YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE GÖNDERİLMEK ÜZERE,

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE

Esas No         : 2023/310 E., 2023/494 K. 

Sunan            : Adnan OKTAR

Müdafi         : Mert YETİŞİR

Konu              : Koronavirüs salgını ve Dabbetü’l-arz konularının Kur’an’dan ayetler, hadisler ve müvekkilin görüşleri çerçevesinde anlatımıdır

Açıklamalar :

Müvekkil Adnan Oktar dini konularda araştırmalarına başladığı daha ilk yıllarda, dünyanın 20. Yüzyılın başından itibaren içinde bulunduğu sürecin “ahir zaman”, yani birçok İslami kaynakta kıyamet gününün öncesinde yaşanacağı belirtilen dönem olduğu kanaatine varmıştır.

Peygamber Efendimizin hadisleri ve İslami kaynaklara göre, İslam, kendi içinde 3 farklı bölüme ayrılacak; ahir zamanın ikinci bölümü olan Altınçağ’da Hz. Mehdi ve Hz. İsa (as)’ın öncülüğünde İslam ahlakı dünyaya hakim olacak, her yerde o zamana kadar benzeri görülmemiş bir bolluk, adalet ve barış yaşanacaktır.

Ancak Altınçağ başlamadan önce felaketler, katliamlar, adaletsizlikler, karışıklıklar, çatışmalar, ekonomik krizler, ahlaki dejenerasyon uzun yıllar boyunca her ülkede görülecektir. İnsanlar bu süreçte maddi ve manevi büyük sıkıntılar çekeceklerdir.

Müvekkil eserlerinde ve konuşmalarında ahir zamanın en şiddetli döneminde yaşadığımızı anlatmıştır. Bununla birlikte insanların yaşadıkları acıların, şahit oldukları doğal afetlerin, şaşırtıcı olayların ve savaşların güzel günlerin arifesinde olduğumuza işaret ettiklerini de vurgulamıştır. Hadislerde ve rivayetlerde geçen, bir kısmı Kuran ayetlerinde de bildirilmiş olan büyük olaylardan neredeyse hepsinin tarihin hiçbir döneminde gerçekleşmediği şekilde, yani kısa bir zaman aralığında, en şiddetli haliyle ve birbiri ardınca gerçekleştiklerini, dolayısıyla Hz. Mehdi’nin ve Hz. İsa (as)’ın zuhurlarının çok yakınlaştığını müjdelemiştir.

Müvekkil Adnan Oktar bu dilekçemizde söz konusu büyük olaylara örnek olan koronavirüs salgınıyla ve İslami kaynaklarda “dabbetü’l-arz” olarak adlandırılan varlıkla ilgili bilgiler verilmesini talep etmiştir. Bu nedenle aşağıda bu konularda müvekkilin inancını yansıtan çeşitli açıklamalara yer verilmiştir:

KORONAVİRÜS SALGINI:

Dünya genelinde ilk kez 2020 yılının Ocak ayında ölüme yol açan, birkaç ay içinde tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını halen tamamen sonlanmış değildir. Virüs resmi rakamlara göre, 06 Aralık 2023 tarihi saat 23:40 itibarıyla 698.881.988 insana bulaşmış, 6.947.651 insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Bu rakamların resmi kayıtlara yansımayan vakalarla birlikte gerçekte daha da büyük oldukları kimse tarafından reddedilmemektedir.

Grip benzeri semptomlar gösteren, özellikle şiddetli nefes darlığı, ishal ve yüksek ateşle ağır klinik tabloların oluşmasına neden olan koronavirüs salgınına hadislerde ve Kuran’da işaretler bulunmaktadır.

Konuya açıklık getirmek açısından Kütübü Sitte’deki ilgili hadislerden başlanması isabetli olacaktır:

“On alâmet çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaktır: DUHÂN (DUMAN), Dâbbetü’l-Arz, Deccâl, Güneş’in battığı yerden doğması, Îsâ bin Meryem’in inişi, Ye’cûc ve Me’cûc, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında yer batması, Yemen’den başlayıp insanları haşrolacakları yere sürecek bir ateşin çıkması. (Müslim, Fiten, 39-40; Ebû Dâvûd, Melâhim, 11; İbn-i Mâce, Fiten, 28)

 

DUHAN SURESİNDE KORONAVİRÜSE İŞARETLER

Bu hadislerde yer alan, kıyamet alameti olduğu bildirilen ve Türkçe anlamı “duman” olan “Duhan” aynı zamanda Kuran’daki 44. surenin de adıdır. Bu surenin 10-15. ayetleri arasında anlatılanlar ise şöyledir:

10.O halde o göğün açık bir duman ile geleceği günü gözetle

11.Ki insanları saracaktır; bu acı bir azaptır.

12.“Ey Rabbimiz, bizden bu azabı aç; çünkü biz inanıyoruz.” diyecekler.

13.Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir elçi geldi de,

14.Sonra ondan döndüler. “Bu öğretilmiş bir delidir.” dediler.

15.Biz o azabı biraz açacağız, fakat siz yine (eski halinize) döneceksiniz.

Görüldüğü gibi ayetlerde gökten açık şekilde bir dumanın geleceği ve bunun insanları sarıp kuşatan acı bir azap olacağı söylenmektedir. İşte bu ayetlerde dikkat çekilen dumanın gerçek mahiyetinin ne olduğu Kuran’ın ilgili ayetleri indirildikten sonra hep merak konusu olmuştur. Bu konudaki meraklara cevap niteliğinde olan hadisleri şöyle sıralamamız mümkündür:

Altı şey kıyametten önce olur: … Sonra çok ölen olur. Sizin içinizde koyunların BURUNLARINDAN AKAN VE ANİDEN ÖLDÜREN HASTALIK GİBİ ÖLÜMCÜL İKİ HASTALIK YAYGINLAŞACAK. (Sahih-i Buhari, Cizye 15)

Kaim (Mehdi) zuhur etmeden önce halkta şiddetli korku olacak, halkın başına felaketler, fitneler ve belalar gelecek. VE ONDAN ÖNCE SALGIN HASTALIK YAYILACAK. (Gaybet-i Numanî, Şeyh Muhammed bin İbrahim-i Numanî)

DUHAN (DUMAN) İNSANLARIN BURUNLARINDAN GİREREK ADETA KULAKLARINI DELECEK, NEFESLERİNİ DARALTACAKTIR. BAŞLARI PİŞMİŞ GİBİ OLACAKTIR. DUHANIN ETKİSİYLE NEZLEYE TUTULMUŞ GİBİ OLACAKLARDIR. (Kurtubi, 1985, XVV130)

İmam Cafer Sadık şöyle dedi: "Mehdi'nin çıkışından önce iki tür ölüm olur. Kızıl ölüm ve BEYAZ ÖLÜM. Kızıl ölüm kılıçlarla, BEYAZ ÖLÜM İSE SALGIN HASTALIK iLE OLUR. (Biharul Envar,52/207)

İmam Ali (ra) şöyle buyurdu: Ey insanlar dikkat edin! DOĞUDAN AYAĞINI KALDIRAN (YAYILAN) BİR FİTNEDEN ÖNCE BANA SORACAKLARINIZI SORUN. O FİTNE, AĞZI VE BURNU SARMASIYLA EZER. BİRÇOK ÖLÜMDEN SONRA HAYATTA KALANLAR OLUR. BU FİTNENİN YOĞUN ATEŞİ BATIYI TEHDİT EDER. SİZLER O (MEHDİ) ÖLDÜ VEYA HELAK OLDU, HANGİ VADİDE YOK OLDU GİTTİ DEDİĞİNİZDE… (Bihar'ül Envar 53/82) 

İŞTE O ZAMAN HAC YASAKLANDIĞINDA meyveler azalır, ülkeler çoraklaşır, fiyatlar yükselir, sultanlar zulmeder, sizlerin arasında da SALGIN HASTALIK, bela, açlıkla beraber zulüm ve düşmanlık ortaya çıkar. Her taraftan belalar üzerinize gelir. … (Yevmü’l Halas, 1. Cild, s. 610)

Resulullah (sav) buyurmuştur ki: ALAMETLERİN İLKİ DUHAN (DUMAN)… Huzeyfe: “Ya Resulullah o DUHAN nedir?” Resulullah: “O SEMANIN AÇIK BİR DUMAN İLE GELECEĞİ GÜNÜ Kİ İNSANLARI ARACAKTIR” Duhan suresinin 10 ve 11. ayetini okuyup buyurmuştur ki: “DOĞU İLE BATI ARASINI DOLDURUCAK, 40 GÜN 40 GECE DURACAK.” (Taberi, Camiu’l-Beyan, Beyrut, 1995, 143-146; İbn Kesir, III, 301)

Duhan Suresi’nin ilgili ayetleri yukarıdaki hadislerle ve yaşanan olaylarla birlikte ele alındığında şu tespitlerin yapılması mümkün olmaktadır:

·        Duhan Suresi’nde duman azabının elçinin dine çağrılarını dinlemeyen ve elçiye “deli” diyen bir topluma geleceği bildirilmektedir ki, “duman” olarak adlandırılan böyle bir azap biçimi Peygamber Efendimiz (sav) döneminde gözlemlenmemiştir.

·        Yukarıdaki hadislerden birinde burunu ve ağzı saracak fitnenin doğudan yayılacağı ifade edilmektedir. Bilindiği gibi koronavirüsün dünyaya yayıldığı ülke, Çin Halk Cumhuriyeti’dir.

·        Ayrıca virüsün ilk görüldüğü “Wuhan” şehrinin isminin de duman azabından bahseden sure olan “Duhan” ismi ile olan benzerliği oldukça şaşırtıcıdır.

·        Duhan Suresi’nde ve hadislerde duman azabının gökten geleceğine ve insanları saracağına dikkat çekilmektedir ki, koronavirüs de hava yoluyla bulaşmakta ve bu şekilde insanları çepeçevre kuşatmaktadır. Ayrıca virüsün özellikle uçak yolculukları nedeniyle dünyaya yayılmış olması da bir yönüyle duman azabının gökten geleceği uyarısının gerçeğe dönüşmesi olarak yorumlanabilir.

·        Duman azabından bahseden hadislerde salgına, çok sayıda ve ani gerçekleşen insan ölümüne, ağza ve buruna yönelmesine, insanların başını pişirecek bir ateşe, nezleye dikkat çekilmektedir. Tüm bu detaylar dünyayı kasıp kavuran koronavirüsle çok uyumludur. Nitekim bu virüs de ağız ve burun aracılığıyla bedene bulaşmakta, şiddetli ateşe ve ani gelişen ölümlere neden olmakta, tüm bunlara rağmen hastalığın bazı insanlarda nezle belirtisi gibi hafif şekilde geçmesiyle sonuçlanmaktadır.

·        Hadislerin birinde salgın hastalıkla birlikte haccın yasaklanmasından bahsedilmiştir. Hatırlanacak olursa koronavirüs salgını sırasında alınan tedbirler arasında tarihte ilk kez meydana gelen hac ziyaretinin yasaklanması da söz konusu olmuştur.

·        Yukarıdaki hadislerden sonuncusunda, virüsün 40 gün 40 gece dünyada durmasına dikkat çekilmiştir. Böyle bir süre verilmesinde hayret verici bir detay bulunmaktadır. Nitekim koronavirüs salgını sırasında hayatımızı etkileyen karantina, İtalyancadaki “Quarantena” kelimesinden gelmektedir. İtalyancada bu kelimenin anlamı ise 40 günlük periyottur.

·        Bir hadiste geçen “Beyaz Ölüm” ifadesi ise, Korona salgını sırasında kullanılan bembeyaz koruyucu kıyafetlere, beyaz eldivenlere ve maskelere sembolik olarak işaret ediyor olabilir.



MÜDDESSİR SURESİ’NDE KORONAVİRÜSE İŞARETLER:

Müddessir Suresi Kuran’ın 74. suresi olup 56 ayetten oluşmaktadır. Müddessir kelimesi, “ÖRTÜNEN“, “ZARFA, KILIFA GİREN” anlamlarına sahiptir. Hatta, İngilizce meallerde Müddessir Suresi‘nin tam karşılığı, “THE ONE ENVELOPED” (ZARFLI, ÖRTÜLÜ, KILIFLI olan) şeklinde tercüme edilir. Burada son derece dikkat çekici olan ise, Müddessir kelimesinin karşılığı olan ENVELOPED (ZARFLI, KILIFLI) teriminin birebir KORONAVİRÜS için de kullanılmasıdır.

İngilizce tıp literatüründe koronavirüsler “ENVELOPED” virüsler olarak tanımlanır. Yani İngilizcede, hem koronavirüsün tıbbi sınıflaması hem de MÜDDESSİR’in kelime karşılığı bire bir aynıdır, her ikisi için de “ENVELOPED” (ZARFLI) kelimesi kullanılmaktadır.

 

Müddessir Suresi 1. Ayet: Ya eyyühel Müddessir

Anlamı: Ey örtünen, gizlenen, zarfa, kılıfa giren anlamındadır.

Müddesir Suresi 2-3. Ayetler: Kum fe enzir ve Rabbike fekebbir

Anlamı: Kalk artık uyar ve Rabbini yücelt

 

Zarflı virüs olan koronavirüslerin ilginç bir özelliği envelope (zarf) denilen dış bir çepere sahip olmasıdır. Koronavirüs, içinde bulunduğu hücreden dışarı çıkarken o hücrenin zarını kendi üzerine adeta bir örtü gibi sararak, yani kendini kılıfa sokup gizleyerek çıkar. Bu sayede diğer virüslere nazaran vücudun bağışıklık sistemine karşı özel bir gizlenme sağlamaktadır. Bu şekilde örtünüp gizlendiği için, bağışıklık sistemi virüsü tespit edememektedir.

Bir anda dünyayı saran ve milyonlarca insanın ölümüne, yine milyonlarcasının hastanede uzun süre kalmasına yol açan bu virüs insanlara ölümü, Allah’ı çokça hatırlatmıştır. Müddessir Suresi’nde vurgulandığı gibi adeta bir uyarıcı görevi üstlenmiştir. Ancak Duhan Suresi’nin 15. ayetinde belirtildiği gibi, salgının etkisi azaldıkça insanların çoğu yeniden Allah’ı ve ölümü unuttukları eski hayat tarzlarına dönmüşlerdir.

Müddessir Suresi 17. Ayet: Seurhikuhu sa’ûdâ

Anlamı: Onu (inkarcı, nankör kişiyi) alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim

 

Bilindiği gibi, alabildiğine yani aşırı sarp bir yokuşu çıkmaya çalışmak bir süre sonra “nefes darlığı“, “solunum güçlüğü“, “boğulma hissi” gibi rahatsızlıklar verir. Koronavirüsün en önemli etkilerinden biri de, AKCİĞER VE SOLUNUM YOLLARI üzerindedir, başlıca semptomları arasında ateş, öksürük ve dispne yani nefes darlığı sayılmaktadır. Daha ciddi koronavirüs vakalarında zatürre ve ağır solunum yetmezliği görülmektedir. Ayet bu şekildeki ifadesiyle koronavirüsün söz konusu etkilerine işaret ediyor olabilir.

Müddessir Suresi 26. Ayet: Seuslihi sekar

Anlamı: Onu sekara yaslayacağım

Ayette geçen “sekar” kelimesinin Arapça kök anlamı “BEYNE ACI VEREN SICAKLIK“tır. Bilindiği üzere korona enfeksiyonunda yüksek ateş ilk ve en belirgin semptomlar arasında olmaktadır. Dolayısıyla ayette “sekar” ifadesiyle çok yüksek ateşli seyre işaret edilmiş olabilir.

Müddessir Suresi 29. Ayet: Levvâhatun lilbeşer

Anlamı: Beşere delicesine susamıştır.

Bu ayet, Koronavirüs nedeniyle çok fazla can kaybı olmasına işaret ediyor olabilir.

Müddessir Suresi 30. Ayet: Aleyhâ tis’ate ‘aşer

Anlamı: Üzerinde 19 vardır

Bilindiği gibi koronavirüs hastalığının resmi adı “COVID-19“dur. COVID-19 salgın hastalığının isminin üzerinde de aynen ayette ifade edildiği gibi “19” sayısı vardır. COVID-19 salgınına yönelik çok sayıda işaretin Kur’an’ın çok büyük bir sayısal mucizesi olan 19 mucizesinin geçtiği Müddessir Suresi’nde yer alması da ayrı bir mucizedir.

 

 

KURAN’DA BAHSİ GEÇEN DABBETÜ’L ARZ:

Arapçada “yavaş ve sessizce yürümek; nüfuz ve sirayet etmek” anlamlarına gelen "debb" ya da "debîb" kökünden sıfat olan dâbbe, “yeryüzünde yürüyen her tür canlı” ve özellikle “binek hayvanı” anlamlarında kullanılır. Kuran’ın 14 ayetinde tekil, 4 ayetinde de çoğul şekliyle (devâbb) yer alan bu kelime, bazen sadece yeryüzünde yürüyen, bazen hem yerde hem gökte bulunan, bazen de yer belirtmeksizin mutlak olarak hareket eden bütün canlılar anlamına gelir.

Kuran’da “dabbetü’l arz” ifadesi 2 ayette geçer:

1)     Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu (dâbbetu-l-ardi) gösterdi. O yere yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.  (Sebe Suresi 14)

2)     Üzerlerine söz gerçekleştiği zaman, onlara yerden bir dabbe (dâbbeten mine-l-ardi) çıkarırız. Kuşkusuz o, onlara, insanların ayetlerimize inanmadıklarını söyler. (Neml Suresi 82)

Sebe Suresi’nin 14. ayetinde Hz. Süleyman (as)’ın asasını yiyen bir canlıdan bahsedildiği için meallerde daha çok “ağaç kurdu” olarak çevrilen “dabbetü’l arz” ifadesi Neml Suresi’nin 82. ayetinde ise sadece yerden çıkarılan bir canlı anlamına gelecek kelimelerle çevrilmiştir.

Bu ifadenin Neml Suresi’nin 82. ayetinde “üzerlerine söz gerçekleştiği zaman” şeklinde bildirilen bir zaman şartıyla birlikte anılması, bazı tefsir ve meallerde de görüldüğü gibi konunun “azap” ve “kıyamet günü” ile ilişkilendirilmesine de yol açmıştır. Yukarıda yer verdiğimiz bir hadis ise, “dabbetü’l arz” ile kıyamet günü arasında ilişki kurmanın yanlış olmayacağını bizlere göstermektedir. Nitekim ilgili hadis tekrar etmemiz gerekirse şöyledir:

“On alâmet çıkmadıkça kıyâmet kopmayacaktır: duhân (duman), DÂBBETÜ’L-ARZ, Deccâl, Güneş’in battığı yerden doğması, Îsâ bin Meryem’in inişi, Ye’cûc ve Me’cûc, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında yer batması, Yemen’den başlayıp insanları haşrolacakları yere sürecek bir ateşin çıkması. (Müslim, Fiten, 39-40; Ebû Dâvûd, Melâhim, 11; İbn-i Mâce, Fiten, 28)

Görüldüğü üzere Peygamber Efendimiz (sav) dabbetü’l arz’ın kıyamet alametlerinden olduğunu bizlere bildirmiştir. O halde dabbetü’l arz hakkında yapılan tahminlerde tutarlı olmak için günümüze yakın dönemlere, yani ahir zamana bakmak doğru olacaktır. Ancak bundan önce hadis ve rivayetlerde dabbetü’l arz’ın neye benzediği yönünde yapılan bazı tariflere bakmamız gerekmektedir:

a. İbni Abbas’a atfedilen bir rivayete göre tüyleri, saçları ve dört ayağı olan bir canlıdır. (es-Sanânî, Tefsîrü’l-Kurân, II, 84; Et-Taberî, Câmıu’l-Beyân, X,16)

b. Başı öküz başı, gözleri domuz gözü, kulakları fil kulağı, boynuzları deve boynuzu, boynu deve kuşu boynu, göğsü aslan göğsü, derisi kaplan derisi, ayakları deve ayağı gibi ve her iki mafsalının arası on iki zira olan bir canlıdır. (es-Semânî, Tefsîrü’s-Semânî, III, 202; Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 429; el-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VI, 190)

c. Bütün canlıların yaratılış özelliklerini kendisinde toplamış bir canlıdır. (İbn Atıyye, el-Muharrerü’l-Vecîz, s. 1429)

d. Boyu 60 zira olan (Nesefî, Medârîku’t-Te’vîl, III, 222) ve Deccal için haber elde etmeye çalışan casus anlamına gelen (Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 3702.) Cessâse’dir. (Konevî, Hâşiyetü’l-Konevî, XIV, 449) Tüy ve dört ayağının yanında ikide kanadı olup, isteyen ona yetişemeyecek, kaçan da ondan kurtulamayacaktır. (eş-Şirbînî, es-Sirâcü’l-Münîr, III, 121)

e. O görülmemiş, duyulmamış mucizevî bir canlıdır. (es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, II, 419.)

f. Vasfı açıklanmamış, yeryüzünde debelenen bir canlıdır. (el-Cezâirî, Eyserü’t-Tefâsîr, s. 1090.)

g. Âdemoğulları hilkatinde olup kendisi bulutların üzerinde ayakları ise yerde olan bir canlıdır. (İbn Atıyye, el- Muharrerü’l-Vecîz, s. 1429.)

h. Hz. Ali’den gelen görüş ise bunlardan tamamen farklıdır. O Dâbbe; kuyruğu olan bir canlı değil, sakalı olan bir canlıdır şeklinde tarif etmekle hayvandan daha ziyade bir insana benzetmiştir. (Beğâvî, Meâlîmu’t-Tenzîl, III, 429)

i. Bir insandır. (Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 3702; eş-Şevkânî, Fethü’l-Kadîr, s. 1088.) Bidat ehli ile münazara edecek. (eş-Şevkânî, Fethü’l-Kadîr,s. 1088.)

j. Dabbetü’l arz, Musa’nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman’ın mührünü vurur, Cehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur. (Tirmizi)

Bu tariflerden anlaşıldığı gibi, dabbetü’l arz ahir zamana kadar var olmuş hiçbir varlığa benzememektedir. Yukarıda geçen “vasfı açıklanmamış”, “görülmemiş, duyulmamış”, “bütün canlıların yaratılış özelliklerini kendinde toplamış” gibi ifadeler bu gerçeği de doğrulamaktadır. Elbette ki birçok Müslüman daha önceden hiç karşılaşmadıkları şekilde, yani çok farklı bir biçimde tarif edilmiş bu varlığın ne olduğu konusunda yüzyıllardır düşünmektedir. İslam alimlerinin bugüne kadar bu konuda net bir açıklama yapmamış olmaları, bazı Müslümanların bu canlıyı çizimlerle tasvir etmeye yöneltmiştir. Bu durum nedeniyle dabbetü’l arz hakkında aşağıdakine benzer çizimler yapanlar bile olmuştur:


Müvekkil Adnan Oktar konuya yönelik kaynakları incelediğinde yukarıdaki anormal görünümlü canlıya benzer bir şeyin dabbetü’l arz olamayacağını, böyle bir canlının Allah’ın imtihan sanatına, aklın gereklerine aykırı olacağını, dolayısıyla DABBETÜ’L ARZIN BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİ OLDUĞUNA kanaat getirmiştir. Şöyle ki;

Neml Suresi’nin 82. ayetini dikkate aldığımızda dabbetü’l arz hakkında net söylenebilecek şeyler;

·        Dabbe yerden mamuldür.

·        Dabbe, "konuşan" ve belli bir mesaj -veren bir şey ya da varlıktır ve bu konuşması tüm insanlara yöneliktir. İnsanların Allah’ın ayetlerine iman etmediklerini ortaya koymaktadır.

Hadisler ise dabbetü’l arzın daha çok fiziki özelliklerine atıfta bulunulmuş, ancak bu da ortaya bildiğimiz canlılardan çok farklı bir canlı tasvir edilecek şekilde yapılmıştır. Ortaya yaratılmış her canlının özelliklerini yansıtan, Deccal adına casusluk yapan, mümini ve kafiri ayırt eden, başı bulutların üzerine ulaşan, bedeni kıtaları dolduran, ancak nasılsa her eve girebilen, insanlarla konuşan hem kuyruklu, hem sakallı bir yaratık görüntüsü çıkmaktadır ki, müvekkile göre bunun bir hayvan olması mümkün değildir. Dolayısıyla hadislerde başka hadislerde de karşılaştığımız gibi sembolik bir anlatım yapılmıştır.

İlgili ayet, hadisler ve rivayetler çerçevesinde düşünüldüğünde dabbetü’l arzın bilgisayar ve internet teknolojisi olması son derece makuldür. Çünkü;

·        BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİ İLK KEZ AHİR ZAMANDA KULLANILDIĞINDAN HADİSLERDE DABBETÜ’L ARZIN TANINMASI İÇİN BİLDİRİLEN GÖRÜLMEMİŞ, VASFI AÇIKLANMAMIŞ VE DUYULMAMIŞ ŞARTLARINI KARŞILAMAKTADIR.

·        BİLGİSAYAR TOPRAKTAKİ ÇİNKO, DEMİR, SİLİSYUM, BAKIR GİBİ ELEMENTLER KULLANILARAK YAPILDIĞINDAN, AYETE UYGUN OLARAK YERDEN MAMUL EDİLMİŞ BİR CİHAZDIR.

·        BİLGİSAYAR, İNTERNET AĞI, ÇEŞİTLİ UYGULAMALAR VE PROGRAMLAR ARACILIĞIYLA BÜTÜN İNSANLARLA AYNI ANDA BİR ANLAMDA KONUŞMAKTADIR.

·        HADİSLERDE DABBETÜ’L ARZIN HER EVE GİRECEĞİ BİLDİRİLMİŞTİR. GÜNÜMÜZDE BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİ DE NEREDEYSE HER EVE GİRMİŞTİR.

·        BİLGİSAYAR İNSANLARA İSLAM’IN ANLATILMASINDA DA KULLANILABİLEN BİR CİHAZDIR. DOLAYISIYLA İNSANLARIN BAZISININ İNKARINA BAZISININ İSE İMANINA VESİLE OLMAKTADIR. BU ANLAMDA, HADİSLERDE İŞARET EDİLDİĞİ GİBİ, MÜMİN İLE KAFİRİN AYIRT EDİLMESİNE KATKI SAĞLAR. AYRICA ÇEŞİTLİ VİDEOLAR VE SES KAYITLARI SAYESİNDE İNSANLARIN DURUMUNU DİĞER İNSANLARA GÖSTERDİĞİNDEN, BU YOLLA DA KİMİN KAFİR KİMİN MÜMİN OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.

·        BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİ YERDE DE GÖKTE DE KULLANILABİLMEKTEDİR. BU BAKIMDAN DABBETÜ’L ARZ İÇİN YAPILAN “BAŞI BULUTLARIN ÜZERİNDE, BEDENİ İSE KITALARI KAPLAMIŞ” TARİFİYLE UYUMLUDUR.

·        BİLGİSAYARIN KABLOSU HAYVANLARDAKİ KUYRUKLARI ANDIRMAKTADIR. AYRICA BİLGİSAYARLAR ÜZERİNDEKİ KAMERALAR DA ADETA “GÖZ” GİBİDİR. LAPTOPLAR İSE AÇILIR KAPANIR ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN FİL KULAĞINA BENZEMEKTEDİR.

·        İNTERNET TEKNOLOJİSİ DABBETÜ’L ARZ İÇİN YAPILAN “ÇOK HIZLI HAREKET EDER” TARİFİNE BİREBİR UYMAKTADIR. NİTEKİM BİLGİ İNTERNET AĞI SAYESİNDE ARTIK DÜNYANIN HER YERİNE ÇOK KISA BİR SÜREDE ULAŞABİLMEKTEDİR.

·        BİLGİSAYAR ÜZERİNDEKİ EKRANI SAYESİNDE BÜTÜN CANLILARIN İZLENMESİNİ SAĞLADIĞINDAN, DABBETÜ’L ARZIN BÜTÜN CANLILARIN ÖZELLİKLERİNİ TAŞIDIĞINA DAİR YAPILMIŞ ANLATIMLA DA UYUMLUDUR.

·        BİLİNDİĞİ GİBİ BİLGİSAYARLARDAKİ “KAMERA”, “MİKROFON” GİBİ PARÇALAR GÜNÜMÜZDE CASUSLUK AMACIYLA DA KULLANILMAKTADIR. BU DURUM, DABBETÜ’L ARZIN DECCAL İÇİN CASUSLUK YAPACAĞI ŞEKLİNDEKİ ANLATIMI AYNEN KARŞILAMAKTADIR.

·        DABBETÜ’L ARZIN SAKALLI İNSAN OLMASI VE BİDAT EHLİ İLE MÜNAZARA ETMESİ YÖNÜNDEKİ ANLATIMLAR İSE, SAKALI OLAN MEHDİNİN (ALİMLERİN) BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİNİ KULLANARAK İSLAM’A AYKIRI TAVIRLAR SERGİLEYEN KESİMLERLE MÜCADELE EDECEĞİNE İŞARET EDİYOR OLABİLİR.

Tüm bunlara ek olarak belirtmeliyiz ki, ünlü müfessirlerden Elmalılı Hamdi Yazır'ın ifade ettiğine göre, dabbe kelimesinin yaygın kullanımı canlı hayvanlar için olsa da; "Dabbe" kelimesi asıl lügatte "mâyedübbü", yani debbeden, hafif yürüyen, debelenen olarak açıklanır ve şu halde tren, araba, bisiklet gibi otomatik şeyler için de kullanılabilir. Dabbe hakkındaki bu bilgileri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, bahsi geçen "Dabbetü'l-Arz"ın, günümüz teknolojisinin bir ürünü olan televizyon da. olabileceğini söyleyebiliriz. Ayrıca, "dabbe" kelimesinin Arapçada "nekire" denilen, yani belirsiz kelime şeklinde kullanılmış olması, bunun bilinmeyen, tanınmayan bir varlık olduğunu ifade etmektedir. Elmalılı Hamdi Yazır bu noktaya şöyle işaret etmektedir: "Bu âyette "dâbbe" diye nekre (belirsiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dabbelerden bambaşka bir dâbbe olması akla gelir..." Elmalılı Hamdi Yazır gibi müfessirlerin dışında bazı sözlük yazarları da, kelime anlamı olarak "dabbe"nin debelenen hareket eden her türlü teknik aleti de ifade edebileceğini söylemişlerdir. Bu değerlendirmeler de, müvekkilin dabbetü’l arzın bilgisayar ve internet teknolojisi olduğu yönündeki tespitini doğrulamaktadır.

Netice ve Talep:

Müvekkil, Sayın Dairenizin dosyayı gereği gibi inceleyebilmesi için inancının, fikirlerinin ve çalışmalarının bilinmesi ve dikkate alınması gerektiğini düşündüğü için, dosyaya inanç ve çalışmalarını tanıtan bilgilerin sunulmasını talep etmektedir. Bu dilekçede yer alan bilgiler de bu kapsamda dikkatinize sunulmaktadır.

Sayın Dairenizin bilgisine saygılarımızla bilvekale sunarız. 18.12.2023

 

Adnan OKTAR Müdafii

Av. Mert YETİŞİR

Daha yeni Daha eski