YARGITAY (İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE

Gönderilmek Üzere

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

 

DOSYA NO    : 2023/310 E., 2023/494 K.

SUNAN            : Adnan OKTAR

MÜDAFİ         : Av. Mert YETİŞİR

KONU                          : Mehdiyet inancının sözde örgütün moral ve motivasyon kaynağı olamayacağı, Allah’a teslimiyetin asıl şevk unsuru olduğu ve bunun cezaevindeki haksız uygulamalarla engellenemeyeceği ile ilgili olarak müvekkilin görüşlerinin sunumudur.

 

AÇIKLAMA  :

Müvekkil ve arkadaşları, Peygamber Efendimiz (sav)’in sahih hadislerinde müjdelenen, insanların yaşadıkları zulümden, korkulardan, acılardan bir an önce kurtulmalarına vesile olacağına inandıkları Hz. Mehdi’nin gelişini insanlara güzel bir kurtuluş müjdesi olarak vermek için çaba göstermişler ve bu konuda çok fazla kültürel çalışmalar yapmışlardır.

Huzurdaki dosyanın iddianamesinde ise, Mehdiyet inancı ve bu inancın savunuculuğunu yapmak, gerekçesiz ve dayanaksız olarak sözde suç örgütünün amaç suçu olarak nitelendirilmiştir.

Bu iddianın ortaya çıkışın nedeni huzurdaki davanın somut bulgulara değil amaç suç belirtilemeden hayali suçlar üretilerek devam ettirilme çabasıdır. İddianame sonrasındaki süreçte de  mehdiyet inancı ile sözde örgüte moral ve motivasyon sağladığı iddia edilmiştir. Bu iddia hem hukuki hem de dini yönden hatalıdır. Şöyle ki;

 

Müvekkile Göre Arkadaşlarının Moral ve Motivasyonun Kaynağı

Müştekilerden Fırat Develioğlu yargılama süreci başlamadan önce Haberturk TV’de Fatih Altaylı’nın konuğu olarak katıldığı programda müvekkilin arkadaş grubuna binlerce kişinin dahil olduğunu ve bunların önemli kısmının sonradan ilişkilerini kestiğini söylemiştir.

Müvekkil, seksenli yıllardan bu yana Mehdiyet konusunu anlatmaktadır. O zamandan bu yana çok sayıda kişinin müvekkilin arkadaş çevresinden ayrılması Mehdiyet inancının iddia edildiği gibi bir amaç ya da motivasyon unsuru olamayacağını göstermektedir. Eğer Mehdiyet konusu amaç olacak bir motivasyon unsuru olsaydı bu kişiler arkadaş grubundan rahatlıkla ayrılıp gitmezlerdi. Bu nedenle Mehdiyet inancının moral ve motivasyon kaynağı olarak kabul edilmesi hatalıdır.

Müvekkil ve arkadaşları Allah’ın Al-i İmran Suresi 104. ayette “Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” şeklinde belirttiği sorumluluğu üzerlerine aldıklarını, bunun sonucunda da imani, ilmi ve kültürel faaliyetlerine başladığı 1980’li yıllardan bu yana Allah’ın varlığının bilimsel delilleri, evrim teorisinin çöküşü, Kuran ahlakı ve Kuran Mucizeleri, Darwinist ideolojilerin çöküşü, ahir zaman alametleri ve Türk İslam Birliği vb. konuları tüm dünyada var güçleriyle anlatmaya çalıştıklarını belirtmektedirler. Müvekkil tüm bu çalışmaları Allah’ın rızasını, rahmetini ve Cennetini kazanmak için yaptıklarını, yani tek motivasyonlarının Allah’a olan inançları ile vatana ve milletlerine olan sevgileri olduğunu açıklamaktadır.

Müvekkilin açıklamalarına göre, Allah’a iman olmadan bu kadar kapsamlı ve gönülden faaliyeti, hiçbir karşılık beklemeden yürütmek imkansızdır. Bir kimsenin Mehdiyet konusu nedeniyle senelerce samimi bir şekilde hiçbir karşılık beklemeden Allah’ın dinini tebliğ etmesi imkansızdır. Çünkü iman olmadan moral-motivasyon olması imkansızdır.

Müvekkile göre bir kişinin dine uymasını sağlayan moral ve motivasyonu  zamana, yere veya kişilere değil imana bağlıdır. Bu nedenle salt Mehdiyet inancı ile samimi fedakarlıkta bulunmak imkansızdır. Çünkü Allah sevgisi ve inancı olmadan Mehdiyet motivasyon kaynağı olamaz.

Müvekkil ve arkadaşlarının sürdürdüğü imani ve kültürel faaliyetler birçok insanın Allah’a iman etmesine ve hatta Müslüman olmasına vesile olurken, milyonlarca insanın da Allah’a olan imanını güçlendirmiştir. Müvekkil ve arkadaşları faaliyetlerini yürütürlerken peygamberleri örnek aldıklarını ve onlar gibi “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.” (Şuara Suresi 180) diyerek tebliğ için bir menfaat gözetmediklerini belirtmektedirler.

Huzurdaki dosya örneğinde olduğu gibi hiçbir somut delile dayanmadığı ve akla ve mantığa uygun bir açıklaması olmadığı halde Mehdiyet inancını suçla veya suç örgütü ile bağdaştırmak için ısrar etmek, insanların inançlarının hukuk yoluyla dizayn etme çabası olacaktır. Ki bu da din vicdan özgürlüğünün ihlali olup çok daha büyük sorunlara kapı aralayacaktır. Yarın birilerinin El Kaide veya IŞİD’i örnek göstererek terör için motivasyon ve moral sağlıyor diyerek İslam inancını yok etmek isteyebileceği gibi sakıncalı durumlar oluşturabilir. Kimin neye inanıp neye inanması gerektiğini tayin etmek hukuk devleti ve laik sistemle bağdaşmamaktadır. 

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşları, 6 yıla yakın süredir gerek yargılama sürecinde gerekse de cezaevinde pek çok haksızlık ve eziyete maruz kalmaktadırlar. Bunlar güya örgüt üyelerinin moral ve motivasyonlarını koruduğu, bunun bozulması gerektiği düşüncesi ile uygulandığı izlenimi vermektedir. Cezaevinde hiçbir düzen bozucu harekette bulunmamış ve disiplin cezası almamış kişileri tek kişilik, avlusu olmayan hücrelere kapatmak, veya saldırgan bazı kişilerin bulunduğu aşırı kalabalık koğuşlarda tutmak, ailelerinin veya ziyaretçilerinin ulaşamayacağı kadar uzağa ani habersiz biçimde nakillerin yapılması, nakil esnasında yanına eşya alımına engel olmak, infaz hukukunda yeri olmayan uygulamalardan sadece birkaç tanesidir.  30.000 kişinin ölümünden sorumlu Abdullah Öcalan’ın bile yanına arkadaşları yerleştirilirken Müvekkil ve arkadaşlarının en temel haklarından faydalanmaları engellenmektedir.

Müvekkil, “Süregelen haksız uygulamalar karşısında amaçlanan nedir?” sorusunun bir an önce cevap verilmesi gerektiğini düşünmektedir.

 

Allah’a Teslimiyet Gerçek Moral ve Motivasyon Kaynağıdır

Müvekkile göre bu tarz hukuksuz uygulamalar ile Allah’a samimi bir şekilde iman eden  bir kişinin moral ve motivasyonu yıkmak mümkün değildir. Çünkü  iman edenler Allah'a ve O'nun yarattığı kadere teslim oldukları için olumsuz gibi görünen durumlarda dahi neşe ve sevinçleri süreklidir. Kadere teslimiyet Allah’a iman edenin cezaevi hayatına da yansır ve bu onun neşesinin ve motivasyonun temel kaynağını oluşturur. Müvekkil bu düşüncesini bir eserinde şöyle dile getirmiştir:

“Müminlerin mutluluğu ise, zorluk ve sıkıntı anlarında göstermiş oldukları Kuran ahlakı ile daha da kalıcı bir hale gelir. Müminler, hep Allah'ın rızasını düşündükleri, akıllarını ve vicdanlarını hep bu yönde kullandıkları için, olumsuz durumlardan asla negatif yönde etkilenmezler. Aksine zorluk ve sıkıntı anlarında gösterecekleri güzel ve teslimiyetli tavırlarla Allah'ın rızasını kazanabileceklerini umdukları için, böyle bir anda bile mutluluklarından hiçbir şey eksilmez.” (Adnan Oktar, Müminlerin Mutluluğu, s. 94)

Müvekkilin açıklamalarına göre,  inanç sahibi bir insan aleni bir haksızlığa uğrasa dahi imanından kaynaklanan bir neşeye sahip oolur. Her zaman Allah'a tevekkül ettiği için hareketleri ve tavırları karşısındaki insana da büyük bir huzur ve neşe verir. Müvekkil Kur’an’dan aşağıdaki iki ayeti hatırlatmaktadır:

De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)

... Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Maide Suresi, 119)

Müvekkil, inananların kalplerinin Allah'ın zikriyle mutmain olduğunu, iman edenlerin yaşadığı bu huzur ve mutluluğun gerçek kaynağının Allah'a olan imanları olduğunu belirterek Rad Suresinden bir ayete dikkat çekmektedir:

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)

 

Sonuç:

Mehdiyet inancının suça teşvik edici bir moral ve motivasyon kaynağı olmadığı bu nedenle Mehdiyet inancını etkisiz kılma çabasının hata olduğuna ve cezaevlerindeki infaz hukukunda yer almayan haksız uygulamaların inançlı kişiler üzerinde yıkıcı ve olumsuz bir etkisi olmayacağına dair müvekkilin görüşlerini bilgilerinize bilvekale saygılarımla arz ederim. 18.12.2023

 

Adnan Oktar Müdafi,

Av. Mert Yetişir

 

 

Daha yeni Daha eski