YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE GÖNDERİLMEK ÜZERE,

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

 

Esas No       : 2023/310 E., 2023/494 K.

Sunan           : Adnan OKTAR

Müdafi        : Av. Mert Yetişir

Konu            : Husumetli kişilerin dahi, Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarının bir suç örgütü olduklarına inanmadıklarını gösteren  ifadelerinden örneklerin sunumudur.

 

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil ve arkadaşlarının bir suç örgütü olmadığı ortadadır. Dava dosyasında, sanıkların suç işlemek için bir araya geldiklerini gösterir tek bir somut delil bulunmamaktadır. Bunun yanısıra, TCK kapsamında işlenmiş tek bir suç da bulunmamaktadır.

Müvekkil ve arkadaşları daha önce de suç örgütü iddiasıyla yargılanmışlar ve beraat etmişlerdir. Geçmiş dönemde ve halihazırdaki dosya için, Türkiye’nin önde gelen hukukçuları, “suç örgütü olmadıklarına” dair bilimsel mütalaalar vermişlerdir. Bu mütalaalar dosyada mevcuttur.

Örneğin Yargıtay 6. Ceza Dairesi Onursal Başkanı Prof. Dr. Ali Turhan “Ortada bir suç örgütü değil, legal bir sivil toplum yapılanması bulunmaktadır.” demiştir.

2000’li yıllarda başta Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Mahmut Koca,  Prof. Dr. Emin Artuk, Prof. Dr. Caner Yenidünya, Prof. Dr. Ümit Kocasakal, Prof Dr. Doğan Soyaslan, Prof. Dr. Turhan Turan Yüce, Prof. Dr. Çetin Özek, Prof. Dr. Bahri Öztürk, Prof. Dr. Erol Cihan olmak üzere ülkemizin en yetkin ceza hukukçularının bu arkadaş grubunun suç örgütü olmadığı yönünde bilimsel uzman mütalaaları bulunmaktadır.

Görülmekte davanın dosyasında da Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Mahmut Koca, Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Osman Can, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Onursal Üyesi Ali Turhan, Yargıtay 4. Ceza Dairesi Eski Başkanı Osman Yaşar gibi duayen isimlerin sundukları “iddianamede ortaya konan yapının suç örgütü olmadığı” yönündeki bilimsel mütalaaları yer almaktadır.

Bunun yanısıra, müvekkil Adnan Oktar ve arkadaş grubuna husumeti olan müştekilerin, operasyonu yapan Mali Şube’nin o dönem başında olan Furkan Sezer’in ve bazı gazetecilerin ifadelerinden, bu grubun suç örgütü olduğuna inanmadıkları anlaşılmaktadır.

 

Furkan Sezer’in, müvekkil ve arkadaşlarının bir sevgi grubu olduğuna ve suç olmadığını gösteren ifadesi:

2018 yılındaki polis operasyonunu yürüten Mali Şube eski müdürü Furkan Sezer de, aslında ortada bir suç örgütü ve suç olmadığını satır aralarında itiraf etmiştir.

Furkan Sezer, SZC TV’de katıldığı İpek Özbey’in programında; Adnan Oktar tahliye olduğunda, “24 saat içinde eskisinden daha da güçlü olur, cezaevindeki ve dışarıdaki arkadaşları ve hatta müştekiler tekrar yanına gider” demiştir. Bu sözler operasyonun başındaki kişinin ve hatta sözde müştekilerin dahi suç örgütü iddiasına inanmadıklarını göstermektedir.

Eğer müvekkil ve arkadaşları gerçekten silahlı, suç işlemek için bir araya gelmiş tehlikeli kişiler olsalardı; çevresindeki herkesin şu anki ortamda dağılıp gitmesi beklenirdi.

Suç örgütü demek çıkar amaçlı, kişisel ve örgütsel menfaatler için bir araya gelmiş insanların oluşturduğu bir örgüttür. Suç örgütüne üye kişiler kendilerine menfaat sağlamak için suça ortak olurlar. Menfaatleri bittiğinde de, özellikle de devletin güvencesi de varsa, bu örgütü bırakmaları beklenir.

Oysa Furkan Sezer, tam aksine, müştekilerin dahi koşarak 24 saat içinde müvekkilin yanına geleceklerini belirtmiştir. Bunun nedeni, müvekkilin her zaman vurguladığı gibi, bu camianın bir suç örgütü değil, birbirini çok seven, aynı dünya görüşünü benimseyen, çok yakın dostlar olmalarıdır.

Hem iddianamede hem de basında sürekli olarak camiadaki kadınların baskı ve eziyet gördükleri, müşteki olan kadınların cinsel tacize maruz kaldıkları iddia edilmektedir. Müvekkil cezaevindedir ve on bin yıla yakın ceza almıştır. Buna rağmen,  cezaevinde kalmayı göze alarak, etkin pişman veya müşteki olmayı kabul etmeyen bu hanımların, müvekkil tahliye olduğunda yine onunla arkadaşlıklarına devam edeceklerini söylemek, bu hanımların hiçbir zaman şiddet, baskı, cinsel tacize maruz kalmadıklarını, camiada bulunmaktan, müvekkille arkadaş olmaktan memnun olduklarını göstermektedir.

 

Müvekkil Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik polis operasyonunun dönemin İç İşleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’dan gizlendiği iddiası:

Müvekkil ve arkadaşları gerçekten silahlı bir suç örgütü olsalardı, böyle bir operasyonun devletin en yüksek makamlarından saklanması gerekmezdi. Ancak yapılan operasyon gerçek suçluları yakalamak için yapılmadığı gerçeği her aşamada bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Müvekkil ve arkadaşlarına yönelik operasyon, illegal derin devlet yapılanmalarının yönlendirmesiyle, ideolojik sebeplerle, müvekkilin kültürel çalışmalarını engellemek için yapıldığı için, devletin en yüksek kademesinin bilgisi olmadan yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bu iddianın dışında, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Süleyman Soylu, Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer hükümet yetkilileri, parti liderleri gibi önde gelen siyasetçiler de, bir kez dahi müvekkil ve arkadaşları aleyhinde olumsuz bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu da bu operasyonu hukuki bulmadıklarını, aslında tasvip etmediklerini göstermektedir.

Mali Şube eski müdürü Furkan Sezer’in ise bir kahraman edasıyla anlattığı operasyon sonrasında terfi alması beklenirken, Kilis’te pasif bir göreve getirilmesi ise, devletin bu operasyonu aslında desteklemediğinin bir başka göstergesidir.

 

Husumetli müşteki Özkan Deniz (Mamati)’in “Hükümet değişirse çıkarlar” sözü, aslında bir suç olmadığının itirafıdır:

Husumetli müştekilerden Özkan Deniz (eski soyadı Mamati) 10.01.2023 tarihinde Kanal D’de katıldığı “Neler Oluyor Hayatta” isimli programda sunucu Hakan Ural’ın kendisine “Bugün MEVCUT HÜKÜMET OLMASIN BUNLAR ÇIKAR dediniz.” demesi üzerine, “TABİİ ÇIKAR” demiştir.

Bir diğer husumetli müşteki Fırat Develioğlu ise Beyaz TV’de yayınlanan “Beyaz Futbol” isimli program için 2022 yılının Mayıs ayında verdiği röportajda müvekkil hakkında “200 TANE SİLAHLI ADAMIYLA CEZAEVİNDE 4 YILDIR. ÇIKMAK İSTİYOR ÇIKAMIYOR. HER DEFASINDA HUKUKLA KANUNLA DURDURUYORUM. ÇOK CİDDİ, BUNA GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ KAYNAKLAR AYIRIYORUM.” demiştir.

Ayrıca davaya bakan yerel mahkemenin hukuksuz mahkumiyet kararlarını 2022 yılı Mart ayında bozarak birçok sanığın tahliyesine hükmeden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin kararı sonrasında çeşitli girişimlerde bulunulduğu hukukçu Selman Öğüt tarafından 28.04.2022 tarihinde Twitter’da açılan sohbet odasında şöyle açıklanmıştır:

“İŞTE ADNAN OKTAR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN (ÖNCE) 68 KİŞİNİN SALIVERİLMESİ, (SONRA) 61 KİŞİNİN TUTUKLANMASI FALAN BURADAKİ BU KIYMETLİ HAZİRUNUN ŞEYİYLE OLDU BU…SİZ BİR GÜN İKİ GÜN GEÇ KALDIĞINIZ ZAMAN ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR ARKADAŞLAR. AMA BUNU DA SİSTEMATİK YAPMAMIZ LAZIM…”

Birlikte ele alındıklarında tüm bu ifadeler, müvekkil ve arkadaşlarının gerçekten suç işledikleri için cezaevinde olmadıklarını, veya hukuka, kanunlara göre  yargılanmadıklarını açıkça göstermektedir.

Eğer gerçekten bir suç varsa ve bu suça dair deliller de ortada ise, Cumhurbaşkanı’nın değişmesiyle verilen kararın değişmeyeceği ortadadır. Gerçekten bir suç varsa, yönetimde kim olursa olsun veya mahkemede hangi heyet olursa olsun, sonuç değişmeyecektir.

İşte bu noktada Selman Öğüt’ün ve Fırat Develioğlu’nun yukarıdaki beyanlarına da yansıdığı gibi, davada yargılananların tutuklu kalmaları için her türlü adım atılmaktadır.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi eski heyetinin esastan bozma kararının hemen ardından Nedim Şener, Erem Şentürk, Hilal Kaplan gibi gazetecilerin hakimler aleyhinde gerçeklere aykırı algı operasyonlarına başlamaları, bozma kararının iptali, tahliye edilenler hakkında yeniden tutuklama kararları verilmesi ve heyetin hızla dağıtılması Türkiye’de başka dosyalarda da eleştiri konusu olan yargıya yönelik müdahalelerin, baskıların ve gözdağının somut delilleri olmuştur.

Burada dikkat çeken bir başka husus ise, husumetli müştekilerin bu dosyadaki hukuksuzlukları, yargıya yönelik baskılarını mevcut iktidar ile ilişkiliymiş gibi göstermeye çalışmalarıdır. Nitekim Özkan Deniz (Mamati), “Hükümet değişirse tahliye olurlar” ifadesiyle aslında tüm kamuoyunun bilinçaltına mevcut iktidarın güya yargıdaki hukuksuzlukların baş sorumlusu olduğu fikrini aşılamaktadır. Bu şekilde konuştukça da arka plandaki komplonun üstünü örtmüş olmaktadır.

Bu tür asılsız söylemlerin olumsuz diğer yönü de, yargı mensuplarımızı korkak, tek başlarına adaleti tesis etmekten aciz, suç örgütleri karşısında devletimiz tarafından sahipsiz ve korunmasız bırakılmış insanlarmış gibi göstermeleridir. (Yargı mensuplarını tenzih ederiz.)

Bir dosyada kanıtlar suçun varlığını açıkça ortaya koyuyorsa, o dosyada yargılananların cezasız kalmalarından endişe edilmez.

Dolayısıyla iktidarda kim olursa olsun yargı mensuplarımız bu kanıtların gereğini yerine getirecek tecrübe ve ahlaktadırlar. Ancak ortada suçsuz insanlara atılmış iftiralara dayalı bir yargı süreci varsa, bu durumda tabii ki bu insanların haklarını kazanmalarından endişe duyanlar olacaktır. İşte Adnan Oktar Davası’nda yaşanan hukuksuzlukların kaynağı da suçsuz oldukları bilinen sanıkların serbest kalmalarından endişe eden husumetli kimselerdir.

Sonuç ve Talep:

Dava dosyasında, TCK kapsamında işlenmiş bir suça dair somut bir delil bulunmamaktadır. Tüm suçlamalar, müşteki ve etkin pişman sanıkların soyut beyanlarına dayandırılmaktadır.

Yukarıda anlatılan örneklerde olduğu gibi, davanın husumetli müştekileri, operasyonu yürüten eski Mali Şube müdürü dahi, bir suç işlenmediğine dair kanaatleri olduğunu ifadelerine yansıtmaktadırlar.

Sayın Daire üyelerinin dosyayı değerlendirirken bu hususları da dikkate almalarını saygılarımla arz ve talep ederim. 10.11.2023

 

 

Adnan OKTAR Müdafii

Av. Mert Yetişir

Daha yeni Daha eski