Kamuoyunda
Ebu Hanzala ismiyle bilinen ve "IŞİD'in
Türkiye emiri" olduğu
iddiasıyla 2017 yılından bu yana tutuklu bulunan Halis Bayancuk, Silivri
Cezaevi'nden geçtiğimiz haftalarda tahliye edilmişir. Tahliyesinin ardından
Youtube’da yayınlamış olduğu “Halis
Bayancuk Hoca'mızla Tahliye Sonrası İlk Söyleşi” isimli ilk videosunda müvekkil Adnan
Oktar hakkında da bazı anlatımlarda bulunmuştur.
Bu anlatımlarla ilgili olarak müvekkil Adnan Oktar,
aşağıdaki önemli açıklamalarının bilinmesinde fayda olduğunu düşünmektedir.
Şöyle ki :
Halis
Bayancuk'un, “müvekkil
ve arkadaşları hakkında öne sürülen itham ve iddiaların herhangi bir delili ya
da şahidi olmadığından çirkin birer İFTİRA HÜKMÜNDE OLDUKLARI, bunlara
İNANILMAMASI ve İTİBAR EDİLMEMESİ gerektiği” şeklindeki ifadeleri son derece
haklı ve yerindedir.
Ancak,
Masonluk konusu ve müvekkilin geçmişte A9 Televizyonu'nda kız ve erkek
arkadaşlarıyla birlikte dans ettiği programları “gayrı ahlaki bir meclis” olarak tanımlaması, Halis Bayancuk’un bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Müvekkil Adnan
Oktar, “gerek
mason oluşunun gerekse kendisi ve arkadaşlarının ultra modern bir görünüm ve
yaşam tarzı sergilemelerinin temel sebebinin, bunu KUR’AN’DA
İŞARET EDİLEN BİR TEBLİĞ METODU OLARAK GÖRMELERİNDEN kaynaklandığını" daha önce bir çok kez dile getirmiştir.
Müvekkil
Adnan Oktar her vesileyle, Allah’ın
Kur’an’da Müslümanlara hem çeşitli tebliğ metotları gösterdiğini hem de tebliğ
amacıyla türlü yöntemler geliştirmeleri konusunda onları teşvik ettiğini
hatırlatmaktadır. Bu bakımdan, Hz. Nuh (as)’ın kullandığı tebliğ metotlarının
Kur’an’da detaylı olarak anlatılmış olmasının önemine dikkat çekmektedir.
Allah, Hz.
Nuh (as)’ın kullanmış olduğu tebliğ yöntemlerini Kuran’da şöyle
bildirilmiştir:
Dedi
ki: “Rabbim, gerçekten kavmimi GECE ve GÜNDÜZ DAVET EDİP DURDUM.” (Nuh Suresi, 5)
“Sonra
onları AÇIKTAN AÇIĞA DAVET ETTİM.” (Nuh Suresi, 8)
“Daha
sonra onlara açıkça ilan ettim ve KENDİLERİNE GİZLİ GİZLİ YOLLARLA YANAŞMAK
İSTEDİM.” (Nuh Suresi,
9)
Müvekkil Adnan Oktar, “Milli Görüşçü ağabey ve
kardeşlerimizin de geçmişte bu tarz çeşitli tebliğ metotları kullanmış
oldukları bilinen bir gerçektir. O dönemde Milli Görüşçü ağabey ve kardeşlerimizin İÇKİLİ
LOKANTA, GAZİNO VE MEYHANE GİBİ MEKANLARA GİDEREK BURALARDAKİ VATANDAŞLARIMIZA
TEBLİĞ YAPMALARI son derece önemli ve faydalı bir faaliyet olmuştur.” sözleriyle farklı kesimlerin
benzer tebliğ yöntemleri kullandıklarına dikkat çekmektedir.
MASONLAR
TARAFINDAN 33. DERECE ÜSTAD MASON (MEŞRİKİ AZAM) İLAN EDİLEN MÜVEKKİLİN, TEBLİĞ
AMACININ YERİNE GELMESİNİN ARDINDAN, MASONLUK DİPLOMASINI YIRTARAK MASONLUKTAN
AYRILIŞI
Öncelikle
belirtmek gerekir ki müvekkil Adnan Oktar, kendisinin
Mason olmak gibi bir talebi olmadığını ancak, kendisini ziyarete gelen ve
kendisiyle görüşüp fikirlerini dinleyen dünyanın önde gelen mason üstatları ve
tapınak şövalyeleri tarafından, 33. Derece Üstat Mason (Meşrik-i Azam) ilan
edildiğini çok kereler ifade etmiştir. Ayrıca, müvekkil herhangi bir
yemin töreni veya benzeri bir uygulamaya katılmamış ancak bilgi birikimi ve
derinliği gözetilerek kendisi doğrudan 33. dereceden Üstat Mason, yani Meşrik-i
Azam ilan edilmiştir.
Ayrıca bunu da gizli
değil, Türk halkının gözü önünde, canlı yayında gerçekleştirmiş,
yüzyıllardır gizli kapaklı yapılan Mason törenlerini ilk kez
şeffaflaştırmıştır.
Müvekkil Adnan Oktar amacını, MASONLARIN İÇERİSİNE
GİREREK MASONLUĞUN GİZLİ SIRLARINA VAKIF OLMAK, MASONLARA VE TAPINAK
ŞÖVALYELERİNE İSLAM'I TEBLİĞ ETMEK şeklinde açıklamaktadır. Müvekkil, bu
sayede hem MASONLARIN GİZLİ ZIRLARINA VAKIF OLDUĞUNU hem de geniş siyasi,
sosyal, ekonomik ve ideolojik etkiye sahip Tapınak Şövalyeleri ve Mason
camiaları ile dünya çapında görüşmeler yaparak onları İslam'a davet ettiğini
ve birçoğunun Müslüman olmasına, namaza başlamasına, İslam’ı, Kur’an’ı ve
Peygamber Efendimiz (sav)’i tanımalarına ve takdir etmelerine vesile olduğunu
çok defalar önemle anlatmıştır. |
Müvekkil
Adnan Oktar, bu sayede Mason Localarının kapılarının dünya tarihinde ilk kez
Müslümanların faaliyet gösterebilmeleri için açıldığını belirtmektedir. Bu sayede,
Mason localarında Kur’an-ı Kerim okunup Allah’ın varlığı ve birliğinin
anlatıldığı konferanslar düzenlenebilmiştir.
Ayrıca müvekkil,
kendisini ziyaret etmek için İstanbul’a gelen 33. dereceden Masonlar ve Tapınak Şövalyelerinin kendisinden ve
arkadaşlarından gördükleri ilgi ve saygı dolu yaklaşımdan çok etkilenip namaz
kılmaya başladıklarını belirtmektedir. Yani, müvekkil Adnan
Oktar onlara değil, onlar müvekkilin inancına uymuşlardır.
Bu durumu müvekkil
Adnan Oktar, A9 Televizyonu'ndaki bir sohbetinde şöyle dile getirmiştir:
“Ben
onlara uymuş olsaydım ben namazı niyazı bırakırdım. Değil mi? Masonluğu kendime
din gibi seçerdim. AMA TAM TERSİ BİR DURUM VAR. Onlar Mason ideallerine uymaya
devam ediyorlar FAKAT İSLAM’I YAŞAMAYA BAŞLADILAR. O zaman onların benim
fikrimi, inancımı kabul etmiş oldukları görülüyor. Dolayısıyla, güç kimdeymiş?
Allah’ta. Ne Mason güçlü olur ne ben güçlü olurum. Güç Allah’tadır. Allah
onlara hidayet verdi namazlarını kıldırıyor, İslam prensiplerini yaşatıyor.
Namaz kılmak ne demek? İman etti, Müslüman oldu.” (https://www.youtube.com/watch?v=1eNSnB8gWp4)
Müvekkil
Adnan Oktar, A9 Televizyonu'ndaki bir başka canlı yayında da, kendisini
ziyarete gelen dindar Üstat Masonlar ve Tapınak Şövalyeleri'nin İstanbul’un
tarihi camilerinde, müvekkilin arkadaşlarıyla birlikte namaz kılmalarına
ilişkin şu açıklamalarda bulunmuştur:
“Buraya
gelen Mason arkadaşlar, Tapınak Şövalyeleri, Masonluk tarihinde ilk defa
topluca namaz kıldılar. Bütün milletin, herkesin gözü önünde cemaate girerek.
Abdest aldılar ve namaz kıldılar, ilk defa Allah’a şükür, maşaAllah. Ve daha
önce İslam’ı karşılarına alan bir üslup geliştirmişken şimdi İslam’ın dünyaya
hakim olmasını isteyen bir üslup içindeler... Biz sevgiyle Kuran’a, İslam’a
insanları davet ediyoruz ve Allah sonunda da başarı meydana getiriyor... Mason
localarına Kur’an istediler, Kur’an gönderdik. İstediğiniz gibi Allah’tan,
dinden, Kur’an’dan bahsedebilirsiniz diyorlar localarımızda. İftihar ediyorlar,
Kur’an’ı okumaktan zevk alıyorlar, öğrenilmesini istiyorlar, birbirlerine Kur’an
hediye ediyorlar. Buradan giderken de yanlarında Kur’an götürdüler.” (https://www.youtube.com/watch?v=KVtD7TYKgi4)
Ayrıca,
farklı ülkelerden gelen, camide
namaz kılan ve dua eden 33. derece Mason Üstatlar ve Tapınak Şövalyeleri'nin
görüntüleri de A9 TV’de canlı yayın programlarında yayınlanmıştır:
Müvekkil, "Masonlara ve Tapınakçılara niçin tebliğ
yaptığı?" sorusuna
karşılık olarak da "Küresel Deccaliyet sisteminin, gettolara
kapatılarak maddi-manevi
baskı altına altınmış, sindirilmiş, pasifize edilmiş, kavruk, ezik,
tutucu, içine kapalı, izole, güçsüzleştirilmiş bir Müslüman toplumu oluşturma
projesini engellemenin tek yolunun, insanlardan kaçan, uzaklaşan değil aksine,
her kesime, her insana rahatça ulaşan, kolay iletişim kuran, tebliğ yapan dışa
dönük, cesur, güvenli Müslüman modelini hakim kılmak gerektiği" gerçeğini
her zaman savunduğunu önemle vurgulamaktadır.
Diğer yandan müvekkil
Adnan Oktar, "bazı
kesimleri düşmanlaştırıp dışlamanın da Kur’an’a uygun bir tavır olmadığını, Kur’an’da, 'Firavun’a dahi gidilip kendisini güzel sözle İslam'a
davet etmek' esas olduğuna göre, kimin hidayete ereceğinin takdirinin sadece
Allah’a olduğunu, dolayısıyla, "şu
kesimle iletişim kurulmaz, şu insana tebliğ yapılmaz, şu grupla
görüşülmez" şeklindeki çarpık bir anlayışın Kur’an'a uygun bir yaklaşım olmayacağını”
özellikle belirtmektedir.
Ayrıca müvekkil
Adnan Oktar, "Masonların içerisine girerek onların gizli sırlarına
vakıf olması, Masonlara ve Tapınakçılara tebliğ yapması ve Mason Localarına Kur’an’ın
girmesine vesile olmasıyla birlikte AMACINI GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLDUĞUNU ve
artık Masonluğu sürdürmeyi gerektirecek bir sebep kalmadığını” da
açıklamıştır. A9 TV’deki bir canlı yayın sohbeti esnasında, kendisine verilen MASONLUK DİPLOMASINI YIRTARAK MASONLUKTAN İSTİFA
ETTİĞİNİ ilan
etmiştir.
Bu vesileyle,
40 yılı aşkın bir süredir Harun Yahya müstear adıyla kaleme almış olduğu
eserleri sayesinde tüm Türkiye’ye Masonluğu öğretmiş bulunan müvekkil Adnan Oktar,
DÜNYA TARİHİNDE KENDİSİNE VERİLEN MASONLUK DİPLOMASINI YIRTIP ATABİLEN TEK
KİŞİ OLMUŞTUR.
ULTRA
MODERN GÖRÜNÜMÜN VE "KIZLI-ERKEKLİ" TABİR EDİLEN ORTAMLARIN AMAÇ VE HİKMETLERİ
Bugün
ülkemizde okullar, hastaneler, toplu taşıma araçları, plajlar, düğünler,
ziyafetler, eğlence ve iş toplantılarının çok büyük kısmında kadın ve erkekler
hep bir arada bulunurlar. Pek çok genç kız ve kadın eğlenmekten, dans etmekten
mutluluk duyar, evde, işte ya da sokakta, kısaca hayatın birçok sosyal alanında
dekolte giyinmeyi tercih eder.
Dolayısıyla, sırf genç kız ve kadınlar dekolte giyindikleri ya da kızlı erkekli
bir arada bulundukları için bu ortamların tümünü gayri ahlaki olarak nitelemek
çok yanlış bir bakış açısı olur.
Müvekkil Adnan
Oktar ve arkadaşlarının ultra modern bir görünüm ve yaşam tarzı sergilemeleri
ve kızlı erkekli ortamlarda bir arada bulunmaları da bunu “KUR’AN’DA İŞARET EDİLEN BİR TEBLİĞ METODU OLARAK
GÖRMELERİ” nedeniyledir.
Müvekkilin
açıklamalarına göre, helal-haram sınırları
titizlikle gözetilerek uygulanan bu tebliğ yönteminde amaç (bazı
kişi ve kesimler tarafından sık sık kasten ve art niyetli olarak çarpıtılarak
yansıtılmaya çalışıldığının aksine);
"dini yaşarken sizin de böyle modern
görünümde olmanız, böyle bir yaşam biçimini benimsemeniz gerekir" gibi bir mesaj vermek
DEĞİLDİR.
Asıl amaç: “KIYAFET, GÖRÜNÜM,
YAŞAM ŞEKLİNİZ BÖYLE OLSA DA, YİNE DE TAKVA BİR MÜSLÜMAN OLARAK İSLAM'I
YAŞAYABİLİRSİNİZ” mesajını insanlara vermektir.
|
Müvekkil
Adnan Oktar'ın, gerek önceki açıklamalarında gerekse mahkeme savunmalarında
ifade ettiği üzere; A9 TV'deki yayınların ve kültürel etkinliklerin, her
düşünceden ve inançtan insanın yan yana geldiği, hem çarşaflı hem dekolteli
hanımların bir arada bulunduğu ortamlar olması özel
bir sebebe dayanmaktadır:
Bundaki en temel amaç, insanları inançları ve yaşam
biçimleri nedeniyle ayrıştırmak, kutuplaştırmak, milletin birlik ve
bütünlüğünü, beraberce yaşam ülküsünü ortadan kaldırmak isteyenlerin oyunlarını
bozmaktır. Bu yöntemle aynı zamanda, tercih ettikleri giyim kuşam tarzının,
benimsedikleri yaşam biçiminin kadınların İslam’ı özgürce yaşamalarına hiçbir
engel teşkil etmeyeceği de vurgulanmaktadır.
Müvekkil
Adnan Oktar, kadınların inançlarını diledikleri gibi yaşamakta, istediklerini
giymekte ve istediğini yapmakta -kanuni sınırlar içinde- özgür olmaları
gerektiğini her zaman savunmuştur. Bu konuya ilişkin düşüncelerini ifade
ettiği, A9 TV'deki sohbetlerinden bazı kesitler şöyledir:
"Dekolteli
de mükemmel Müslüman’dır, başörtülü de mükemmel Müslüman’dır. Başörtü
düşmanlığı ne kadar çirkinse, dekolte hanımlara karşı düşmanlık da o kadar
çirkindir. Her ikisini de kınıyoruz." (10 Eylül 2014)
"Mini etekli hanımlar da rahat edecekler. Plaja giden
kardeşlerimiz de istedikleri gibi giderler. Çarşaflı hanımlar istedikleri gibi
çarşaflarını giyerler. Başörtülü olan başörtüsüyle gezer, şal ve cübbeyle
gezmek isteyenler o şekilde giyip gezerler." (7 Ağustos 2012)
Müvekkil,
izledikleri bu tebliğ metodunun çok kısa süre içerisinde olumlu etkisini gösterdiğini;
kendisi ve arkadaşlarının, dindar olmalarının yanı sıra modern
bir yaşam tarzına sahip olmalarının, özellikle genç kuşakta büyük bir ilgi,
sevgi ve yakınlık oluşmasına vesile olduğuna dikkat çekmektedir. Eğitimli, modern kesim içinde yer alan ve
deizm-ateizm telkinlerine en yoğun maruz kalan birçok gencin, müvekkilin bu etkili
tebliğ yöntemi sayesinde İslam’a ısındıkları bilinmektedir.
Müvekkil Adnan
Oktar ve arkadaşları arasında gençlerden oluşan son derece modern ve dindar bir
topluluk da böylelikle ortaya çıkmıştır. Bugün müvekkil 67 yaşında olmasına
rağmen arkadaşları arasında çok sayıda 20’li yaşlardaki gençlerin bulunduğu
herkesçe bilinmektedir. Bunun en önemli nedeni olarak, müvekkilin Z kuşağı olarak adlandırılan günümüz
gençliğinin dilinden ve ruhundan gayet iyi anlaması, onları İslam’a ısındıran,
Allah sevgisini, vatan, millet, devlet sevgisini aşılayan sevecen ve açık
görüşlü bir üsluba sahip olması görülmektedir.
Müvekkil
Adnan Oktar, kitap ve makalelerinin, ekranlardaki anlatım ve sohbetlerinin
sadece dine yatkın gençleri değil, aynı
zamanda dine mesafeli duran, ailesinde dindar kimse bulunmayan ya da batılı
modern yaşam tarzını benimsemiş birçok genci de İslam’a yaklaştırıp yönelttiğini
birçok vesileyle ifade etmiştir.
Müvekkil,
binlerce gençle arkadaşlık kurabilmesinin, onların İslam’a ve Kuran'a
yönelmesine vesile olmasının en önemli sebepleri olarak kendisinin,
>
Gençlerin görüşlerine, yaşam tarzlarına, özgürlük anlayışlarına saygı
göstermesi,
>
Onların karakterlerini, zevklerini ve ilgi alanlarını dikkate alması
olduğunu
belirtmektedir.
Müvekkil
Adnan Oktar'ın ifadeleriyle, "KENDİSİNİN
FİKİRLERİNE KATILMAYANLAR DAHİ, ONUN SAMİMİ VE İÇTEN KİŞİLİĞİNE ŞAHİT OLMUŞ,
ONU KENDİLERİNİ DIŞLAMAYAN BİR KİMSE OLARAK TANIMIŞTIR. BÖYLE OLUNCA DA, İSLAMİ,
BİLİMSEL, SOSYAL KONULARDA ESERLERİ OLAN BİRÇOK KİŞİYE YAPTIKLARININ AKSİNE, MÜVEKKİL
ADNAN OKTAR’I GÖRMEZDEN GELMEMİŞLER, ANLAMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR. BU NEDENLE BUGÜNE
KADAR, MÜVEKKİLİN ARKADAŞ GRUBUNA KATILARAK ONUNLA BİRLİKTE ÇEŞİTLİ BİLİMSEL VE
KÜLTÜREL FAALİYETLERDE, SOSYAL ETKİNLİKLERDE BULUNMAKTAN MUTLULUK DUYAN
BİNLERCE GENÇ OLMUŞTUR."
Durum böyleyken, Müvekkilin sıklıkla üzerinde durduğu
gibi “Temmuz 2018 tarihinde gerçekleştirilen hukuksuz bir operasyonla, haksız
ve hukuksuz bir biçimde 5 yıldan bu yana cezaevinde tutulmaları, 40 yıldan
beri süregelen dünya çapındaki en etkili anti-Darwinist, anti-materyalist
faaliyetin, devletin, milletin faydasına olan sayısız bilimsel, kültürel ve
iman içerikli çalışmanın bir anda sekteye uğramasına neden olmuştur.”
Müvekkil’in
düşüncesine göre;
“Türk toplumunu ateizme, deizme ve bunun sonucunda da nihai
olarak manevi ve ahlaki çöküşe, sosyal dejenerasyona sürükleme projesinin
karşısında en güçlü ilmi ve manevi kalkan olan eserlerin ve A9 TV'deki yıllar
boyu süren sözlü anlatımların önüne derin bir el tarafından set
çekilmiştir. Bunun
neticesinde ise geçtiğimiz son 5 yıl içerisinde dinsizlik, deizm ve ateizm
özellikle de gençler arasında çığ gibi artmıştır.”
Yakın dönemde
Türkiye'deki Z kuşağı üzerinde yapılan bir araştırma, kendisini inançsız olarak niteleyen gençlerin
sayısının %28,5 olduğunu raporlayarak
bu acı gerçeği gözler önüne sermiştir. Başka bir araştırma sonucuna göre de kendisini dindar olarak tanımlayan gençlerin
oranının birkaç sene içerisinde %4 gibi büyük bir oranda gerilemesi, ateist
olanların sayısının ise %3’lere kadar çıkması, gençlerin içinde
bulunduğu manevi çöküntünün boyutunu ortaya koymaktadır.
Saygılarımla bilvekale
değerli kamuoyunun bilgilerine arz ederim.
Adnan Oktar Vekili
Av.
Mert YETİŞİR