YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

DOSYA NO               : 2023/310 E., 2023/494 K.

SUNAN                     : Adnan OKTAR

MÜDAFİ                   : Av. Mert YETİŞİR

KONU                        : Müvekkilin, samimi Müslümanların asla korku hissetmediklerine dair açıklamalarının sunumudur.

AÇIKLAMALAR       :

Müvekkil Adnan Oktar, daha önce Sayın Dairenize "iman boyutu" ile ilgili açıklamalarının yer aldığı bir dilekçeyi sunmuş ve bu dilekçede, iman boyutu içinde bir Müslümanın olayları metafizik değerlendirdiğini, hiçbir şeyi Allah'tan bağımsız düşünmediğini belirtmiştir. Müvekkilin açıklamalarına göre iman boyutu ayrı bir boyut olduğundan, orada hissedilen ve yaşananlar normal insanların hislerinden farklı, algılar başkadır.

Müvekkil, Müslümanın iman boyutunda KORKUYU DA HİSSETMEYEN bir varlık olduğunu belirtmekte; dolayısıyla yaşanan bu süreçte samimi Müslümanların hiçbir korku hissetmeden imtihan sürecini yerine getirdiklerini izah etmektedir. Müslümana has bu üstün boyut ile ilgili müvekkilin açıklamalarını aşağıda takdirinize sunuyoruz.01.08.2023

Saygılarımızla,

Adnan Oktar müdafi,

Av. Mert Yetişir

Müvekkilin, Samimi Müslümanların

Korkuyu Hissetmediklerine Dair Açıklamaları

Tarih boyunca tüm peygamberler ve samimi Müslümanlar, imtihan gereği karşılarına çıkan korku ortamlarıyla muhatap olmuşlardır. Bu, onlar için özel olarak yaratılan ortamlardır. Hem onların Allah'a güven ve tevekküllerinin görülmesi hem de üstün imanlarından dolayı karşılaştıkları şiddetli imtihan gereği bu korku ortamları daima karşılarına çıkmıştır.

Örneğin Hz. Musa (as) yanlışlıkla bir adamı öldürdüğünde, bulunduğu bölgeden uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Onu yakalamak için peşinde olanlar, kendisini ele geçirdiklerinde canını alabilirlerdi. Allah, onun için bir korku ortamı yarattı ve bu yüzden oradan uzaklaşıp kaçması gerekti.

Hz. Yusuf (as) henüz küçük yaşlarındayken kardeşleri tarafından kuyuya atıldı. Bir kuyunun içine atılmak ve orada unutulmak, Hz. Yusuf (as)'ın henüz küçük yaşlarda ne kadar büyük bir korku ortamı ile denendiğini görmek için yeterlidir. Yetişkinliğinde ise Hz. Yusuf (as), işlemediği bir zina suçu için suçlanmış, haklı olduğu bilinmesine rağmen zindana atılmış ve orada da unutulmuştu. Yine dehşetli bir korku ortamı ile muhatap olmuştu.

Hz. Musa (as), Firavun'a karşı mücadele ederken kesintisiz bir korku ortamı ile muhataptı. Kendisini her an acımasızca öldürebilecek bir zalim krala karşı tebliğ faaliyetini hiçbir zaman durdurmadı. En nihayetinde Firavun'un Hz. Musa (as) ve kavmini denizin kenarında yakalaması, Hz. Musa (as) ve yanındaki Müslümanların zahiren kaçacak hiçbir yerinin bulunmaması, korku ortamının belki de en büyüklerindendi. Ancak Allah, Hz. Musa (as) için denizi yararak yol açmaya muktedir olduğunu gösterdi.

Hz. Lut (as) helake uğrayan bir kavimden uzaklaşırken, Hz. İbrahim (as) ateşe atılırken, Hz. Yunus (as) balığın karnındayken büyük korku ortamları ile muhatap oldular. Dolayısıyla, KORKU ORTAMLARI PEYGAMBERLERİN VE SAMİMİ MÜSLÜMANLARIN HAYATLARINDA HEP VAR OLDU. Çünkü bu, onların hem Rablerine, hem kendilerine hem de tüm dünyaya imanlarının gücünü gösteren özel imtihanlardı.

Ancak onlar, bu dehşetli korku ortamlarına rağmen HİÇBİR ZAMAN O KORKUYU HİSSETMEDİLER.

Bunun sebebi şudur:

Müslümanın iman boyutu metafizik bir boyuttur. Müslümanlar etraflarındaki olayların Allah'ın kontrolünde olduğunu bildiklerinden bu boyuttaki Müslümanlar yaşadıkları ve karşılaştıkları olayları normal insanlardan daha farklı algılarlar. İmtihanın ne demek olduğunu çok iyi bilirler, kıymetini bilirler ve oldukça önemserler. İmtihanın güzelliğinden faydalanır ve bunun için sürekli olarak şükür halinde olurlar. Zorluklarla MANEN GÜÇLENİR, DİNÇLEŞİR, DAHA DA SAĞLAMLAŞIRLAR. İşte bu nedenle, tarih boyunca bir kısım insanların zarar vermek için Müslümanlara kurdukları tuzaklar, daima Müslümanların lehine sonuçlanmıştır. Tuzak kuranlar, bu hileli düzenler ile onların korkacaklarını, ürkeceklerini, telaşlanacaklarını zannederler; çünkü kendilerinin bu olaylar karşısında hissettikleri tam olarak budur. Ancak Müslümanların bu zorlukları nasıl algıladığını hiçbir zaman anlayamazlar. O yüzden de bir Müslümanın türlü çeşit haksızlığa ve zorluğa rağmen nasıl böyle güçlü, dirayetli ve mutlu olabildiğini anlamaları hiçbir zaman mümkün olmaz.

Onlar, güçlü, dirayetli ve mutludurlar. Çünkü hiçbir anın, hiçbir olayın ALLAH'IN İZNİ DIŞINDA GELİŞMEDİĞİNDEN emindirler.

İşte bu nedenle de insanları korkutan dehşetli olaylar onları korkutmaz. Samimi Müslümanların korku duymaması, iman boyutunun en büyük güzelliklerinden biridir. Öyle ki KORKU, SAMİMİ MÜSLÜMANLARA YANAŞAMAZ. Normalde insanların korku hissettikleri olaylar, samimi Müslümanlarda o hisleri oluşturmaz. Allah, Kuran'da pek çok ayette bu gerçeği haber vermiştir:

Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Ben'den bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara KORKU YOKTUR VE ONLAR MAHZUN OLMAYACAKLARDIR." (Bakara Suresi, 38)

Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara KORKU YOKTUR ve ONLAR MAHZUN OLMAYACAKLARDIR. (Bakara Suresi, 62)

Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. ONLAR İÇİN KORKU YOKTUR VE ONLAR MAHZUN OLMAYACAKLARDIR. (Bakara Suresi, 112)

İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. ONLARA KORKU YOKTUR VE ONLAR MAHZUN OLMAYACAKLARDIR. (Bakara Suresi, 227)

Samimi Müslümanların korku hissetmemeleri, Allah'ın belirttiği ve metafizik olarak yarattığı bir gerçek olduğundan, zorluk zannedilen şeylerin onların üzerinde ürkütücü bir etkisi hiçbir zaman olmaz. Allah'ı unutarak insanlardan, dünyaya ait zahiri şeylerden korku duymak zaten samimi bir Müslüman için haram olur. Bu korku ile bir Müslümanın Allah'ı, Kuran'ı veya Allah için tebliği ve dinsizlikle mücadeleyi bırakması haram olur. Müslüman, insanlara veya dünyaya ait bir korkuyu hiçbir zaman hissetmeyeceği için, Allah için üstlendiği tebliğ ibadetini ve dinsizlikle mücadeleyi bırakması mümkün değildir.

İmtihanlar kimi zaman çok ağır boyutlara gelebilir, ortam ve şartlar zorlaşabilir veya değişebilir; Müslümanların Allah adına dinsizlikle mücadele alanları zahiren daralabilir. Bu sebeple Müslümanlar o anda göz önünde olamayabilirler. Farklı yerlerde, farklı şartlarda olabilir, hatta gizlenmek zorunda kalabilirler. Bu durum asla ve asla KORKU İLE EŞ TUTULMAMALIDIR. Çünkü samimi bir Müslüman korktuğundan değil, ancak gerekli gördüğünden bu şartlarla muhatap olur. En önemlisi ise, bu şartların bile samimi Müslümanların Allah için çabasını durdurmayacağıdır.

Örneğin Peygamberimiz (SAV) yanındaki sahabe ile birlikte mağarada gizlenmek zorunda kaldı. Bu gizlenme kuşkusuz korku kaynaklı değildi; o sırada bunun hem davası adına hem de temsil ettiği Müslümanlar adına daha faydalı olduğunu biliyordu. Kendi hayırlı faaliyetlerini devam ettirebilmesi ve Müslümanların birlik ve beraberliğinin sağlanabilmesi açısından bu yöntemin gerekli olduğunu düşündü. Gerçekten de bu tedbir, o dönemde Müslümanlara fayda getirdi.

Hz. Nuh (as) müminleri bir gemiye topladığında, bunu korktuğu veya kaçmak istediği için yapmadı. Gerçekleşecek afetten korunabilmek, mevcut durumun geçmesini beklemek ve sonrasında Müslümanlarla birlikte etkili tebliğ faaliyetini gerçekleştirebilmek için bu tedbiri aldı. Çünkü o, bir peygamber olarak insanlara karşı sorumluydu ve davasını ve Müslümanları korumakla ve tebliğ faaliyetini yürütmekle yükümlüydü.

Bunun gibi pek çok örnekten de anlaşılabileceği gibi Müslümanın hayatında gerektiğinde gizlenmek, Müslümanların lehine hareket etmek için yer değiştirmek gibi tedbirler almak zorunluluk haline gelebilir; ancak bunların hiçbiri korku kaynaklı değildir.

Samimi Müslümanların ayrıcalığı, korkudan arınmış olmalarıdır. Bu nedenle onlar, ağır imtihanlara, kendilerine kurulan tuzaklara, yoğun haksızlıklara rağmen daima dipdiri, manen güçlü ve sevinç içindedirler.

 

Daha yeni Daha eski