Dört yılı aşkın süredir ciddi bir hukuk mücadelesi veren, Türkiye Cumhuriyet tarihinin belki de en büyük kumpas davasıyla karşı karşıya olan müvekkil Adnan Oktar, vatandaşlarımızın AK Parti hükümetine olan destek ve teveccühlerinde son bir kaç yıl içerisinde gözle görülür şekilde büyük bir düşüş yaşanmasının gerçek sebebinin, yüksek enflasyon, dövizdeki artış ya da işsizlik gibi ekonomik problemler olmadığını düşünmektedir. Müvekkile göre gerçek sebep, toplum nezdinde “Yargı ve Adalet”e duyulan güvenin derinden sarsılmış olmasıdır.
Son 4-5 yıldır ülkemizin içinde bulunduğu dönem genel olarak,
YARGI ve ADALETE OLAN GÜVENİN CUMHURİYET
TARİHİMİZİN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE GERİLEDİĞİ ve HUKUKUN ADETA
RAFA KALDIRILDIĞI BİR DÖNEM olarak tanımlanmaktadır.
Müvekkile göre, günümüzde aktif halde olan derin devlet
yapılanmasının illegal faaliyetleri ile;
·
Kumpas ve komploların adeta
gündelik olağan bir hal alıp kanıksandığı,
·
İnsanların kolayca iftiraya uğrayıp suçsuz ve haksız yere
yıllarca hapis yatabildikleri,
·
Üzerlerindeki YOĞUN BASKILAR SEBEBİYLE pekçok mahkemenin
BAĞIMSIZ ve TARAFSIZ HAREKET EDEMEZ OLDUĞU,
·
GÖRÜNMEZ BİR EL TARAFINDAN
YARGIYA MÜDAHALE EDİLİP mahkemelerin adeta kontrol
altına alındığı,
·
“İstenmeyen kararlar verildiğinde” ise, kararı veren mahkemelerin başkan ve üyelerinin delilsiz
suçlamalarla itham edilerek haklarında soruşturmaların açıldığı, çeşitli medya
organları tarafından hedef gösterilerek haklarında karalayıcı haberlerin yapıldığı,
HUKUK ve ADALET adalet adına ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti
devletine yakışmayacak bir dönemden geçiyoruz.
Müvekkilin bu tespitinde son
derece haklı ve isabetli olduğuysa, basına yansıyan sayısız haber vesilesiyle vatandaşlarımız
tarafından da bilinmekte ve görülmektedir.
Gerçekten de, kendisine
mikrofon uzatılan sokaktaki vatandaştan gazeteci ve yazarlara, duayen
ceza ve hukuk profesörlerinden baro başkanlarına, hatta siyasi parti
liderlerinden yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerine kadar hemen herkes,
yargı ve adalete duyulan güvenin neredeyse sıfırlanmış olduğu konusunda
müvekkille hemfikirdirler.
Hukuk ve adalet adına oluşan bu anormal
durum, aynı zamanda uluslararası kamuoyunun da dikkatini çekmekte; Uluslararası bağımsız sivil toplum örgütleri tarafından yıllık
olarak hazırlanan araştırma ve inceleme raporları, ülkemizin “HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ve İNSAN HAKLARI” gibi konularda HER YIL, ARTAN
BİR HIZLA GERİLEDİĞİNİ göstermektedir.
Hukukun üstünlüğünü dünya çapında ilerletmek amacıyla
kurulmuş bir sivil toplum Örgütü olan “World
Justice Project” isimli uluslararası bağımsız bir organizasyon tarafından
her yıl yapılan “Hukukun Üstünlüğü Endeksinde”, TÜRKİYE son olarak;
·
128 ülkenin değerlendirmeye alındığı 2020 senesinde Meksika ve Mali gibi ülkelerin
bile gerisinde 107. SIRADA YER ALMIŞ,
·
139 ülkenin değerlendirmeye
alındığı 2021 senesinde ise; Angola, Mali ve Sudan’ın da gerisinde kalarak 117. SIRAYA
GERİLEMİŞTİR.
Müvekkil, bu gerçeğin vatandaşlarımızı
son derece rahatsız ve huzursuz ettiğini, kimsenin kendisini
artık “GÜVENDE HİSSETMEDİĞİNİ” dile getirmekte; pek çok insanın
“acaba benim ya da sevdiklerimin başına
da bir şey gelir mi?”, “onlara da
bir kumpas veya tuzak kurulur mu?”, “suçsuz yere yargılanıp hapis yatmak durumunda kalır mıyız?”
tedirginliği yaşadıklarını belirtmektedir. Bunun ise toplum genelini ciddi ruhsal bir çöküntüye ve bunalıma sürüklediğini
hatırlatmaktadır.
Anlayış ve hoşgörü sahibi, mutlu ve güler yüzlü insanlar olarak bilinip tanınan Türk milletinin,
son birkaç yıl içinde DÜNYANIN EN SİNİRLİ, EN MUTSUZ ve
EN KAVGACI İNSANLARI arasında sayılmaya başlanmasının altında da, müvekkile göre
yine aynı gerçek yatmaktadır.
Nitekim geçtiğimiz günlerde uluslararası
bağımsız bir araştırma ve anket kuruluşu olan “Gallup” tarafından 100’ün üzerinde ülkede, 2021 ile 2022’nin ilk yarısını kapsayacak
şekilde yapılan geniş çaplı bir araştırma, müvekkilin bu konudaki görüşlerinin
doğruluğunu bir kez daha ispatlar niteliktedir.
Amerikan araştırma şirketi Gallup
tarafında yapılan bağımsız araştırma ve anketlere göre, MAALESEF Kİ TÜRKİYE, dünyanın;
·
EN SİNİRLİ 2. ÜLKESİ,
·
EN STRESLİ ve KEDERLİ 3.
ÜLKESİ
·
EN AZ GÜLEN veya GÜLÜMSEYEN
2. ÜLKESİ
·
HAYATTAN EN AZ ZEVK ALAN
3. ÜLKESİ
durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Müvekkil, bu gerçeği
görmek için aslen bir anket ya da araştırma yapmaya dahi gerek olmadığını belirtmektedir.
Şöyle ki:
·
Gazete ve televizyonlarda hemen
hergün, her dakika karşılaştığımız, Türkiye’nin 81 ilinden yansıyan kavga ve
şiddetin binbir çeşidinin sayısız örneği,
(arazi, aile, miras, yan baktın, gürültü yaptın, hatalı solladın, yanlış
park ettin, selam vermedin, önüme geçtin, sıramı kaptın, yol vermedin, maske takmadın
ve benzeri, gruplayarak bile sayılamayacak kadar çok kavga ve şiddet olayı)
·
Medya ve sosyal medyada sıkça
karşılaştığımız saygısız, tahammülsüz, kavgacı, küfürbaz dil ve üslup,
·
Sokağa çıktığımızda bizzat
vatandaşlarımızın yüzünde görüp şahit olduğumuz üzgün, neşesiz, gergin ve tedirgin
yüz ifadesi,
toplum geneline hakim olan ruhsal çöküntü ve bunalım halini herhangi bir anket ya da araştırma yapılmasına gerek kalmayacak
şekilde ortaya koymaktadır.
Müvekkil, bu durumun sonucu olarak 7’den 70’e pek çok
vatandaşımızın, doğup büyüdükleri vatanlarını terkedip yurtdışına yerleşmeyi
bir kurtuluş yolu olarak düşünür hale geldiklerini belirtmektedir.
Müvekkil ülkemizin içinde bulunduğu bu durumdan bir çıkış yolu
olarak, vatandaşlarımızın tedirginliklerinin giderilmesi ve toplumun rahatlatılması
amacıyla devlet ve hükümet yetkililerimizle, siyasi partilerin sözcü ve
yetkililerine de önemli görev ve sorumluluklar düştüğüne inanmaktadır. Mahkemeleri,
kendilerine yönelik baskılardan etkilenmemeye, karar ve uygulamalarında adil,
bağımsız ve tarafsız olmaya azami özen göstermeye davet eden çağrılarda
bulunulmasının, ülkemiz ve toplumumuz açısından son derece faydalı ve
rahatlatıcı olacağını düşünmektedir.
Bu yönde yapılacak açıklamalar, yargı kurumu üzerinde baskı
oluşturma çabasında olan illegal karanlık yapılanmaların çekinip geri adım
atmalarına vesile olacağı gibi, aynı zamanda bağımsız ve tarafsız bir yargılama
yürütmek isteyen değerli yargı mensuplarımızı da cesaretlendirecektir.
Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’ın, geçtiğimiz
günlerde A Haber kanalında katıldığı bir canlı yayında yapmış olduğu
açıklamalar bu konuya ilişkin güzel bir örnek teşkil etmektedir. Sayın Bozdağ,
gazeteci Melih Altınok’un sorularına verdiği cevaplarda, müvekkil ve
arkadaşlarının yargılandıkları davaya ilişkin, basın ve sosyal medyayı kullanarak
yargı üzerinde tahakküm kurmaya ve adil yargılamayı etkilemeye çalışan
kimselere yönelik açık ve net mesajlar vermiştir.
Sayın Bozdağ
programda,
§ Devam eden, yürüyen
bir dava konusunda kendisi veya bir başkası tarafından açıklama ya da
değerlendirme yapılmasının kanunlara ve Anayasaya aykırı olduğu,
§ Dava dosyasına ve
dosyadaki delillere vakıf olmadığını, sadece basın ve medyadan duyduğu şeyler
üzerinden bir değerlendirme yapılmasının da doğru olmadığı,
§ Hukuk
sistemimizde kişilerin hak ve menfaatlerini koruyan İstinaf Mahkemeleri ile
Yargıtay gibi bağımsız gözlerin olduğu, dolayısıyla ortada yanlış ya da hatalı
bir şey varsa mutlaka buralardan geri döneceği,
açıklamalarıyla; basın ve
sosyal medya üzerinden mahkemeleri etkilemeye kalkışanlara yönelik adeta bir hukuk
dersi vermiştir.
Türkiye’nin, haksızlık ve adaletsizliklerin aleni şekilde
yaşandığı bir ülke haline getirilmesi, gerek ülke içinde gerekse uluslararası
camiada BÜYÜK BİR HUKUSUZLUK ALGISINA SEBEP OLMAKTA; bu da ister istemez AK
PARTİ HÜKÜMETİNE ve CUMHURBAŞKANIMIZ SAYIN ERDOĞAN’A MAL EDİLMEKTEDİR.
Müvekkil Adnan Oktar, bu durumu hükümetimize ve Cumhurbaşkanımız
Sayın Erdoğan’a kurulmuş büyük bir tuzak olarak nitelendirmektedir. Çünkü her
nerede olursa olsun HUKUKSUZLUK ALGISI EN ÇOK HÜKÜMETLERİ ve LİDERLERİNİ
YIPRATACAKTIR.
Müvekkile göre, darbe teşebbüsü dahil denemiş oldukları
sayısız yöntemle Sayın Cumhurbaşkanımızı yıpratıp güçsüzleştirmeyi başaramayan
karanık odaklar, bu kez çareyi toplum nezdinde yargı ve adalete olana güveni sıfıra
indirerek vatandaşlarımızı manipüle etmekte bulmuşlardır. Görünen o ki, bu
konuda oldukça büyük bir yol da katetmişlerdir.
Bu sebeple müvekkil, hükümet yetkililerimizi acil önlem almaları
konusunda uyarmak istemekte; eğer önlem alınmazsa vatandaşlarımızın AK Parti
hükümetine olan desteklerinin ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a olan teveccühlerinin
kısa bir süre içerisinde giderek azalma aşamasına gelebileceğini de önemle hatırlatmaktadır.
Değerli Kamuoyunun Bilgilerine Saygılarımızla Sunarız…