YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA
DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K.
SUNAN :
Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Şu anda toplum içinde çeşitli kanallar ve
hatta devlet birimleri kullanılarak yaygınlaştırılan ve desteklenen acımasızlık
politikasının, devletin beka sorunu olduğuna dair müvekkil Adnan Oktar'ın
yapmış olduğu basın açıklamasının Sayın Dairenize sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil Adnan Oktar'ın, bir kısım devlet
birimlerine ve özellikle basına hakim olmuş olan acımasızlık politikasının,
devleti ve milleti yaralayan ve yıkan vahim sonuçlar getireceğine dair yapmış
olduğu basın açıklamasını aşağıda takdirinize sunuyoruz:
ACIMASIZLIK
POLİTİKASI DEVLETİN BEKA SORUNUDUR
Acımasızlık,
zulüm, gaddarlık politikaları, uygulandığı her cihette daima başarısızlık ve
hüsran getirmiştir. Toplumun en küçük birimi olan aileden itibaren her aşamada
toplumun her kesimine sirayet eder bir nefret cephesi oluşturmuştur. Toplum
içinde insanlar, ailelerinden, okulda eğitmenlerinden, işyerinde
işverenlerinden gaddarlık gördükleri zaman, tek çözümün öfkeye öfke, nefrete
nefretle karşılık vermek olduğuna inanır ve bu defa kendileri başkalarına acımasızlık
göstermeye başlarlar. Bir aşama öncesine kadar bunu yapmayacak bir insan, bir
aşama sonra, sırf kendisine yapılanların bir karşılığı olarak, başkalarına
acımak yerine onların acısından zevk almaya başlar.
Bu
acımasızlık kültürü devletin birimlerinde görüldüğünde, durum o ülkenin
insanları için daha vahimdir. Acımasız bir aile ortamı nasıl gaddar, hatta suça
meyilli bireyler üretirse, devlet birimlerinin acımasızlıkla ortaya çıkması, tüm
fedakarane duygularını kaybetmiş, robotlaşmış, öfkelenmiş ve intikam hisleriyle
dolu bir toplum üretir. Bu bir arz-talep meselesidir. Ülke halkları,
kendilerine veya toplumun diğer bireylerine devlet tarafından sunulan tavrı
esas alırlar. Bir hakimin, savcının veya bir polisin herhangi bir insana
acımasızlıkla davranması, doğrudan topluma sirayet eder. Kimi zaman hiçbir
suçu olmayan bir insan, devlet birimlerinin acımasız uygulamaları ve sözleri
karşısında, halk tarafından yargısız infaza maruz kalabilir. Bunlar ütopik,
görülmemiş, beklenmedik durumlar değildir. Ülkemizde Ergenekon ve Balyoz gibi
kumpaslarda karşımıza çıkmış olan bir gerçektir. Suçsuz olduğu anlaşılmış olan
dava sanıkları, henüz yargılanırken halk tarafından yerden yere vurulmuştur. Bunun
nedeni de, onları tutuklayan, yargılayan, onlar hakkında haber yapan dönemin
aktörlerinin acımasızlığı olmuştur.
Ülkemizde,
tutuklanan insanların yarısından fazlasının davalarının beraat
ile sonuçlandığı da akılda tutulmalıdır. Bu kişilerin tutukluluk aşamasında
karşılarına çıkan linç politikasının ne büyük haksızlıklar içerdiği buradan
bile anlaşılabilmektedir.
Ancak ne
yazık ki, bu ürkütücü linç politikası DEVLETİN BAZI BİRİMLERİNİN ADALETTEN
UZAKLAŞMALARI, BİR KISIM BASININ ACIMASIZLIĞI, ACIMASIZ HALE GETİRİLEN TOPLUMUN
İNFİALİ nedeniyle pervasızca devam ettirilmektedir. Yargısız infaz
yöntemlerini, bu bela kendilerine dokunduğunda eleştiren ve demokrat
olduklarını iddia eden bazı kişiler bile, farklı ideolojilere sahip insanlar
söz konusu olunca onları aynı yöntemlerle linç etmekten çekinmemektedirler. Bu
ürkütücü sistem, çok çeşitli sorunların kapısını açacak gibi görünmektedir.
Bir ülkede
eğer özellikle adaletin temsilcisi olan hakim, polis, savcı acımasız olursa,
insanlara doğru haber vermek üzere kurulu basın acımasız hareket ederse,
topluma ulaştırılan bilgiler gaddarane olursa, toplumun geneli
kaçınılmaz olarak sevgisiz, acımasız, gaddar, şefkatsiz ve öfkeli olur.
Toplumun böyle bir hale gelmesi bir ülkenin başına gelebilecek en büyük
felakettir. Çünkü insanları ve toplumları birbirine bağlayan unsurlar, halkın
ortak manevi değerleri, birliktelikleri ve aralarındaki merhamet anlayışıdır.
Toplumun bireyleri diğerlerini koruma içgüdülerini yitirirlerse, onlarla empati
kuramazlarsa, onlara sürekli olarak öfkeli olurlarsa millet kavramı büyük
bir zarar görür. MİLLET KAVRAMI ZARAR GÖRDÜĞÜNDE, TOPLUM BÜTÜNLÜĞÜNÜ
KAYBETTİĞİNDE İSE, O ÜLKEYİ VAR EDEN EN BÜYÜK KUVVET YARA ALMIŞ OLUR.
Ülkenin
beka sorunu burada başlar.
İnsanları
hapsettirmek, hapsettirmekten zevk almak eğer bir hukuk insanının veya bir
gazetecinin özelliği halini aldıysa; küçük kasabalarda, mutsuz ortamlarda yaşam
sürmüş kişiler, çevresi geniş, hayatları neşeli insanlara tahammül edemiyorsa;
bir çekememezlik ve kıskançlık hem adaleti hem de insani duyguları yok ettiyse,
burada oluşan öfke bir toplumun ÇÖKÜŞÜNÜ hazırlayabilir. Çünkü
merhametsizlik sadece bela doğurur.
Söz konusu
merhametsizliğin siyasette de hakim olduğu görünen bir gerçektir. Acı
olan ise, siyasetin içindeki kişilerin de halkın da bunu makul görmesidir.
Oysa siyaset, sevgi ve fedakarlıkla daha güçlü ve sağlam olur.
Dolayısıyla, tüm bu yanlış politikaların değişmesi şarttır. Çünkü UZUN ÖMÜRLÜ DEVLETLER, HEP SEVGİNİN, ADALETİN, MERHAMETİN
HAKİM OLDUĞU DEVLETLERDİR. DİĞERLERİ, YIKILMAYA MATUFTUR.
Acımasız ve
gaddar politikaların, bumerang etkisiyle mutlaka yapanı bulacağını da
hatırlatmak gerekir. Acımasız politikalar devletin birimlerine, ardından
basına, sonrasında da tüm halka sirayet ettiğinde, bunu doğru bir politika
olarak destekleyenler, bu sefer destekledikleri felaketle karşı karşıya
kalırlar. Bu kaçınılmazdır. Çünkü toplum artık bu şekilde beslenmiş ve
şekillenmiştir. Yarın hemen herkes mutlaka bir şekilde bu çarkın içine dahil
olur ve beslediği acımasızlığın ceremesini çeker. Özellikle de bu acımasızlığı
körükleyenler. Çünkü başkalarını "öteki" görüp onları
duymayanların, bir aşamada "öteki" haline gelmesi an meselesidir.
DEVLETİN MERHAMETLE YÖNETİLMESİ GEREKİR. "Acımasız hakim, savcı, polis, gazeteci en
iyisidir" diye bir mantık devleti de milleti de boğar; öldürür. O
yüzden acilen bir politika değişikliğine ihtiyaç vardır. Acımasızlık şu an
nasıl toplumda insanların neredeyse tümüne sirayet ediyorsa, tam tersi bir
politika, yani merhamet aynı şekilde toplumda mutlaka hemen herkese sirayet
eder. Nefret yerine sevgi beslendiğinde ise, nefret mutlaka ölür, geriye
sevgi kalır. Çünkü sevginin gücü hep baskındır. İnsanlar birbirlerini
linç etmenin değil, birbirlerini koruyup kollamanın, birbirlerine fedakarlık
yapmanın yolunu ararlar. Bir ülke, bir millet, bir devlet varlığını ancak
bu şekilde sürdürebilir. Aksi hüsrandır.
Ülkemizde
gidişatın değişmesi şarttır. Devletimizin merhamet politikalarını öncelikli
görmesi şarttır. Özellikle insanları linç zihniyetinin bütün millete
sirayet etmesi TOPLUMU YOK EDİCİ BİR HAMLEDİR. Şu an kontrolsüz şekilde
desteklenen bu politika, ülkemize çok büyük kayıplar verecek gibi
görünmektedir. Bu konuda bir girişimde bulunulması, çok geç olmadan,
devletin her kademesine, basına ve halka yönelik bir politika değişikliğine
gidilmesi şarttır.
SONUÇ:
Müvekkil Adnan
Oktar'ın toplumumuzu saran merhametsiz yapı ve bunun muhtemel sonuçlarıyla
ilgili basının ve kamuoyunun takdirine sunduğu görüşleri yukarıda takdirinize
sunulmuştur.16.11.2023
Saygılarımızla,
Adnan Oktar
müdafi
Av. Mert Yetişir