YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

DOSYA NO              : 2023/310 E., 2023/494 K.

SUNAN                     : Adnan OKTAR

MÜDAFİ                   : Av. Mert YETİŞİR

KONU                        : Bir kısım husumetli müştekilerin iddia ettiğinin aksine, samimi Müslümanların başına gelen zorlukların, onların yanlış yolda olduklarına bir işaret değil, özel sebeplerle yaratılmış ve sonunda mutlaka başarı ve galibiyet olan imtihanlardan ibaret olduğuna dair müvekkilin açıklamalarını içeren dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR       :

Müvekkil Adnan Oktar, kendi hayat görüşünü, Kuran'a dair değerlendirme ve yorumlarını, yaşadığı olaylara nasıl bir bakış açısı içerisinde olduğunu Sayın Dairenize açıklamayı önemli görmektedir. Huzurdaki dava, soruşturma aşamasından itibaren özellikle husumetli müştekilerin yalan ve iftiraya dayanan izahlarıyla şekillendirilmiş ve kumpasın parçası olanlar da buna iştirak etmişlerdir. Davanın ana iddianamesi, neredeyse sadece bu kişilerin bu çarpık izahlarıyla oluşturulmuştur. Oysa müvekkil, gerek Allah'a olan coşkun sevgisi, gerek dindar kişiliği, gerek Kuran'a hassasiyeti, gerekse hayata metafizik bakış açısı bakımından, buralarda anlatılan neredeyse hiçbir tarife uymamakta, Allah'a adanmış özel bir hayat yaşamakta, olaylara da daima Rahmani bir pencereden bakmaktadır. Dolayısıyla, yaşadığı her şeyi değerlendirme şekli de buna uygundur.

Husumetli müştekilerin iddianamede yer bulmuş, dünyaya meyilli ve olayların zahirini yaşayan insan profili, gerçekte onların kendi hayata bakış açılarını yansıtmaktadır. Müvekkil, hayatı boyunca, daha önce dilekçelerinde belirttiği bir "iman boyutu"nda yaşamış ve yaşadığı her türlü olayı buna göre değerlendirmiştir. Bu, her şeyin zahir görünümünü terk edip, gizli ve hikmetli yönlerini görmeyi gerektirir. Böyle bir algı içinde olmayan insanların, bunu fark edebilmesi, algılayabilmesi elbette zordur.

Müvekkil, işte bu nedenle, husumetli müştekilerin halen sosyal medya aracılığıyla devam ettirdikleri ithamlardan birine, "eğer doğru yolda olsanız, bu kadar zorluk ve bela içinde olmazdınız" mealindeki ithama açıklık getirmek istemektedir. Müvekkilin konuyla ilgili açıklamalarını takdirinize sunuyoruz:

Müvekkilin, Zorlukların Devam Etmesini Yanlış Yolda Olmaya Bağlayan Zihniyetin Yanlışlığına Dair Açıklamaları

Ölümün, hastalıkların, eskimenin, çürümenin, bozulmanın, kirlenmenin, dertlerin ve acizliklerin olduğu bu dünya, kimsenin rahat etmek için geldiği bir mekan olamaz. Dünya hayatı, sadece ve sadece imtihan için yaratılmıştır. Sonsuz hayattaki güzellikler ya da kötülükler, bu imtihanın sonucu olarak insanın karşısına çıkacaktır. Dolayısıyla ahiret, bu dünyadaki sınavın bir sonucu olarak kazanılacaktır.

İşte bu yüzden bu dünyada iyilik ve güzelliklerin yanında, kötülükler, zorluklar ve belalar da vardır. Bunların tümü insanın imtihan alanıdır. Kötülükler, zorluklar, haksızlıklar böyle bir dünyada elbette insanın karşısına çıkacaktır; aksi takdirde iyi insanın gerçekten iyi olduğunu bilmek mümkün olmaz. Zaten kötünün varlığı, iyinin ortaya çıkması içindir.

Allah, ayetinde bu büyük gerçeği insanlara hatırlatmıştır:

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, ŞERLE DE, HAYIRLA DA DENEYEREK İMTİHAN EDİYORUZ ve siz Biz'e döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)

Dünya hayatının en büyük zorlukları ise, genellikle peygamberlere ve samimi Müslümanlara ulaşır. Çünkü onlar ALLAH İÇİN KIYMETLİDİRLER. Bu dünyanın çilesini çekmek, Allah için sabretmek, bütün insanlara Allah için her şeye razı olduklarını ispat etmek ve ardından hak ettikleri cennete gitmek onların her daim güzel kaderlerinde yazılıdır.

İnsanın sevgisinin, sadakatinin en fazla ortaya çıktığı zamanların zorluk zamanları olduğu herkesçe çok iyi bilinen bir gerçektir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde bile zor zamanda bırakıp terk eden, kendi çıkarlarını düşünen, egoistçe kendini kurtarmaya çalışan insanlar vefasız, sadakatsiz ve sevgisiz olarak tanınırlar. İnsanlar her zaman bu tip insanlardan uzak dururlar. "Zor gün dostu" kavramı bu yüzden insanlar arasında önemli bir kavramdır. Zor günde kendini kurtarma peşinde olanlar kimsenin yakın arkadaşı değilldir; kimse tarafından da sevilmezler.

Allah, kendisine olan derin sevgiyi test eder ve bu sevginin gücünü görmek ister. İşte bu nedenle ayetlerinde hep sabrı övmüştür. Çünkü olaylara, zorluklara, haksızlıklara sabır, Allah'a sevgiyi göstermenin en açık yoludur. Tüm bunlara Allah için sabreden, bunların Allah'tan geldiğini bilerek teslimiyet gösteren insanlar, ALLAH TARAFINDAN EN SEVİLENLERDİR.

İşte bu nedenle peygamberler ve samimi Müslümanlar zorlu imtihanlarla sınanırlar. Onlar sabrederek, zorluklara dayanarak, her şartta şükrederek ve başlarına gelen haksızlıklardan hiçbir şekilde etkilenmeyip sadece Allah'a güvenerek, Allah'a olan sevgilerini gösterirler. Bu, aynı zamanda bu insanların kendilerini diğer insanlara da kanıtlama biçimidir. Onların samimiyetinden şüphe edenler, menfaat karşılığı Allah'ın adını andıklarını zannedenler, onların imanlarını sorgulayanlar, bu kişilerin zorluk karşılığında Allah için gösterdikleri sabrı ve güzel ahlakı gördükçe, özellikle haksızlıklar karşısındaki teslimiyet ve Allah'a güveni izledikçe, buradaki iman gücünden emin olurlar. Dolayısıyla zorluklar, bu kişilerin kendi imanlarını topluma da ispat biçimleridir.

Zorlukların hikmetini anlamayanlar, onların kıymetini bilmeyenler, zorlukların neden yaratıldığını ve neden özellikle samimi Müslümanlara isabet ettiğini kavrayamayanlar nesiller boyunca bu zorluklarla yüzleşen Müslümanları hep yanlış değerlendirmişlerdir. Müslümanların yanındayken bu zorluklar kendilerine de isabet ettiğinde, bundan dolayı hep Müslümanları suçlamışlardır. Kuran'da bu durum şöyle haber verilir:

Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) MUSA VE BERABERİNDEKİLERİN BİR UĞURSUZLUĞU olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler. (Araf Suresi, 131)

Dediler ki: "SENİN VE SENİNLE BİRLİKTE OLANLAR YÜZÜNDEN UĞURSUZLUĞA UĞRADIK." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah Katında (yazılı)dır. Hayır, siz DENENMEKTE OLAN BİR KAVİMSİNİZ." (Neml Suresi, 47)

Dediler ki: "HERHALDE BİZ, SİZLERDEN DOLAYI UĞURSUZLUĞA UĞRADIK. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız, andolsun, sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır."

Dediler ki: "Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz." (Yasin Suresi, 18-19)

Oysa Allah Kuran'da Müslümanların ciddi imtihanlarla karşılaşacaklarını ve buna karşı sabrın Kendisi için değerli olduğunu haber vermiştir:

Andolsun, BİZ SİZİ BİRAZ KORKU, AÇLIK VE BİR PARÇA MALLARDAN, CANLARDAN VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTMEKLE İMTİHAN EDECEĞİZ. SABIR GÖSTERENLERİ MÜJDELE. (Bakara Suresi, 155)

Andolsun, MALLARINIZLA VE CANLARINIZLA İMTİHAN EDİLECEKSİNİZ ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan ELBETTE ÇOK EZİYET VERİCİ (SÖZLER) İŞİTECEKSİNİZ. Eğer SABREDER VE SAKINIRSANIZ (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)

"Hani SİZE DAYANILMAZ İŞKENCELER YAPAN, KADINLARINIZI SAĞ BIRAKIP ERKEK ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜREN Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbinizden sizin için büyük bir İMTİHAN vardı." (Araf Suresi, 141)

Müslümanların içinde yaşayan, onları gayet iyi tanıyan, ancak başlarına gelen zorluklardan dolayı Müslümanları suçlayan, onları uğursuz gören bu kişiler de aslında bu ayetleri çok iyi bilirler. Bu ayetlere rağmen Müslümanların, "günahkar oldukları için", "uğursuz oldukları için", "yanlış yolda oldukları için" zorluklarla ve belalarla karşılaştıklarını iddia ederler. Aslında bu iddiada bulunmalarının tek sebebi, kalben Müslümanlardan uzaklaşmaları ve samimi Müslümanlara kendilerince belaya çarptırıldılar algısıyla bakarak, kendi vicdanlarını rahatlatmalarıdır. Yoksa gerçekte onlar da Müslümanların samimiyetleri nedeniyle bu ağır imtihanlardan geçtiklerini çok iyi bilmekte ve onların haksızlıklara karşı bu sabırlarına imrenmektedirler.

En ağır imtihanlar Peygamberlere gelmiştir. Onlara da yanlarındaki fesatçılar "onların uğursuzluğu nedeniyle belalara çarptırıldıklarını" iddia etmişlerdir (Peygamberleri tenzih ederiz). Oysa Allah onlara bu imtihanları, onları kıymetli gördüğü için verdiğini ve sonunda onları galip kıldığını göstermiştir:

Hz. Musa (as):

Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "GERÇEKTEN YAKALANDIK" dediler.

(Musa:) "HAYIR" DEDİ. "ŞÜPHESİZ RABBİM, BENİMLE BERABERDİR; BANA YOL GÖSTERECEKTİR."

Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.

Ötekileri de buraya yaklaştırdık.

MUSA'YI VE ONUNLA BİRLİKTE OLANLARIN HEPSİNİ KURTARMIŞ OLDUK.

SONRA ÖTEKİLERİ SUDA BOĞDUK.

Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. (Şuara Suresi, 60-67)

Hz. Yusuf (as):

(Yusuf) Dedi ki: "RABBİM, ZİNDAN, BUNLARIN BENİ KENDİSİNE ÇAĞIRDIKLARI ŞEYDEN BANA DAHA SEVİMLİDİR. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum."

Böylece RABBİ, DUASINI KABUL ETTİ VE ONLARIN HİLELİ DÜZENLERİNİ KENDİSİNDEN UZAKLAŞTIRDI. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Yusuf Suresi, 33-34)

Hz. Eyüp (as):

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "ŞÜPHESİZ BU DERT (VE HASTALIK) BENİ SARIVERDİ. SEN MERHAMETLİLERİN EN MERHAMETLİ OLANISIN."

Böylece ONUN DUASINA İCABET ETTİK. KENDİSİNDEN O DERDİ GİDERDİK; ONA KATIMIZ'DAN BİR RAHMET VE İBADET EDENLER İÇİN BİR ZİKİR OLMAK ÜZERE AİLESİNİ VE ONLARLA BİRLİKTE BİR KATINI DAHA VERDİK. (Enbiya Suresi, 83-84)

Hz. İbrahim (as):

Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız, ONU YAKIN ve ilahlarınıza yardımda bulunun."

Biz de dedik ki: "EY ATEŞ, İBRAHİM'E KARŞI SOĞUK VE ESENLİK OL." (Enbiya Suresi, 68-69)

Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (SAV) 23 yıllık peygamberlik döneminde büyük saldırılar ve zorluklarla mücadele etmiştir. Kendi kavmi tarafından yalanlanmış, kendi şehrinden göç etmek zorunda kalmış, ölümle tehdit edilmiş ve türlü işkencelere maruz kalmıştır. Namaz kılarken müşrikler tarafından üzerine deve işkembesi atılmış, taşlanmış ve hem fiziki hem de sözlü olarak çeşitli eziyetlerle karşılaşmıştır.

Peygamberimiz (SAV)'in çektiği zorluklar o kadar büyüktür ki, Allah, onun kalbine ferahlık vererek üzerindeki zorlukları gidermiş ve bu zorlu güçlüğü üzerinden almıştır. İnşirah Suresi bunu anlatır:

Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?

Ve yükünü indirip-atmadık mı?

Ki o, senin belini bükmüştü;

Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.

Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.

Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.

Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 1-8)

Samimi Müslümanların yolu zorlu bir yoldur. Bu insanlar, zorlukları, güçlükleri, haksızlıkları göze alarak bu yola başkoymuş kişilerdir. Sadece ideolojik, fikri ayrılıklardan dolayı Allah'a kalbini dayayan bu insanlara her zaman saldırılar olmuştur. Çünkü Allah'a yakınlıkla imtihanın ağırlığı, sevabın büyüklüğüyle zorluğun büyüklüğü doğru orantılıdır. Dolayısıyla, SAMİMİ MÜSLÜMANLAR EĞER HAKSIZ YERE ZORLUKLAR İÇİNE GİRİYORLARSA, CİDDİ İMTİHANLARDAN GEÇİYORLARSA, DURUM ZAHİREN ALEYHLERİNE GİBİ İŞLİYORSA, BU ONLARIN YANLIŞ YOLDA OLDUKLARININ DEĞİL, BİLAKİS DOĞRU YOLDA OLDUKLARININ KANITIDIR.

Şu da unutulmamalıdır ki, geçen süre, uzayan zorluklar, sabır imtihanının uzaması insanları aldatabilir. İnsanlar zorluk ve imtihanların uzun sürmesini kimi zaman yanlış anlar veya ümitlerini yitirerek oradaki sırrı anlamazlıktan gelirler. Oysa Kuran'a göre geçen süre önemli bir imtihandır. Geçen uzun süreler boyunca zorluklara sabretmek, zamana rağmen imtihana direnç göstermek ve daima Allah'tan ümitvar olmak sadece samimi Müslümanlara has bir özelliktir. Geçen zaman, zaten bu yüzden önemli bir imtihandır; SAMİMİ OLAN İLE OLMAYANI HEMEN AYIRT EDER.

Yüce Allah, Peygamberimiz (SAV)'in, Taiflilerin kendisine saldırısından sonra ettiği duaya karşılık olarak şu ayeti indirmiştir:

Artık SEN SABRET; RESULLERDEN AZİM SAHİPLERİNİN SABRETTİKLERİ GİBİ, Onlar için de ACELE ETME. Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)

Müslümanlara yönelik saldırılarda bulunanlar, zorluk ve imtihanların uzamasını Müslümanların aleyhine değerlendireceklerine, bundan haz duyup "günahlarının kefaretini çekiyorlar" diyeceklerine, güçlü imtihana karşı sebat gösteren bu insanların ASLINDA DOĞRU YOLDAKİ ÖZEL İNSANLAR OLDUKLARINI İSPAT ETTİKLERİNİ, MANEVİ OLARAK GİTGİDE GÜÇLENDİKLERİNİ VE MUTLAK GALİBİYETE DOĞRU İLERLEDİKLERİNİ fark etseler kendileri için daha iyi olacaktır. Çünkü bunu anladıklarında, asıl hüsrana uğrayacakların kendileri olduğunu da anlamış olacaklardır. Tutumlarını değiştirmedikçe, ER YA DA GEÇ -MUTLAKA- mağlup olacaklardır.


 

SONUÇ

Müvekkil Adnan Oktar, kendisine yönelik saldırılara, yapılan haksızlıklara ve yaşamakta olduğu imtihana özel bir bakış açısıyla bakmakta, tüm yaşananları Rahmani değerlendirmekte ve yaşanan her olayın güzellik ve hayırlarını görerek her aşamasından Rahmani bir haz duymaktadır. Tüm dilekçelerinde belirttiği gibi, hiçbir şey Allah'tan bağımsız değildir ve bu yaşananlar da Allah'ın özel yarattığı olaylardır. Tüm bunlara farklı yorum getirmeye çalışanlar, gerçekte vicdanlarını susturma çabasındadırlar. Müvekkil, bu açıklamalarıyla aynı tevekkül ve Allah'a güven ile, tüm imtihanlara güzellikle sabretmeye devam edeceğini, karşılaştığı her zorluğu Allah'ın sevgisinin bir ifadesi olarak gördüğü için hep zevk ve haz ile karşıladığını Sayın Daireniz'e bildirmek istemiştir. Müvekkilin bu açıklamalarını takdirinize sunuyor, saygılarımızla bilgilerinize arz ediyoruz.29.07.2023

Adnan Oktar müdafi,

Av. Mert Yetişir

 

Daha yeni Daha eski