YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NE 

Gönderilmek Üzere, 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE 

DOSYA NO : 2024/365 E. 

SUNAN : Adnan OKTAR 

MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR 

KONU : Müvekkil Adnan Oktar'ın PKK sorununa karşı tek çözümün ilmi ve ideolojik çalışma yapmak olduğuna dair basın duyurusunun Sayın Dairenize sunumudur.  

  

AÇIKLAMALAR: 

Müvekkil Adnan Oktar, uzun yıllar boyunca gerek yazdığı yazılar ve kitaplarıyla gerekse konuk olduğu canlı yayın programlarındaki söylemleriyle, PKK terör örgütüne karşı çözümün, yalnızca ideolojik ve ilmi mücadeleyle mümkün olabileceğini ve bunun gerekçelerini anlatmıştır. Müvekkil, son dönemlerde aldığımız şehit haberleri üzerine bu konuda tekrar kamuoyunu bilgilendirme gereği duymuş ve bu konuda bir basın duyurusu hazırlamıştır. Müvekkilin söz konusu basın duyurusunu Sayın Dairenizin takdirine sunuyoruz.  

 

  

Her Zaman Söyledik, Yine Tekrar Edelim:  
PKK Terörünü Bitirmenin Tek Yolu İlmi Çalışmadır 

1978 yılında PKK'nın kurulmasıyla başlayan bölücü terör sorunu, ülkemizde hiçbir zaman durulmadı. Kendimizi bildiğimizden beri, nesiller boyunca Türkiye, bu terör sorunu ile boğuşmak zorunda kaldı. Gerçekte terör örgütleri, belirli zamanlar içinde varlık gösterirlerken, talepleri ve amaçları doğrultusunda belli dönemler aktif olurlarken, PKK sorunu bizim ülkemizde hiç bitmedi; bitirilmedi. 1980'lerde nasıl bir mücadele içindeyse, aynı dağ kanunlarını kullandı, aynı kişileri hedef aldı; hiç değişmedi. 

Bizler, ülkesine ve devletine sarsılmaz bir kararlılıkla bağlı vatandaşlar olarak, yıllardır, PKK sorunu üzerine büyük çabalar gösterdik; çok mücadele verdik. Bizler, PKK sorunun ortadan kaldırılması için, pek az kişinin gösterebileceği bir cesaret gösterdik, kimsenin göze alamadığı yöntemlerle ilmi çaba yürüttük. PKK'nın kirli ideolojisini tüm Türkiye'ye deşifre ettik ve bu ideoloji ile mücadeleyi ideolojik olarak yürüttük. Bizden başka kimse o bölgelerde FİKİRLE MÜCADELE ETMEDİ, başka hiç kimse PKK'yı ve İDEOLOJİSİNİ YERDEN YERE VURAN ESERLER ÇIKARIP O BÖLGELERDE BU ESERLERİ DAĞITMADI; DAĞITAMADI.  

PKK'yı ve ideolojisini kıyasıya eleştirdiğimiz bu kitapların dağıtımının ve anlatımının yapıldığı dönemde, pek çok Kürt kardeşimiz bize yazarak, kitaplarımız vesilesi ile PKK gerçeğini öğrendiğini, daha önce onlara meyilliyken, bu kitaplar vesilesiyle onların gerçek ideolojilerini anladıklarını belirtmişlerdir. Bu vesileyle, PKK, kendi bölgelerinde dahi hakimiyetini büyük ölçüde kaybetmiş, halkı kandıramamıştır. Bu nedenledir ki, orada kitaplarımızın dağıtımı çok defa PKK tarafından engellenmek istenmiş; hatta ismim, PKK infaz listelerinde yer almıştır.  

PKK'nın, bölgedeki faaliyetlerimizden bu denli rahatsız olmasının tek sebebi, mücadelemizin, PKK'nın tüm etkisini yok edecek, insanlara, örgütün varlığını ve amacını sorgulatacak en temel mücadele şekli olmasıdır. Bu mücadelemiz, şu temel üzerine kurulmuştur: 

PKK, Darwinist-komünist ideoloji üzerine kurulu bölücü bir terör örgütüdür. Örgüte katılanlar, Darwinist-komünist ideolojinin önemli bir gerçek olduğuna ve bu uğurda öldürme, katletme, yıkma ve yok etme stratejilerinin doğru olduğuna inanarak hareket ederler. Çünkü terör, Darwinist ideolojide, ayakta kalmanın şartı olarak görülür. Darwinist ideolojinin doğadan hareketle ortaya attığı, "güçlü olan ayakta kalır" zihniyetinin, Marks tarafından toplumlara uyarlanmış hali, komünist ideolojinin ta kendisidir. Bu nedenle Darwinist-komünist ideoloji, bencilce, hırsla ve acımasızca ayakta kalabilme mücadelesi üzerine kurgulanmıştır.  

Marks, komünist ideolojiyi geliştirirken, Darwin'in, evrim teorisini tanıttığı "Türlerin Kökeni" kitabı ile karşılaşmış ve Engels'e yazdığı mektupta, "doğal tarihte görüşümüze temel sağlayan kitap bu" demiştir. Marks, bir ay sonra Alman sosyalist Ferdinand Lassalle’a yazdığı mektupta ise, "Tarihsel sınıf mücadelesine doğa bilim içinde bir temel sağlayan Darwin’in eseri en önemlisi ve benim amacıma en uygunu" ifadelerini kullanmıştır.[1] Marks, dikkat edileceği gibi, toplumlara yıkım getiren sınıf mücadelesi fikrini, canlıların mücadeleyle ayakta kaldıklarını savunan ve sözde evrimleşemeyenlerin yok olması gerektiğini iddia eden Darwin'in evrim teorisine dayandırmıştır.  

Oysa, -sırf Allah inancını ortadan kaldırmak adına- canlıların tesadüfen meydana geldikleri iddiası üzerine ortaya atılan ama canlılığın yapı taşı olan TEK BİR PROTEİNİN BİLE kendi kendine ortaya çıkışını AÇIKLAYAMAYAN evrim teorisi (Darwinizm), bilimsel olarak ŞİDDETLE YIKIMA UĞRAMIŞ bir teoridir. Bir yalan olarak tüm toplumlara zerk edilmiş, ancak canlıların sözde evrimleşmesi senaryosuna TEK BİR ARA FORM DELİLİ BİLE GETİREMEMİŞTİR.  

Bu teoriyle ortaya atılan, "güçlü olan ayakta kalır" tezi ise, bizzat doğadaki canlılar tarafından çürütülmüştür. Çünkü doğa, sadece güçlü olanların ayakta kaldığı bir ortam değildir. Doğada, kendi yavrularının, ailesinin, kolonisinin ayakta kalması için KENDİNİ FEDA EDEN canlılar vardır. Yaşamından, beslenmesinden FERAGAT EDEREK başka canlılarla yardımlaşan, simbiyoz yaşayan canlılar vardır. Ortamlarını başka canlılar için hazırlayan ortakyaşam örnekleri olduğu gibi, besin kaynaklarını başka canlılara haber veren ve onlarla paylaşan canlılar vardır. Herhangi bir tehlike durumunda birbirinin imdadına yetişen, muhtemel tehlikeyi orada bulunan farklı türlere haber veren sayısız canlı örneği bugün belgesellerimizin ana konusudur. Birbirlerinin yumurtaları üzerine kuluçka yatan, birbirlerinin çocuklarını koruyan sayısız tür bulunmaktadır.  

GÖRÜNEN O Kİ CANLILAR, MÜCADELE EDEREK DEĞİL, ASIL OLARAK YARDIMLAŞARAK, BİRBİRLERİNE KARŞI FEDAKARLIK GÖSTEREREK, BİRBİRLERİNİ KORUYARAK AYAKTA KALMAKTADIRLAR. Darwin'in teorisi biyolojik anlamda çöktüğü gibi SOSYOLOJİK ANLAMDA DA ÇÖKMÜŞTÜR.  

Buradan hareketle, terör ve çatışma yoluyla galip gelme, üstün olma ve mücadeleyle gelişme üzerine kurulu olan Darwinist-komünist ideoloji, FİKREN YERLE BİR OLMAKTADIR.  

Terör ve öldürme eylemlerini, Darwinist ve komünist ideolojilere dayandıran ve tüm zihniyetini bunun üzerine kurgulayan PKK'nın, tüm ideolojik altyapısının ortadan kaldırılması büyük bir darbedir. Bunu bizler, bilimsel delillerle yapmayı başarmıştık. Gerçek bilimsel deliller karşısında, böyle bir örgütün varlığını sürdürmesinin, taraftar bulmasının, taraftarlarının silahlı mücadele için motivasyon elde edebilmesinin İMKANI YOKTU. Çünkü inandığı şeyin gerçekte bir yalan olduğunu öğrenen hiç kimse, bu inanç uğruna mücadele etmeye GÜÇ BULAMAZ. Bir bilimsel gerçek, bir kişinin beynine ulaştığında, artık bu kişinin bir yalana inanması, onun için mücadele vermesi -ne kadar uğraşsa da- mümkün olmaz.  

PKK ile ideolojik mücadele, işte bu yüzden önemlidir. PKK, ASLA ÇATIŞARAK BİTMEYECEKTİR. Bu terör örgütüne 50 yıldır sadece silahlı mücadele ile karşılık verilmiş, ancak hiçbir sonuç alınamamıştır. Çünkü örgütün, ZİHNİYETİ YOK EDİLMEMİŞTİR. Büyük önder Atatürk'ün "FİKİRLER ZORLA VE ŞİDDETLE, TOP VE TÜFEKLE ASLA ÖLDÜRÜLEMEZ." sözü, bu durumu mükemmel şekilde izah etmektedir.  

PKK istenildiği kadar silahla durdurulmaya çalışılsın, saldırılarına saldırılarla karşılık verilsin, istenildiği kadar karargahları bulunsun, ateş altına alınsın; bunlar terör örgütünün ortadan kalkması için hiçbir sonuç vermeyecektir. Giden liderlerin yerine yenileri, giden gerillalar yerine yenileri daima gelecektir. Dahası, saldırı veya silahlı mücadele, terör örgütünü asla yıldırmayacaktır. Çünkü fikri zemini Darwinizm'e dayanan bir örgütün zaten yaşam biçimi silahlı çatışmadır. Çatışarak güçlenir, çatışmadan beslenir. Akan kanın durması, terör örgütünün tümüyle ortadan kalkması, taraftarlarının örgütün zihniyetinden uzaklaşması isteniyorsa, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FİKRİNİ YIKIMA UĞRATMAK gerekmektedir. Bu da aslında çok kolaydır. Çünkü örgüt zaten ÖLÜ BİR FİKİR üzerine kuruludur.  

Kültürel faaliyetlerimiz durdurulduğundan beri PKK'nın etkili olduğu bölgelerde böyle bir ilmi çalışma yapılmadığı ortadadır. Ardı ardına şehitler verdiğimiz şu günlerde bu konunun ehemmiyeti daha çok ortaya çıkmaktadır. Devletimizden talebimiz, bu ilmi mücadeleyi mutlaka başlatması veya başarılı olacağını düşündüğü kişilere bu görevi vermesi, yapabilene imkan tanımasıdır. Bu konuya önem verilmediği sürece, boşa yapılmış mücadelelerle can ve zaman kaybı yaşamamız içten bile değildir. O yüzden bu konu aciliyet arz etmektedir.  

Bölgede ilmi çalışmanın oradaki insanları eğiterek, aynı zamanda da onlara sahip çıkarak, şefkatle ve merhametle gerçekleşmesi, ilmi gerçekler anlatılırken aynı zamanda da manevi anlamda oradaki halkın gönlünün kazanılması da büyük önem taşımaktadır. Devletin merhametli yüzü, burada da kendini göstermelidir. Bu, her zaman en olumlu sonucu getirecektir.  

 

  

Sonuç:  

Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.26.01.2024 

Adnan Oktar müdafi,  

Av. Mert Yetişir 

  

 

 

  

Daha yeni Daha eski