Dosya
No : 2023/310 E., 2023/494 K.
Temyiz
Eden : Adnan Oktar
Müdafii : Av. Mert. YETİŞİR
Konu : Müvekkil Adnan Oktar’ın,
-
dinde zorlama
olmadığına,
-
dinin Hz. İbrahim
döneminde olduğu gibi kolay olduğuna,
-
bağnaz ve zorluk
getiren uygulamaların özellikle gençleri dinden uzaklaştırdığına dair
açıklamaları ve önerileri,
-
huzurdaki
dosyanın incelemesi sırasında Müvekkilin hayat görüşlerinin dikkate alınması
taleplerini
içeren dilekçenin sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkil
Adnan Oktar ve arkadaşlarının yargılanmakta oldukları ve huzurda temyiz
incelemesi yapılmakta olan davanın sanıkları davaya konu iddianameden
başlayarak, dava dosyasının içeriğinin ve sanık sorgulamalarının SEGBIS
kayıtlarının incelenmesinden de anlaşılacağı üzere TCK tarafından suç sayılan
eylemlerden ziyade yaşam tarzları, hayat görüşleri, dini inançları ve
uygulamaları nedeniyle yargılanmaktadırlar.
Hukuki
açıdan açıklanabilir bir durum olmamakla birlikte, kovuşturma sırasında sanıkların
inançları sorgulanmış, neden başlarını açtıkları veya kapattıkları, neden havuz
başında ya da teknelerde bikini ya da mayo giydikleri, neden dans ettikleri,
alkollü içecekler içip içmedikleri, masalarındaki içeceklerin alkollü olup
olmadığı gibi sorulara maruz bırakılmışlardır. Bu içerikten de anlaşılacağı
üzere, müvekkil ve arkadaşlarının yargılanmalarının ardındaki gerçek neden bir
anlamda dini inançlarının toplumun bir kesimi tarafından benimsenen inançlara
uygun olmadığının düşünülmesi gibi görünmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti gibi laik ve demokratik bir hukuk devletinde sanıkların dini
inançları ve hayat anlayışları yargının konusu değildir. Ancak uygulamadaki
durum nedeniyle Müvekkil Adnan Oktar dini inançlarının kaynağının Kur’an-ı
Kerim ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sav)’ın sünneti olduğunu duruşma
salonunda yaptığı savunmalarda ve mahkemeye sunulan dilekçelerinde birçok kez
belirtmiştir.
Bu
anlamda Müvekkilin dinde zorlama olmadığına, İslam dininin yaşanması son derece
kolay bir din olduğuna dair görüşleri aşağıda ilgilerinize sunulmuştur:
Allah'ın insanlar için, yaratılışlarına en
uygun olarak seçtiği din İslam dinidir. Allah, dinini insanların yaşayabilmesi
için çok kolay kılmıştır. Din ahlakı, insanların üzerindeki kısıtlayıcı ve
sınırlayıcı, insanlara zorluk getiren tüm ağırlıkları kaldırır. İnsanın sadece
sonsuz merhametli, şefkatli, bağışlayıcı, salih kulları için her şeyi hayırla
yaratan, tüm gücün sahibi olan Allah'ın kendisi için belirlediği kadere teslim
olmasını, her şeyde sadece O'nun rızasını arayarak O'na yönelmesini bildirir.
Peygamber Efendimiz (sav) de yanındaki Müslümanlara her zaman dini
"kolaylaştırmayı" emretmiştir. O halde salih Müslümanlar bu
emre itaat etmeli ve insanlara kolay olanı zor göstermenin vebalini
yüklenmemelidirler.
Evrendeki her varlığın ve gerçekleşen her
olayın sahibi Allah'tır. O’na güvenip dayanmak ve O'nu dost edinmek, bir
Mümin’in hayatındaki tüm korkuların, endişelerin, sıkıntıların ve zorlukların
da sonu demektir. Kuran ahlakını yaşayan bir insan için dinin getirdiği en
önemli kolaylık ve güzelliklerden biri budur.
Bu davada yargılanan bütün arkadaşlarım da
benim gibi hayatlarını Kur’an’a göre, Allah’ı dost ve vekil edinerek
yaşadıkları için yargılandığımız bu 5 yıllık dönemde sanılanın aksine maruz
kaldığımız hukuksuzluklardan, haksızlıklardan, korku ve endişe oluşturması
beklenen sıkıntı ve zorluklardan dolayı
ruhumuzda herhangi bir olumsuzluk yaşamıyoruz. Aksine bunların hepsinin
Rabbimizden güzel bir imtihan, Allah’ın nimetlerinin, Allah aşkımızın, Allah
korkumuzun artması için vesileler olduğunu çok iyi bilerek daha da gençleşiyor,
dinçleşiyor, şevkleniyor ve Allah’a, İslam’a, vatanımıza ve milletimize
bağlılığımızı daha da arttığı için, çok daha güçleniyoruz Elhamdülillah.
Çünkü Cenab-ı Allah, tüm emir ve hükümlerini
insanların fıtratlarına en uygun şekilde bildirmiştir ve hiçbirinde bir zorluk
bulunmamaktadır.
Rabbimizin şefkat ve merhametinin bir sonucu
olarak çağlar boyu gönderilmiş olan bütün hak dinler her zaman çok kolay
uygulanabilir hükümlere sahip olmuşlardır. Çünkü Allah insanlar için daima
kolaylık dilemiştir ve "...
Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara
Suresi, 185) ayetiyle de bu gerçeği biz kullarına haber vermiştir. Allah'ın
sınırlarına uyan bir insan aynı zamanda, yaratılışına en uygun olan son derece
güzel bir hayatı yaşayan insandır. Allah, Kuran'da din ahlakının kolay
olduğunu, dinine tabi olanların işlerini kolaylaştıracağını şöyle bildirir:
"Ve seni kolay olan için başarılı
kılacağız."(A'la Suresi, 8)
“Allah, sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor.
Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa Suresi, 28)
"…
. O, sizi seçti ve dinde
üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi… (Hac Suresi, 78)
“(Ey Muhammed!) Biz, Kur'an'ı sana sıkıntı çekesin
diye değil, ancak (Allah'ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı)
olsun diye indirdik.” (Ta-Ha Suresi 2-3)
Ey Muhammed! Biz, Allah'a karşı gelmekten sakınanları
Kur'an ile müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın diye, onu senin
dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. (Meryem Suresi, 97)
Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah'a karşı
gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en
kolay olana kolayca iletiriz. (Leyl Suresi, 5-7)
Şüphesiz güçlükle beraber bir
kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah Suresi 5-6)
Rabbimiz dinde aşırılığa gidenlerin doğru
yoldan saptıklarını Kuran'da bildirmiştir:
De ki: "Ey kitap ehli, haksız yere
dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış
ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva(istek ve tutku)larına
uymayın." (Maide Suresi, 77)
İnsanın tek yapması gereken Kuran'da Allah'ın
insanlara emrettiklerini yerine getirmek ve yasakladıklarından da kaçınmaktır.
Allah her şeyi insanlar için kolay kılarken dini zorlaştırmaya çalışanlar,
ahirette bunun sorumluluğunu yüklenmiş olarak hesap verirler.
Peygamber Efendimiz (sav) de, bu doğrultuda "Din kolaylıktır." (Buhari,
Iman: 29; Nesai, İman: 28; Musned, 5:69) diye buyurarak, insanları din ahlakını
yaşamaya davet etmiştir. Peygamber Efendimizin hayatı ve uygulamaları bize en
güzel örnektir. Bir hadisinde mübarek Peygamberimiz (sav) Allah'ın
sınırlarından ayrılmamayı ve aynı zamanda sınırları aşmamayı müminlere
hatırlatmış ve dinin kolay olduğunu belirtmiştir:
"Din kolaydır. Kimse dine karşı
şedid olamaz. Zira dine mağlup düşer. (Yani dinin kolaylığına intibak etmeli.
Sıkı tutayım diyen aciz kalır.) Hattı hareketinizi doğrultun, (hududa) yakın
olun." (Ramuz El-Hadis, 1. Cilt, s.98)
Bütün bu gerçeklere rağmen, tarih boyunca bazı
kimseler kendilerini daha takva göstermek için zor olanı yapmanın daha makbul
olacağı yanılgısına kapılarak, gösterişe yönelik bir din anlayışını
benimsemişlerdir. Oysa Peygamber Efendimiz (sav)'in bu konuyla ilgili bir başka
hadisi şöyledir:
"Kolaylaştırın, güçleştirmeyin.
Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa
düşmeyin." (Hz. Said ibni Ebu Berde r.a.)(Ramuz El-Hadis 2. Cilt, s. 510)
Samimi imanın şartlarından biri de Allah'ı çok
iyi tanımak ve bilmektir. Bir
insan Allah'ı ne kadar iyi tanırsa, Allah'ın gücünü ne kadar iyi bilirse,
takvası ve Allah'a yakınlığı da o kadar güçlü olur. Örneğin Allah'ın
affediciliğini bilen bir insan, hiçbir zaman hatalarından veya eksikliklerinden
dolayı insanlara karşı katı bir tutum sergilemez. Allah'ın rızık veren olduğuna
iman eden biri, para kazanma konusunda hırs yapmaz. Rızkı verenin Allah
olduğunu bilir; çalışır, çaba gösterir ama rızkın miktarını Allah'ın tayin
ettiğini ve kendisinin değiştiremeyeceğini bilmenin teslimiyetini yaşar. Dolayısıyla,
Allah'ı bilen ve tanıyan bir insan için dünya hayatı büyük bir kolaylık ve
nimetlerle doludur; o insan her an, her nerede olursa olsun, dışarıda en lüks
ortamlarda, ya da Allah’ın takdiriyle Medreseyi Yusufiyenin bir hücresinde
olsun Allah'ın tecellilerini ve yaratışındaki güzellikleri görerek yaşar.
Kısacası Allah'a teslim olmuş salih Müslümanlar için Allah'ın yarattığı imtihan
son derece kolay ve zevklidir.
Salih Müslümanlar, Allah’a gönülden bağlı,
vatan millet aşığı yiğit, delikanlı insanlardır. Hayatlarını her zaman, her
koşulda, varlık veya yokluk içindeyken de, daima Allah aşkıyla yaşarlar. Çünkü
Müminler, şer gibi görünen olaylarda dahi, onun kendileri için büyük bir hayır
olduğuna iman eder ve Allah'a tevekkül ederler. Bu, sadece müminlere has bir
özelliktir. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde bu konuyu şöyle ifade
etmiştir:
"Mü'min kişinin durumu ne kadar
şaşırtıcıdır. Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum, sadece mü'mine
hastır, başkasına değil: Ona memnun olacağı bir şey gelse şükreder, bu ise
hayırdır; bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır." (Müslim, Zuhd 64,
2999)
Dolayısıyla, samimi iman sahibi Müslümanlar,
yıllar boyunca maruz kaldıkları haksızlar, hukuksuz uygulamalar, sebepsiz yere
ailelerinden kilometrelerce uzaklıktaki cezaevlerine sürgün edilmek gibi eziyet
verici uygulamalardan dolayı herhangi bir yılgınlık, ümitsizlik veya üzüntü
duymazlar. Bilakis, Allah’ın imtihanının bir parçası olduğunu, Allah’ın
dilemesi dışında tek bir yaprağın dahi kıpırdamayacağını bilerek, ahiretleri
için sevinirler.
Samimi iman eden, sadece Allah’ın rızası,
rahmeti ve cenneti için yaşayan bir mümin için, dünyada hayatında ve dinde
hiçbir zorluk veya üzüntü olamaz.
Tarih boyunca bazı kesimler dini zor
göstererek, inananlara dünyada adeta sürünerek yaşamayı layık görüp, ancak kötü
izbe yerlerde, çirkin ve bakımsız bir şekilde yaşanırsa din yaşanabilirmiş gibi
bir mantığı dayatmıştır. Kaynağı Kur’an-ı Kerim olmayan, Peygamber Efendimizin
(sav) sünneti olmayan, tamamen hurafelere ve bidatlere dayalı bir “din” ortaya
çıkaran ve bu bidatleri “gelenek” olarak kabul edip insanlara dayatan, kendi
anlayışını insanlara empoze edip, buna uygun yaşamayanı adeta yok etmeye
çalışan bir sistemin insanların Allah’tan, dinden uzaklaşmasına neden olacağı
açıkça ortadadır.
Allah, Kuran'da baskı ve zulmü yasaklamıştır;
çünkü baskı ve zulüm, Cenab-ı Allah'ın yaratma amacına da tamamen
aykırıdır. Bir insan zulüm yaşatıyorsa; başkalarının huzursuzluğunun,
derdinin, felaketinin sebebi olmuşsa; şefkat ve merhamet yerine sürekli dayatma
ve zorbalık peşindeyse, Allah'ın sevdiği ve istediği her şeye aykırı bir hayat
sürüyor demektir. Allah, Kendi
dininin tebliğinde de zulüm sistemini,
zorbalığı ve baskıcılığı hoş görmemektedir. “Dinde
zorlama yoktur” (Bakara
Suresi, 256) ayetiyle
bu baskı sisteminden
Müslümanları menetmiştir. Allah
bu konuda Peygamberimizi dahi uyarmaktadır:
“Biz onların neler söylediklerini daha iyi
biliriz. SEN ONLARIN ÜZERİNDE BİR ZORBA DEĞİLSİN; şu halde, Benim kesin
tehdidimden korkanlara Kur'an ile ÖĞÜT VER.” (Kaf Suresi, 45)
Nitekim bu yanlış
uygulamalar, bazı kesimlerin dini kendi bildikleri, geleneklerinde gördüğü şekliyle
başkalarına dayatmaya çalışmaları neticesinde, ülkemizde kendisini inançsız +
ateist olarak tanımlayanların oranı 2018 yılında sadece %2 iken, 2021
anketlerinde bu oran %7’lere ulaşmıştır.
(https://interaktif.konda.com.tr/turkiye-100-kisi-olsaydi#navislide; https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_dinsizlik)
Bu, oldukça sarsıcı bir yükseliştir.
Yıllarca televizyon kanalında ve sosyal
hayatın içinde, Allah’ın Kur’an’da anlattığı dinin insan fıtratına çok uygun
olduğunu, çok kolay olduğunu ve her yaşta her kesimden insanın Allah
sevgisiyle, Allah korkusuyla yaşayabileceğini anlattık. Bu vesile ile de Z
kuşağına, Türkiye’nin sahil şeridinde yaşayan kesimine, üniversite gençliğine
rahatlıkla ulaşabildik.
Şimdi ise uzmanlar, yaptıkları araştırmalar sonucunda 2018 yılından
itibaren Z KUŞAĞINA ULAŞAMADIKLARINI ve özellikle Z
kuşağı içinde DİNDARLIĞIN GİDEREK AZALDIĞINI ifade ediyorlar. Türkiye’nin
28 ilinden 18-25 yaş arası 3 bin 243 gençle 100 soruluk
detaylı bir çalışma yapan Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Derneği’nin araştırma
verilerine göre; Z kuşağında, Allah’ın varlığına inanan ancak KENDİNİ DİNDAR
HİSSETMEYENLERİN oranı %57, Deistlerin oranı %7.3, ateistlerin oranı ise
%4’lere ulaştı. Bu durum Türkiye’de Z KUŞAĞINI OLUŞTURAN GENÇLERİN YAKLAŞIK
%70’İNİN DİNDEN UZAK YAŞADIĞINI GÖSTERMİŞ OLDU. https://medyascope.tv/2022/04/15/turkiye-genclik-arastirmasi-2021-ana-akim-politikaya-guvensizlik-had-safhada/
Cenab-ı Allah helallere haram demeyin diyerek
uyarmaktadır:
Allah Kur’an-ı Kerim’de kimsenin kendi mantık
örgüsü, görgüsü, hayata bakış açısı ya da yetiştiriliş tarzına göre “şu haram,
bu helal” dememesini emretmiştir;
“Dilleriniz yalana alışageldiğinden
dolayı, Allah'a karşı yalan uydurmak için, "Şu helaldir", "Şu
haramdır" demeyin. Şüphesiz, Allah'a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa
eremezler.” (Nahl Suresi, 116)
“De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz?
Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla
bilendir."” (Hucurat Suresi, 16)
Zor ve baskı ile, özgürlükleri kısıtlayarak,
haram olmayan konularda dahi ayıplayarak, eleştirerek, hatta karalayarak kendi
anlayışını başkalarına dayatmaya çalışan bir zihniyet, gençlerin, insanların
dinden, Allah’tan uzaklaşmasına neden olacağı ve olduğu ortadadır.
Nitekim 2018
yılından itibaren ülkede
böylesine dev değişimlerin
olması manidardır; tutuklanmamız
ile A9 TV PROGRAMLARININ VE CANLI YAYINLARININ
DURDURULDUĞU TARİH 2018'DİR. Yine
gerçekleştirdiğimiz TÜM ÇALIŞMALARIN, KİTAPLARIN, YAZILARIN,
BELGESELLERİN ENGELLENDİĞİ VE BÜTÜN İNTERNET SİTELERİNİN KAPATILDIĞI TARİH
2018'DİR.
O tarihe kadar A9 TV'deki canlı yayınlarımızı
izleyen, çalışmalarımızı takip eden, internet sitelerimize ulaşabilen ve
belgesellerimizi izleyen sol kesimden, sağ kesimden gençler, komünist, sosyalist,
tesettürlü, dekolte giyen, dindar, ateist, deist her kesimden insan, Kuran'da
anlatılan, sahabe döneminde yaşanan, zorlaştırmayan bilakis kolaylaştıran,
şekilcilikten uzak bu samimi dinin yaşanabileceğini hissedebiliyorlardı.
Özellikle gençlere ilk kez, yaşadıkları ortam
veya hayat şeklinden
dolayı ALLAH'TAN UZAK YAŞAMAK
ZORUNDA OLMADIKLARINI, her
şartta ve durumda
ALLAH'I SEVEBİLECEKLERİNİ
ve HAYAT ŞEKİLLERİNİ
DEĞİŞTİRMEDEN DİNDAR
YAŞAYABİLECEKLERİNİ göstermiştik. Çok iyi bilindiği gibi canlı
yayınlarımıza devam ettiğimiz
yıllar, TÜRKİYE'DE "DİNDARIM" DİYENLERİN
EN FAZLA OLDUĞU
VE ATEİSTLERİN SAYISININ OLDUKÇA DÜŞÜŞ GÖSTERDİĞİ yıllar olmuştu.
Eğer büyük bir beka sorunu aranıyorsa, son 5
yılda dindarım diyenlerin oranındaki düşüşe ve ülkemizdeki ateist ve deistlerin
sayısındaki müthiş artışa bakmak yeterlidir. Müslüman gibi görünen, ehli-sünnet
inancına göre giyinen kişilerin bile birçoğu dinsiz çıkabilmektedir.
Yeni Akit
yazarı Abdurrahman Dilipak,
İmam Hatiplerin, İlahiyat Fakültelerinin dahi "deist
ürettiğini" iddia etmiş, şu sözlere yer vermiştir:
"İmam
Hatipler, İlahiyatlar Deist üretiyor! Özellikle de “PROJE İHL”lerde
“Asrın idrakine İslamı söyleten” gençler değil, “Asrın idrakine uygun bir İslam
yorumu” geliştiren gençler yetişiyor. PİYASA’nın arzı da, talebi de o yönde
çünkü. Oysa biz Köy Enstitülerinden korkuyorduk, onlar bizi laikleştiremedi,
ama biz bu sayede Yeşil Seküler bir gençlik ürettik." (https://t24.com.tr/haber/yeni-akit-yazari-dilipak-imam-hatipler-ilahiyatlar-deist-uretiyor,946714)
Biz camia olarak sahil kesimdeki
gençlere, gece kulüplerindeki
gençlere, ateist, sosyalist, deist gençlere, politize olmuş gençlere, yani her
kesimden gence ulaşabiliyorduk. İşte bu nedenledir ki bizim çalışmalarımızın
durdurulması, kültürel faaliyetlerimize bir son verilmesi istatistiklerde görünen
bu dehşetli sonuçları beraberinde getirmiştir.
Kuşkusuz ki camiamıza kumpas kuran illegal
yapılanmalar, camiamızın yokluğunda bu felaketlerin yaşanacağını çok iyi
bilmekteydi. Zaten, illegal derin devletin planladığı da bizleri etkisiz hale
getirerek ülkemize yönelik bu zarar ve felaketlerin önünü açmaktı.
İyi bir şey yapıyor görünümünde devletimize ve
milletimize zarar vermek, mevcut iktidarı yıpratmak, milletin devletine
güvenini yitirmesini sağlamak istiyorlardı.
Bir başka deyişle, DEVLETİN BEKASINI TEHLİKEYE ATMAK İÇİN,
"SAHTE" BİR DEVLETİN BEKASI ELDEN GİDİYOR SENARYOSU KURGULANMIŞTIR.
Şu bilinmelidir ki, bir toplum inancını,
maneviyatını kaybettiğinde ülkenin çöküşe doğru sürüklenmesi kaçınılmazdır.
Coğrafyamızda bu felaketi yaşamış sayısız ülke olmuştur ve onların tümüne
İngiliz derin devletinin eli değmiştir. İngiliz derin devleti, yıllardır bu
emelini Türkiye üzerinde de gerçekleştirmeye çalışmakta, fakat bir türlü bazı
çetin bariyerleri aşamamaktadır.
O bariyer de
Türk milletinin Kuran Müslümanlığıdır. Öyle ki,
derin devletin en
etkili isimlerinden, Birleşik
Krallık eski Başbakanı William
Ewart Gladstone "Türklerin elinden Kur’ân-ı Kerim’i almadıkça onları
yenemeyiz" diyerek konuyu açıkça ifade etmiştir.
Kuran Müslümanlığını savunmamız ve bunun Türk
halkı üzerinde oldukça olumlu etkilerinini olması, işte bu
nedenle İngiliz derin devleti
ve yerli uzantıları için en
büyük tehdidi oluşturmuştur. “
Netice ve Talep:
Müvekkil
Adnan Oktar’ın 5 yıldır yargılamanın konusu haline gelen yaşam tarzı ve din
anlayışına yönelik yukarıdaki açıklamalarının dosya incelemesi sırasında
dikkate alınmasını bilvekale arz ve talep ederiz. 30.06.2023
Saygılarımla,
Adnan
Oktar Müdafii
Av.
Mert YETİŞİR