YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere,

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

 

DOSYA NO: 2023/310 E., 2023/494 K.

SUNAN: Adnan OKTAR

MÜDAFİ: Av. Mert YETİŞİR

KONU:

- Komünist felsefenin din, aile, devlet ve ahlak gibi kutsal değerleri yok etme amacına karşı Müvekkil Adnan Oktar’ın yürüttüğü etkili çalışmalar; 
- bu çalışmalarına rağmen, bugün bazı solcuların müvekkili dine, aileye, devlete karşı olmakla ve toplum ahlakını dejenere etmekle itham etmelerinin akıl ve mantık dışı olması; 
- müvekkil aleyhinde yürütülen algı mühendisliğinin detayları hakkındaki dilekçemizdir. 

 

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil Adnan Oktar, yaklaşık 40 yıl boyunca, 300’ü aşkın eserinin önemli bir bölümünde 

 Komünist felsefenin tehlikelerine,
 Komünist felsefenin din, devlet, aile ve ahlakı ortadan kaldırma ve toplum yapısını bozma hedefine, 
 PKK gibi terör örgütlerinin Marksist – Leninist felsefeden ve Darwinizm'den beslendiğine dikkat çekmiştir. 

Çözüm olarak, halkın Marksist-Leninist ve materyalist felsefe ve tüm bunlarıntemelini oluşturan Darwinizm'in bilimsel geçersizliği hakkındabilgilendirilmesini sağlamıştır. 

Müvekkilin tüm bu çalışmalarına ve külliyatına rağmen, bazı solcu kesimlerin müvekkili toplumun ahlaki yapısını bozmakla itham etmeleri; müvekkil aleyhinde yürütülen algı mühendisliğinin açık bir göstergesidir. Çünkü gerçekte, aile, ahlak, devlet ve din gibi kutsal değerlere ideolojik olarak karşı olanlar bizzat kendileridir. 

 

Komünizm, din, aile, ahlak ve devlet gibi kutsal değerleri tanımaz 

 

Komünist felsefede aile kavramı aşağılanır; kadın ve çocuklar müşterektir:

Ailenin özel mülkiyetten doğduğunu iddia eden Marksizm, nikahı sömürü aracı olarak kötüler; çocuğu toplumun malı sayar, bir kadının bir erkeğe ait oluşuna karşı çıkar. Komünist düzen kurulduğunda özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla ailenin de yıkılıp yok olacağını söyleyen Karl Marx ve Engels, Komünist Manifesto'da şöyle demektedirler: 

“Ailenin feshi: en radikal unsurlar bile, komünistlerin bu alçakça niyeti karşısında isyan ediyorlar. 

Bugünkü aile, burjuva ailesi, hangi temele dayanıyor? Sermaye, özel zenginleşmeye dayanıyor. Bu aile, tüm gelişimiyle sadece burjuvazi için mevcuttur; öte yandan bu durumun neticesi tüm ailenin proleterlerde zoraki ortadan kalkışı ve fuhuştur.

Burjuvanın ailesi, neticenin kaybolmasıyla birlikte kaybolur ve ikisi de sermayenin ortadan kalkışı ile birlikte ortadan kalkarlar. 

Bizi, çocukları ebeveynleri tarafından sömürmelerini ortadan kaldırmak isteyişimiz yüzünden mi itham ediyorsunuz?”

“Burjuva evliliği, gerçekte, evli kadınların müşterekliğidir. Komünistler, en fazla iki yüzlülükle gizli tutulan kadınların müşterekliği yerine resmi ve açıkça itiraf edilen bir müştereklik getirmekle suçlanabilirler.” 

 

PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın kadınları aşağılayan görüşleri, komünist felsefenin kadını değersizleştirme zihniyetinin bir yansımasıdır:

"Kürt kadınlarının çoğunun bedenleri ölü, kokuşmuş, soğuk ve çok kabadır.

Fizikleri biraz böyledir, ruhları donuktur. Fikir düzeyi hiç yoktur...

Bir papağan kadar bile sözcükleri tekrarlayamaz. 

Öcalan, 1998 yılında kayda alınan bir konuşmasında ise şöyle demiştir: 

Aşka karşı zayıfım. Bundan çekinmiyorum. Ancak güvercinlerim benden uzaklaşırsa, bunun cezasını çeker. Daha önce benden uzaklaşanlar cezalarını buldu."

Terörist elebaşının bu ifadeleri, örgütte kadına yönelik tehdit ve şiddetin dehşet verici boyutlarını ortaya koymaktadır.

Nitekim, 2003'te üç arkadaşıyla birlikte PKK'dan kaçarak Irak'a yerleşen Dilaram kod adlı militan, örgütteki yaşamını kaleme aldığı "Özgürlüğe Kaçış" isimli kitabında, Abdullah Öcalan'ın 'Yoğunlaştırma evi' diye anılan Şam'daki evinde birçok genç kızın yanı sıra kendisinin de defalarca tecavüze uğradığını anlatmaktadır. Dilaram'ın, kendisi gibi örgütten kaçan 14 kadının başından geçenleri anlattığı kitap, Öcalan, Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi PKKyöneticilerinin kadın militanlara yönelik, sömürü, tecavüz ve şiddetuygulamalarının sayısız örnekleriyle doludur. Bu sisteme itaat etmeyenlerin ise,hamile olduklarına dahi bakılmaksızın yine bu yöneticilerin emriyle nasıl infaz ettirildikleri, bu infazların diğer kadın militanların elleriyle nasıl yaptırıldığı da Dilaram'ın aktardığı dehşet verici hatıralar arasındadır.

Bu ve bunun gibi pek çok örneğe rağmen PKK, kadınları örgüt içinde kendi çirkin çıkar ve hizmetlerin için kullanırken, uluslararası kamuoyuna karşı da büyük bir iki yüzlülükle davranmaya devam etmektedir. Kadının örgütteki varlığını bir propaganda malzemesine dönüştürmüştür. 

Asıl hayret verici olan ise, PKK'nın terörist eylemlerine karşı olsa da aslında PKK ile aynı komünist ideolojiyi paylaşan bir takım solcuların; komünizmin kadına bakış açısındaki çarpıklığa ve anormalliğe rağmen,müvekkil Adnan Oktar’ı bu yönde itham etmeleridir. 

Oysa Müvekkil, ilerleyen sayfalarda sunulduğu gibi, kendisini itham edenlerin aksine, kadınlara verdiği değeri ve önemi sık sık vurgulayan, her imkanda saygı ve sevgisini gösteren, çalışmalarında da bunu telkin eden bir inancı ve ahlakısavunmaktadır. 

 

Komünist felsefenin temelini oluşturan Darwinizm'in kadına bakış açısı:

Charles Darwin'in kadının aşağı ırk olduğuna dair sözleri:

"…erkekler birçok konuda kadınlardan kesinlikle üstünse, erkekteki ortalama zihni gücün kadınınkinden yüksek olması gerektiği sonucunu da çıkarabiliriz.”

“Devamlı arkadaşlık (yaşlılıkta bile süren bir arkadaşlık), sizinle ilgilenecek biri –bir köpekten daha iyi oyalayabilecek- ev ve evin sorumluluklarını alacak biri…”

Geneva Üniversitesi’nde doğa tarihi profesörü olan evrimci ve materyalist Carl Vogt’un kadınlar hakkındaki fikirleri:

“Kadınların dişileri, erkeklerden çok aşağı, hayvan türlerine daha yakındır. Bu nedenle eğer standart olarak kendimize bir kadını alacak olsaydık, daha çok maymun benzeri özelliğe rastlardık.”

Bazı evrimcilere göre erkekler ile kadınlar arasında sözde zihinsel fark o kadar önemli boyutlardadır ki, kadın ve erkek iki ayrı tür gibi sınıflandırılmalıdır:

Buna göre erkekler homo frontalis, kadınlar homo parietalis‘tir.

Darwin’in takipçilerinden evrimci sosyal psikolog Gustave Le Bon kadınlar hakkında şöyle yazmıştır:

“Kadınların beyinleri erkeklerden çok gorillerin beyinlerine yakındır.Kadınlardaki aşağı ırk olma o kadar belirgindir ki, hiç kimse doğruluğu hakkında bir an bile tartışmaz; yalnızca derecesi tartışmaya değer Kadınlar insan evriminin en aşağı formunu temsil ederler ve yetişkinlerden ve medeni erkeklerden çok çocuklara ve vahşilere daha yakındırlar. Vefasızlıkta, tutarsızlıkta, düşünce ve mantık eksikliğinde ve sebep yetersizliğinde üstündürler. Hiç şüphesiz ortalama bir erkekten daha üstün olan kadınlar mevcuttur, ama bunlar doğuştan çirkin olan istisna şeylerdirler. Örneğin iki kafalı bir goril gibi; sonuç olarak onları tamamen göz ardı edebiliriz.”

 

Komünist felsefede devlete başkaldırı vardır, komünistler devleti tanımazlar:

Lenin: 

"...Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu, silahlı mücadeledir; bu mücadele, bireyler ve küçük gruplar tarafından yürütülmektedir... Silahlı mücadele, birbirlerinden kesinkes olarak ayrılması gereken, farklı iki amaca yöneliktir; önce, bu mücadele kişilere, liderlere ve ordu ve polisteki görevlilere suikast yapmayı amaçlar, ikinci olarak, hem hükümete ait, hem de özel kişilere ait para kaynaklarına el koyar."

Polisleri, askerleri, devlet memurlarını öldürmek, devlet kurumlarında yangınlar çıkartmak... Devletin hazinelerinden paraları almak... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, insanları öldürerek, bombalayarak, binaları havaya uçurarak korku yaymak ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğünü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır.

 

Komünistlerin din anlayışına karşıtlığı:

(Yüce Allah ve kutsal dinler, aşağıdaki nitelendirmelerden kuşkusuz ki uzaktır)

Lenin:

"Marksizm maddeciliktir… Bu hiç kuşku götürmez… Dinle savaşmalıyız. Bu, her türlü maddeciliğin ve doğal olarak Marksizm'in ABC'sidir. Ancak Marksizm, ABC'de donmuş kalmış maddecilik değildir. Marksizm daha ileri giderek şöyle der: Dinle nasıl savaşacağımızı bilmeliyiz, bunu yapabilmek için de inancın ve dinin kökenini kitlelere maddeci bir biçimde açıklamalıyız. Dinle savaş, soyut ideolojik öğütlere indirgenmemelidir."

"Dini düşünceler, Tanrı inancı, hatta Tanrıyı soyut olarak düşünmek bile benlikte gizlenmiş bir alçaklıktır."

"Tanrıya inanmak, cahil ataların kültüründen kalma bir kalıntıdır."

"Dine karşı gerçekçi bir ideolojik mücadele başlatmak görevimiz olmalıdır."

"Ateist olmak her sosyalist için bir kuraldır."

"Bir vatandaşın dininin resmi dokümanlarda bahsi bile ortadan kaldırılmalıdır. Kiliseye herhangi bir devlet desteği sağlanmamalıdır ve devlet, dini toplumlara herhangi bir hakediş vermemelidir." 

Stalin: 

"Marksizm Darwinizm'e dayanır ve onu hiç eleştirmeden kabul eder."

"Biz dine karşı propaganda yapıyoruz ve propaganda yapmaya devam edeceğiz. Parti dine karşı tarafsız kalamaz. Bütün dinlere karşı din aleyhtarı propaganda yapmaktadır."

"Okullardaki öğrencilerimizin zihnini altı günde yaratılış efsanesinden temizlemek için onlara üç şeyi özellikle öğretmeliyiz: Dünyanın yaşını, jeolojik orijinini ve Darwin'in öğretilerini."

Mao:

"... Elbette, din zehirdir. İki büyük zararı vardır: Birincisi ırk anlayışını temelinden çürütür... (ve) ülkenin gelişmesini yavaşlatır. Tibet ve Moğolistan bu şekilde zehirlenmiştir."

 

 

Öcalan: 

"Kızlarımız, kadınlarımız, annelerimiz çocukça ve ahmakça hareket ediyor. ... Kadınlarımız, açıkça söylüyorum dinin etkisinde kalarak pasifleşmiştir."

"... Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrı'dan, ideolojiden kopmalıdır. Ben çok uğraştım sonunda Tanrı'dan koptum. Tanrı'yı aştım. Böylece Abdullah Öcalan olabildim. İslam kadınımıza bir şey vermemiştir. Bunun yerine sosyalist ahlakı koyacağız."

"... Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum."

"Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür."

"Allah bir nevi Ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir."

"Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur."

"… İnsanı ele alalım ve dini anlamaya çalışırken doğa karşısındaki zayıflığı göz önüne getirelim. O, bu zayıflığını çıplaklığını ne ile giderecek? Şu konuda yanılmadığımıza inanıyorum: İnsanlar kendilerini hükmedenler durumuna getirmek için, zavallılıklarından kurtulmak için, doğaya sempatik gözükmek ve doğayı anlayışlı kılmak için ve elbette ki hepsinin de ötesinde kendilerini egemen kılmak için din ve tanrı düşüncesine başvuruyorlar. Aslında kişinin kendisinin ‘hakim' olmada gözü vardır. İşte bunun ön aşaması da, kendisine tanrılar yaratmaktır… Daha da somutlaştıracak olursak; din, insan türünün doğayla karşılaşmasında ilk girdiği düşünce ve ruhsal gelişme biçimidir."

Müvekkil Adnan Oktar’ın inancı, yaşantısı ve kültürel çalışmaları bazı komünist ve solcu kişilerin ithamları ile taban tabana zıttır

Müvekkil, yıllar boyunca, komünist, Marksist – Leninist  ve Darwinist felsefelerin savunduğu din, ahlak, aile ve devlet gibi kutsal değerlerden yoksun bir toplum anlayışına karşı bilimsel ve kültürel bir mücadele vermiştir. Bu uğurda yazdığı 300’ü aşkın kitabı, yüzlerce makalesi bulunmaktadır ve bunların tamamına yakını yaklaşık 72 dile tercüme edilmiş, dünya çapında okunmuştur. 

Müvekkil, A9 TV’deki yayınlarda da, her gün ortalama 6-8 saat boyunca bu konularda halkı bilinçlendirmek, eğitmek için bu bilgileri aktarmıştır. 

Buna rağmen, bazı çevreler, müvekkilin sohbet ettiği programlar sırasındaki 2-3 dakikalık müzik ve dansları öne sürerek, müvekkili toplumun ahlaki yapısını bozmak, devlete karşı gelmek ve aile kavramını yok etmekle suçlamaktadırlar. 

Müvekkilin dinimizi, devletin üniter yapısını, aile birliğini ve güzel ahlakıgüçlendirmek için 40 yıl boyunca gece gündüz süregelen çalışmalarını görmezden gelerek, savunduğu değerlere karşı onu suçlamak, akla ve mantığa aykırıdır. 

Tüm bu aleyhteki haberlerin, bir linç kampanyası ve bir algı mühendisliği olduğu ortadadır. 

Ekte müvekkilin A9 TV yayınlarındaki konuşmalarından ve kitaplarından kadınlar, aile, devlete bağlılık ve toplumun ahlaki yapısı hakkındaki görüşleri bilgilerinize sunulmaktadır. 05.12.2023

Saygılarımla,

 

Adnan Oktar Müdafi

Av. Mert Yetişir

 

Daha yeni Daha eski