Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının A9
Televizyonundan (güya) toplumun manevi değerleriyle örf, adet ve
geleneklerine aykırı yayınlar yaptıkları iddiasıyla, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu RTÜK tarafından kanala verilen “Uyarı Cezası”, Anayasa Mahkemesi
tarafından, müvekkil ve arkadaşlarının Anayasanın 26. Maddesiyle güvence altına
alınan “İFADE ÖZGÜRLÜKLERİNİN İHLALİ OLARAK”
değerlendirilmiş ve HUKUKA AYKIRI BULUNMUŞTUR.
Müvekkil ve arkadaşlarının yargılandıkları davada, ilk
derece mahkemesi tarafından verilen onbinlerce yıllık haksız ve hukusuz
mahkumiyet kararlarının İstinaf değerlendirmesi yapan üst mahkeme tarafından
“Esastan Bozularak” iptal edilmesinin ardından yaşanan en önemli gelişmelerden
birisi de, ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN VERİLEN BU “HAK
İHLALİ” kararıdır.
Çünkü müvekkil ve arkadaşlarının, “A9
Televizyonundan yapmış oldukları programlarda, (güya) örf, adet ve
geleneklerimiz ile milli-manevi değerlerimize ve İslam dininin gerekliliklerine
aykırı yayınlar yaptıklarına ilişkin iddialar,” hem tutuklanma gerekçeleri
olarak gösterilmiş hem de iddianameye, esas hakkında mütalaaya ve nihayetinde
gerekçeli karara kadar taşınmıştır. Yani müvekkil ve arkadaşları İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen ilk
derece yargılamasında, RTÜK TARAFINDAN VERİLEN UYARI CEZASINDA ÖNE SÜRÜLEN AYNI İDDİALARLA
YARGILANMIŞLAR ve HUKUKA AYKIRI ŞEKİLDE CEZALAR ALMIŞLARDIR.
Gerçekten de İlk derece yargılamasını
yapan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin eski heyeti maalesef ki;
·
Yayınlara
katılan bazı hanımların dekolte kıyafet tercihleriyle dans ve eğlencelerinin, ANAYASA İLE
GÜVENCE ALTINA ALINAN KİŞİSEL HAK ve ÖZGÜRLÜKLER ile İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA
OLDUĞUNU görmezden gelerek,
·
Bahse
konu bu yayınların tek bir tanesini dahi izleyip incelemeden,
·
Müvekkil
ve arkadaşlarının bu yayınlarda ne anlatmak istediklerine dair yaptıkları savunmaların
hiçbirini dikkate almadan,
·
Yargılananlar
tarafından mahkemeye sunulan ve yayınların, “toplumsal
manevi değerlere aykırı olmadığını” gösteren Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri ile Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi tarafından hazırlanmış 3 ayrı bilimsel
mütalaa raporunu incelemeden,
HUKUKA AYKIRI HAKSIZ BİR YARGILAMA
YÜRÜTMÜŞTÜR.
Ayrıca yargılama esnasında, hem iddia
makamı hem de mahkeme heyeti, yargılananlara hitaben, iddianame kapsamı sınırlarını
aşarak anayasayla koruma altına alınan kişisel hak ve özgürlüklerini ihlal eden;
·
Niçin dekolte
giyiniyorsun?
·
Evli
bir kadının dans etmesi normal mi?
·
Daha
önce başörtülüyken daha sonra neden dekolte kıyafetler giymeye başladın?
şeklinde hukuka aykırı sorular sormuş,
dahası katılan vekilleri tarafından sorulmasına da göz yumarak HUKUKA AYKIRI
DAVRANMIŞLARDIR.
Hatta İstanbul 30. ACM’nin eski heyet
başkanı olan Mehmet Galip Perk bir duruşma esnasında, Anayasa Mahkemesi
tarafından HAK İHLALİ İÇERDİĞİ TESPİT EDİLEN RTÜK’ün bu idari yaptırım
kararına atıfta bulunarak müvekkil Adnan Oktar’a, aşağıdaki soruyu
yöneltmiştir.
MAHKEME BAŞKANI: Peki, bu yine iddianamede, TV
programlarında yapılan yayınların, bu RTÜK
yaptırımları da var dosyaya giren, İslami değerleri tahkir
edici, milli değerleri ve geleneksel aile yapısını dejenere edici şekilde din
anlatımı kisvesi altında sözde tefsir içerikli beyanda bulunup, hemen akabinde
aynı sahnede aşırı dekolteli bayanların, mesafesinden oryantal dans ettirdiğiniz
iddia edilmiş, ….. ne diyeceksiniz bu konuda?
Yargılama neticesinde ise ilk derece
mahkemesi, A9 TV’den yapılan yayınların içeriğine ilişkin -hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan- bu iddiaları, müvekkil
ve arkadaşları hakkında VERDİKLERİ HAKSIZ MAHKUMİYET KARARLARINA DAYANAK YAPMAKTAN
DA ÇEKİNMEMİŞLERDİR.
ANCAK TAM DA MAHKEME BAŞKANININ MÜVEKKİLE
YÖNELTTİĞİ SORUDA GEÇEN “RTÜK tarafından verilmiş bu yaptırım kararı”
ilgilileri tarafından anayasa mahkemesine taşınmıştır.
Yapılan bireysel başvuru sebebiyle dosyayı
incelen anayasa mahkemesi ise, RTÜK tarafından verilen bu uyarı cezası hakkında,
2016/13960 Başvuru Numaralı ve 30/03/2022 Karar Tarihli “HAK İHLALİ KARARI” vermiştir. Yani Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, RTÜK
tarafından verilen “Uyarı Cezası”nı, müvekkil ve arkadaşlarının Anayasanın
26. Maddesinde güvence altına alınan “İFADE ÖZGÜRLÜKLERİNİN
İHLALİ OLARAK” değerlendirmiş ve HUKUKA AYKIRI
BULMUŞTUR.
Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu bu “İHLAL
KARARI” aynı zamanda medya ve basında da büyük yer bulmuş ve konu kamuoyu gündemine
“Anayasa mahkemesinden Adnan Oktar’ın televizyonu için RTÜK’e uyarı niteliğinde bir
karar” ve “Anayasa Mahkemesi, A9 TV’ye VERİLEN CEZANIN, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLALİ OLDUĞUNA HÜKMETTİ”
manşetleriyle yansımıştır.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, vermiş olduğu hak
ihlali kararının GEREKÇELERİNDE ÇOK SERT ELEŞTİRİLERDE DE BULUNMUŞTUR.
ANAYASA MAHKEMESİ “HAK İHLALİ” KARARININ
GEREKÇELERİNDE
-1-
“RTÜK’ün A9 TV’ye vermiş olduğu uyarı
cezasında ‘sosyal medyada Adnan Oktar ile ilgili yapılan paylaşımlarla Alo
Rtük ve RTÜK’ün web sitesi üzerinden gelen izleyici şikayetlerinin etki olduğuna’
dikkat çekti ve bu durumu:
‘SOSYAL MEDYADA HERHANGİ
BİR FİLTREYE TABİ TUTULMADAN DOLAŞAN DOĞRULANMAMIŞ İÇERİKLERİN, YARGININ GELENEKSEL
SÜREÇLERİNİN YERİNE İKAME EDİLMESİ, HUKUK DEVLETİNİN GELENEKLERİYLE
BAĞDAŞTIRILAMAZ OLDUĞU” ifadesiyle
eleştirdi.
-2-
“Nesnel hiçbir veriye dayanmaksızın
ve yalnızca soyut bazı mülahazalarla sosyal medya kampanyaları ve RTÜK
şikayetlerinin HERHANGİ BİR ÖZGÜRLÜĞE YAPILAN
MÜDAHALENİN GEREKÇESİ OLARAK KULLANILAMAYACAĞI” uyarısında bulunmuştur.
-3-
Anayasa Mahkemesi, “Programa
katılanların kendi dinleriyle ilgili yorumlarını ve alışıldık dini
uygulamaların neler olduğunu sorgulamanın YARGI
ORGANLARININ ve İDARENİN İLGİSİ DIŞINDA OLMASI GEREKTİĞİNE” hükmettiği
kararında; geçmişte başörtüsüne yönelik müdahaleleri ele
aldığı Tuğba Arslan kararına birkaç yerde atıfta bulunarak
aşağıdaki tespit ve değerlendirmeleri yapmıştır:
A)
“Öğreti
ve uygulamaları yerleşmiş, belli bir hiyerarşik yapılanmaya sahip din veya
inançlarda bile, söz konusu din veya inancın öğretileri farklı şekillerde
yorumlanabilmektedir. Bu bağlamda aynı nitelikteki belli bir inancın
mensupları arasında da sıklıkla farklılıklar görülebilir.” tespitinde
bulunumuş. Buna binaen de “Belirli bir din veya
inancın mensuplarının hangisinin ortak inançlarının emirlerini daha doğru
anladığını araştırmanın, NE YARGILAMA FAALİYETLERİNİN ve YARGILAMA
YETKİSİNİN NE DE İDARİ FAALİYETLERİN ve İDARE YETKİSİNİN KAPSAMINDA OLMADIĞI”
değerlendirmesinde bulunmuştur. (bazı değişikliklerle
birlikte bkz. Tuğba Arslan, § 70)
B)
İdare ve
mahkemelerin bir tutum veya davranışın bir din veya inanca uygun olup
olmadığını değerlendirmek zorunda kaldıkları durumlara ilişkin olarak, “idare ve mahkemelerin bir kişinin neye inanması ve nasıl
davranması gerektiğine karar vermek gibi bir durum içine girmekten de
sakınmaları gerektiği” uyarısında bulunmuştur.
Buradan hareketle de; “A9 televizyonunda yer alan programa katılanların kendi
dinleri ile ilgili yorumlarını ve alışıldık dini uygulamaların neler olduğunu
sorgulamak yargı organlarının ve idarenin ilgisi dışındadır.”
tespitinde bulunmuştur.
Bunun aksine bir yaklaşım ise, “mahkemelerin
veya kamu gücünü kullanan diğer organların kendi değer yargılarını fiilen
başvurucuların vicdani değerlendirmesinin yerine koyarak onların din veya inancın uygulamaları konusunda neye
inanmalarının veya nasıl davranmalarının yerinde olduğunu belirlemeleri
anlamına geleceği” uyarısında bulunmuştur. (Tuğba
Arslan, § 72)
-4-
Anayasa Mahkemesi, müvekkil ve arkadaşları hakkında uygulanan
RTÜK tarafından uygulanan idari yaptırım kararının gerekçesi olarak “söz
konusu yayınlarda ayet ve hadislerle ilgili yapılan yorumların ardından
çeşitli müzikler eşliğinde dekolteli kadınlar ile erkeklerin dans
etmesinin dinî konuların ciddiyeti ile bağdaşmadığı ve bunun belli dini
değerleri taşıyan insanların incinmesine sebebiyet verdiği” ileri sürülmesine
rağmen,
“PROGRAMDA KATILIMCILAR
HERHANGİ BİR KESİMİN DİNİ KANAATLERİNİ veya UYGULAMA DAVRANIŞLARINI TAHKİR
KASTIYLA ELE ALMADIKLARINA” ve “sonsuz bir çeşitlilik alanı olan dinî alandaki bazı tutum
ve davranışlara SIRF BAŞKALARINCA UYGUN BULUNMADIĞINDAN BAHİSLE MÜDAHALE
EDİLMESİNİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLALİNE NEDEN OLACAĞI”NA HÜKMETMİŞTİR.
ÖZETLE
Anayasa Mahkemesi tarafından RTÜK’ün A9
Televizyonu hakkında verdiği idari yaptırım kararına konu olan ve aynı zamanda müvekkil
ve arkadaşlarının yargılandıkları davanın iddianamesinde ve haklarında verilen tutuklamalarla
haksız mahkumiyet kararlarında yer bulan GÜYA “müvekkil ve arkadaşlarının A9
TV’den (güya) toplumun manevi değerleriyle örf, adet ve geleneklerine aykırı
yayınlar yaptıkları iddiası”nın hukuki hiçbir dayanağının bulunmadığı, yani
tümünün boş ve geçersiz iddialar oldukları, ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN VERİLEN
KARAR İLE İSPATLANMIŞ BULUNMAKTADIR.
Çünkü müvekkil ve arkadaşlarının
yargılandıkları davanın iddianamesine taşınan ve haklarında verilen haksız mahkumiyet
kararlarına gerekçe olarak gösterilen RTÜK’ün bu idari yaptırım kararı, dosyayı
inceleyen Anayasa Mahkemesi tarafından, “kararın müvekkil ve
arkadaşlarının ifade özgürlüklerini ihlal eder nitelikte olduğunun” tespitiyle
“HAK İHLALİ” olarak değerlendirilmiştir.
Değerli Kamuoyunun Bilgilerine Saygılarımızla
Sunarız.