ACIMASIZLIK
POLİTİKASININ DEVLETİN BEKA SORUNU OLDUĞUNA DAİR MÜVEKKİL ADNAN OKTAR'IN AÇIKLAMALARI
Müvekkil Adnan
Oktar'ın, devlet birimlerine ve özellikle basına hakim olmuş olan acımasızlık
politikasının devleti ve milleti yıkan vahim sonuçlar getireceğine dair
açıklamalarını, aşağıda takdirinize sunuyoruz:
Acımasızlık, zulüm, gaddarlık politikaları, uygulandığı her cihette
daima başarısızlık ve hüsran getirmiştir. Toplumun en küçük birimi olan aileden
itibaren her aşamada toplumun her kesimine sirayet eder bir nefret cephesi
oluşturmuştur. Toplum içinde insanlar, ailelerinden, okulda eğitmenlerinden,
işyerinde işverenlerinden gaddarlık gördükleri zaman, tek çözümün öfkeye öfke,
nefrete nefretle karşılık vermek olduğuna inanır ve bu defa kendileri
başkalarına acımasızlık göstermeye başlarlar. Bir aşama öncesine kadar bunu
yapmayacak bir insan, bir aşama sonra, sırf kendisine yapılanların bir karşılığı
olarak, başkalarına acımak yerine onların acısından zevk almaya başlar.
Bu acımasızlık kültürü devletin birimlerinde görüldüğünde, durum o
ülkenin insanları için daha vahimdir. Acımasız bir aile ortamı nasıl gaddar,
hatta suça meyilli bireyler üretirse, devlet birimlerinin acımasızlıkla ortaya
çıkması, tüm fedakarane duygularını kaybetmiş, robotlaşmış, öfkelenmiş ve
intikam hisleriyle dolu bir toplum üretir. Bu bir arz-talep meselesidir.
Ülke halkları, kendilerine veya toplumun diğer bireylerine devlet tarafından
sunulan tavrı esas alırlar. Bir hakimin, savcının veya bir polisin herhangi
bir insana acımasızlıkla davranması, doğrudan topluma sirayet eder. Kimi
zaman hiçbir suçu olmayan bir insan, devlet birimlerinin acımasız uygulamaları
ve sözleri karşısında, halk tarafından yargısız infaza maruz kalabilir. Bunlar
ütopik, görülmemiş, beklenmedik durumlar değildir. Ülkemizde Ergenekon ve
Balyoz gibi kumpaslarda karşımıza çıkmış olan bir gerçektir. Suçsuz olduğu
anlaşılmış olan dava sanıkları, henüz yargılanırken halk tarafından yerden yere
vurulmuştur. Bunun nedeni de, onları tutuklayan, yargılayan, onlar hakkında
haber yapan dönemin aktörlerinin acımasızlığı olmuştur.
Ülkemizde, tutuklanan insanların yarısından fazlasının
davalarının beraat ile sonuçlandığı da akılda tutulmalıdır. Bu kişilerin
tutukluluk aşamasında karşılarına çıkan linç politikasının ne büyük
haksızlıklar içerdiği buradan bile anlaşılabilmektedir.
Ancak ne yazık ki, bu ürkütücü linç politikası DEVLETİN BAZI
BİRİMLERİNİN ADALETTEN UZAKLAŞMALARI, BİR KISIM BASININ ACIMASIZLIĞI, ACIMASIZ
HALE GETİRİLEN TOPLUMUN İNFİALİ nedeniyle pervasızca devam ettirilmektedir.
Yargısız infaz yöntemlerini, bu bela kendilerine dokunduğunda eleştiren ve
demokrat olduklarını iddia eden bazı kişiler bile, farklı ideolojilere sahip
insanlar söz konusu olunca onları aynı yöntemlerle linç etmekten
çekinmemektedirler. Bu ürkütücü sistem, çok çeşitli sorunların kapısını açacak gibi
görünmektedir.
Bir ülkede eğer özellikle adaletin temsilcisi olan hakim, polis,
savcı acımasız olursa, insanlara doğru haber vermek üzere kurulu basın acımasız
hareket ederse, topluma ulaştırılan bilgiler gaddarane olursa,
toplumun geneli kaçınılmaz olarak sevgisiz, acımasız, gaddar, şefkatsiz ve
öfkeli olur. Toplumun böyle bir hale gelmesi bir ülkenin başına
gelebilecek en büyük felakettir. Çünkü insanları ve toplumları birbirine
bağlayan unsurlar, halkın ortak manevi değerleri, birliktelikleri ve
aralarındaki merhamet anlayışıdır. Toplumun bireyleri diğerlerini koruma
içgüdülerini yitirirlerse, onlarla empati kuramazlarsa, onlara sürekli olarak
öfkeli olurlarsa millet kavramı büyük bir zarar görür. MİLLET KAVRAMI
ZARAR GÖRDÜĞÜNDE, TOPLUM BÜTÜNLÜĞÜNÜ KAYBETTİĞİNDE İSE, O ÜLKEYİ VAR EDEN EN
BÜYÜK KUVVET YARA ALMIŞ OLUR.
Ülkenin beka sorunu burada başlar.
İnsanları hapsettirmek, hapsettirmekten zevk almak eğer bir hukuk
insanının veya bir gazetecinin özelliği halini aldıysa; küçük kasabalarda,
mutsuz ortamlarda yaşam sürmüş kişiler, çevresi geniş, hayatları neşeli
insanlara tahammül edemiyorsa; bir çekememezlik ve kıskançlık hem adaleti hem
de insani duyguları yok ettiyse, burada oluşan öfke bir toplumun ÇÖKÜŞÜNÜ
hazırlayabilir. Çünkü merhametsizlik sadece bela doğurur.
Söz konusu merhametsizliğin siyasette de hakim olduğu görünen
bir gerçektir. Acı olan ise, siyasetin içindeki kişilerin de halkın da bunu makul
görmesidir. Oysa siyaset, sevgi ve fedakarlıkla daha güçlü ve sağlam
olur. Dolayısıyla, tüm bu yanlış politikaların değişmesi şarttır. Çünkü UZUN ÖMÜRLÜ DEVLETLER, HEP SEVGİNİN, ADALETİN, MERHAMETİN
HAKİM OLDUĞU DEVLETLERDİR. DİĞERLERİ, YIKILMAYA MATUFTUR.
Acımasız ve gaddar politikaların, bumerang etkisiyle mutlaka yapanı
bulacağını da hatırlatmak gerekir. Acımasız politikalar devletin
birimlerine, ardından basına, sonrasında da tüm halka sirayet ettiğinde, bunu
doğru bir politika olarak destekleyenler, bu sefer destekledikleri felaketle
karşı karşıya kalırlar. Bu kaçınılmazdır. Çünkü toplum artık bu şekilde
beslenmiş ve şekillenmiştir. Yarın hemen herkes mutlaka bir şekilde bu
çarkın içine dahil olur ve beslediği acımasızlığın ceremesini çeker. Özellikle
de bu acımasızlığı körükleyenler. Çünkü başkalarını "öteki"
görüp onları duymayanların, bir aşamada "öteki" haline gelmesi an
meselesidir.
DEVLETİN MERHAMETLE YÖNETİLMESİ GEREKİR. "Acımasız hakim, savcı, polis, gazeteci en
iyisidir" diye bir mantık devleti de milleti de boğar; öldürür. O
yüzden acilen bir politika değişikliğine ihtiyaç vardır. Acımasızlık şu an
nasıl toplumda insanların neredeyse tümüne sirayet ediyorsa, tam tersi bir
politika, yani merhamet aynı şekilde toplumda mutlaka hemen herkese sirayet
eder. Nefret yerine sevgi beslendiğinde ise, nefret mutlaka ölür, geriye
sevgi kalır. Çünkü sevginin gücü hep baskındır. İnsanlar birbirlerini
linç etmenin değil, birbirlerini koruyup kollamanın, birbirlerine fedakarlık
yapmanın yolunu ararlar. Bir ülke, bir millet, bir devlet varlığını ancak
bu şekilde sürdürebilir. Aksi hüsrandır.
Ülkemizde gidişatın değişmesi şarttır. Devletimizin merhamet
politikalarını öncelikli görmesi şarttır. Özellikle insanları linç
zihniyetinin bütün millete sirayet etmesi TOPLUMU YOK EDİCİ BİR HAMLEDİR.
Şu an kontrolsüz şekilde desteklenen bu politika, ülkemize çok büyük
kayıplar verecek gibi görünmektedir. Bu konuda bir girişimde bulunulması,
çok geç olmadan, devletin her kademesine, basına ve halka yönelik bir politika
değişikliğine gidilmesi şarttır.
Müvekkil Adnan
Oktar'ın toplumumuzu saran merhametsiz yapı ve bunun muhtemel sonuçlarıyla
ilgili görüşlerini kamuoyunun dikkatine saygılarımızla sunarız.
Adnan Oktar
müdafi
Av. Mert Yetişir