YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek Üzere,
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA
DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E., 2023/494 K.
SUNAN :
Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert YETİŞİR
KONU : Müvekkil Adnan Oktar'ın, Müslümanların moral
motivasyonunun sadece iman ile ilgili olduğu, mekana, zamana, şartlara veya
zorluklara göre değişmediği, dolayısıyla bir kısım kumpasçılar tarafından bu
motivasyonu önleme çalışmalarının hiçbir zaman sonuç vermeyeceğini açıkladığı
dilekçesinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil Adnan
Oktar'ın, moral motivasyonun yalnızca iman ile sağlandığına dair görüşlerini,
Sayın Dairenizin takdirine sunuyoruz:
Moral
Motivasyon Zaman ve Mekan İle Değil
Sadece İman İle Sağlanır
İman sahibi olmak, metafizik bir ruh hali getirir. O
ruhta insan, Allah'ın varlığı ile mutlu olmanın sırrını çözmüştür. Allah'ın
varlığı o kişiye hep huzur verdiği için, bu kişi her şeyin Allah'tan geldiğine
kesin olarak inandığı için, kimsenin değil yalnızca Allah'ın mutlak varlığına
iman ettiği için olaylara başka bakar. Dertler, tasalar onun için dert
değildir. Sorunlar çözümsüz ve sıkıntı verici değildir. İnsanlar
bu kişi üzerinde korkutucu bir unsur olamazlar. ÇÜNKÜ HER ŞEY ALLAH'IN
ELİNDEDİR. Başına gelenlerin de, kendisine düşmanlık eden insanların da,
çözümsüz görülen sorunların da kontrolü Allah'a aittir. Tüm bunlar
yaşanıyorsa Allah izin verdiği içindir. İnsanlar tuzak kuruyorsa, Allah
onlara müsaade ettiği içindir. Hapse giriyorsa, bu imtihanı Allah
yarattığı içindir.
İmanda insan, Allah'a sevgisinden ve güveninden öylesine emin olur ki,
Allah'ın tüm bu zorlukları ortadan kaldırmasının an meselesi olduğunu, dilediği
anda kendisini tüm bu ağır imtihanlardan uzaklaştıracağını bilir. Çünkü önce
ağır imtihanlara maruz kalmak, insanlardan ağır ve incitici sözler işitmek,
sonra ise GALİP OLMAK, HAKLI ÇIKMAK VE REFAHA ERMEK, Müslümanlar için
belirlenmiş Allah'ın kanunudur. Bu hep böyle olmuştur ve bundan sonra da
hep böyle olacaktır.
Allah, ayetlerinde, yaşanacak ağır imtihanı da, sonrasında gelecek
zaferi de tarif etmiştir:
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve
sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette
çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız
(bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)
Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç
şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi,
56)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça
zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar başka.
Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında
bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227)
Bütün bu nedenlerle, gerçekten iman eden gerçek bir Müslümanın MORAL
MOTİVASYONU, zamana, mekana, şartlara, olaylara, zenginliğe, fakirliğe,
yaşadığı yere, gördüğü veya göremediği insanlara bağlı DEĞİLDİR. ALLAH'IN VARLIĞI, TEK BAŞINA, ONUN İÇİN MORAL MOTİVASYONDUR.
Bazı insanlar bu anlattığımız ruh halini pek anlamayabilirler.
Özellikle Allah inancından, iman ruhundan uzak yaşayanlar için bu tanımlamalar çok
uzak gelebilir. Böyle bir ruh halinin hiç yaşanamayacağını, mümkün olmadığını
zannediyor olabilirler. İnsanların bir kısmı Allah ile sıcak bağlantının,
Allah'ı sevip O'na kalpten güvenmenin ayrıcalığını hayatlarında hiç
yaşamadıkları için, bu mutmain ruh halinin de sırrını çözemeyebilirler.
Bu mutmainliğin sırrı çözülemediğinde, hayatını Allah'a
vakfetmiş olan benim ve arkadaşlarımın, yaşadığımız imtihanlar karşısındaki ruh
halimizi anlamak da pek mümkün olmaz. Bazı kişiler, tam da bu yüzden, 6 yıllık
haksız hapis dönemi boyunca sahip olduğumuz sakinlik, dinginlik, neşe, rahatlık,
dinçlik ve teslimiyetin altında farklı bir "moral motivasyon"
yattığını zannederler. Bizleri yok etmeyi amaçlamış olan bu kumpasın
elebaşları, bu moral motivasyonu ortadan kaldırabilmek için türlü türlü yollar
denemişlerdir. Bir türlü sırrını çözemedikleri bu moral motivasyonu şayet yok
ederlerse, bizim de maddi ve manevi anlamda ortadan kalkacağımıza
inanmaktadırlar.
İşte bu nedenle 6 yıldır söz konusu kumpasçılar tarafından zulme
dair bizlere yapılmamış pek şey kalmamış gibidir.
Örneğin, insanları tek kişilik ceza hücrelerinde tutmak, ya
müebbet mahkumlarına ya da cezaevinde ağır disiplin cezası almış kişilere yönelik
bir uygulamadır. Ancak bu uygulama, gerekçesiz ve açıklamasız bir şekilde bizlere
uygulanmıştır.
Kişinin eşyalarını yanına vermemek, cezaevi
yönetmeliğinde olmayan fakat cezaevinde bizlere yapılmış olan ayrı bir zulüm
çeşididir. Bunun dışında;
Kişiyi başka şehirlere nakledip ailesinin gelmesini engellemek,
Mesafeyi artırarak avukatının kendisine ulaşmasını engellemek,
Hukuki hiçbir bağlayıcılığı olmayan sebeplerle avukat görüş
kısıtlılığı getirmek,
Bununla da yetmeyip avukat görüş günlerini ve saatlerini
kısıtlamak,
başından beri hep üzerimizdeki "moral-motivasyonu" önleme
amaçlıdır. Bu planları kurgulayan kişiler, bir Müslümanı küçük bir odaya
hapsedince, insan yüzü görmesini engelleyince, ailesine dahi ulaşamayacak hale
getirince, sanki bu kişi yargılanan bir sanık değilmişçesine avukatıyla
bağlantısını kesince, eşyaları kendisine verilmeyince, o insanın hiçbir
motivasyonu kalmayacağına inanmaktadırlar. Bu zihniyet nedeniyle 6 yıldır
camiamızdaki kişiler, şehirden şehre farklı cezaevlerine sürülmekte, sürekli
hücrelerde yalnız bırakılmakta, sayısız zorlukla muhatap edilip kendi
dostlarından uzaklaştırılmaya çalışılmaktadırlar. Böyle uygulamalarla psikolojik
eziyetin mutlaka cevap bulacağı, motivasyon kalmayınca da bu topluluğun manevi
temelinin kalmayacağı zannedilmektedir.
BÖYLE İMANLI BİR KİTLEYE YÖNELİK BÖYLESİNE ZAHİR TEDBİRLER ALMAK,
CAMİAMIZI HİÇ ANLAMAMAK DEMEKTİR.
Bizim moral motivasyonumuz kaldığımız mekana, etrafımızdaki
duvarlara, geçen zamana, olaylara,
kişilere BAĞIMLI DEĞİLDİR. BİZİM MOTİVASYONUMUZ
İMAN KAYNAKLIDIR. İmanımız sürekli
olduğundan motivasyonumuz da nereye gitsek bizimledir. Tek kişilik cezaevi
hücresine konmuş olmak o motivasyonu olumsuz etkilemez; tam tersine alevlendirir.
Kendi dostlarımızı görememek içimizdeki özlemi artırır; motivasyonumuzu
da. Yaşadığımız zorluklar motivasyonumuzu güçlendirir; çünkü iman zorluk
ve imtihanlarla daha da pekişir. Dolayısıyla, motivasyonumuz gittiğimiz
yer ve gördüğümüz kişi ile değil, ALLAH İLE İLGİLİDİR.
ALLAH HER YERDEDİR. ALLAH, bizim bulunduğumuz cezaevi
hücresinde de, gittiğimiz şehirlerde de, yargılandığımız mahkeme salonunda da HEP BİZİMLEDİR. Nereye gidersek gidelim, Allah
hep bizimle olacaktır. Bir cezaevi hücresinde bulunuyor olmak, Yüce
Rabbimizin daima bizimle olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. ALLAH HER
YERDE VE HER ZAMAN BİZİMLE OLDUĞUNA GÖRE, MORAL MOTİVASYONUMUZ HER ZAMAN ÇOK
GÜÇLÜ DEMEKTİR.
Yargılama esnasında sıklıkla duyduğumuz, "mehdiyet konusunun da
moral motivasyon amaçlı" olduğuna dair iddia da, yukarıda izah edilen
zihniyeti anlayamayanların üretimidir. Mehdiyetin gerçekleşip gerçekleşmemesi
veya Mehdi'nin çıkıp çıkmaması, Allah'ın her zaman ve mutlaka yanımızda var
olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bir insan imanlıysa, onun moral
motivasyonu TEK MUTLAK VARLIK OLAN ALLAH'TIR.
Müslümanlar her şartta rahattır; ancak moral motivasyonu kendilerince
yıkmak için acımasızca eylemler yapan insanların ruh hali dehşet verici
olmalıdır. Bu öyle bir ruh halidir ki, bunu yapan insanlar, aslında açıkça hedefledikleri
kişiyi YOK ETMEYE çalışmaktadırlar. Yöntemler bize karşı etkisiz olsa
da, imanda bu kadar güçlü olmayan başka kişiler, uygulanan zalimane yöntemlerle
adeta ÖLÜME TERK EDİLMEKTEDİR. Kendi egoları için başkalarını yok etme
stratejisi güden bu derin güçler, böylesine insanlık dışı bir zulüm
politikasını ADETA BİR İDAM YÖNTEMİ olarak benimsemişlerdir. Oradaki
insanı yok etme stratejileriyle, MANEVİ BİR CİNAYET işlemenin yolunu
bulmuşlardır. Karşımızdaki canilik boyutu, dehşet vericidir.
Zalim yöntemler kabul gördükçe, yok etme stratejisinin önü açıldıkça, manevi
anlamda idam etme yöntemi güden kişiler durdurulmadıkça acımasız insanların,
vahşi uygulamaların önüne geçilemez bir hal alacağı şüphesizdir. Acımasızlık
bir toplumda hakim olduğunda, bunu yapanların önü açıldığında da, o zulüm kaçınılmaz
olarak herkese dokunur. Bu büyük felaketin bir an önce önüne geçmek
gerekmektedir.
Bizim yaşantımızda endişeleneceğimiz, korku duyacağımız, tedirgin
olacağımız hiçbir durum yoktur. Koşullar ve olaylar, Allah'a güvenimizi ve iman
neşemizi hiçbir zaman dindirmez. Asıl korku içinde olanlar, sürekli
endişe ve dehşet içinde yaşayanlar, manevi çökertme yöntemi ile bizleri yalnız
bırakmaya çalışanlardır. Kendileri tuzak kurarken, aslında asıl karanlığı
kendileri yaşamaktadırlar. Onların karanlığı, iman sahibi insanların moral
motivasyonuna hiçbir zaman erişemez.
Sonuç:
Müvekkil Adnan
Oktar'ın yukarıdaki görüşlerini Sayın Dairenize sunar, saygılarımızla
bilgilerinize arz ederiz.19.12.2023
Adnan Oktar
müdafi,
Av. Mert
Yetişir