SOL GÖRÜŞLÜ BAZI MEDYA
MENSUPLARININ TEK TARAFLI ADALET ANLAYIŞLARI, CHP’YE ZARAR VERMEKTEDİR.
Müvekkil Adnan Oktar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin
ve Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun son genel seçimlerden birinci
parti olarak çıkamamış olmasına rağmen, önceki seçimlere göre hem partinin hem
de sayın genel başkanın oylarını artırmış olmasının CİDDİ BİR BAŞARI OLDUĞU
KONUSUNDA pek çok siyasetçi ve akademisyenle hemfikir olduğunu belirtmektedir.
Müvekkil bunun en önemli sebeplerinin ise,
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun;
·
Dindar, dürüst,
adaletli, barışçıl, insancıl ve birleştirici kişiliğiyle Cumhuriyet Halk
Partisini SOLUN EN SAĞINDA KONUMLANDIRMIŞ OLMASI,
·
HUKUK, ADALET
ve İNSAN HAKLARI KONUSUNDA HERKESİN EŞİT OLDUĞU BİR TÜRKİYE İDEALİNDE OLMASI ve
·
BU İDEALLERDEN
ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİ yönündeki söz, söylem ve eylemlerinin de vatandaşlarımız
tarafından güven verici bulunması,
olduğunu düşünmektedir.
Müvekkil Adnan Oktar’ın, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
dindar ve dürüst kişiliğini övüp ön plana çıkarttığı, CHP’nin iktidar olmak
istiyorsa 1800’lü yıllardan kalma “DİNE KARŞI BİR SOL” ANLAYIŞINI DEĞİL, toplumun
her kesimini kapsayan “DİNDAR VE BİRLEŞTİRİCİ” BİR SOL ANLAYIŞINI BENİMSEMESİ
GEREKTİĞİNİ dile getirdiği çok sayıdaki canlı yayın konuşması ve sosyal
medya paylaşımı kamuoyu hafızasındaki yerini korumaktadır.
Müvekkilin bu konuşma ve açıklamalarından
sadece ufak bir kısmını hatırlatmak gerekirse; aşağıdaki 3 kısa açıklamanın,
konunun net olarak anlaşılması bakımından yeterli olacağını düşünmekteyiz.
§ “SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU DİNDAR, NEZİH BİR
İNSAN. CHP’NİN DE İNSANLARIMIZI DİNDARLIĞA TEŞVİK ETMESİ, HER KESİME SAHİP
ÇIKMASI GÜZEL OLUR.” (Adnan Oktar’ın
A9 TV’deki canlı yayın konuşmasından)
§ “CHP’NİN YAPACAĞI ÇOK DİNDAR OLMASI. DİNDAR
OLURSA İKTİDAR OLUR. Bu kadar, karmaşık bir şey yok. MODERN DİNDAR. HERKES
İFTİHAR EDER. Ta 1800’lerden kalma solculukla 2014’lerde siyaset yapmak mümkün
mü? 1800’lerde kalmış o kafa.” (Adnan Oktar’ın A9 TV’deki canlı yayın konuşmasından)
§ “CHP’NİN YAPACAĞI EN İYİ ŞEY; HALKIN, ANADOLU
HALKININ, MİLLETİN RUHUNA HİTAP EDECEK BİR RUH.” (Adnan Oktar’ın A9 TV’deki canlı yayın konuşmasından)
Nitekim son genel seçimlerin ardından sokakta
mikrofon tutulan pek çok vatandaşımız: “ülkeye adalet gelsin, ayrımcılık ve hukuksuzluklar
ortadan kalksın diye düşündükleri için Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na oy
verdiklerini” dile getirmektedirler. Ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi’nin dine
karşı bir parti olmadığı konusunda da, Sayın Kılıçdaroğlu’nun sergilediği güzel
ahlak ve dindar kişiliğiyle kendilerini ikna etmiş olduğunu, bu sebeple gönül
rahatlığı ile CHP’ye oy verdiklerini de açık şekilde söylemektedirler.
Ancak müvekkil Adnan Oktar, Cumhuriyet
Halk Partisinin ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun halk nezdinde yakalamış olduğu bu
teveccüh ve yükseliş başarısının, SOL GÖRÜŞLÜ MEDYANIN KÖŞE BAŞLARINI TUTMUŞ KİMİ
GAZETECİ ve YORUMCULARIN ‘TEK TARAFLI ADALET ANLAYIŞINDAKİ ISRARLI TUTUMLARI’
SEBEBİYLE CİDDİ ŞEKİLDE ZARAR GÖRDÜĞÜNÜ de önemle hatırlatmak istemektedir.
Gerçekten de Barış
Terkoğlu, Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ, Ayşenur Arslan gibi gazetecilerle Av.
Celal Ülgen gibi hukukçu ve yorumcuların, gerek müvekkil Adnan Oktar ve
arkadaşlarına karşı GEREKSE KENDİLERİNDEN OLMAYAN ya da KENDİLERİ GİBİ
DÜŞÜNMEYEN HERKESE KARŞI SERGİLEDİKLERİ TARAFGİR ve İDEOLOJİK YAKLAŞIMLARIYLA SEVGİSİZ
DİL ve ÜSLUPLARI, vatandaşlarımız nezdinde ciddi tepkilere sebep olmaktadır.
Bu kişiler, köşe
yazılarında veya katılmış oldukları ya da bizzat sunucusu oldukları tartışma programlarda
pek çok kez “ÜLKEDE ADALETİN KALMADIĞI, HUKUKUN ADETA RAFA KALDIRILDIĞI”
şeklinde açıklamalarda bulunsalar dahi, aslında bunları sadece kendileri,
kendileriyle aynı ideolojiyi paylaşan fikirdaşları ya da meslektaşları için dile
getirmektedirler. Kendileriyle aynı fikir ve ideolojide olmayanlara
yapılan haksızlık ve hukuksuzluklar ile zulüm ve insanlık dışı uygulamalarsa, BU
KİŞİLERİ ZERRE KADAR İLGİLENDİRMEMEKTEDİR. ÜSTELİK BİR DE BUNLARDAN ZEVK DUYUP GARİP
BİR COŞKUYLA DESTEKLEMEKTEDİRLER.
Müvekkil, “BİZDEN
OLMAYAN EZİM EZİM EZİLSİN” anlamına gelen bu çarpık anlayışın ülkenin
siyasi atmosferine büyük bir zarar verdiğini belirtmekte; halk arasında SOL
GÖRÜŞLÜ MEDYA ve BASININ TEMSİLCİLERİYMİŞ GİBİ ALGILANAN BU KİŞİLERİN İZANSIZCA
ve PERVASIZCA SÜRDÜRDÜKLERİ “BİZDEN DEĞİLSE YOK OLSUN” ANLAYIŞININ HALKIN BÜYÜK
ÇOĞUNLUĞUNU RAHATSIZ ETTİĞİNİ bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak
istemektedir.
Bu çarpık ve pervasız
yaklaşım, Cumhuriyet Halk Partisi’nin herkesi kucaklayan ve herkes için
adalet isteyen yaklaşımına tamamen zıt olmasına rağmen, maalesef ki Cumhuriyet
Halk Partisi’ne mal edilmekte, halk arasında “DEMEK BU ZİHNİYET BAŞA GELSE, BUNLAR
BİZE HAYAT HAKKI TANIMAZLAR” KORKUSUNUN YERLEŞMESİNE SEBEP OLMAKTADIR. Bu
sebeple halkın geniş bir kesimi “BU ÇEVRELER İKTİDAR OLURSA
MAZLUM, MASUM İNSANLARIN BAŞINA BELA OLABİLİR, ANADOLU İNSANINA HAYATI YAŞANMAZ
HALE GETİREBİLİR” korkusunu yaşamaktadırlar.
SİYASİ KONJONKTÜR ETKİSİ VE BUNUN CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN SAVUNDUĞU
DEĞERLERE OLAN OLUMSUZ ETKİLERİ
Günümüzde halk “Hukuk
ve Adalet” konusundaki fikir ve görüşlerini rahatça dile getirmeye çekiniyor
olabilir.
Bu sebeple, bu dönemde haksızlığa uğrayan, zulüm gören
insanların kim ya da hangi ideolojide olduklarına bakmaksızın, doğruları dile
getirip hakkı ve adaleti savunma cesareti gösteren kimselere karşı,
vatandaşlarımızın duyduğu saygı, güven ve sevgi de artmaktadır.
Buna karşın sol basının köşebaşlarına oturanların, KENDİLERİNDEN OLMAYAN
YA DA KENDİLERİYLE AYNI İDEOLOJİYİ BENİMSEMEYEN İNSANLARIN maruz bırakıldıkları
zulüm ve haksızlıkları görmezden gelip sessiz kalmalarıysa pek çok
vatandaşımızı adeta çileden çıkartmaktadır. Toplum genelinde bu kişilere duyulan
saygı ve güven derinden sarsılırken, bu kişiler halk arasında SOL GÖRÜŞÜN RESMİ
BASIN TEMSİLCİLERİYMİŞ GİBİ ALGILANDIKLARINDAN, BU DURUM İSTER İSTEMEZ CUMHURİYET
HALK PARTİSİNE DE MAL EDİLMEKTE VE ZARAR VERMEKTEDİR.
Bu durum müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında beş yılı aşkın süredir devam eden haksız ve hukuksuz yargılama bakımından da geçerliliğini korumaktadır. Bugünkü siyasi konjonktür sebebiyle kimi mecralarda müvekkil Adnan Oktar eleştiriliyor gibi görünse de, aslında toplumun çok büyük kısmı müvekkil ve arkadaşlarının masum olduklarına gönülden inanmaktadır.
Nitekim bu durum müvekkil
ve arkadaşları aleyhinde yönlendirilmemiş, alelade televizyon programlarında ve
çeşitli sosyal medya mecralarındaki haber, paylaşım ve esprilerde hemen göze
çarpmaktadır. Çok sayıda vatandaşımız, müvekkil ve arkadaşlarının A9 TV’ye
yansıyan geçmişteki neşeli dakikalarını, danslarını, esprilerini paylaşıp o
günlere duydukları özlem ve muhabbeti sıklıkla dile getirmektedirler.
Müvekkilin
ifadeleriyle kendisi ve arkadaşlarının,
Büyük bir
kumpasın mağduru olup yargılama süresince haksız ve hukuksuz yüzlerce uygulamaya
maruz bırakılmaları ile haklarında on binlerce yıllık hukuka aykırı mahkumiyet kararları
verilmiş olması karşısında;
·
Gösterdikleri
derin iman ve tevekkül,
·
Sergiledikleri
mağrur ve onurlu duruş,
·
Devlete ve birbirlerine
olan sevgi, sadakat ve bağlılıkları,
vatandaşlarımızın
gözünde büyük taktir toplamıştır. Müvekkil ve arkadaşlarına duyulan sevgi, saygı,
taktir ve muhabbet bu dönemde adeta çığ gibi artmış bulunmaktadır.
Buna karşın sol
basının temsil ettiği düşünülen gazeteci ve yorumcuların tek taraflı adalet
anlayışıyla -kendilerinden görmedikleri herkese yaptıkları gibi- bir
yandan müvekkil ve arkadaşlarının maruz bırakıldıkları zulüm boyutundaki haksız
ve hukuksuz uygulamaları görmezden gelirken diğer yandan bir de aleyhte algı oluşturmayı amaçlayan yalan
yanlış haberler yapmaları, vatandaşlarımızı ciddi şekilde rahatsız etmekte
ve kızdırmaktadır.
SOL GÖRÜŞLÜ BASININ
MÜVEKKİL VE ARKADAŞLARI HAKKINDA ALGI ÇALIŞMASI YAPARAK ALEYHTE KAMUOYU OLUŞTURMA
ÇABASININ ARDINDA YATAN GERÇEK NEDENLER
Sol görüşlü medyanın
köşe başlarını tutmuş Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ, Ayşenur
Arslan gibi gazetecilerle Av. Celal Ülgen gibi hukukçu ve yorumcuların;
·
Müvekkil ve arkadaşlarının
yaşadıkları haksızlık ve hukuksuzları,
·
Dava dosyasındaki
itham ve iddiaların hiçbir resmi delil, belge ya da bilimsel bulguya dayanmıyor
oluşunu ya da
·
Şikayetçilerin neredeyse
her aşamada değişen, bine yakın çelişkili, tutarsız ifadeye imza atmış
olmalarını,
·
Operasyon günü
polise ateş ettiği iddia edilen müvekkilin arkadaşının elinde barut izi bulunmadığını,
ancak ateş edildiği iddia edilen polis memurunun her iki elinde barut izi bulunduğunu,
·
Olay anına ait onlarca
video kaydı olduğu bilinmesine rağmen, sanıkların defalarca talebine rağmen
olay anının görüntülerinin dava dosyasına getirtilemediğini yazıp gündem yapmak
yerine,
enteresan bir
şekilde sürekli müvekkil aleyhinde algı amaçlı söylemlerde bulunup yalan yanlış
haberler yapmayı kendilerine bir görev edinmiş gibi davranmaları oldukça şaşırtıcıdır.
Müvekkile göre
bunun sebebi, bu kimselerin MÜVEKKİL ve ARKADAŞLARINA YÖNELİK BESLEDİKLERİ DERİN
İDEOLOJİK HUSUMETTEN KAYNAKLANMAKTADIR.
Barış Terkoğlu’nun
gün geçtikçe dozu artan bir husumetle eline geçen her fırsatta müvekkil
hakkında gerçekdışı haber ve yorumlar yapmasının ailevi[1] sebeplerden kaynaklı bir
yönü olduğu da bilinen bir gerçektir.
Barış Terkoğlu’nun
kuzeni Murat Terkoğlu’nun yaklaşık 30 yıldır müvekkilin yakınında bulunması ve müvekkil
ile birlikte aynı davada yargılanıyor olması, gazeteci Barış Terkoğlu’nun müvekkile yönelik ailevi bir husumet beslemesine
de sebep olmaktadır. Ancak gerek Barış Terkoğlu’nu gerekse sol basının
köşebaşını tutan diğer gazetecileri, müvekkil ve arkadaşları hakkında gerçek
dışı ve tarafgir yazılar kaleme almaya, delilsiz dayanaksız ithamlar, iftiralar
içeren açıklamalar yapmaya motive eden esas nedenin İDEOLOJİK HUSUMET OLDUĞU da
ortadadır.
Müvekkile göre
kendisi ve arkadaşlarının,
·
40 yılı aşkın süredir yürüttükleri anti-Darwinist,
anti-materyalist, anti-komünist bilimsel, imani ve kültürel faaliyetlerin,
Allah’ı inkar felsefesi üzerine kurulu olan Evrim Teorisi'ni dünya çapında bilimsel
açıdan yenilgiye uğratmış olması,
·
Camianın milliyetçi, modern, dindar
kimliği
Barış Terkoğlu’nun da aralarında
bulunduğu materyalist ve Darwinist dünya görüşüne sahip belli bir kesimin
tepkisini çekmektedir. Bu çevrelerin müvekkil ve arkadaşlarına yönelik besledikleri
ideolojik
husumet o derece derin ve şiddetlidir ki, bu durum kendilerinin HUKUK, ADALET ve EŞİTLİK anlayışlarını adeta kör etmiş bulunmaktadır.
ADALETSİZLİK GÖZ
YUMULUP GÖRMEZDEN GELİNDİKÇE YAYILIP GENİŞLEYEN
BİR İLLETTİR
Müvekkil; gerçek dışı, taraflı ve
yanıltıcı haberlerle İNSANLARIN HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA VE ZULME ALIŞTIRILDIĞI
BİR TOPLUMDA bir süre sonra adalete olan inanç ve güvenin zayıflayacağını ve sonunda toptan yıkılacağını önemle
hatırlatmaktadır.
Unutulmamalıdır
ki, HUKUK ve ADALET HERKES İÇİNDİR ve HERKESE LAZIMDIR. Dolayısıyla bazı
basın mensuplarımızın, müvekkil ve arkadaşlarına yönelik bu hak ve
hukuk tanımaz tutumlarının aslında hem toplum geneline hem de kendilerine zarar
verdiğini görebilecek feraset ve basirette olmaları gerekir. Çünkü
bugün müvekkil ve arkadaşlarına yapılan haksızlıkların yarın bir başkasına ya
da kendilerine dönmeyeceğinin hiçbir garantisi bulunmamaktadır.
Nitekim bunun en
somut örneklerinden birisi yakın zaman önce gazeteci Merdan Yanardağ’ın da
başına gelmiştir. Merdan Bey, TELE1
kanalındaki PKK/KCK silahlı terör örgütü elebaşıyla ilgili açıklamaları
nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “suçu ve
suçluyu övmek”, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla
gözaltına alınmış, yapılan sorgulamanın ardından çıkarıldığı Nöbetçi Sulh Ceza
Hakimliği tarafından da “terör örgütü propagandası yapmak” suçuyla
tutuklanmış ve cezaevine gönderilmiştir.
Merdan Yanardağ geçtiğimiz
beş yıl içerisinde müvekkil ve arkadaşları hakkında gerçek dışı itham ve
iddialarla dolu çok sayıda habere imza atmıştır. Merdan Bey bu programlarda, müvekkil
ve arkadaşlarının maruz bırakıldıkları haksız ve hukuksuzlukları gündeme
taşımak ya da onlara da söz hakkı tanımak şöyle dursun; ısrarla hiçbir delil,
belge ya da rapora dayanmayan, sırf aleyhte algı oluşturarak müvekkil ve
arkadaşlarını karalamayı amaçlayan bir yayın politikası izlemiştir.
Müvekkil ise bu
süreçte, gerek Merdan Bey’e hitaben kaleme aldığı mektuplarda gerekse avukatları
vasıtasıyla yapmış olduğu basın açıklamalarında hep;
·
Adaletin
dini, dili, ideolojisi, rengi ya da siyasi görüşünün olmaksızın herkes için
gerekli olduğunu,
·
Adaletsizliğin
ise, göz yumulup görmezden gelindikçe alabildiğine yayılıp genişleyen bir illet
olduğunu,
anlatmaya, izah
etmeye çalışmıştır. Ancak ne var ki Merdan Bey, müvekkilin bu hatırlatmalarını ısrarla
görmezden gelmiş, göz ardı etmiş ve yayın politikasında herhangi bir değişiklik
yapmadığı gibi müvekkil ve arkadaşlarına en ufak bir cevap hakkı dahi
tanımamıştır.
MÜVEKKİLİN KANAATİNE
GÖRE; SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI’NDAN
İSTİFASINI GEREKTİRECEK BİR DURUM SÖZ
KONUSU DEĞİLDİR
Müvekkil ayrıca genel
seçimlerin ardından “Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarısız olduğu” ya da “Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerektiği” şeklinde dile getirilen görüşleri
de son derece yersiz bulmakta; bu ve benzeri sesleri ciddiye almamak
gerektiğini düşünmektedir.
Müvekkil, kimi medya
ve basın mensupları tarafından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı için
Kemal bey yerine adı gündeme getirilen kişilerin böylesine önemli bir pozisyon
için, tüm iyi niyet ve samimiyetlerine rağmen, tecrübe eksiklikleri sebebiyle yetersiz
kalabileceklerini ve maalesef ki dışarıdan yapılacak yönlendirilmelere karşı açık
olabileceklerini düşünmektedir.
Müvekkil, Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu an olduğu gibi yakın gelecekte de Cumhuriyet Halk Partisi’nin
mevcut olası kişiler arasında, en iyi ve en tecrübeli genel başkanı olacağını
düşünmekte; kendisinin genel başkanlıktan ayrılması durumunda CHP oylarında ciddi
bir düşüş yaşanmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmek istemektedir.
Cumhuriyet Halk
Partisi’nin sayın yönetici ve üyelerinin bilgilerine bilvekale sunarız. 12.07.2023
Adnan OKTAR Vekili
Av. Mert YETİŞİR
[1] Barış Terkoğlu’nun kuzeni Murat Terkoğlu, 2018 senesinde gerçekleştirilen
polis operasyonunun ardından emniyette ifade vermiş ve cezaevine girmekten
çekindiği için asılsız, iftira niteliğindeki iddiaları kabul etmek zorunda
kalarak etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmış ve müvekkilin arkadaşlarının aksine,
serbest bırakılmıştır. Emniyette verdiği ilk ifadesinde suçlamaları kabul
etmeyen Murat Terkoğlu, bundan birkaç
gün sonra verdiği ifadesindeyse atılan iftiraları kabul etmek
zorunda bırakılmıştır.