Müvekkil Adnan Oktar’ın “derin devlet yapılanması”olarak tanımladığı “GİZLİ EL” her zamanki gibi,DAVANIN ÇOK ÖNEMLİ AŞAMALARINDAN BİRİNİN HEMEN ÖNCESİNDE, DOSYA YARGITAY’DA İNCELEMEYE BAŞLAYACAKKEN, yine türlü türlü yol ve yöntemler kullanarak YARGI ÜZERİNDE BASKI OLUŞTURMAYA ve DAVAYA MÜDAHALEDE BULUNMAYA BAŞLAMIŞTIR.
Kumpasçıların bir kısım medyayı kullanarak geçmişte yargıya nasıl müdahalede bulundukları ve dava üzerinde nasıl etkili olduklarını değerli kamuoyumuza hatırlatmak amacıyla, dava dosyasının2022 yılı başlarında yapılan ilk istinaf incelemesi esnasında yaşanılanları buradan bir kez daha özetlemenin faydalı olacağını düşünmekteyiz. Şöyle ki;
Dosyanın ilk derece yargılamasını yürüten İstanbul 30. ACM heyetinin, USUL ve ESASA İLİŞKİN YÜZLERCE HUKUK DIŞI UYGULAMAYA ve DAHA ÖNCE BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ ON BİNLERCE YILLIK HUKUKA AYKIRI MAHKUMİYET KARARLARINA imza atmasının ardından, dava dosyası savunma avukatlarınca temyiz edilerek İstinaf incelemesine gönderilmiştir.
14 Ay boyunca dava dosyasını detaylı şekilde inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (istinaf) 1. Ceza Dairesi, dosya hakkında vermiş olduğu 2021/696 E., 2022/258K sayılı 15.03.2022 tarihli 400 küsur sayfalık “ESASTAN BOZMA” KARARINDA;
İlk derece yargılaması esnasında MÜVEKKİL ve ARKADAŞLARI ALEYHİNDE TAM 708 AYRI NOKTADA HUKUSUZLUK ve USULSÜZLÜK YAPILDIĞINI TESPİT EDEREK müvekkilin haksız yere cezaevinde tutulan 68 arkadaşı hakkında “DERHAL TAHLİYE” KARARI VERMİŞTİR.
Ne var ki bu kararla birlikte, en baştan beri müvekkil ve arkadaşlarını hiçbir suç delili bulunmamasına rağmen cezaevinde tutmakta kararlı olan kumpas ekibi büyük bir panikle bu kez, BAM 1. CD’NİN KARARINI ETKİSİZLEŞTİRME ve tahliye edilenlerin tekrar tutuklanmasını sağlama telaşına düşmüştür. Bu süreçte adeta düğmeye basılmışcasınahem BAM 1. CD heyeti yargıçları hem de müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde, basında ve sosyal medyada bir kısım yazar ve gazeteciler eliyleyoğun bir karalama kampanyası başlatılmıştır.
Nitekim kumpasçılar tarafından basın ve sosyal medyada hedef gösterilen, sayısız iftira ve haksız şikayete maruz bırakılan istinaf heyeti yargıçları,haklarında HSK soruşturması başlatılarakdağıtılırken; provokatif yayınlar ve paylaşımların etkisiyle İstanbul BAM Cumhuriyet Başsavcılığı da, verilen tahliye kararına itiraz etmek mecburiyetinde bırakılmıştır.
Tüm bu sürecin sonucunda ise, İstanbul BAM 2.Ceza Dairesi, dosyayı incelemeden, bir gün içinde itirazı kabul ederek, tahliye olan 68 kişiden 61’inin tekrar tutuklanmasına karar vermiştir.
Yani 14 ay boyunca yaklaşık 600 klasör olan dosyayı inceleyerek, 400 sayfadan oluşan son derece detaylı ve emsal Yargıtay kararları ve içtihatlar ile gerekçelendirilmiş BAM 1. CD kararına karşı, BAM 2. CD bir gün içinde dosyayı güya inceleyip, matbu, basma kalıp birkaç cümleden oluşan bir gerekçeyle yeniden tutuklama kararı vermiştir. Bu kararın hukuki ve adil olmadığı ortadadır.
Şimdi son birkaç gündür BİR KISIM BASIN ile SOSYAL MEDYADA BAŞLATILAN İFTİRA ve KARALAMA KAMPANYALARIYLA YAPILMAK İSTENENİN İSE, dosyayı temyiz incelemesine alan YARGITAY BAŞSAVCILIĞINA YÖNELİK BİR GÖZDAĞI VERME ÇABASI OLUNDUĞUNU ve ADETA ABA ALTINDAN SOPA GÖSTEREREK,
“EĞER BU DOSYADA HUKUKU İŞLETİR ve SAVUNMA DELİLLERİNE BAKARAK ADİL BİR KARAR VERİRSENİZ, TIPKI İSTİNAF HEYETİ YARGIÇLARINA YAPTIĞIMIZ GİBİ SİZLERİ DE KAMUOYU ÖNÜNDE İTİBARSIZLAŞTIRIR ve GÖREVDEN ALINMANIZI SAĞLARIZ”DENİLMEYE ÇALIŞILDIĞINI AÇIKÇA GÖRMEKTEYİZ.
Ancak burada önemle hatırlatmak isteriz ki;
Elbette müvekkilin, “basın ve sosyal medyadaki bu haber ve paylaşımları yapan kişilerin doğrudan derin devlet elemanı oldukları” veya “davayı etkilemek amacıyla yargıya yapılan müdahalelerin, bizzat derin devlet elemanları tarafından gerçekleştirildiği” şeklinde bir izahı kesinlikle bulunmamaktadır.
Müvekkilin bahsettiği konu; ilgili devlet kurumları tarafından eğer bu haber ve paylaşımların üzerine gidilerek gerekli araştırmalar yapılır, teknik takip ve telefon kayıtları, ilgili kişilerin banka hesapları ve mal varlıkları kontrol edilip incelenirse, tüm bunların derin devletin kontrolündeki GİZLİ BİR EL TARAFINDAN NASIL ORGANİZE EDİLİP BİR ALGI YÖNETİMİ YAPILDIĞI ve BİRÇOK KİŞİNİN DE BİLEREK VEYA BİLMEYEREK YÖNLENDİRİLDİĞİNİN de ortaya çıkacağıdır.
Müvekkil Adnan Oktar bu vesileyle, Devletimizden kendisine ve arkadaşlarına yönelik kurgulanan bu aleni kumpası görüp, vatansever, devletine bağlı, milli ve manevi değerleri şiar edinmiş gençlerin daha fazla mağdur edilmelerini engellemesini ve YARGI ÜZERİNDEKİ BU İLLEGAL BASKILARA ARTIK BİR SON VERİLMESİNİ İSTİRHAM ETMEKTEDİR.
FURKAN SEZER’İN KAMUOYUNDAN GİZLEDİĞİ GERÇEKLER KONUSUNA GELECEK OLURSAK;
Son günlerde elinde hiçbir resmi belge ya da delil bulunmamasına rağmen, sadece davanın husumetli müştekilerinin uydurduğu hayali senaryo ve iftiraları durmaksızın tekrarlayan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer’in, o dönem emri altında görevli BAZI POLİS MEMURLARI TARAFINDAN BASKI ve TEHDİT EDİLEREK ZORLA ŞİKAYETÇİ YA DA ETKİN PİŞMAN YAPILAN GENÇ KIZ ve KADINLARDAN BAHSEDİLMESİ BÜYÜK ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR.
Bu konudaki çok sayıda örnekten belki de en dikkat çekici olanı, İstabul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube’de görevli POLİS MEMURLARININ BASKI, TEHDİT ve TACİZİNE MARUZ KALDIĞI İÇİN ZORLA ETKİN PİŞMAN OLMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILAN MERVE BOZYİĞİT’İN YAŞADIKLARIDIR.
22.10.2018 tarihinde evine yapılan bir baskınla gözaltına alınmış olan Merve Bozyiğit isimli genç kadın, o dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurlarının kendisine yönelik tehdit, taciz ve baskılarına dayanamayarak EMNİYETTE KENDİSİNE SÖYLETİLEN PEK ÇOK İFTİRAYI GÜYA GERÇEKMİŞ GİBİ TEKRAR ETMEK ve ZORLA ETKİN PİŞMAN OLMAK mecburiyetinde bırakılmıştır. Bunu karşılığında ise tutuklanmaktan kurtulmuş ve salıverilmiştir.
Ancak masum insanlara iftira atmanın verdiği vicdan azabına daha fazla dayanamadığını belirten Merve Bozyiğit, müvekkil ve arkadaşlarının ilk derece yargılamasının yapıldığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda verdiği hür ifadesinde -mahkemenin adaletine, devleti ve milleti temsil ediyor oluşuna da güvenerek- emniyette tutulduğu esnadaMali Şubede görevli polis memurlarından ŞİDDETLİ BİR BASKI GÖRDÜĞÜNÜ, etkin pişman olması için TEHDİTLER VE TACİZLERLE KARŞILAŞTIĞINI, HAKARETE UĞRADIĞINI ve saatler süren, müthiş yıkıcı bir ifade süreci geçirdiğini detaylarıyla anlatmıştır. Ayrıca emniyette kabul etmek zorunda kaldığı suçlamaların ve söylemek zorunda kaldığı yalanların KENDİSİNE ZORLA SÖYLETİLDİĞİNİ de dürüstçe anlatma cesaretini göstermiştir.
BURADA ESAS ŞAŞIRTICI OLAN İSE;
Merve Bozyiğit’in mahkemedeki bu hür ifade beyanında “emniyetteki baskı ve zorlama sebebiyle mecbur bırakılmış olduğu ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİNİ” beyan etmesinin ardından ilk derece mahkemesinin göstermiş olduğu tutumdur.
Mahkeme heyeti, Merve Bozyiğit’in ifadesinde dile getirdiği iddiaları araştırmak ve emniyette tutulduğu süre içerisinde kim ya da kimler tarafından tehdit ve tacize maruz bırakıldığını tespit etmek yerine, ETKİN PİŞMANLIKTAN VAZGEÇTİĞİ İÇİN MERVE BOZYİĞİT HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI VERMİŞTİR.
Üstelik Merve Bozyiğit’in emniyette sorgulanmasına ilişkin anormallikler bununla da sınırlı değildir.
Dolayısıyla dönemin İstabul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer’in,elinde hiçbir resmi belge ya da delil bulunmamasına rağmen, sadece davanın husumetli müştekilerinin uydurduğu hayali senaryo ve iftiraları durmaksızın tekrarlamak yerine, kendisinin başında olduğu dönemde İstanbul Mali Şubede görevli polis memurlarınca sistematik şekilde baskı, tehdit ve tacizler neticesinde etkin pişman olmak mecburiyetinde bırakılan bu genç kız ve kadınlar konusundaki şaibeleri ortadan kaldırması gerektiği kanaatindeyiz.
Bu vesileyle buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki;
Müvekkil Adnan Oktar ve camiasına yönelik 2018 yılında yapılan operasyon ve sonrasında gelişen dava sürecinde yargılananlara isnat edilen suçlamaların tamamı somut delillere dayanmayan iftira niteliğindedir. Suni olarak devşirilen müşteki ve etkin pişmanlara ait soyut ifadeler, iddiaları yalanlayan sayısız somut delile rağmen, kesin doğru olarak kabul edilmiş ve bu gerekçeyle müvekkili Cumhuriyet tarihinde görülmemiş suçlamalarla en üst hadden cezalandırılmışlardır.
Çok iyi bilindiği gibi, bu karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından 1 yılı aşkın süreyle ve tüm detaylarıyla incelenerek 400 SAYFALIK BİR GEREKÇE İLE BOZULMUŞ ve yapılan yargılamanın BİR KUMPAS DAVASI OLDUĞU BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKMIŞTIR.Kararın böylesine NET VE KESKİN GEREKÇELERLE BOZULMASI ve yargılama boyunca AÇIKÇA BİR OYUN OYNANDIĞININ ANLAŞILMASI karşısında kumpasın kurgulayıcıları müvekkilin kültürel çalışmalarını mutlaka durdurmak, arkadaş camiasını dağıtmak ve kendilerince zor durumda bırakmak amacıyla yeni oyunlar geliştirmişlerdir.
Bu sebeple TAM DA DAVANIN ÇOK ÖNEMLİ AŞAMALARININ HEMEN ÖNCESİNDE basında ve sosyal medyada bir kısım yazar ve gazeteciler eliyle müvekkil ve arkadaşları hakkında başlatılanyoğun iftira, karalama ve yargısız infaz kampanyalarının amacı, kumpasçıların YARGI ÜZERİNDE AĞIR BİR BASKI OLUŞTURARAK DAVAYA MÜDAHALEDE BULUNMA ÇABALARINDAN İBARETTİR.
Saygılarımızla Kamuoyunun bilgisine bilvekalesunarız…
Adnan Oktar vekili
Av. MERT YETİŞİR