YARGITAY
(İLGİLİ) CEZA DAİRESİ’NE
Gönderilmek
Üzere
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
DOSYA NO : 2023/310 E.,
2023/494 K.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİ : Av. Mert
YETİŞİR
KONU : Müvekkilin
yıllardır konuk olduğu canlı yayın programlarında bağnaz zihniyete karşı
mücadele verdiği, kadınları daima koruduğu, din adı altında kadınlara yapılan
eziyetlere, şiddete, onların baskı altına alınmasına şiddetle karşı çıktığı,
kendi yanında bulunan yüzlerce bayan arkadaşının müvekkilin her zaman
sevgisine, merhametine ve ilgisine şahit olduklarını beyan ettikleri, bu
sebeple kadına şiddet ve eziyet konusunda müvekkile yöneltilen suçlamaların
tamamen asılsız ve iftira niteliğinde olduğunu açıklayan dilekçemizin
sunumudur.
AÇIKLAMALAR :
Son günlerde
kamuoyunda ortak bir düğmeye basılmış gibi müvekkil Adnan Oktar hakkında aleyhe
bir propaganda kampanyası yeniden alevlendirilmiştir. Dosya bomboş olduğundan
ve suç işlendiğine dair en ufak bir delil olmadığından bazı kesimler bir kısım
basını kullanarak, sadece magazin konuları işleyerek, 5 yıl önceki iddianameyi -üzerinden
sayısız yargılama geçmemiş gibi- tekrar gündeme getirirek, halkı galeyana
getirmeye çalışmaktadırlar.
Oysa Adnan Oktar
dosyasında kumpas faillerinin veya birkaç husumetli müştekinin yalan beyanları
değil, 30 yıl boyunca müvekkilin yanında bulunan yüzden fazla bayan
arkadaşının beyanları esas alınmalıdır. Müvekkili yakından tanıyan,
nerdeyse 30 yıl boyunca onunla bir dostluk ve fikir birliği içinde olan bu
bayanlar, müvekkilin kendilerine çok saygılı, müthiş sevgi dolu olduğunu,
her zaman kendisinden şefkat ve merhamet gördüklerini mahkemeler huzurunda
defalarca anlatmışlardır. Yine aynı bayanlar, müvekkilin, kendilerine
olduğu kadar ailelerine de sahip çıktığını, onların hastalıklarında
gece gündüz demeden günlerce ilgilendiğini de beyan etmişlerdir. Müvekkil,
sadece yanında bulunan arkadaşlarına değil, onların ailelerine, tanıdıklarına, stüdyoya
kendisiyle tanışmaya gelen yüzlerce insana da her zaman üstün bir ihtimam ve
saygı ile yaklaşmıştır.
Çünkü müvekkilin, insanlara
saygı ve sevgi anlayışı Kuran kaynaklıdır ve müvekkil bu nedenle, her zaman
karşısındaki insanlara çok yüksek bir değer vermiş ve kendisiyle tanışan bütün
insanlar bu yüksek değere bizzat şahit olmuşlardır.
Müvekkil, yaklaşık
10 yıl boyunca A9 TV’de konuk olduğu canlı sohbetlerde, tüm dünyayı sinsi bir
şekilde saran, kadınları aşağılayan, değersizleştiren ve onları küçük düşüren
bağnazlık tehlikesine dikkat çekmiş, gerçek İslam’ı yaşamanın ancak Kuran
ışığında mümkün olduğunu anlatmıştır. Bağnaz anlayışın kadınlara yönelik çarpık
ve ezici bakış açısının aksine, müvekkil, canlı yayın anlatımlarında ve yazdığı
eserlerde, Kuran’da birçok ayetle kadınların üstün tutulduğunu, onlara yüksek
bir değer verildiğini vurgulamış, yine ayetlerle, kadınların miras, nikah,
nafaka, barınma ve sosyal yaşama yönelik tüm haklarının korunduğunu belirtmiştir.
Müvekkil
anlatımlarında, Allah'ın, Kuran’da tüm Müslüman kadınlara Hz. Meryem’i örnek verdiğini
ve onu güzel bir bitkiye, güzeller güzeli bir çiçeğe benzettiğini şu ayetle
açıklamaktadır:
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle
kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan
sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek
buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah
Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.
(Al-i İmran Suresi, 37)
Müvekkil, yaptığı canlı
yayın sohbetleriyle ülkemizde bazı kişiler tarafından İslam adına dayatılan
bağnaz zihniyeti sürekli eleştirmiş ve Kuran’daki
ayetlerde hiçbir şekilde “kadına eziyet, kadına şiddet ve kadını aşağılama”
olmadığını yıllarca anlatmıştır. Müvekkil, bir yandan gerçek Kuran ahlakını
anlatırken bir yandan da canlı yayınlarda sürekli yanında bulunan kadınları hep
onore etmiş, onların imanlarıyla, sağlıklarıyla, neşeleriyle, hastalıklarıyla
çok yakından ilgilenmiştir. Hatta yayın ortamında bulunan kadınların ve
erkeklerin herhangi birinin bir an üşümesi bile dikkatinden kaçmamış, hemen o
kişinin rahatına yönelik tedbirler aldırmıştır. Yine canlı yayınlarda yıllarca
yanında bulunan kişilere en güzel iltifatları ederek onların gönüllerini almış
ve Kuran ahlakıyla gerçek sevginin nasıl yaşanacağını topluma göstermiştir.
Bu süreçte
ülkemizde bir kısım bağnaz görüşlü kimselerin özellikle belli bazı TV
kanallarına çıkıp kadınları aşağılamaya ve ezmeye devam ettikleri,
kadınları tamamen değersizleştirip adeta erkeklerin kölesi haline getirmek için
müthiş bir çaba sarf ettikleri malumdur.
O dönemde
televizyonlara çıkarılan ve fikrine danışılan söz konusu hocaların
ifadelerinden örnekler vermek gerekirse;
“Kadınların,
Allah erkeklere “dövün rahatlayın” diye müsaade etmesinden dolayı sabaha kadar
şükretmeleri gerekiyor. Allah böyle diyor. Mesela bir erkeğe “kadını
dövebilirsin” diyor… İşkence yapmak, acıtmak için değil, deşarj olmak için
vurduruyor Allah. Çünkü eğer erkeğe burasına kadar geldikten sonra “dokunma bu
kadına” dersen başka yolla erkek rahatlar. O da o kadını delirtir aslında.
Allah vur dediyse bu vurmakta vardır bir hikmet niye demeyelim? (Nurettin
Yıldız)
Adamın zina
tehlikesi var, her taraf çırılçıplak. Bu adamın helal yoldan tatmin olması için
kadınların 'Hastayım, canım istemiyor' konularına girmemesi lazım. Bu şekilde
kadın, ahirette rahat eder, cennete kısa yoldan girer. Eşinin şehvet ateşini
söndürdüğün anda, mutlu ettiğin anda yemeğin tuzlu olmasını dert etmez.”
(Cübbeli Ahmet Hoca)
Öncelikle
belirtmeliyiz ki, müvekkil, Kuran’da Nisa Suresi 34. ayette geçen “darabe”
kelimesinin dövme anlamına gelmediğini, kelimenin Arapça karşılığının farklı
anlamlar da içerdiğini ve Nisa Suresi 101. Ayette de kullanılan darabe fiilinin
de “uzaklaşma, sefere çıkma” anlamında kullanıldığını, Kuran’da kadına el
kaldırma hükmünün kesinlikle olmadığını defalarca açıklamıştır. Konuyu
suistimal eden ve kadınları bu nedenle aşağı görüp onlara olanca eziyeti mübah
gören zihniyetlerle sürekli olarak mücadele etmiştir. Müvekkil, yıllar
boyunca bu konudaki fikri mücadelesini sürdürmüş, modern Atatürk Türkiye’sinde
kadınların yok sayıldığı bu korkunç zihniyetin kabul görmesinin mümkün olmadığını,
başta dinimizin buna izin vermediğini oldukça açık şekilde göstermiştir. Müvekkil,
üstün bir çaba göstererek yıllarca bağnaz zihniyete set olmuş ve Türkiye’yi,
Ortadoğu’nun içine saplandığı hurafe batağından korumuştur.
Müvekkil, bu
ürkütücü zihniyeti eleştirirken, sahih olmadığı açık olan hadisleri esas alan söz
konusu zihniyetteki kişilerin, sahih olduğu açık olan hadisleri neden
dikkate almadıklarını da sürekli olarak dile getirmiş ve eleştirmiştir.
Müvekkilin, katıldığı canlı yayınlarda sıklıkla dile getirdiği, kadınlarla
ilgili sahih olduğu açık olan bazı hadisler şu şekildedir:
“Kadınların
haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın
bir emâneti olarak aldınız.” (Sahih-i Müslim)
“Sizin en
hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de
ehline karşı en hayırlı olanınızım.” (Müslim, Birr 149)
“Mü’minlerin
îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır.”
“Ey
insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin hanımlarınız üzerinde
hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır.”
(Tirmizî, Radâ, 11)
“Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden
giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!” (Ebu
Davud, Nikak, 40-41)
“Kadınlarınızla
iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!..Olabilir ki bir şey, sizin
hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."
“Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!” (Tırmızi)
"Kadınlara
ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık
kimseler hor görür." (İbn-i Asakir)
"Hanımını
döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum." (R.
Nasıhin)
Ayrıca müvekkil, konuk
olduğu tüm canlı yayın sohbetlerinde kadınların sürekli onore edilmesini,
onlara saygı gösterilmesini, toplumda mutlaka kadınların mevkii sahibi olmaları
gerektiğini savunmuş, kadınların mutlu olmadığı bir toplumun asla mutlu
olamayacağını anlatmıştır. Konuyla ilgili canlı yayın sohbetlerinden
bazıları aşağıda takdirinize sunulmaktadır:
Müvekkil Adnan Oktar’ın Canlı Yayınlarda Kadınlarla İlgili Yaptığı
Bazı Açıklamalar:
Kadınları et kemik gibi görüyorlar. Kadın
Allah’ın sanatıdır. Kadınlar Allah’ın sanatının mükemmel tecelli ettiği asil,
değerli, büyük nimetlerdir. Allah’ın
muhteşem bir tecellisiyle muhatap olduğunu bilip çok değer vermek, çok saygı
göstermek, onlara her türlü iyiliği sunmak gerekir. (Adnan Oktar, 6 Haziran
2018)
Kadınların mutlu olmadığı bir dünyayı
Allah rahat bırakmaz. Allah kadınları dünyanın en güzel varlığı olarak
yaratmış. En güzel yarattığı varlığı
ezmeye kalkarsan Allah seni ezer. (Adnan Oktar; 8 Mayıs 2018)
Şeytan sevgiye, güzelliğe, iyiliğe
düşmandır. Kadınların üzerindeki bu
yoğun baskının da sebebi şeytanın kadın nefretidir. (Adnan Oktar; 24 Nisan
2018)
Tüm dünyaya
kadınlara saygı duymayı, değer vermeyi öğreteceğiz. Kadınların özgür
yaşamasının doğal olduğunu öğrenecekler. (Adnan Oktar; 9
Nisan 2018)
Kadınların kıymetini hiç bilmiyorlar.
Ellerinde elmas var, o elindekini cam zannediyor. Allah’ın kendisine nasıl bir
nimet sunduğundan haberleri bile olmuyor. Kadının
gözü cennet kapısı gibidir, alır insanı götürür. Ama adam kadını et kemik
olarak görüyor, sonra da aşağılamak istiyor. (Adnan Oktar; 8 Mart 2018)
Kadınlar melek gibidirler, son derece
yüksek ahlaka sahiptirler. Müthiş analiz güçleri vardır. Saniyeler içinde
yüzlerce detayı teşhis edebilirler. Çok ince düşünürler. Hangi cümlenin neden
kurulduğunu, konuşurken hangi vurgunun neden yapıldığını daha kişi konuşurken o
an teşhis ederler. Kadınlar çok hassas,
naif varlıklardır. Muazzam itina etmek gerekir. Bu mübarek varlıkların
ezilmesine bundan sonra asla müsaade etmeyeceğiz. (A9TV; 11 Ocak 2018)
Kadınların varlığı çok büyük bir nimet.
Şeytan kadını insanların gözünden gizledi. Allah’ın en büyük nimetini
insanların çoğu göremedi. Bu, Allah’a karşı insanların büyük kısmının nankör
olmasından dolayı onlara verilmiş bir ceza. Allah’a uzak oldukları için
Allah’ın en güzel nimetini göremediler, acı içinde yaşayıp acı içinde öldüler.
Allah’ın bu güzel nimetine ahirette de kavuşamayacaklar. Halbuki kadın her yönüyle dünyada da ahirette de olabilecek en değerli
nimetidir. Uçsuz bir okyanustur. Bu yüzden kadını severken her şeyin en
güzelini ona sunmak, iffetini, haysiyetini, onurunu, imanını en iyi şekilde
korumak gerekir. (Adnan Oktar, A9TV; 6 Ocak 2018)
Kadınların sabırları, vefaları,
temizlikleri, kalite ve sanat anlayışları çok yüksek. Kadınlar hem ahlak olarak hem güzellik olarak çok büyük bir nimettir.
Kadın güzelliğinin ortadan kaldırılması şeytanın, dünyayı cehenneme çevirmek
için, oynadığı bir oyundur. (Adnan Oktar, A9TV; 4 Ocak 2018)
Sonuç:
Müvekkilin hayatı boyunca kadınlara gösterdiği
sevgi ve şefkat, yaklaşık on yıl boyunca konuk olduğu canlı yayınlarda tüm
Türkiye'nin şahit olduğu kadınlara yönelik saygı, ilgi ve nezaket ve yıllardır
kendisini tanıyan 100'den fazla bayan arkadaşının mahkemelerde vermiş olduğu
beyanlar müvekkilin, hem inancı, hem karakteri hem de inandığı değerler
bakımından, eziyet, alıkoyma gibi tüm suçlamalardan şiddetle uzak olduğunu, tam
aksine onlara hiç kimsenin göstermediği sevgiyi ve ilgiyi gösterdiğini ispat
etmektedir.
Ancak ne acıdır ki,
mahkemede hakimler karşısında hür iradeleriyle ifade verdikleri açık olan
yüzden fazla bayanın açıklamaları lehe delil veya tanıklık olarak kabul
edilmezken, hapisle korkutulmuş 3-5 kişinin tutuklanmaktan kurtulabilmek
için söyledikleri dayanlar esas alındı ve bunlara dayanarak yüzlerce yıllık
hüküm kuruldu.
Sayın Dairenizin bu
konuyu adaletle değerlendireceğinden şüphemiz yoktur. Bu izahlar doğrultusunda,
kadınlara eziyet ve şiddet iddialarının bir dayanağı olmadığını belirtir,
saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz. 07.11.2023
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Yetişir