Kamuoyunca da çok yakından bilindiği ve takip edildiği üzere Adnan Oktar Davası'nda, 

Yargılananların kendilerine yönelik itham ve iftiraları kökünden çürüten yazılı ve sözlü savunmaları,

Dava dosyasına sunulan sayısız somut, gerçek ve hukuki savunma delilleri, belgeler ve bulgular,

Müştekilerin ve kumpasçılar tarafından etkin pişman olmaya zorlanmış sanıkların emniyet, savcılık ve mahkeme ifadelerinde ortaya çıkan yüzlerce yalan, tutarsız ve çelişkili beyan,

Alanlarında uzman bilim insanlarının, dosyadaki tüm mesnetsiz itham ve iddiaları çürüten bilirkişi raporları,

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yöneltilen itham ve iddiaların tümüyle geçersiz ve gerçek dışı olduğunu, kısaca DAVA DOSYASININ BOMBOŞ OLDUĞUNU ortaya koymuştur. Dava dosyasını inceleyen tüm uzman hukukçular da istisnasız şekilde bu dosyanın “HUKUKEN BOMBOŞ OLDUĞU” konusunda hem fikirdirler. 

Hal böyleyken, ilk derece yargılamayı yürüten İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 700 civarında hukuksuzluk ve usulsüzlüğe imza atarak yargılananlar hakkında, toplamda on binlerce yıllık haksız ve hukuksuz mahkumiyet karaları vermiştir.

Buna karşın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf Mahkemesi) 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin bu "CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BOYUTLARDAKİ" hukuksuz kararlarını “ESASTAN BOZMUŞ”tur. İstinaf mahkemesi, dosyayı 1 yılı aşkın bir süre boyunca son derece titiz ve ayrıntılı olarak incelemesinin ardından 400 sayfalık gerekçeli kararıyla, cinsel içerikli isnatlar da dahil, 800'ün üzerindeki suçlama için beraat kararı vermiştir.

Bunun sonucunda, üzerinde bir baskı olmayan tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından hukuka uygun bir yargılama yapıldığında YARGILANANLARIN TÜMÜNÜN TAHLİYE OLACAĞININ VE DAVANIN BERAATLE SONUÇLANACAĞININ KAÇINILMAZ OLDUĞU GERÇEĞİ bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

BU GERÇEK, HUSUMETLİ ÇEVRELERDE BÜYÜK BİR PANİK VE TELAŞA YOL AÇMIŞTIR.

Bunun üzerine organize olarak hareket ettikleri görülen  söz konusu çevreler, yeniden yargılama sürecinin hemen öncesinde yargılananları sindirmek, mahkemeyi etki altında bırakmak ve olumsuz kamuoyu algısı oluşturabilmek amacıyla birtakım karalama ve itibarsızlaştırma çabalarına girmiştir.

 

MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN BERAAT EDECEĞİNİ ANLAYAN HUSUMETLİ KİŞİLER, EZİYET VERMEK VE KENDİLERİNCE İTİBARSIZLAŞTIRMAK AMACIYLA  ADNAN OKTAR'I ADLİ TIP'A MÜŞAHADEYE GÖNDERME ÇABASI İÇİNE GİRMİŞLERDİR

Bu çabaların sonuncusu, müvekkil Adnan Oktar'ı güya "cezai ehliyetinin olmadığı" iftirasıyla Adli Tıp Kurumu'na müşahedeye sevk etme yönündeki girişimlerdir. Husumetli ve kumpasın içinde yer alan kişilerin öncülüğünü yaptığı bu hukuksuz girişime yerel mahkeme sürecinde de başvurulmuştur.

Ancak,

Yüksek Mahkeme'nin tespitine göre yaklaşık 700 ayrı hukuksuzluğa imza atmış İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ESKİ HEYETİ DAHİ, BU TALEBİN TIBBİ VE HUKUKİ DAYANAKTAN YOKSUN OLDUĞUNU GÖRMÜŞ VE HUSUMETLİ ŞİKAYETÇİLERİN TALEBİNİ REDDETMİŞTİR.

Söz konusu "akli yetersizlik" iftirasının hukuken ve tıbben gerçek dışı, mesnetsiz ve geçersiz olduğunu kendileri de çok iyi bilen bahse konu çevreler, konuyu medyadaki uzantıları üzerinden gündemde tutmaya çalışarak bir yandan Müvekkil Adnan Oktar'ı kendilerince itibarsızlaştırmaya, diğer yandan da YENİ MAHKEME HEYETİ ÜZERİNDE BASKI OLUŞTURMAYA çalışmaktadır.

Bunun son örneği, 31.08.2022 tarihinde Kanal D'de yayınlanan, Hakan Ural'ın sunduğu, Psikiyatri doktoru Sayın Sefa Saygılı'nın konuk edildiği "Neler Oluyor Hayatta" adlı programda yaşanmıştır. Program boyunca Sefa Saygılı, Hakan Ural'ın da teşvik ve yönlendirmesiyle, Müvekkil Adnan Oktar hakkında çok sayıda asılsız itham ve iddia içeren gerçek dışı anlatımlarda bulunmuştur.

 

SAYIN SEFA SAYGILI, ADNAN BEY'İN AKIL SAĞLIĞININ YERİNDE OLDUĞUNU KENDİSİ DE ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR VE BU GERÇEĞİ DEFALARCA DİLE GETİRMİŞTİR

Sayın Sefa Saygılı, 1987 yılında Adnan Bey'e düzenlenen "Akıl Hastanesi' Komplosu" vesilesiyle kendisini tanımaktadır. Dr. Sefa Saygılı, yaklaşık 30 sene önce, Akıl Hastanesi döneminden yakından tanıdığı ADNAN OKTAR'DA HİÇBİR AKLİ YETERSİZLİK OLMADIĞINA, AKLEN VE FİZİKEN SON DERECE SAĞLIKLI VE GÜÇLÜ BİR İNSAN OLDUĞUNA en başta bizzat kendisi şahittir.

Dr. Sefa Saygılı, çeşitli tarihlerde yaptığı basın açıklamalarında, Müvekkil Adnan Oktar'ın akıl sağlığının tamamen yerinde olduğunu defalarca ifade etmiştir.

– Sabah Gazetesi / 14.7.2018 :


Sabah gazetesinin, 11 Temmuz 2018 operasyonundan birkaç gün sonra kendisiyle yaptığı röportajda Sefa Saygılı, Adnan Bey'in "AKLEN SAĞLAM OLDUĞUNU" şu ifadelerle belirtmektedir:

Şimdi Bakırköy Akıl Hastanesine paranoya teşhisi ve ceza ehliyeti yok raporu ile geldi ve yattı. Ancak bilinmeyen bir durum daha var: ADNAN OKTAR'IN BU RAPORUNU ADLİ TIP KURUMU'NUN ÜST MERCİ BOZDU ve o şekilde serbest kaldı... Zaten kendisi de medyaya intikal eden sözlerine göre akıl hastası olmadığını söylemiştir ve 30'a yakın sağlam raporunun bulunduğunu bildirmiştir. Ayrıca, BEN ONA AKLİ DENGESİNİN YERİNDE OLDUĞUNA DAİR RAPOR DÜZENLEYEN BİRÇOK PSİKİYATRİ UZMANI MESLEKTAŞIMDAN HABERDARIM. (Sabah Gazetesi; 14.7.2018)

– Habertürk Televizyonu / 05.08.2018 :

Habertürk televizyonuna verdiği 05.08.2018 tarihli röportajda, Sefa Saygılı, 1987 yılında “paranoid şizofren” tanısıyla kendisine gelen Müvekkil Adnan Oktar’ın gerçekte "AKLİ YÖNDEN HER DÖNEM SAĞLIKLI OLDUĞUNU" şu cümlelerle açığa vurmuştur:

"… Hekim arkadaşlarımdan akıl sağlığı yerinde raporu almış. TELEVİZYONDA GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ BUGÜN DE AKIL SAĞLIĞI YERİNDE..." (Habertürk TV, 05.08.2018)

 

– Uçan Kuş TV / 28.12.2020 :

Sefa Saygılı, Uçan Kuş TV'de 28.12.2020 tarihli “Gece Kuşu isimli programda Adnan Bey'in "GAYET SAĞLIKLI" olduğunu şöyle ifade etmektedir:

 

"Bu ADNAN OKTAR, MEHDİLİK FİKRİ DIŞINDA GAYET SAĞLIKLI İNSANLAR GİBİ..." (Uçan Kuş TV, 28.12.2022)

 

Görüldüğü gibi, Sefa Saygılı, Müvekkil Adnan Oktar’ın AKLEN GAYET SAĞLIKLI OLDUĞUNU açıkça itiraf etmekle birlikte Adnan Bey'in Mehdiyet konusuna önem vermesini ve gündemde tutmasını kendince (haşa) bir anormallik, bir delilik çeşidi olarak değerlendirmektedir.  Oysa, bu psikiyatrik, tıbbi ya da bilimsel bir değerlendirme ya da teşhis değil, tümüyle kendi iç dünyasında geliştirdiği ve bir inanca yönelik son derece hatalı ve şahsi bir değerlendirme ölçüsüdür.

Müvekkilin inancına göre, “Mehdiyeti savunmayı, gündeme getirmeyi ve anlatmayı bir delilik türü olarak görmek, tarih boyunca bu konuya önem vermiş, anlatmış, müjdelemiş, başta (haşa) Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere sayısız salih Müslüman'a, alime, veliye çok büyük bir iftira yöneltmek anlamına gelecektir.”

Sayın Sefa Saygılı, 1987 yılında Müvekkil Adnan Oktar'ın akıl hastanesine gönderilerek komploya uğratılmasının ardındaki nedenin yalnızca İslam'ı ve Kuran'ı tebliğ etmek (o dönemki tanımıyla "irticai faaliyet") olduğunu şöyle anlatmaktadır:

"… EVET, ŞİMDİ MİLLİ İSTİHBARAT’TAN İKİ ARKADAŞ GELDİ O ZAMAN. DEDİLER Kİ BU İRTİCAİ FAALİYETTEN YATIYOR, BU HASTALAR ARASINDA DA İRTİCAYI YAYMASIN. ACABA BURADA FAALİYETİ DEVAM EDİYOR MU? dediler bana …"

"Hiç unutmam, 2 tane MİT görevlisi geldi. 'BURADA İNSANLARI KENDİSİNE BAĞLAMASIN, DİKKAT EDİYOR MUSUN' dediler. 'Bunların hepsi katil tecavüzcü falan, etkileme şansı yok' dedim."  (Sabah Gazetesi, 22.7.2018)

 

Buraya kadar, özetle anlattığımız gibi Sayın Sefa Saygılı, 1987'de Adnan Oktar'a düzenlenen "Akıl Hastanesi Komplosu"nun çok iyi farkındadır, bu komploya bizzat şahit olmuş bir hekimdir. İlerde de bahsi geçeceği gibi, Hastane döneminde de sonrasında da Adnan Bey'in yanında ve yardımcı olmuş, kendisini desteklemiştir.

 

Ancak, daha sonraki zamanlarda Müvekkil Adnan Oktar'ın Kuran'a dayalı İslam inancını benimsemesi, kendisinin ise gelenekçi İslam anlayışını savunması nedeniyle fikirleri ters düşmüştür.

BUGÜN DE MÜVEKKİL ADNAN OKTAR'A HUSUMETLİ BAZI KİŞİ VE ÇEVRELER BU GÖRÜŞ AYRILIĞINI TAHRİK EDEREK, AYNI HAKAN URAL'A YAPMAYA ÇALIŞTIKLARI GİBİ, KENDİSİNİ ADNAN BEY ALEYHİNDE KIŞKIRTMAYA VE KULLANMAYA ÇALIŞMAKTADIR.

 

Sayın Sefa Saygılı'nın bu oyunlara gelmemesini, kendisinden istifade edilmesine izin vermemesini temenni ediyoruz.

 

 

ADNAN BEY'İ İLK TANIDIĞI DÖNEMLERDE SAYIN SEFA SAYGILI KENDİSİNE KARŞI SON DERECE SAYGILI, NEZAKETLİ VE YARDIMCI OLAN BİR KİMSEYDİ

Sayın Sefa Saygılı, Adnan Bey'e akıl hastanesinde yapılan ağır zulme de bizzat şahit olmuş ve o ortamda kendisine samimi biçimde yardımcı olmaya çalışmış bir kimsedir. O dönemde hastanedeki özel muayenehanesini Adnan Bey'in kullanmasına izin vermiştir. Buna, o tarihlerde hastanede bulunan herkes şahittir. Kendisi de bu olayı şöyle anlatmaktadır:

"Başhekimlik Adnan’ı hastanenin iç bahçesindeki 14. Servise aktardı, yani sorumlusu olduğum ve hekimliğini yaptığım bölüme. Çoğu cinayet, yaralama, tecavüz gibi suçlarla yatan ağır akıl hastalarının olduğu adli psikiyatri servisiydi burası. KENDİSİNE ORADA ÖZEN GÖSTERDİĞİMİ SÖYLEYEBİLİRİM. ÖZEL BİR ODA VERDİM."  (Yeni Akit, 14.7.2018)

 

O dönemde, Sayın Sefa Saygılı'nın Adnan Bey'e olan saygısına yüzlerce şahit vardır.

Hatta, –Müvekkil Adnan Oktar hiçbir zaman böyle bir iddiayı kabul etmediğini ve asla öyle bir iddiası olmadığını ve olmayacağını her fırsatta ifade etmekle birlikte– Sayın Sefa Saygılı'nın o zamanlar Adnan Bey'in Mehdi olduğuna dair samimi hüsnü zannı bulunduğu söylenmektedir. Hatta, bu hüsnü zannını Sayın Mehmet Şevket Eygi'ye açtığında, onun kendisine kızdığını, azarladığını bile ifade ettiği anlatılmaktadır.

Dr. Sefa Saygılı aynı dönemde  Adnan Oktar'ı, Müslüman camianın önemli isimlerinden Sayın Abdullah Yeğin,  Sayın Sadık Albayrak, Edip Yüksel'in kardeşi Müfit Yüksel gibi pek çok kişiyle tanıştırmıştır.

BU BİLGİLERİ, SN MÜFİT YÜKSEL’E, SN. SADIK ALBAYRAK’A VE O ZAMAN ŞEYH NAZIM KIBRISİ’NİN YANINDA BULUNANLARDAN VEYA VARİSLERİNDEN SORUP TEYİT ETMEK MÜMKÜNDÜR.

Merhum Mehmet Şevket Eygi Adnan Bey'i, Sefa Saygılı ile birlikte, iş adamı Mehmet Yüksel Şenol Beyin Cihangir'deki evine, Şeyh Nazım Hazretlerinin sohbetine götürmüştür.

Videoyu, şu linkten izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=Mr8ixhuLz5A


Yüksel Şenol Beyin evinde Sefa Saygılı’nın da katıldığı, Müvekkilin de bulunduğu Şeyh Nazım Hazretlerinin sohbetleri gerçekleşmiştir.

Sayın Sefa Saygılı bu bilgileri inkar etmeyecektir, ÇÜNKÜ KENDİSİNİN O GECE, O SOHBETTE BİZZAT BULUNDUĞUNA DAİR çok fazla şahidi vardır. Sayın Sefa Saygılı'ya sorulduğunda da tüm bunları UNUTMUŞ OLMASI, İNKAR ETMESİ mümkün değildir.

Sayın Sefa Saygılı'nın, geçmişte Adnan Bey hakkında son derece olumlu, samimi ve övücü konuşmalar yaparken rüzgar tersten esmeye başlayınca bir anda aleyhinde tavır ve konuşmalar içine girmesi, önce "akli dengesi yerinde",  sonra "akli dengesi yok, delidir" şeklinde sürekli değişken, çelişkili ve tutarsız ifadelerde bulunması, bir öyle demesi bir böyle demesi doğru ve dürüst bir davranış değildir.

 

SAYIN SEFA SAYGILI'NIN, ADNAN BEY'E "AKIL SAĞLIĞI YERİNDEDİR "RAPORU VEREN HASTANELERİ, PROFESÖRLERİ, DOKTORLARI İTHAM ALTINDA BIRAKMASI DOĞRU DEĞİLDİR

Geçtiğimiz yıllarda, cezai ehliyeti hakkında basına yansıyan gerçek dışı ve art niyetli bazı haberler üzerine Müvekkil Adnan Oktar, 5 kez tam teşekküllü devlet hastanesine ve ülkemizin önde gelen psikiyatrislerine başvurmuş ve sağlık kontrolünden geçmiştir

Adnan Oktar ile yüz yüze görüşen, kendisini bizzat muayene eden ve gerekli tıbbi tetkikleri yapan Türkiye’nin konusundaki en yetkin uzman psikiyatrisleri, kendisinin akıl ve ruh sağlığının yerinde olduğuna dair resmi raporlar düzenlenmişlerdir.

Adnan Oktar bu özel sağlık raporlarının yanı sıra 5 KEZ TAM TEŞEKKÜLLÜ DEVLET HASTANELERİNDE de muayene olmuş ve AKIL SAĞLIĞININ YERİNDE OLDUĞUNA DAİR RAPOR ALMIŞTIR.

Kendisinin akıl sağlığının yerinde olduğuna dair geçmişte rapor veren hastanelerden biri de GATA ASKERİ HASTANESİ'dir.

 

Bu hastanelerin hepsinden, ADNAN OKTAR'IN AKIL ve RUH SAĞLIĞININ YERİNDE OLDUĞUNA dair resmi heyet raporları verilmiştir. Bu hastanelerin her biri alanında hakem görevi üstlenmiş nihai karar verici hükmünde hastanelerdir.

 

 

Bugüne kadar, Müvekkil Adnan Oktar'ın Akıl Sağlığının Yerinde Olduğuna Dair Toplam, 5 AYRI TAM TEŞEKKÜLLÜ DEVLET HASTANESİ TARAFINDAN VERİLMİŞ SAĞLIK RAPORLARI, 18 AYRI UZMAN HEKİM RAPORU VE 3 AYRI UZMAN MÜTALAASI Bulunmaktadır.

Buna karşın Sayın Sefa Saygılı, Adnan Bey'in yakın geçmişte pek çok doktor, hastane ve klinikten aldığı "AKIL SAĞLIĞININ TAM VE YERİNDE OLDUĞU"na dair bu raporların güya "sahte ve parayla alınmış olduklarını" iddia etmektedir.

Bu davranışıyla, bir kısmı yakın arkadaşı da olan Türkiye’nin saygın ve önde gelen hekim meslektaşlarını çok vahim bir zan ve itham altında bırakmaktadır:

"Size söylemem doğru değil. Ama kamuoyunun bildiği isimler. Hepsi bilinen isimler..."

"... Ama bana gösterdiler –isimlerini vermeyeyim- Türkiye’nin en ünlü psikiyatristlerinin Adnan Oktar’ın sağlam olduğuna dair raporları var parayla alınan. Piyasada ismi olanlar."

BU, ÇOK SAYIDA PROFESÖRE, DOKTORA, PSİKİYATRİSTE, HASTANEYE, KLİNİĞE VE RESMİ KURUMA KARŞI YAPILMIŞ DEHŞET VERİCİ BİR SUÇLAMADIR!

Olayın bir başka vahim yönü de, programın sunucusu Hakan Ural'ın, Sayın Sefa Saygılı'nın Türkiye'nin en değerli, saygın onlarca profesörünü, doktorunu, psikiyatristini zan altında bıraktığı bu dehşet verici, delilsiz ve mesnetsiz ithamlarını şaşkınlık içinde onaylayan bir tavır içinde olmasıdır.

"Bunlar Türkiye'nin en saygın bilim adamları, profesörleri; bu şekilde dayanaksız ithamlar yapmak yanlış olur, hukuken çok  sakıncalı olur" diyerek uyarması, karşı çıkması gerekirken, sanki karşısında bir mahkeme kararı varmışçasına Sefa Saygılı'nın kendi meslektaşlarına yönelttiği asılsız suçlamaları "şaşırmış" bir ifadeyle tasdik etmektedir.

Öncelikle, Sayın Sefa Saygılı'nın bu mesnetsiz hayali ithamlarına dair elinde hiçbir delil ya da belge yoktur. Bugüne kadar, Adnan Bey hakkında, para karşılığı rapor istediğine dair tek bir doktorun dahi herhangi bir şikayeti ya da suçlaması yoktur.

Söz konusu "SAĞLAM" raporları, Adnan Oktar'ı psikiyatrik bakımdan muayene eden farklı farklı hastaneler, doktorlar ve heyetler tarafından verilmiş olup bu onlarca rapor arasında tek bir tane bile "akli yetersizlik" teşhisi bulunmamaktadır.

Bu raporları veren onlarca profesör, doktor, klinik ve hastanenin hepsini sahtekarlıkla, para karşılığında sahte raporlar düzenlemekle itham etmek, etik ve ahlaki yönden çok hatalı olduğu gibi, hukuki yönden de çok sakıncalı bir davranıştır.

 

Hazır konusu açılmışken, geçmiş dönemde yaşanmış, "GERÇEK BİR GÖREVİ SUİSTİMAL OLAYI" hakkında bazı soruların cevaplarını Sayın Sefa Saygılı'dan almak istiyoruz:

– SAYIN SEFA SAYGILI'NIN SORUMLU OLDUĞU DÖNEMDE, AĞIR CEZA ALARAK BAKIRKÖY RUH VE SİNİR HASTALIKLARI HASTANESİ'NE ADLİ OLARAK GELMİŞ BİR MAHKUM, PARA KARŞILIĞINDA HASTANEDEN ÇIKARILARAK AİLESİNE TESLİM EDİLDİ Mİ?

– BU KANUNSUZ İŞLEMİ KİM YAPTI?

– SN. SEFA SAYGILI'NIN BU OLAY HAKKINDA BİLGİSİ VAR MI?

 

SAYIN SEFA SAYGILI, HUSUMETLİ ÇEVRELERİN KENDİSİNİ YANLIŞ YÖNLENDİRMESİNE İZİN VERMEMELİDİR

Başta sözünü ettiğimiz Müvekkil Adnan Oktar’a husumetli kişilerin yönettikleri sosyal medya hesaplarından, son birkaç ay boyunca giderek dozu artan biçimde, Müvekkilin "Adli Tıp'a sevk ettirileceği", "Akıl Hastanesi'ne gönderileceği", hatta "bu süreçte kendisine yönelik suikast girişimlerinde bulunulacağı"na dair yoğun bir ÖLÜM TEHDİDİ, HAKARET VE KARALAMA PAYLAŞIMLARI yapılmaktadır.

Son dönemde yapılan söz konusu paylaşımlardan bazı örnekler şöyledir:

>>> Altta, “miss, miss, misss” şeklindeki açıklamalarıyla birlikte Adli Tıp Kurumu’nun bir fotoğrafı paylaşılmış ve Müvekkil Adnan Oktar’ın sebepsiz yere Adli Tıp'a sevkine yönelik bir çabalarının olacağının ilk işareti verilmiştir :




 

 

>>>  Altta, “Önce bir 15 gün, sonra ordan servis servis dolaşsa meselaaaa :)) ne olur? Ne hisseder?” açıklamalarıyla yine Müvekkil Adnan Oktar’ın Adli Tıbba sevk edileceği ve orada “servis servis dolaştırılacağı” imasında bulunulmuştur:


  

>>>  “Önce Yenibosna, oradan Zincirlikuyu istikametine” denilerek, Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu'na ve ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI'NA dikkat çekilmektedir. Söz konusu instagram hesabında 4 yıldan beri Müvekkil sürekli olarak öldürülmekle, cezaevinden cenazesinin çıkmasıyla tehdit edilmektedir. BU PAYLAŞIM ALENİ BİR ÖLÜM TEHDİDİR :


 

 

>>> 10.08.2022 tarihli paylaşımda ise Adnan Beyin, kamuoyunda “Çivici Katil” olarak bilinen seri katil Süleyman Aktaş'la photoshop programında hazırlanan montaj bir fotoğrafı yayınlayarak, MÜŞAHEDE ALTINDA CAN GÜVENLİĞİNİN DE OLMAYACAĞI tehdidi yapılmaktadır:


 

Husumetli kişilerin sosyal medyadan organize ettiği yakın zamandaki bu, "Adli Tıp'a sevk" yaygarasıyla eş zamanlı olarak manidar biçimde, yeniden yargılanmaya 1 hafta kala Dr. Sefa Saygılı, Hakan Ural tarafından Kanal D'deki programına konuk edilmiştir. Sefa Saygılı programda, Adnan Bey hakkında gerçek dışı ve şaibe uyandırmaya yönelik, ancak yukarıda da ortaya koyduğumuz gibi, kendi içinde çelişkili ithamlarda ve tutarsız iddialarda bulunmuştur.

Adeta, yukarıda bahsettiğimiz husumetli kişilerin paylaşımlarına destek verme amacıyla programa katıldığı izlenimini veren Dr. Sefa Saygılı, bahsi geçen camiadan ayrılmış husumetli kişilerle irtibatlı olduğunu da bizzat şöyle anlatmaktadır:

"Pek çok müritlerinin aileleri, ... Ve ben bunun hakkında birçok bilgi aldım o sırada. AYRILMIŞ MÜRİTLERİNDEN BİR KISMIYLA GÖRÜŞTÜM." (Kanal D, "Neler Oluyor Hayatta", 31.08.2022)

"Adnan Oktar grubundan ayrılmış ve içlerinde UZUN YILLAR BULUNDUĞU İÇİN ONLARI İYİ BİLEN BİR DOSTUMU ARADIM." (Yeni Akit; 24 Kasım 2018)

Nitekim, programın hemen ardından camiadan ayrılmış husumetli kişilerin tehdit, hakaret ve suikast planlarının paylaşıldığı aynı sosyal medya hesabından Sefa Saygılı'ya destek ve övgü paylaşımları sıralanmıştır:

 




Sayın Sefa Saygılı'nın, Adnan Oktar Davası'nın husumetli müştekileri tarafından yanlış yönlendirilmeye çalışıldığının bir başka örneği de kendisinin 23.06.2020 tarihinde dava dosyasına Müvekkil ile aynı dosyada yer alan bir yargılanan hakkında hiçbir bilimsel değeri ve geçerliliği bulunmayan, tümüyle husumet duyguları içinde yazıp sunduğu bir mütalaadır.

Sayın Sefa Saygılı, husumetli müştekilerin algı oyunlarının ve tahriklerinin etkisinde kalarak, KENDİSİYLE İLGİLİ HİÇBİR PSİKİYATRİK MUAYENE YAPMADIĞI, HATTA HAYATINDA GÖRÜP TANIMADIĞI, davanın bir sanığı hakkında, davanın husumetli müştekilerinin gerçek dışı soyut beyan ve iftiralarından yola çıkarak hayali bir mütalaa yazmıştır.

 

Dahası, henüz mahkemenin devam ettiği aşamada yazdığı bu mütalaada, yargılananlar hakkında “örgüt” nitelemesi yapmış, Adnan Bey'e de “örgüt lideri” demiştir.

Yine, 11 Temmuz 2018 tarihli operasyonun ardından Müvekkil Adnan Oktar hakkında pek çok medya organına röportaj veren Sefa Saygılı'nın 14 Temmuz 2018 tarihinde Sabah gazetesine verdiği röportajdaki şu ifadeleri oldukça düşündürücü ve endişe vericidir:

 

Örgütlerin nasıl kalktığına gelince; bir çoğu düşük profilde de olsa devam etmektedir, ancak eski güçleri kalmamıştır. Bu tip akımların zayıflamasında KARİZMATİK KURUCU LİDERLERİNİN ÖLÜMÜ büyük etkili olmaktadır. Sonra ise giderek güç kaybetmekteler. (Sabah Gazetesi; 14.7.2018)

 

Bahsi geçen husumetli kişilerin çeşitli sosyal medya hesaplarından Müvekkil Adnan Oktar'a yönelik 4 yıldır aralıksız sürdürdükleri yüzlerce ölüm tehdidinden bazı örnekler de şöylerdir:

 

 

 

>>> Alttaki paylaşımda, "öncesi ve sonrası" denilerek, TABUT RESMİ ve "Tabutunu belediye bile kaldıramayacak" ifadesi ile ALENEN SUİKAST TEHDİDİ YAPILMAKTADIR!


  

>>> Altta, 7 Mayıs 2021 tarihli,  Adnan Oktar'a yönelik ÖLDÜRME İMA VE TEHDİDİ TAŞIYAN TABUT RESİMLİ bir paylaşım. 


 

>>> Altta soldaki paylaşımda, Müvekkil Adnan Oktar'ın isminin yazıldığı mezar taşı resmi konarak, "Arkadaşlar çok yakında bu taşla karşılaşacaksınız merak etmeyin" yazılmıştır. Paylaşım, APAÇIK BİR ÖLÜM TEHDİDİ İÇERMEKTEDİR.


 

GEÇMİŞTE BAZI YEREL MAHKEMELER DE MÜVEKKİL ADNAN OKTAR HAKKINDA YARGIYI ETKİLEME AMACIYLA ORTAYA ATILAN BENZER İDDİALARIN GERÇEK DIŞI OLDUĞUNU TESPİT ETMİŞ VE BUNLARA İTİBAR ETMEMİŞTİR

Adnan Oktar’ın taraf olduğu geçmiş dönemlerdeki bazı davalarda da, bu gerçek dışı ve dayanaksız iddiayı gündeme getirerek mahkemeleri olumsuz etkilemeye, bir şeyler elde etmeye çalışan çeşitli art niyetli kimseler olmuştur.

Ancak, bu kişilerin bu hukuksuz girişimleriyle ilgili tüm talepleri ilgili mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Adnan Oktar adına vekillerince sunulan belgeleri, delilleri ve sağlık raporlarını inceleyen mahkemeler, delillerin son derece yeterli olması sebebiyle başkaca hiçbir araştırmaya dahi gerek duymaksızsın bu husumetli ve art niyetli kişilerin mesnetsiz taleplerini REDDETMİŞLERDİR. 

Bu konudaki mahkeme kararlarından birkaç örnek vermek gerekirse: 

- Bakırköy 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/248 E. Sayılı dosyasının 19.04.2016 tarihli aşağıdaki kararı:



- İstanbul Anadolu 58. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/923 E. Sayılı dosyasının 20.05.2015 tarihli gerekçeli kararı:


- İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/816 E. Sayılı dosyasının 11.06.2015 tarihli gerekçeli kararı:



- İstanbul Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/28 E., 2015/137 K. Sayılı dosyasının 27.03.2015 tarihli gerekçeli kararı:


 

 

SAYIN SEFA SAYGILI'NIN, HAKAN URAL'IN PROGRAMINDAKİ BAZI DİĞER BAZI İTHAM VE İDDİALARINA CEVAPLARIMIZ

Sayın Sefa Saygılı, Adnan Bey'in telkin ve ikna kabiliyetinin çok yüksek olduğundan, bakışlarının çok etkileyici ve ikna edici olduğundan bahsetmektedir. Öncelikle, Sayın Sefa Saygılı'nın Adnan Bey hakkında saydığı bu özellikler ancak aklı ve zekası normalin üzerinde, bilinci son derece açık, algısı ve dikkati çok keskin olan insanların sahip olabileceği özelliklerdendir.

Sayın Sefa Saygılı'nın, bu özelliklerin Adnan Bey'de de olduğuna dair samimi ifadeleri, son derece olumlu ve övücü ifadelerdir. Zira, etkileyici gözler ve bakışlar, karşı tarafı ikna ve telkin gücü ancak akıllı, derinlik sahibi, zeki insanlarda olabilir.  Kendisinde akli yetersizlik olan bir kimsenin ise bu üstün özelliklere sahip olması asla mümkün değildir.

Sayın Sefa Saygılı'nın yanıldığı nokta ise, bu üstün insani özellikleri basit bir hipnoz yeteneğiyle karıştırmasıdır. Oysa, hipnoz etkisi çok hızlı geçen, sık rutinlerle tekrarlanmadıkça ortadan kalkan bir durumdur.

***

Sayın Sefa Saygılı'nın programda, kendisiyle çelişkiye düştüğü anlatımlarından biri de Adnan Bey'in, Oktar Babuna'yı güya hipnozla kendi çekim alanına aldığı, sözde cemaatine kattığı şeklindeki ifadeleridir. Öncelikle Oktar Babuna, Türkiye'nin ilk 100'deki en zeki ve kabiliyetli öğrencilerinin sınavla seçilerek kabul edildiği İstanbul Alman Lisesi'ni bitirmiş ve yine dünyanın en üst sıralardaki üniversitelerinden olan, ABD'deki University of California, Berkeley Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi bölümünden mezun olmuş, Türkiye'nin yetiştirdiği müstesna doktorlardan biridir. Çevresinde son derece ileri teknik ve sosyal zekaya sahip birinin hipnozla, muskayla, vs ile birilerine hayatı boyunca körü körüne bağlanmayacağı açıktır.

 

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.



Daha yeni Daha eski