin katledilmesini savunan bir zihniyet, KURAN İLE TABAN TABANA ZITTIR. Böyle bir zihniyetin "İslam" diye savunulması dehşet vericidir. Bu sahte zihniyetin kaynağı olan mevzu (uydurulmuş, sahte) hadislerin, Kuran ayetleri tarafından yalanlandığı yıllar boyunca delilleriyle tüm halkımıza iletilmiştir. Dolayısıyla, buradaki karşıtlığımız, kanıtlara dayalı net ve tartışmasız bir karşıtlıktır. KURAN'A AYKIRI BİR DİNİN "İSLAM" OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. KURAN'A AYKIRI BİR DİNİN SAVUNUCULUĞUNU YAPMAMIZ DA MÜMKÜN DEĞİLDİR.  

Kuran'daki İslam; demokrasidir, özgürlüktür, sevgidir, huzurdur, adalettir. Kuran'daki İslam, "Allah, barış yurduna çağırır" (Yunus Suresi, 25) ayeti gereği BARIŞI GETİRİR; "onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir" (Al-i İmran Suresi, 134) ayeti gereği ÖFKEYİ DURDURUR, BAĞIŞLAMAYI ÜSTÜN GÖRÜR. Kuran'daki İslam, "Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin" (Ğaşiye Suresi, 21-22) ayetlerinde olduğu gibi DEMOKRASİDİR. Kuran'daki İslam'da KADIN, narindir, kıymetlidir, üstün tutulur, bir ÇİÇEĞE benzetilir. (Al-i İmran Suresi, 37) Kuran; bilimi, estetiği, sanatı (Hz. Süleyman'ın sarayı – Neml Suresi, 44), güzelliği anlatır. Kuran, yaratılmış tüm varlıkları sevmeyi anlatır.  

İşte bu nedenledir ki, savunduğumuz Kuran'daki İslam'ın, ölüm, nefret, öfke, yasaklama, sevgisizlik, adaletsizlik, merhametsizlik ile bağdaşması İMKANSIZDIR. Kuran Müslümanları olarak bizlerin, kin dolu, güzellik, estetik, sanat ve bilim gibi tüm nimetlerden uzak, kadını aşağılayıp yok etmek isteyen, sadece insana değil tüm varlıklara sevgisiz, şefkat değil öfke tohumu eken, barış değil savaş isteyen zihniyeti kabul etmemiz mümkün değildir. Bu zihniyetin "İslam" olarak lanse edilmesi de, yıllar boyunca sürdürdüğümüz fikri mücadelenin esas konusudur. Çünkü bunu yapanlar, gerçekte İslam'a hakaret etmekte, zarar vermekte ve insanları bu güzel dinimizden uzaklaştırmaktadır.  

Toplumlara bela getiren IŞİD zihniyetinin çıkış noktası da tam olarak budur.  

İslam, elbette tüm dünyanın kurtuluşu için bir yol, bir kurtuluştur. Ancak bu kurtuluş, KURAN'DAKİ GERÇEK İSLAM ile gelecektir. Kuran'daki gerçek İslam'ın kendisi zaten bir CUMHURİYETTİR. Cumhuriyet, gerçek demokrasinin kaynağı olan Kuran İslam'ı ile şahlanır. Tüm halklara demokrasi, özgürlük, huzur, refah, adalet, sevgi ve bolluk getirecek olan yegane sistem budur. Uzun yıllardır İslam Birliğini istememizin, sadece İslam ülkeleri için değil tüm dünya için tek çözümün İslam Birliği olduğunu söylememizin sebebi de budur. Kendisi bir cumhuriyet olan, en büyük adaletin temsilciliğini yapan güzeller güzeli dinimiz, tüm toplumlar için bir çare, bir çıkış yolu, bir kurtarıcıdır. Gerçek İslam'ın güzelliğinin yaşandığı bir dünya, barışın beşiği haline gelecek, anlaşmazlıklar, bir araya gelmiş İslam ülkelerinin oluşturduğu ortak akıl ile hemen çözülecek, Kuran ile toplumlara ve milletlere çözüm gelecektir.  

Müslümanların iki şeyi akılda tutmaları gerekir. Birincisi, Allah'ın beğendiği dinin SADECE KURAN'DA olduğu, Peygamber Efendimiz (SAV)'in de sadece bu dini yaşadığı ve bu nedenle Kuran'ın ışığından TAVİZ VERMEMELERİ gerektiğidir. Allah bu gerçeği pek çok ayette açıklamıştır: 

Bu bir kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura (aydınlığa), O övgüye layık, Aziz olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1) 

Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) 

Rabbinin sözü hem doğruluk hem adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. (Enam Suresi, 115) 

Kendilerine okunmakta olan Kitap’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? (Ankebut Suresi, 51) 

İkincisi ise, Müslümanların kayıtsız şartsız imanda ve İslam'da BİRLİK olmalarıdır. Bu birlik, Kuran'daki gerçek İslam üzerine olmalıdır. Allah, ayetinde birlik şartını şöyle bildirmiştir: 

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73) 

Kuran'daki gerçek İslam'da birlik olmak, yaşanan tüm zulümleri, savaşları, yokluk ve sıkıntıları, öfke ve intikamları ortadan kaldıracaktır.  

İşte bu nedenle, eğer Müslüman kardeşlerimiz için bir kurtuluş aranıyorsa, en başta ve en güçlü şekilde İslam Birliği'nin istenmesi gerekir. Müslümanlara destek için Filistin mitingleri yapılıyorsa, bu mitinglerde İSLAM BİRLİĞİ ÇAĞRILARI yapılması, İSLAM BİRLİĞİ PANKARTLARI açılması gerekir. Bu İslam birliği, KURAN MÜSLÜMANLIĞI üzerine kurulu olmalıdır. Bunun için çözüm, başkalarına nefret duyarak, katliamlar yapmaya ant içerek İSLAM'DA OLMAYAN BİR HİLAFET SİSTEMİNİ getirmeye çalışmak değil; tam tersine barışı tesis etmeye ant içerek oluşturulacak KUCAKLAYICI BİR İSLAM BİRLİĞİ'DİR. İslam, zaten, CUMHURİYETİN KENDİSİ olduğu için, İslam Birliği ile, cumhuriyet, barış, huzur en mükemmel şekli ile yaşanacaktır.  

Birlik olmamanın bozgunculuk ve fitne getireceğini Allah söylemektedir. Dolayısıyla, KURAN'DAKİ İSLAM üzerine birlik olmak Allah'ın isteğidir. BUNA UYMAK FARZDIR. Allah, sevgi üzerine yarattığı kainatta, nefret üzerine kurulu bir düzene bereket vermez. O yüzden gerçek Müslümanın vasfı, nefret destekçilerinin savunuculuğunu yapmak değil, gerçek İslam ruhunun hakim olması için çabalamaktır.  

  

Sonuç:  

Müvekkilin yukarıdaki açıklamalarını Sayın Dairenizin dikkatine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 

Adnan Oktar müdafi,  

Avukat Mert Yetişir  

 

 

Daha yeni Daha eski