YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA
DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K.
SUNAN :
Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Sinsi bir oluşum tarafından yargıya yönelik
yapılan baskının Adnan Oktar davasında şüpheye mahal bırakmayacak şekilde
ortaya çıkması ile ilgili müvekkilin görüşlerinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Adnan Oktar
davasının açık bir kumpas davası olduğunu, uzun zamandır çeşitli deliller
ışığında takdirinize sunuyoruz. Dava ile ilgili eldeki mevcut deliller, bu
konuda herhangi bir şüpheye yer vermeyecek kadar kapsamlı ve açıktır.
Bu davada en
dikkat çekici detay ise, mahkemelerin ve hakimlerin, bazı çevreler
tarafından doğrudan televizyon kanalları ve sosyal medya üzerinden tehdit
edilmeleri; üzerlerine baskı uygulanmasıdır.
Mahkeme
hakimlerinin, verdikleri kararlar nedeniyle bir kısım basın mensupları ve bazı
"şahıslar" tarafından tehdit edilmeleri ve kararlarını bu tehditlere
göre biçimlendirmeleri, aksi takdirde hakimlerin yerlerinden olma, soruşturulma
gibi tehditlerle karşı karşıya kalması bir hukuk devletinin karşılaşabileceği
en vahim durumdur. Ülkemizde bunun böylesine aleni yapılabilmesi, durumun
vahametinin bilinenden çok daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Nitekim bu
yargılama sonucunda 31 SEVK MADDESİ bakımından verilmiş olan 10 bin yıllık ceza
hükmünün Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi'nin ilk heyetinin tam 708 CİHETTEN
bozmuş olması, bir yerel mahkeme kararıyla üst mahkeme arasında böylesine fazla
sevk maddesi ve bu kadar çok sanık bakımından UYUMLU TEK BİR NOKTANIN BİLE
BULUNMAMASI, karşımıza dehşetli bir tablo sunmaktadır.
Bu bozma
kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi hakimlerinin, karanlık
bağlantılar içinde olduğunu düşündüğümüz bir kısım basın mensupları
tarafından SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN CEZALANDIRILMALARI, hukuk adına
geldiğimiz son nokta olmuştur. Söz konusu basın mensupları, sahip oldukları
ve anlamlandıramadığımız karanlık güçlerini devreye sokarak, sosyal
medya üzerinden, kararın bozulması için İÇİŞLERİ BAKANINI DAHİ TEHDİT EDECEK
bir özgüven ile hareket etmişlerdir.
Konu hakkındaki
söz konusu sosyal medya mesajlarını hatırlayacak olursak;
Nedim
Şener'in İçişleri Bakanı'nı açık tehdidi:
Mücahit
Birinci'nin tehditvari paylaşımı:
https://twitter.com/birincimucahit/status/1507704199273975819
Nedim Şener'in
henüz mahkeme kararı açıklanmadan sanıklar hakkında yeniden tutuklama kararı
çıktığına dair twiti:
Selman
Öğüt'ün, sistematik mücadeleleri sayesinde kararın bozulduğuna dair Twitter
sohbet odasındaki konuşması (28.04.2022):
Selman Öğüt: Özellikle bu tür, bu gezi olayları işte
Adnan Oktar terör örgütünün 68 kişinin ve salıverilmesi, 61 kişinin
tutuklanması falan buradaki BU KIYMETLİ HAZİRUNUN ŞEYİYLE OLDU BU. … yani bütün
bu Türkiye düşmanlarına yönelik BİZİM BURADA YAPTIĞIMIZ ANLIK ÇABALAR ÇOK ÇOK
ÖNEMLİ. SİZ BİR GÜN İKİ GÜN GEÇ KALDIĞINIZ ZAMAN ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR
arkadaşlar. Ama bunu da SİSTEMATİK yapmamız lazım. Yani bununla ilgili
artık bir dernek çatısı altında toplanma…
Mine
Kırıkkanat'ın, İstinaf kararının bozulması konusunda, dönemin Adalet Bakanı
Bekir Bozdağ'ın "sağlam durduğunu" söylemesi:
20.06.2022 -
Nokta TV Youtube yayını:
https://www.youtube.com/watch?v=K-WtWgVHgCQ&t=759s
Mine
Kırıkkanat:
Husumetli müşteki Fırat Develioğlu'nun Adnan Oktar ve arkadaşlarını 4 yıldır içeride tutan kişi olduğunu söylemesi:
14.05.2022 -
Beyaz Futbol Youtube kanalı
https://www.youtube.com/watch?v=O23rALNAFC4
FIRAT DEVELİOĞLU: Yani ben tabi şimdi demin
bahsettiğiniz konuyla ilgili olarak da bu ben … bu Adnan Oktar örgütünü
silahlı suç örgütünü ÇOK BÜYÜK BİR MÜCADELE VERDİM. … 200 tane silahlı
adamıyla cezaevinde 4 yıldır. Çıkmak istiyor çıkamıyor. HER DEFASINDA
HUKUKLA KANUNLA DURDURUYORUM. ÇOK CİDDİ BUNA GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ
KAYNAKLAR AYIRIYORUM. BU MÜCADELEYİ BAŞARIYLA YAPTIM YİNE YAPTIM. VE YİNE
YAPARIM. Ha bana düşmanlık yapmak isteyen varsa orada hazır düşman var onla
birleşsin daha iyi bir düşmanlık yapabilir.
BASINDA
İNFİAL SONRASI BAM 1. CEZA DAİRESİ
Ortak bir
oluşumun parçası olduğu bilinen söz konusu ekibin, İÇİŞLERİ BAKANINA
VARINCAYA KADAR TEHDİTKAR DAVRANABİLMESİ, gazeteci Mine Kırıkkanat'ın
çabalarıyla ADALET BAKANI'NIN, İSTİNAF'IN VERDİĞİ KARARA KARŞI TEPKİ
GÖSTERMESİ, kumpasın kurgulayıcısı husumetli müşteki Fırat Develioğlu'nun "4
yıldır onları içeride ben tutuyorum, cezaevinden çıkışlarını BEN DURDURUYORUM"
diyecek kadar pervasız ve anlamsız bir özgüven içinde basına konuşabilmesi, gazeteci
Nedim Şener'in, ne sanıklar, ne müdafileri tarafından BİLİNMEYEN, henüz
mahkeme tarafından hiçbir yerde açıklanmamış ve UYAP'a dahi düşmemiş olan
tekrar TUTUKLAMA KARARINI, HER NASILSA BİLMESİ ve TÜM TÜRKİYE'YE İLK
İLAN EDEN OLMASI (öyle ki sanıklar bile bu twit sonrasında
tutuklanacaklarını öğrenmişlerdir), Selman Öğüt'ün, "kendisi dahil
birkaç kişi sayesinde kararın BOZDURULDUĞUNU, bu MÜDAHALELERDE birkaç dakika
bile geç kalmamak gerektiğini" söylemesi, söz konusu oluşumun bir
derin devlet edasıyla istediklerini yaptırdıklarını göstermektedir. Sadece
yargı üzerinde değil, bakanlar üzerinde dahi etki sahibi olduklarını açıkça
kendileri ifade etmekte ve bakanları tehdit etme konusunda hiçbir çekince
taşımamaktadırlar.
Bu grubun akıl
almaz baskı yöntemleri neticesinde, dava dosyasına son derece hakim olan ve 400
sayfalık kapsamlı bir gerekçeli karar yazmış olan BAM 1CD'nin kararı
bozulmakla kalmamış, HEYETİN BAZI ÜYELERİNİN ALELACELE GÖREV YERİ DEĞİŞTİRİLMİŞ
VE HAKİM HEYETİ HAKKINDA SORUŞTURMA BAŞLATILMIŞTIR.
BAM 1CD
kararının ve hakimlerinin durumu, aslında Adnan Oktar davasında yargılama yapan
diğer mahkemelerin durumunu anlamak için de önemli bir örnektir. Böylesine bir
tehdit altında olduğunu bilen yerel mahkeme hakimleri ve ikinci yargılama
kararını -hiçbir inceleme yapmadan, sadece sanıkların istinaf dilekçelerini
reddederek- onamak zorunda kalan BAM 1CD'nin ikinci heyeti OLUŞAN ORTAM
KARŞISINDA BAĞIMSIZLIĞINI KORUYAMAMIŞTIR.
İlk yargılamayı
gerçekleştiren ve doğal hakim ilkesine aykırı şekilde oluşturulan İstanbul 30.
Ağır Ceza Mahkemesi heyeti başkanının, yargılama esnasında benzer bir tehditle
karşı karşıya bırakıldığını hatırlamak gerekir. Hatırlanacağı gibi söz konusu
yerel mahkeme heyeti, o dönemde sadece Adnan Oktar davasına ve Gezi davasına
bakmak için görevlendirilmişti. Heyetin Gezi Parkı davasında beraat vermesinin
hemen ardından mahkeme başkanı Mehmet Galip Perk hakkında FETÖ suçlamasıyla
haberler çıkması ve hakkında şikayetler yapılması, verilen beraat kararı nedeniyle
hem başkanı hem de heyetin tümünü tehdit amaçlıydı. Aynı dönemde Adnan
Oktar davasına da bakmakta olan Perk ve heyetinin, huzurdaki davada da beraat
verme ihtimali, bu YILDIRMA, KARALAMA VE TEHDİT YÖNTEMLERİYLE YOK EDİLMİŞTİ.
Bu durumu, Barış
Terkoğlu "Döve Döve Alınan Karar" başlıklı köşe yazısında şu şekilde
ifade etmişti:
"Gezi davasında, iki buçuk sene önce beraat kararı çıktı. 'Sen nasıl
beraat verirsin' denilerek hâkimlerin kararı bozuldu, haklarında soruşturma
açıldı. HSK, detaylı bir soruşturma yaptı. Sonunda hâkimlerin FETÖ ile
bağlantısını bulamadığı gibi, kararlarında kimsenin etkisi altında
kalmadıklarını da not düştü. AYNI HÂKİMLER ADNAN
OKTAR DOSYASI GİBİ KRİTİK DAVALARDA KARAR VERMEYE DEVAM ETTİ. Ancak
geçen iki buçuk yılda yaratılan hava bambaşkaydı... ARTIK HÂKİMLER YUKARININ
HANGİ KARARI İSTEMEDİĞİNİ GAYET İYİ
ANLADI. BERAAT KARARI VERİRLERSE FETÖ’CÜ İLAN
EDİLECEKLERİNİ, HAKLARINDA SORUŞTURMA AÇILACAĞINI, BAŞLARINA İTİBAR SUİKASTI
DAHİL HER ŞEYİN GELECEĞİNİ BİLİYORDU. Yargıya “SIKIYSA
BİR DAHA BERAAT VERİN” SOPASI SALLANARAK iki buçuk yılda İSTENEN KARAR
ÇIKARILDI. Şimdi “Bağımsız yargı kararını verdi” oyunu oynanıyor."[1]
Böylesine baskı
altına alınmış bir hakim heyetinin, aynı tarihlerde gördüğü ve yaklaşık 1 yıl
sonra sonuçlandırdığı Adnan Oktar davasında beraat kararı vermesi, kuşkusuz ki
beklenemezdi.
Burada
saydığımız tüm detaylar, mahkemelerin bir kısım odaklar tarafından nasıl ciddi
bir baskı altında olduğunu belgelemek içindir.
Bu, ülkemiz
açısından oldukça vahim bir tabloyu gözler önüne sererken, bu akıl almaz
hukuksuzluklara maruz kalan müvekkil ve arkadaşları, bunu geçici bir imtihan
süreci olarak algılamaktadırlar. Bu imtihan sürecinde, haksızlıkta
bulunanların, hak yiyicilerin, tehdit gibi mafya yöntemleriyle kendince korku
saldığını zannedenlerin ara sıra küçük zaferleri olabilir. Anlık küçük galibiyet
görünümündeki bu durumlar bu kişilere güçlü oldukları hissini de verebilir. Ancak
büyük tabloda bu insanlar, yenilgiye mutlaka mahkumdurlar. Çünkü büyük tabloda MUTLAKA
TARAFSIZ, ADİL, HAKKANİYETLİ, ADALETİ AYAKTA TUTAN VE OBJEKTİF OLAN TARAF
KAZANACAKTIR.
Konu ile ilgili
açıklamalarımızı takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.22.11.2023
Adnan Oktar
müdafi,
Av. Mert Yetişir
[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/dove-dove-alinan-karar-2125459