Saygıdeğer Cumhurbaşkanım,
Saygıdeğer Milli Güvenlik Kurulu
Üyeleri,
Müvekkilim Adnan Oktar’ın aldığı bir
duyuma göre, Milli Güvenlik Kurulu’nun 28.09.2022 tarihli toplantısında “Adnan
Oktar ve arkadaşlarının hala faaliyetlerine devam ettikleri, bu faaliyetleri
devam ettiği sürece mümkün olduğunca cezaevinde tutulmalarının gerektiği”
yönünde görüşler bildirilmiştir.
Aşağıda müvekkilimin konuya dair
görüşleri kendi talebi üzerine dikkatlerinize sunulmaktadır:
“Benim ve arkadaşlarımın, çalışmalarımıza
devam ettiğimiz sürece cezaevinde tutulacağımız; ancak bu çalışmaları bırakıp,
ticaretle uğraştığımız, kendi işimize eğlencemize baktığımız takdirde,
görüşmemize de kimsenin karışmayacağı yönündeki konuların Milli
Güvenlik Kurulu gibi ülkemizin bekasından, devletin bölünmez bütünlüğünün
korunmasından sorumlu, devlet erkanının en itibarlı kişilerinin bulunduğu bir
ortamda konuşulduğuna en küçük bir ihtimal vermemekteyim.
Benim ve arkadaşlarımın “yapmazlarsa
bırakırız” denilen çalışmalarından birkaçını hatırlatmak gerekirse:
·
Allah’ın varlığının bilimsel delillerinin anlatılması
·
Kur’an mucizelerinin delilleriyle anlatılması
·
Darwinist ve materyalist felsefenin bilimsel olarak çürütülmesi
·
Milli ve manevi değerleri yücelten, güçlendiren çalışmalar
·
Bağnazlığa karşı fikri mücadele
·
Türk-İslam Birliği’nin kurulması için fikri zeminin hazırlanması
·
Toplumda sevginin yaygınlaşması için yapılan çalışmalar
Dindar, aydın, milli ve manevi
değerlere önem veren, ibadetlerini yerine getiren, modern, kültürlü, dışa
dönük, devletine bağlı bir nesil yetiştirmek için yaklaşık 40 yıldır, kitaplar,
konferanslar, belgeseller, TV programları ile fedakarane bir gayret içinde
olduğumuzu tüm Türkiye, hatta tüm dünya bilmektedir.
Hayatını Türk-İslam Birliği ülküsüne
adamış, 40 yıldır bir gün bile tatil yapmadan, gece-gündüz demeden Allah rızası
için yaşayan insanlara neden “böyle faydalı çalışmaları bırakın, para kazanın,
gezin, eğlenin” diyerek, bu hayırlara engel olunmak istensin? Yaptığımız bilimsel, kültürel ve imani
çalışmalarımızın neden durdurulmak istendiğini anlamak mümkün değildir.
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş
birkaç gün önceki konuşmasında gençlerimizi namazsız ibadetsiz olmaktan
kurtaralım diyerek adeta feryat etmiştir:
"Onları namazsız, ibadetsiz bir
Müslüman olarak yaşamaktan kurtaralım. En önemli vazifelerimizden biri budur.
Topluyoruz, çarpıyoruz ulaştığımız sayı bir milyonu, bir buçuk milyonu
geçmiyor.”
Oysa biz tutuklanmadan önce bunu
yapıyorduk; modern, aydın, teknolojiyi iyi kullanan, modernlikten hoşlanan
gençlerin dine ilgi duymalarını sağlıyorduk. Bizim tutuklanmamızdan, çalışmalarımızın
engellenmesinden sonra ateist, deist gençlerin sayısında ciddi bir artış olduğu
istatistiklerle de görülen bir gerçek.
Devletin bekası için, dindar, milli
ve manevi değerlere önem veren, devletine bağlı, ama diğer yandan aydın,
modern, özgür, istediği gibi giyinebilen, istediği gibi dans edebilen, hür
hisseden bir gençlik modeli son derece önemlidir. Günümüzde, İran gibi köklü bir
devleti, sırf bağnazlık nedeniyle tüm dünya el birlik yıkmaya çalışmaktadır;
Afganistan, Pakistan gibi ülkelerin durumu ortadadır. Devletimizin bekası ve
güçlü bir Türkiye için müzik, sanat, eğlence, kalite, özgürlük olmalı,
demokrasi ve adalet sistemi kusursuz bir şekilde uygulanmalıdır.
Z kuşağından sonra ikinci bir Z
kuşağı daha gelmek üzere, ancak camiler bomboş. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
çalışmalarının yetersiz kaldığı çok açık.
Ben ve arkadaşlarım, daima
devletimizin hizmetinde olduk. Bundan sonra da öyle olacağız. Devletimiz
bize yol göstersin; bu çalışmaları yapın ama şunları yapmayın desin. Ama
vatansever gençleri, suçsuz olduklarını bile bile, suni iftiralarla
cezaevlerinde ölüme terk etmek; camiamızı dağıtmak için gencecik hanımlara
yönelik eziyet ve baskılara göz yummak devletimizin asaletine ve vicdanına da
uymamaktadır. Devletimizin bekası için son derece elzem çalışmalarımızın
durdurulmamasını, bu vahim hatadan dönülmesini istirham ediyoruz.
İngilizler, Fransızlar, Almanlar,
ülkemizin sahillerinde, denizlerinde, en güzel yerlerinde gezip eğlenirken,
hayatını vatanına adamış gençlere bu zulmün yapılmasına saygıdeğer
büyüklerimizin göz yummayacaklarına dair inancımız tamdır.
Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Sayın
Milli Güvenlik Kurulu üyelerinden, biz dağılana kadar veya ticaretle, gezmekle,
eğlenmekle vakit harcayıp, çalışmalarımızdan vazgeçene kadar cezaevinde
tutulacağımıza dair yapılan konuşmalarda gerçeklik var mıdır öğrenmek
istiyoruz. Müslümanlara, tebliğ yapmayın, dağılıp ayrılın demek haramdır.
Milli Güvenlik Kurulu üyelerinin tamamı Müslüman, yiğit, vatansever, dürüst
kimseler olduğu için, biz bu söylentiye hiç itibar etmedik.
Ancak bu söylentinin yayılmasının
engellenmesi için Sayın Milli Güvenlik Kurulu üyelerinden bir açıklama
yapılması, kamuoyunun da kalbinde bir ferahlığa sebep olacaktır. Aksi takdirde,
farklı görüşten kişilerin, güya “hiza olana kadar”, suçları dahi olmasa,
cezaevlerinde tutulabildikleri algısının halkımızda oluşturacağı olumsuz
etkiler malumunuzdur.
En derin saygılarımla,
Adnan Oktar”
Adnan Oktar
(Adına Mektubu İleten) Vekili